Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3. Şüphelerden Kaçınmak

3331- Nu'man b. Beşîr (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edilmiştir; der ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken duydum:

" Şüphesiz helâl da bellidir, haram da bellidir. (Fakat) bunlar aramda (helâl mi, haram mı olduğu belli olmayan birtakım) şüpheli eyler vardır; ben bu konuda size bir misâl vereceğim (bu konuyu size lir misâlle anlatacağım): Şüphesiz Allah (celle celâluhu) (girilmesi yasak olan) bir koru kurmuştur. Biliniz ki, Allah'ın korusu haram kıldığı şeylerlir. Şüphesiz hayvanlarını korunun etrafında otlatan kişi, her an harama dalabilir ve şüphesiz şüpheli şeylere dalan kişi de (harama) her an esaret edebilir."

Buharî, ; İman 39, büyü 2; Müslim, müsâkât 107; Tirmizî, büyü 1; Nesâî, bey' 2, eşribe 50; İbn Mâce, fiten 14; Dârimî, büyü 1; Ahmed b. Hanbel, IV, 267, 269, 27O, 271.

3332- İbrahim b. Mûsâ er-Râzî, Îsa'dan; Îsa, Zekeriyya'dan, o da Âmir eş-Şa'bruui Nu'man b. Beşîr'in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i söyle buyururken işittim:

Aynen yukarıdaki hadis-.

(Bu rivâyete göre) Şa'bî, Resûlüllah'ın şöyle buyurduğunu da söyledi:

" Onlar (helâller ve haramlar) arasında şüpheli şeyler vardır, insanların çoğu onları bilmezler. Şüphelerden sakınan kişi, ırzını ve dinini kurtarmış demektir. Kim de şüpheli şeylere dalarsa harama dalmış olur."

3333- Ebû Hureyre (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, faiz yemeyen hiçbir kimse kalmayacaktır. Kişi, faiz yemese bile, kendisine onun buharından bulaşacaktır."

İbn îsa;" Onun tozundan ona bulaşacaktır" dedi.

Nesai, büyü 2; İbn Mâce. ticârât 58; Ahmed b. Hanbel, II, 494.

3334- Âsim b. Küleyb babası vasıtasıyla Ensar'dan bir adamın şöyle dediğini rivâyet etti:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte bir cenazeye çıktık. Onu, kabrin üzerinde, kabir kazan kişiye;

" Ayaklarından tarafını genişlet, başının geleceği tarafı genişlet" diye emrederken gördüm. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)(kabirden) dönünce, kendisini bir kadının davetçisi karşıladı. Efendimiz de (davete) geldi. Yemek getirildi, Resûlüllah elini yemeğe uzattı sofradakiler de uzattılar ve yediler.

Babalarımız Hazret-i Peygamber'e baktılar. O, lokmayı ağızinda dolandırıyor (yutmuyor)du.

" Sahibinin izni olmadan alınmış bir koyun eti buluyorum" buyurdu.

Bunun üzerine kadına haber gönderildi. Kadın (gelip) şöyle dedi:

Ya Resûlallah! Pen, Baki'a

Bazı nüshalarda Naki' şeklindedir. Naki', Medine yakınlarında koyun satılan bir yerin adıdır. Hattâbî, doğrusunun bu olduğunu söyler. Mişkât'ta da böyledir. (benim için) bir koyun satın almak üzere (adam) gönderdim ama bulamadım. Bir koyun satın alan komşuma, koyunu parasıyla bana göndermesi için haber gönderdim, fakat adam (evde) bulunmadı. Bunun üzerine, onun hanımına (haber) gönderdim, o da koyunu bana gönderdi" .

Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Onu, esirlere ye'dir" buyurdu.

Ahmed b. Hanbel, V, 293.

٣ - باب فِي اجْتِنَابِ الشُّبُهَاتِ

٣٣٣١ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ، - وَلاَ أَسْمَعُ أَحَدًا بَعْدَهُ يَقُولُ - سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ إِنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ ‏) . وَأَحْيَانًا يَقُولُ ‏(‏ مُشْتَبِهَةٌ ‏) . ‏(‏ وَسَأَضْرِبُ لَكُمْ فِي ذَلِكَ مَثَلاً إِنَّ اللَّهَ حَمَى حِمًى وَإِنَّ حِمَى اللَّهِ مَا حَرَّمَ وَإِنَّهُ مَنْ يَرْعَ حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكْ أَنْ يُخَالِطَهُ وَإِنَّهُ مَنْ يُخَالِطِ الرِّيبَةَ يُوشِكْ أَنْ يَجْسُرَ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٣٢ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى الرَّازِيُّ، أَخْبَرَنَا عِيسَى، حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا، عَنْ عَامِرٍ الشَّعْبِيِّ، قَالَ سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ بِهَذَا الْحَدِيثِ قَالَ ‏(‏ وَبَيْنَهُمَا مُشَبَّهَاتٌ لا يَعْلَمُهَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ عِرْضَهُ وَدِينَهُ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٣٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى، حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، أَخْبَرَنَا عَبَّادُ بْنُ رَاشِدٍ، قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ أَبِي خَيْرَةَ، يَقُولُ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ، مُنْذُ أَرْبَعِينَ سَنَةً عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ح وَحَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ بَقِيَّةَ أَخْبَرَنَا خَالِدٌ عَنْ دَاوُدَ - يَعْنِي ابْنَ أَبِي هِنْدٍ - وَهَذَا لَفْظُهُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي خَيْرَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لاَ يَبْقَى أَحَدٌ إِلاَّ أَكَلَ الرِّبَا فَإِنْ لَمْ يَأْكُلْهُ أَصَابَهُ مِنْ بُخَارِهِ ‏) . قَالَ ابْنُ عِيسَى ‏(‏ أَصَابَهُ مِنْ غُبَارِهِ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٣٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، أَخْبَرَنَا ابْنُ إِدْرِيسَ، أَخْبَرَنَا عَاصِمُ بْنُ كُلَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ رَجُلٍ، مِنَ الأَنْصَارِ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي جَنَازَةٍ فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ عَلَى الْقَبْرِ يُوصِي الْحَافِرَ ‏(‏ أَوْسِعْ مِنْ قِبَلِ رِجْلَيْهِ أَوْسِعْ مِنْ قِبَلِ رَأْسِهِ ‏) . فَلَمَّا رَجَعَ اسْتَقْبَلَهُ دَاعِيَ امْرَأَةٍ فَجَاءَ وَجِيءَ بِالطَّعَامِ فَوَضَعَ يَدَهُ ثُمَّ وَضَعَ الْقَوْمُ فَأَكَلُوا فَنَظَرَ آبَاؤُنَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَلُوكُ لُقْمَةً فِي فَمِهِ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ أَجِدُ لَحْمَ شَاةٍ أُخِذَتْ بِغَيْرِ إِذْنِ أَهْلِهَا ‏) . فَأَرْسَلَتِ الْمَرْأَةُ قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَرْسَلْتُ إِلَى الْبَقِيعِ يَشْتَرِي لِي شَاةً فَلَمْ أَجِدْ فَأَرْسَلْتُ إِلَى جَارٍ لِي قَدِ اشْتَرَى شَاةً أَنْ أَرْسِلْ إِلَىَّ بِهَا بِثَمَنِهَا فَلَمْ يُوجَدْ فَأَرْسَلْتُ إِلَى امْرَأَتِهِ فَأَرْسَلَتْ إِلَىَّ بِهَا . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَطْعِمِيهِ الأَسَارَى ‏)‏ ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Madenlerin Çıkartılması

3330- İbn Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan şöyle rivâyet dilmiştir: Bir adam, on dinar alacaklı olduğu borçlusunun peşine takılıp: Vallahi, borcunu ödeyinceye veya bir kefil getirinceye kadar senden ayrılmam, dedi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o paraya kefil oldu.

Borçlu, Resûlüllah'ın va'd ettiği zamanda geldi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) adama:

" Bu altını nereden buldun?" diye sordu. Adam: Madenden, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Bizim ona ihtiyacımız yok, bunda hayır da yok." buyurup, borçlunun yerine borcunu ödedi.

İbn Mâce, sadaka 9.

٢ - باب فِي اسْتِخْرَاجِ الْمَعَادِنِ

٣٣٣٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ الْقَعْنَبِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ، - يَعْنِي ابْنَ مُحَمَّدٍ - عَنْ عَمْرٍو، - يَعْنِي ابْنَ أَبِي عَمْرٍو - عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَجُلاً، لَزِمَ غَرِيمًا لَهُ بِعَشْرَةِ دَنَانِيرَ فَقَالَ وَاللَّهِ لاَ أُفَارِقُكَ حَتَّى تَقْضِيَنِي أَوْ تَأْتِيَنِي بِحَمِيلٍ فَتَحَمَّلَ بِهَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَتَاهُ بِقَدْرِ مَا وَعَدَهُ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مِنْ أَيْنَ أَصَبْتَ هَذَا الذَّهَبَ ‏) . قَالَ مِنْ مَعْدِنٍ . قَالَ ‏(‏ لاَ حَاجَةَ لَنَا فِيهَا وَلَيْسَ فِيهَا خَيْرٌ ‏) . فَقَضَاهَا عَنْهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. İçerisine Yemin Ve Boş Söz Karışan Ticaret

3328- Kays b. Ebî Garaza'nm şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde bize (tacirlere) " simsarlar" denilirdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize uğrayıp ondan daha güzel bir isim verdi ve:

" Ey tacirler topluluğu! Şüphesiz alışverişde boş laf ve yemin bulunur. Onun için siz ona sadaka karıştırınız." buyurdu.

Nesâî, eymân 22, 23, büyü 4; Tirmizî, büyü 4; İbn Mâce, ticârât 3; Ahmed b. Hanbel, IV, 6.

3329- Hüseyin b. Îsa el-Bestamî, Hamid b. Yahya ve Abdullah b. Muhammed ez-Zührî; Süfyân'dan, Süfyân; Cami b. Ebî Raşid, Abdülmelik b. E'yen ve Âsım'dan, onlar; Ebî Vâil'den, o da Kays b. Ebî Garaze'den, önceki hadisi mana olarak rivâyet etmişlerdir.

(Bu rivâyete göre Resûlüllah, (" Onda beş söz ve yemin bulunur" yerine), " Onda, yalan ve yemin bulunur" buyurmuştur.

(Ebû Dâvûd'a un hocası) Abdullah ez-Zührî (yukarıdaki cümlenin yerine), " Boş söz ve yalan" demiştir.

١ - باب فِي التِّجَارَةِ يُخَالِطُهَا الْحَلِفُ وَاللَّغْوُ

٣٣٢٨ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي غَرَزَةَ، قَالَ كُنَّا فِي عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نُسَمَّى السَّمَاسِرَةَ فَمَرَّ بِنَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَمَّانَا بِاسْمٍ هُوَ أَحْسَنُ مِنْهُ فَقَالَ ‏(‏ يَا مَعْشَرَ التُّجَّارِ إِنَّ الْبَيْعَ يَحْضُرُهُ اللَّغْوُ وَالْحَلِفُ فَشُوبُوهُ بِالصَّدَقَةِ ‏)‏ ‏.‏

٣٣٢٩ - حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ عِيسَى الْبُسْطَامِيُّ، وَحَامِدُ بْنُ يَحْيَى، وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الزُّهْرِيُّ، قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ جَامِعِ بْنِ أَبِي رَاشِدٍ، وَعَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَعْيَنَ، وَعَاصِمٍ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي غَرَزَةَ، بِمَعْنَاهُ قَالَ ‏(‏ يَحْضُرُهُ الْكَذِبُ وَالْحَلِفُ ‏) . وَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ الزُّهْرِيُّ ‏(‏ اللَّغْوُ وَالْكَذِبُ ‏)‏ ‏.‏



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget