Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 22- İkinci Rekatta Unutarak Selâm Verip Konuşan Kimse Ne Yapar?

1232- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize ikindi veya öğle (hangisi olduğunu unuttum) namazını kıldırıyordu, iki rekat kıldırdıktan sonra selâm verdi ve mescidin yanı başında olan odunların yanına giderek kızgın bir durumda eliyle onları gösterdi. Mescidin kapısından hızlıca çıkanlar namaz kısaldı dediler. Ebu Bekir ve Ömer de o cemaat arasındaydı. Peygamberle bu konuyu konuşmaktan çekindiler. Cemaat içerisinde ellerinin uzunluğundan dolayı kendisine (zülyedeyn) denilen birisi vardı. O:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Unuttun mu? Yoksa namaz mı kısaltıldı?) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ne unuttum ne de namaz kısaltıldı) buyurduktan sonra cemaate dönerek:

(Zülyedeyn’in dediği doğru mu?) diye sordu. Cemaat:

(Evet) diye cevap verince; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip namazın geri kalan kısmınıda kıldırdı, selâm verdi sonra tekbir aldı, önceki yaptığı secde gibi veya daha uzunca secde etti sonra başını kaldırdı tekrar tekbir aldı, önceki secdesi gibi veya daha uzunca bir secde daha yaptı ikinci secdeden başını kaldırınca tekrar tekbir aldı. (İbn Mâce, İkametü’s Salat:134; Ebû Dâvûd, Salat: 195)

1233- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) ikinci rekattan sonra selâm vermişti. Zülyedeyn:

(Ey Allah’ın Rasûlü! namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu?) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Zülyedeyn doğru mu söylüyor?) dedi. Cemaat:

(Evet) diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kalkıp iki rekat daha kıldırdı sonra selâm verdi. Sonra tekbir aldı, önceki secdeleri gibi veya daha uzun secde yaptı sonra başını secdeden kaldırdı tekrar tekbir aldı, önceki secdeleri gibi veya daha uzunca bir secde daha yaptı ve kalktı.) (İbn Mâce, İkametü’s Salat:134; Ebû Dâvûd, Salat: 195)

1234- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize ikindi namazını kıldırırken ikinci rekattan sonra selâm verdi. Bunun üzerine Zülyedeyn kalkarak:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu?) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(İkisi de olmadı) buyurdu. Zülyedeyn:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Mutlaka birisi oldu) deyince; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) cemaate dönerek:

(Zülyedeyn doğru mu söylüyor) diye sordu. Cemaat:

(Evet) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Namazın geri kalan iki rekatını tamamladı, selâmdan sonra oturduğu yerde iki secde yaptı. (İbn Mâce, İkametü’s Salat:134; Ebû Dâvûd, Salat: 195)

1235- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını iki rekat kıldırdı ve selâm verdi. Cemaat dediler ki:

(Namaz kısaldı.) Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp iki rekat daha kıldırdı, selâm verip iki secde daha yaptı.) (Ebû Dâvûd, Salat: 195; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 123)

1236- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bize namaz kıldırırken iki rekatta selâm verdi, namazdan ayrılınca Zü’ş Şimaleyn isimli biri yanına vararak:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu?) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de:

(Ne unuttum ne de kısaldı) buyurunca; Zü’ş Şimaleyn:

(Evet seni hak din üzere gönderen Allah’a yemin olsun ki namazı kısalttın) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)(Züş Şimaleyn, doğru mu söylüyor) dedi. Cemaat:

(Evet) deyince; insanlarla birlikte iki rekat daha namaz kıldı. (Ebû Dâvûd, Salat: 195; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 123)

1237- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) unutarak ikinci rekattan sonra selâm verdi. Zü’ş Şimaleyn isimli birisi:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Namaz mı kısaldı? Yoksa unuttun mu?) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Zü’ş Şimaleyn doğru mu söylüyor) dedi. Cemaat (Evet) deyince; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp namazını tamamladı. (Ebû Dâvûd, Salat: 195; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 123)

1238- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize öğle veya ikindi namazını kıldırmıştı. İkinci rekatta selâm verip namazdan ayrılmıştı. Zü’ş Şimaleyn b. Amr isimli bir kimse:

(Namaz mı kısaldı yoksa unuttun mu?) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Zü’ş Şimaleyn ne diyor?) dedi. Cemaat:

(Ey Allah’ın Peygamberi doğru söylüyor) dediler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) eksik kıldığı rekatları tamamladı. (Ebû Dâvûd, Salat: 195; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 123)

1239-

٢٢ - باب مَا يَفْعَلُ مَنْ سَلَّمَ مِنْ رَكْعَتَيْنِ نَاسِيًا وَتَكَلَّمَ

١٢٣٢ - أَخْبَرَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، - وَهُوَ ابْنُ زُرَيْعٍ - قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ صَلَّى بِنَا النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم إِحْدَى صَلاَتَىِ الْعَشِيِّ ‏.‏ قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَلَكِنِّي نَسِيتُ - قَالَ - فَصَلَّى بِنَا رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ فَانْطَلَقَ إِلَى خَشَبَةٍ مَعْرُوضَةٍ فِي الْمَسْجِدِ فَقَالَ بِيَدِهِ عَلَيْهَا كَأَنَّهُ غَضْبَانُ وَخَرَجَتِ السَّرَعَانُ مِنْ أَبْوَابِ الْمَسْجِدِ فَقَالُوا قُصِرَتِ الصَّلاَةُ وَفِي الْقَوْمِ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ - رضى اللّه عنهما - فَهَابَاهُ أَنْ يُكَلِّمَاهُ وَفِي الْقَوْمِ رَجُلٌ فِي يَدَيْهِ طُولٌ قَالَ كَانَ يُسَمَّى ذَا الْيَدَيْنِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنَسِيتَ أَمْ قُصِرَتِ الصَّلاَةُ قَالَ ‏(‏ لَمْ أَنْسَ وَلَمْ تُقْصَرِ الصَّلاَةُ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَقَالَ ‏(‏ أَكَمَا قَالَ ذُو الْيَدَيْنِ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ فَجَاءَ فَصَلَّى الَّذِي كَانَ تَرَكَهُ ثُمَّ سَلَّمَ ثُمَّ كَبَّرَ فَسَجَدَ مِثْلَ سُجُودِهِ أَوْ أَطْوَلَ ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ وَكَبَّرَ ثُمَّ سَجَدَ مِثْلَ سُجُودِهِ أَوْ أَطْوَلَ ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ ثُمَّ كَبَّرَ ‏.‏

١٢٣٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ، عَنْ مَالِكٍ، قَالَ حَدَّثَنِي أَيُّوبُ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم انْصَرَفَ مِنَ اثْنَتَيْنِ فَقَالَ لَهُ ذُو الْيَدَيْنِ أَقُصِرَتِ الصَّلاَةُ أَمْ نَسِيتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَصَدَقَ ذُو الْيَدَيْنِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَ النَّاسُ نَعَمْ ‏.‏ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَصَلَّى اثْنَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ ثُمَّ كَبَّرَ فَسَجَدَ مِثْلَ سُجُودِهِ أَوْ أَطْوَلَ ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ ثُمَّ سَجَدَ مِثْلَ سُجُودِهِ أَوْ أَطْوَلَ ثُمَّ رَفَعَ ‏.‏

١٢٣٤ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ الْحُصَيْنِ، عَنْ أَبِي سُفْيَانَ، مَوْلَى ابْنِ أَبِي أَحْمَدَ أَنَّهُ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ، يَقُولُ صَلَّى بِنَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم صَلاَةَ الْعَصْرِ فَسَلَّمَ فِي رَكْعَتَيْنِ فَقَامَ ذُو الْيَدَيْنِ فَقَالَ أَقُصِرَتِ الصَّلاَةُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمْ نَسِيتَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ كُلُّ ذَلِكَ لَمْ يَكُنْ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَ قَدْ كَانَ بَعْضُ ذَلِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ فَأَقْبَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى النَّاسِ فَقَالَ ‏(‏ أَصَدَقَ ذُو الْيَدَيْنِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالُوا نَعَمْ ‏.‏ فَأَتَمَّ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَا بَقِيَ مِنَ الصَّلاَةِ ثُمَّ سَجَدَ سَجْدَتَيْنِ وَهُوَ جَالِسٌ بَعْدَ التَّسْلِيمِ ‏.‏

١٢٣٥ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزُ بْنُ أَسَدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَلَمَةَ، يُحَدِّثُ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم صَلَّى صَلاَةَ الظُّهْرِ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ فَقَالُوا أَقُصِرَتِ الصَّلاَةُ فَقَامَ وَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ سَلَّمَ ثُمَّ سَجَدَ سَجْدَتَيْنِ ‏.‏

١٢٣٦ - أَخْبَرَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، عَنْ عِمْرَانَ بْنِ أَبِي أَنَسٍ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم صَلَّى يَوْمًا فَسَلَّمَ فِي رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ انْصَرَفَ فَأَدْرَكَهُ ذُو الشِّمَالَيْنِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنُقِصَتِ الصَّلاَةُ أَمْ نَسِيتَ فَقَالَ ‏(‏ لَمْ تُنْقَصِ الصَّلاَةُ وَلَمْ أَنْسَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ بَلَى وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالْحَقِّ ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَصَدَقَ ذُو الْيَدَيْنِ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ فَصَلَّى بِالنَّاسِ رَكْعَتَيْنِ ‏.‏

١٢٣٧ - أَخْبَرَنَا هَارُونُ بْنُ مُوسَى الْفَرْوِيُّ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو ضَمْرَةَ، عَنْ يُونُسَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ نَسِيَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَلَّمَ فِي سَجْدَتَيْنِ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ ذُو الشِّمَالَيْنِ أَقُصِرَتِ الصَّلاَةُ أَمْ نَسِيتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَصَدَقَ ذُو الْيَدَيْنِ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَتَمَّ الصَّلاَةَ ‏.‏

١٢٣٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، قَالَ أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، وَأَبِي، بَكْرِ بْنِ سُلَيْمَانَ بْنِ أَبِي حَثْمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم الظُّهْرَ أَوِ الْعَصْرَ فَسَلَّمَ فِي رَكْعَتَيْنِ وَانْصَرَفَ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ ذُو الشِّمَالَيْنِ بْنُ عَمْرٍو أَنُقِصَتِ الصَّلاَةُ أَمْ نَسِيتَ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مَا يَقُولُ ذُو الْيَدَيْنِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَالُوا صَدَقَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ ‏.‏ فَأَتَمَّ بِهِمُ الرَّكْعَتَيْنِ اللَّتَيْنِ نَقَصَ ‏.‏

١٢٣٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ صَالِحٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، أَنَّ أَبَا بَكْرِ بْنَ سُلَيْمَانَ بْنِ أَبِي حَثْمَةَ، أَخْبَرَهُ أَنَّهُ، بَلَغَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم صَلَّى رَكْعَتَيْنِ فَقَالَ لَهُ ذُو الشِّمَالَيْنِ نَحْوَهُ ‏.‏ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ أَخْبَرَنِي هَذَا الْخَبَرَ سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ ‏.‏ قَالَ وَأَخْبَرَنِيهِ أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ وَعُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 21- İlk Teşehhüde Oturulmak Unutulursa Sehiv Secdesi Yapılır

1230- Abdullah b. Buhayne (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), bize namaz kıldırdı, ikinci rekatta oturmadan üçüncü rekata kalktı. Cemaatte O’nunla birlikte kalktılar, namazını bitirince selâm vermesini bekledik fakat O, oturduğu yerde selâm vermeden tekbir aldı ve iki secde yaptı sonra selâm verdi.) (Tirmizî, Salat: 288; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 135)

1231- Yine Abdullah b. Buhayne (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) oturması gerekirken ayağa kalktı, namazın sonunda selâm vermeden önce iki secde yaptı ve sonra selâm vererek namazdan çıktı.) (Tirmizî, Salat: 288; İbn Mâce, İkametü’s Salat: 135)

٢١ - باب مَا يَفْعَلُ مَنْ قَامَ مِنَ اثْنَتَيْنِ نَاسِيًا وَلَمْ يَتَشَهَّدْ

١٢٣٠ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ ابْنِ بُحَيْنَةَ، قَالَ صَلَّى لَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَامَ فَلَمْ يَجْلِسْ فَقَامَ النَّاسُ مَعَهُ فَلَمَّا قَضَى صَلاَتَهُ وَنَظَرْنَا تَسْلِيمَهُ كَبَّرَ فَسَجَدَ سَجْدَتَيْنِ وَهُوَ جَالِسٌ قَبْلَ التَّسْلِيمِ ثُمَّ سَلَّمَ ‏.‏

١٢٣١ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ هُرْمُزَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ ابْنِ بُحَيْنَةَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَنَّهُ قَامَ فِي الصَّلاَةِ وَعَلَيْهِ جُلُوسٌ فَسَجَدَ سَجْدَتَيْنِ وَهُوَ جَالِسٌ قَبْلَ التَّسْلِيمِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 20- Namazda Konuşulur Mu?

1224- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), namaz kılmaya kalktı biz de kalktık. Bir bedevi namazda iken:

(Allah’ım bana ve Muhammed’e rahmet et. Bizden başka hiç kimseye merhamet etme) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), selâm verince; bedeviye:

(Allah’ın rahmetini kastederek (geniş olanı daralttın) buyurdu. (İbn Mâce, Tahara: 78; Tirmizî, Tahara: 112)

1225- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir bedevi mescide girdi ve iki rekat namaz kıldı sonra da:

(Allah’ım bana ve Muhammed’e merhamet et, bizden başka hiç kimseye merhamet etme) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Allah’ın rahmetini kastederek (geniş olan şeyi daralttın) buyurdu. (İbn Mâce, Tahara: 78; Tirmizî, Tahara: 112)

1226- Muaviye b. Hakem es Selemi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Bizler yakın zamana kadar cahiliyye döneminde yaşamaktaydık. Sonunda Allah, İslâm’ı getirdi de Müslüman olduk. Bizden bir kısmı uğursuzluk ve uğur işine inanıyorlar) dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

(O, uğur ve uğursuzluk onların kalplerine gelen bir şeydir. O şeyler bazı şeyleri yapmanıza engel olmasın) buyurdu. Ben:

(Bizden bazıları kahinlere giderek onların söylediklerine inanıyorlar) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Onlara gitmeyin) buyurdu.

(Ey Allah’ın Rasûlü! Bizden bazıları da çizgiler çizerek falcılık yapıyorlardı) dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

(Peygamberlerden bazısı da çizgiler çizerdi, onların çizgi ve falları peygamberin çizgisine uyarsa o da öylecedir.) Ravi şöyle diyor: Namazda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraberdim, cemaatten biri hapşırdı. Ben de (Yerhamükallah) dedim. Bunun üzerine cemaat bana sert bir şekilde baktı. Ben de:

(Analarınız yokluğunuza yansın, ne oldu da bakıyorsunuz) dedim. Bu sefer hepsi ellerini uyluklarına vurdular. Beni susturmak istediklerini anladım ve ben susmuştum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), namazını bitirince beni çağırdı. Anam, babam onun yoluna feda olsun, bana ne vurdu ne azarladı ne de kızdı. Ben hayatım boyunca onun gibi bir öğretici görmedim. Bana şöyle dedi:

(Bizim bu kıldığımız namazda dünyalık sözler söylenmez. O namaz; tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktan ibarettir.) Sonra ben Uhud taraflarında Cevvaniye denilen yerde cariyemin güttüğü koyunlarımın yanına gittim. Bir de ne göreyim Kurt sürüden bir koyun götürmüş insan olmamız dolayısıyla herkes gibi ben de üzüldüm ve cariyeyi tokatladım. Sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelerek durumu ona haber verdim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bu yaptığımı bana çok gördü. Dedim ki:

(Ey Allah’ın Rasûlü! O’nu hürriyetine kavuşturayım mı?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Onu bana çağır) buyurdu. Ben de çağırdım cariye gelince; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), O’na:

(Aziz ve Celil olan Allah nerededir?) dedi. Cariye de:

(Göktedir) dedi. (Ben kimim) deyince; (Sen, Allah’ın gönderdiği peygambersin) dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bana o mü’min bir cariyedir onu hürriyetine kavuştur) buyurdu. (Müslim, Mesacid: 7; Ebû Dâvûd, Eyman ve Nüzür: 19)

1227- Zeyd b. Erkam (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), zamanında bir adam namazda bir ihtiyaç anında konuşulup konuşulamayacağı hakkında konuşuyorlardı da Bakara sûresi 238. ayet nazil oldu. Böylece bizler namazla ilgisi olmayan söz ve hareketleri yapmaktan yasaklanıp sükut etmekle emrolunduk.) (Buhârî, Tefsir: 39; Tirmizî, Tefsirul Kur’an: 3)

1228- Abdullah b. Mes’ud (radıyallahü anh), Kasım’dan naklediyor ve şöyle diyor:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem), namaz kılarken yanına varır selâm verirdim. O da selâmımı alırdı. Bir defasında yine yanına gittim namaz kılıyordu. Selâm verdim almadı, selâm verip namazdan çıktıktan sonra cemaate işaret ederek şöyle buyurdu:

(Aziz ve Celil olan Allah, namazda Allah’ı zikirden başka konuşmalar yapılmamasını ve kendisinin huzurunda tam bir teslimiyetle namaz kılmamızı emretti. Zaten siz Müslümanlara da yakışan budur.) (Ebû Dâvûd, Salat: 170; Müslim, Mesacid: 7)

1229- İbn Mes’ud (radıyallahü anh) tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e namazda iken selâm verirdik selâmımızı alırdı. Habeşistan’dan geldikten sonra yine selâm verdim; fakat almadı. Selâmımı neden almadı diye bir düşünce zihnimi kapladı. Namazını bitirinceye kadar oturdum. O da şöyle buyurdu:

(Aziz ve Celil olan Allah dilediği emrini bildirir. İşte emirlerinden biri olarak ta namazda konuşmamamızı emretti.) (Ebû Dâvûd, Salat: 170; Müslim, Mesacid: 7)

٢٠ - باب الْكَلاَمِ فِي الصَّلاَةِ

١٢٢٤ - أَخْبَرَنَا كَثِيرُ بْنُ عُبَيْدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ، عَنِ الزُّبَيْدِيِّ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ قَامَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم إِلَى الصَّلاَةِ وَقُمْنَا مَعَهُ فَقَالَ أَعْرَابِيٌّ وَهُوَ فِي الصَّلاَةِ اللَّهُمَّ ارْحَمْنِي وَمُحَمَّدًا وَلاَ تَرْحَمْ مَعَنَا أَحَدًا ‏.‏ فَلَمَّا سَلَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ لِلأَعْرَابِيِّ ‏(‏ لَقَدْ تَحَجَّرْتَ وَاسِعًا ‏)‏ ‏.‏ يُرِيدُ رَحْمَةَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ‏.‏

١٢٢٥ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الزُّهْرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، قَالَ أَحْفَظُهُ مِنَ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي سَعِيدٌ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ أَعْرَابِيًّا، دَخَلَ الْمَسْجِدَ فَصَلَّى رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ ارْحَمْنِي وَمُحَمَّدًا وَلاَ تَرْحَمْ مَعَنَا أَحَدًا ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لَقَدْ تَحَجَّرْتَ وَاسِعًا ‏)‏ ‏.‏

١٢٢٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، قَالَ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِيُّ، قَالَ حَدَّثَنِي يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ هِلاَلِ بْنِ أَبِي مَيْمُونَةَ، قَالَ حَدَّثَنِي عَطَاءُ بْنُ يَسَارٍ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ الْحَكَمِ السُّلَمِيِّ، قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا حَدِيثُ عَهْدٍ بِجَاهِلِيَّةٍ فَجَاءَ اللَّهُ بِالإِسْلاَمِ وَإِنَّ رِجَالاً مِنَّا يَتَطَيَّرُونَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ ذَاكَ شَىْءٌ يَجِدُونَهُ فِي صُدُورِهِمْ فَلاَ يَصُدَّنَّهُمْ ‏)‏ ‏.‏ وَرِجَالٌ مِنَّا يَأْتُونَ الْكُهَّانَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَلاَ تَأْتُوهُمْ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَرِجَالٌ مِنَّا يَخُطُّونَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ كَانَ نَبِيٌّ مِنَ الأَنْبِيَاءِ يَخُطُّ فَمَنْ وَافَقَ خَطُّهُ فَذَاكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ وَبَيْنَا أَنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي الصَّلاَةِ إِذْ عَطَسَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ فَقُلْتُ يَرْحَمُكَ اللَّهُ فَحَدَّقَنِي الْقَوْمُ بِأَبْصَارِهِمْ فَقُلْتُ وَاثُكْلَ أُمِّيَاهُ مَا لَكُمْ تَنْظُرُونَ إِلَىَّ قَالَ فَضَرَبَ الْقَوْمُ بِأَيْدِيهِمْ عَلَى أَفْخَاذِهِمْ فَلَمَّا رَأَيْتُهُمْ يُسَكِّتُونِي لَكِنِّي سَكَتُّ فَلَمَّا انْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم دَعَانِي بِأَبِي وَأُمِّي هُوَ مَا ضَرَبَنِي وَلاَ كَهَرَنِي وَلاَ سَبَّنِي مَا رَأَيْتُ مُعَلِّمًا قَبْلَهُ وَلاَ بَعْدَهُ أَحْسَنَ تَعْلِيمًا مِنْهُ قَالَ ‏(‏ إِنَّ صَلاَتَنَا هَذِهِ لاَ يَصْلُحُ فِيهَا شَىْءٌ مِنْ كَلاَمِ النَّاسِ إِنَّمَا هُوَ التَّسْبِيحُ وَالتَّكْبِيرُ وَتِلاَوَةُ الْقُرْآنِ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ ثُمَّ اطَّلَعْتُ إِلَى غُنَيْمَةٍ لِي تَرْعَاهَا جَارِيَةٌ لِي فِي قِبَلِ أُحُدٍ وَالْجَوَّانِيَّةِ وَإِنِّي اطَّلَعْتُ فَوَجَدْتُ الذِّئْبَ قَدْ ذَهَبَ مِنْهَا بِشَاةٍ وَأَنَا رَجُلٌ مِنْ بَنِي آدَمَ آسَفُ كَمَا يَأْسَفُونَ فَصَكَكْتُهَا صَكَّةً ثُمَّ انْصَرَفْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبَرْتُهُ فَعَظَّمَ ذَلِكَ عَلَىَّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلاَ أَعْتِقُهَا قَالَ ‏(‏ ادْعُهَا ‏)‏ ‏.‏ فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَيْنَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ‏)‏ ‏.‏ قَالَتْ فِي السَّمَاءِ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَمَنْ أَنَا ‏)‏ ‏.‏ قَالَتْ أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ قَالَ ‏(‏ إِنَّهَا مُؤْمِنَةٌ فَاعْتِقْهَا ‏)‏ ‏.‏

١٢٢٧ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي خَالِدٍ، قَالَ حَدَّثَنِي الْحَارِثُ بْنُ شُبَيْلٍ، عَنْ أَبِي عَمْرٍو الشَّيْبَانِيِّ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ، قَالَ كَانَ الرَّجُلُ يُكَلِّمُ صَاحِبَهُ فِي الصَّلاَةِ بِالْحَاجَةِ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم حَتَّى نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ‏{‏ حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ ‏}‏ فَأُمِرْنَا بِالسُّكُوتِ ‏.‏

١٢٢٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي غَنِيَّةَ، - وَاسْمُهُ يَحْيَى بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ - وَالْقَاسِمُ بْنُ يَزِيدَ الْجَرْمِيُّ عَنْ سُفْيَانَ، عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ عَدِيٍّ، عَنْ كُلْثُومٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، - وَهَذَا حَدِيثُ الْقَاسِمِ - قَالَ كُنْتُ آتِي النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ يُصَلِّي فَأُسَلِّمُ عَلَيْهِ فَيَرُدُّ عَلَىَّ فَأَتَيْتُهُ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ وَهُوَ يُصَلِّي فَلَمْ يَرُدَّ عَلَىَّ فَلَمَّا سَلَّمَ أَشَارَ إِلَى الْقَوْمِ فَقَالَ ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ - يَعْنِي - أَحْدَثَ فِي الصَّلاَةِ أَنْ لاَ تَكَلَّمُوا إِلاَّ بِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا يَنْبَغِي لَكُمْ وَأَنْ تَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ ‏)‏ ‏.‏

١٢٢٩ - أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ عَاصِمٍ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ كُنَّا نُسَلِّمُ عَلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَيَرُدُّ عَلَيْنَا السَّلاَمَ حَتَّى قَدِمْنَا مِنْ أَرْضِ الْحَبَشَةِ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَلَمْ يَرُدَّ عَلَىَّ فَأَخَذَنِي مَا قَرُبَ وَمَا بَعُدَ فَجَلَسْتُ حَتَّى إِذَا قَضَى الصَّلاَةَ قَالَ ‏(‏ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يُحْدِثُ مِنْ أَمْرِهِ مَا يَشَاءُ وَإِنَّهُ قَدْ أَحْدَثَ مِنْ أَمْرِهِ أَنْ لاَ يُتَكَلَّمَ فِي الصَّلاَةِ ‏)‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget