Zemzem'in isimleri ve husûsiyetleri
Zemzem'in otuz kadar ismi olup, her ismi bir özelliğinden dolayı verilmiştir. Yavaş yavaş ak, mânâsına Zemzem ismi verildiği rivâyet edilmişse de, bu husûsta başka nakiller de vardır. Suyunun çokluğundan dolayı bu ismin verildiği de söylenmektedir.
Allahü teâlâ, Zemzem ile İsmâil'i (aleyhisselâm) suya kandırdığı için; Sakıyyullah-ı İsmâil adı verilmiş, Allahü teâlânın birliğine inananlara büyük faydalar sağladığı için de Nâfia denilmiştir. Zemzem'in suyunu doya doya içen mü’minlerin bütünü nûra gark olup, Cehennem azâbından emîn olacakları müjdelendiği için, Büşrâ adı verilmiş; berrak ve saflığından dolayı Sâfiye denilmiştir. Tatlılığı sebebiyle Muazzibe; Dehr sûresi 21. âyet-i kerîmesinde (bir kavle göre) Zemzem'e işâret buyrulduğu için Tâhire adı verilmiş: bütün âzâlara, safâ bahşettiği için Mermiye denilmiş; bozulma göstermemesinden dolayı Sâlime ismi uygun görülmüştür. Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünneti olduğu için sıhhat ve berekete sebep olmuş ve bu yüzden Meymûne adıyla anılmıştır. Yemeğin yerini tutup kâfi geldiği için Kâfiye; içenlere rahatlık, sıhhat ve âfiyet verdiği için Âfiye; cümle evliyâ-ı kirâm ve sâlihlerin içtikleri ve Resûlullah efendimizin de (sallallahü aleyhi ve sellem) içerek mübârek tükrükleri kuyuya dâhil olduğu için, Zemzem'in kadr-ü kıymeti arttığından Şerab-ül-ebrâr da denilmiştir.
Seçilmiş olan âlimler söz birliği ile, Zemzem'in yeryüzünde bulunan suların en latîfi ve en üstünü olduğunu bildirmişlerdir.
Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), “Annemden sonra annemdir.” buyurdukları Ümmü Eymen (radıyallahü anhâ) buyurdular ki: “Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) açlık ve susuzluktan şikâyet ettiklerini hiç görmedim. Sabahları bir miktar yemek yerler, üzerine mübârek Zemzem suyundan biraz içerler ve ondan sonra her ne zaman yemek yedirmek istesem; “Benim karnım toktur.” cevâbını verirlerdi.”
Câbir'in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte; “Zemzem suyu ne için içilirse, ona şifâdır.” buyruldu. Abdullah ibni Abbâs (radıyallahü anh) “Zemzem-i şerîfin kendisine mahsus en bariz husûsiyeti, hangi niyetle içilirse faydasının da ona göre olmasıdır” buyurdu. Eğer içen şifâ niyeti ile içerse şifâ bulur, muhâfaza için içerse hıfzolunur; harâret gidermek için içilirse, harâreti giderir. Bütün bunlar, hadîs-i şerîfte bildirileni denemek kastıyla değil, hâlis niyetle olmalıdır. Yoksa Hak teâlâ, imtihân için hareket edeni rezil ve rüsvây eder.
Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:,
“Zemzem suyundan kana kana içmek, nifaktan berâttır.”
“Zemzem-i şerîfin suyu mübârektir.”
“Zemzem-i şerîf, içeni doyurur.”
“Kulun karnında hiçbir zaman, Zemzem ile Cehennem ateşi bir araya gelmez.”
“Beş şey ibâdettendir; Mıshafa (Kur'ân-ı kerîme) bakmak, Kâbe'ye bakmak, anaya-babaya nazar etmek (bakmak), günahları döken Zemzem suyuna bakmak ve âlimin yüzüne bakmak.”
“Yeryüzünde bulunan kuyuların en hayırlısı, Zemzem suyunun mübârek kuyusudur.”
“Kim hac niyeti ile Beyt-i şerîfe gelip, bir usbû tavâf etse (yani Kâbe-i şerîfin etrâfında yedi kere dolaşsa), sonra Makâm-ı İbrâhim'e gelip iki rekat tavâf namazı kılsa, ondan sonra Zemzem kuyusuna gelip suyundan içse, cenâb-ı Hak onu, anasından doğduğu gün gibi günahından tertemiz yapar.”
“Bahr-ul-Amik” ve “Menasik-i İbn-ül-Acemî”de buyruldu ki: Zemzem-i şerîfi, cenâb-ı Hak'tan mağfiret talebiyle içenlerin; “Yâ Rabbî! Ben, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) “Zemzem-i şerîf her ne niyetle içilirse, şifâsı onun içindir.” buyurduklarından haberdâr oldum. Yâ Rabbî! İşte ben onu günahlarımın affedilmesi için içiyorum. Ey Allah'ım! Beni mağfiret eyle” diyerek içmelidir. Hastalıklardan şifâ için içenler ise; “İlâhî! Ben Zemzem-i şerîfi şifâ talebiyle içiyorum. Yâ Rabbî! Muzdarip olduğum bu hastalıktan beni kurtar!” tarzında duâ ederek içmelidir.
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'ın (radıyallahü anh) torunu Muhammed (radıyallahü anh) anlatır: “Bir gün İbn-i Abbâs'ın (radıyallahü anh) huzurundaydık. Bir adam geldi. İbn-i Abbâs ona nereden geldiğini sordu. Zemzem kuyusundan geldiğini söyleyince; Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sünnet-i şerîfi üzere Zemzem içebildin mi? buyurdu. O zât da; Zemzem içtim. Ama sünnet-i şerîf üzere nasıl içildiğini târif ederseniz memnun olurum deyince; Zemzem içileceği vakit kıbleye dönmeli ve Allahü teâlânın ismini anarak doyuncaya kadar içmeli. İçme esnâsında üç nefes alıp, sonunda Allahü teâlâya hamdetmelidir. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) “Münâfıklarla bizim aramızdaki fark, Zemzem suyundan bir kova su alıp, kana kana içmektir. Münâfıklar aslâ Zemmem suyundan kana kana içemezler.” Buyurdu” diye târif etti.” Hakîm ve Dâre Kutnî (rahmetullahi aleyhima) hazırladıkları hâdis kitaplarında Abdullah ibni Abbâs'ın bu sözlerinin hadîs-i şerîfe tam muvâfık olduğunu tasdik ettiler.
Zemzem suyunun Harem hâricine nakli, müslüman memleketlerine teberrüken götürülmesi, abdest alınması ve gusül edilmesi câizdir. Ancak o su ile istinca yapanlar, sıkıntılı hastalıklara müptelâ olurlar. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Zemzem-i şerîfi, Harem dışına götürdükleri için, hacıların dönüşlerinde Zemzem götürmeleri sünnet-i şerîf olmuştur.