Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- Mescid İçin Vakfetmek

3621- Husayn b. Abdurrahman (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Temim oğullarından bir adam olan Ömer b. Cavan adlı birine:

(Ahnef b. Kays, o hâdisede neden ayrılmıştı?) diye sordum. O da şöyle dedi:

(Ahnef’in şunları anlattığını duydum:

(Hac vazifemi yapmak üzere bir seferinde Medine’ye gelmiştim. Biz konakladığımız yerde yüklerimizi indirirken birisi geldi ve şöyle dedi: İnsanlar mescidde toplandılar. Ben de gittim gerçekten insanlar orada toplanmışlardı. Bir de baktım ki ortada bir gurup toplu olarak oturuyordu. Bunlar Ali b. Ebi Talib, Zübeyr, Talha ve Sa’d b. Ebi Vakkas (radıyallahü anhüma) idiler. Tam onların yanına durmuştum ki işte Osman b. Affan geldi dediler. Geldi ve üzerinde sarı bir elbisesi vardı. Ben arkadaşıma:

(Olduğun yerde kal Osman’ın ne haberle geldiğini bir öğreneyim) dedim. Osman (radıyallahü anh) Ali burada mı? Zübeyr burada mı? Talha burada mı? Sa’d burada mı? diye sordu. (Evet burada) dediler. Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah adına söylüyorum. Biliyor musunuz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim falan oğullarının hurma kurutma yerini satın alırsa Allah onu bağışlar) dediğini…) Ben de orayı satın aldım ve Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

(Falan oğullarının hurma kurutma yerini satın aldım) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Onu bizim mescidimize vakfet ecrini alırsın) buyurdu. Oradakiler:

(Evet bunun böyle olduğunu biliyoruz) dediler. Bu sefer Osman b. Affan: Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah aşkına söylüyorum, biliyor musunuz?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim Rume kuyusunu satın alırsa Allah onu bağışlar) buyurdu. Ben de Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Rume kuyusunu satın aldım dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de (Onu Müslümanların kullanması için vakfet karşılığını bulursun) buyurdu. Oradakiler:

(Evet bunu da böyle olduğunu biliyoruz) dediler. Bu sefer Osman b. Affan:

(Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah adına söylüyorum, biliyor musunuz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim zorluk gününün ordusu olan Tebük ordusunu techiz edip donatırsa Allah onu bağışlar) buyurmuştu da ben de yularından yay ve kirişine kadar her şeyiyle donatmıştım) dedi. Oradakiler (Evet bu söylediklerini de aynen yapmıştın) dediler. Bunun üzerine Osman:

(Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol!) dedi. (Müsned: 481)

3622- Ahnef b. Kays (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hac maksadıyla çıkmış ve Medine’ye kadar gelmiştik, yüklerimizi konakladığımız yerde indirirken birisi bizim yanımıza geldi ve:

(Halk mescidde toplanmış ve korku içindeler) dedi. Biz de hemen mescide gittik bir de baktık ki insanlar mescidin ortasında oturan bir grup insanın etrafında toplanmışlar. Bir de ne görelim oturanlar Ali, Zübeyr, Talha ve Sa’d b. ebi Vakkas idi. Biz bu halde iken Osman b. Affan sarı bir örtü içerisinde geldi, başını da sarmıştı. Ve dedi ki:

(Ali burada mı? Talha burada mı? Zübeyr burada mı? Sa’d burada mı?) Onlarda:

(Evet) dediler. O zaman Osman b. Affan: Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah adına sizlere soruyorum. Biliyor musunuz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim filan oğullarının hurma kurutma yerini satın alırsa Allah onu bağışlar) buyurdu. Ben de orayı yirmi bin veya yirmi beş bin dirheme satın aldım sonra Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek haber verdim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Onu bizim mescidimize vakfet karşılığını Allah’tan alırsın) buyurdu. Oradakiler:

(Allah için doğru söylüyorsun. Bu dediklerin aynen olmuştur) dediler. Bu sefer Osman:

(Yine kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah hakkı için soruyorum. Biliyor musunuz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim Rume kuyusunu satın alırsa Allah onu bağışlar) demişti de ben de o kuyuyu şu kadar paraya satın alıp, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve o kuyuyu şu kadara satın aldım dedim. Bunun üzerine:

(Onu Müslümanların içmesine ve kullanmasına vakfet karşılığını alırsın) buyurdu. Oradakiler:

(Evet bu söylediklerin de aynen olmuştur) dediler. Bu sefer Osman: Kendisinden başka gerçek ilâh olmayan Allah adına sizlere soruyorum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanlara bakarak şöyle demişti:

(Kim bu zorluk günlerinin ordusu olan Tebük ordusunu teçhiz edip donatırsa, Allah onu bağışlar) buyurmuştu. Ben de o orduyu yularına yay ve kirişine varıncaya kadar donatmıştım dedi. Oradakiler:

(Evet biliyoruz ki bu da aynen böyle olmuştur) dediler. O zaman Osman:

(Allah’ım şahit ol! Allah’ım şahit ol!) dedi. (Müsned: 481)

3623- Sümâme b. Hazn el Kuşeyri (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Onların yanına Osman geldiğinde ben de oradaydım. Osman şöyle demişti:

(Allah adına ve İslâm adına soruyorum, biliyor musunuz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine’ye geldiğinde Rume kuyusundan başka tatlı su kuyusu yoktu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim Rume kuyusunu satın alır ve Müslümanların o kuyudan istifadelerini sağlarsa, Cennette daha fazla karşılığını bulur) buyurmuştu da; ben de kendi öz malımdan orayı satın alıp kovamı Müslümanların kovasıyla eşit hale getirdim yani o kuyuyu Müslümanlara vakfettim. Fakat bugün sizler beni o kuyunun suyundan içmemi yasaklıyorsunuz ve deniz suyu içmemi istiyorsunuz. Oradakiler:

(Evet doğrudur) dediler. Bunun üzerine Osman:

(Allah adına ve İslâmiyet adına soruyorum, siz biliyor musunuz? Tebük ordusunu kendi malımla teçhiz etmiştim.) Oradakiler:

(Evet doğru söylüyorsun bu şekilde olmuştu) dediler. Osman:

(Allah ve İslâm adına soruyorum biliyor musunuz, Mescid cemeatı almaz olmuştu da Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Kim filan oğullarının yerini satın alıp mescide ilave eder ve Cennette daha hayırlı yerlere sahip olur) demişti de; ben de kendi öz malımdan orayı satın alıp mescide ilave etmiştim. Şimdi siz beni o mescidden iki rekat namaz kılmaktan men ediyorsunuz. Oradakiler:

(Evet Allah şahittir ki söylediklerin doğrudur) dediler. Allah ve İslâm adına soruyorum biliyor musunuz? Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sebir dağında idi yanında Ebu Bekir, Ömer ve ben vardım, dağ sallanmaya başlayınca Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ayağıyla dağa vurdu ve:

(Ey dağ sakin ol, senin üzerinde bir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Sıddık ve iki şehid vardır) demişti. Oradakiler:

(Allah adına doğru söylüyorsun böylece olmuştu) dediler. O zaman Osman:

(Allahü ekber benim lehimde şahitlik yaptılar) (yani ben şahitim) dedi. (Müsned: 481)

3624- Ebu Seleme b. Abdurrahman (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Halk, Osman’ın evini kuşattıklarında Osman onlara geldi ve şöyle dedi:

(Allah adına soruyorum doğru söyleyin, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dağa çıktığında dağ sallanmaya başladığında ayağıyla dağa vurarak:

(Sakin ol ey dağ zira senin üzerinde bir Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sıddık iki de şehid var) dediğini duymadınız mı? ben de orada değil miydim?) Pek çok insan:

(Evet doğru söylüyorsun) dediler. Sonra Osman şöyle dedi:

(Allah aşkına doğru söyleyin Rıdvan beyatında bu Allah’ın eli bu da Osman’ın eli dediğini duymadınız mı?) Pek çok kimse de bunun da böylece doğru olduğunu kabul edip şahitlik ettiler. Sonra Osman: Allah adına soruyorum Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Tebük ordusunu hazırladığında:

(Kim kabul görecek bir infak yapmak ister) buyurduğunda ben ordunun yarısını kendi malımla techiz etmiştim. Pek çok kimse:

(Evet doğru söylüyorsun) dediler. Osman:

(Allah aşkına doğru söyleyin, kim Cennette bir ev karşılığında şu mescidin toprağını genişletmek ister buyurduğunda o araziyi kendi malımla almamış mıydım?) Oradakiler yine:

(Evet öylece olmuştur) dediler. Daha sonra Osman:

(Allah adına soruyorum satılan Rume kuyusunu kendi malımla satın alıp Allah yolunda Müslümanlara vakfettiğimi bilen yok mu) dedi. Oradakiler:

(Evet aynen böyle olmuştur) dediler. (Müsned: 481)

3625-

٤ - باب وَقْفِ الْمَسَاجِدِ

٣٦٢١ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا الْمُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُ، عَنْ حُصَيْنِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ جَاوَانَ، - رَجُلٌ مِنْ بَنِي تَمِيمٍ - وَذَاكَ أَنِّي قُلْتُ لَهُ أَرَأَيْتَ اعْتِزَالَ الأَحْنَفِ بْنِ قَيْسٍ مَا كَانَ قَالَ سَمِعْتُ الأَحْنَفَ يَقُولُ أَتَيْتُ الْمَدِينَةَ وَأَنَا حَاجٌّ فَبَيْنَا نَحْنُ فِي مَنَازِلِنَا نَضَعُ رِحَالَنَا إِذْ أَتَى آتٍ فَقَالَ قَدِ اجْتَمَعَ النَّاسُ فِي الْمَسْجِدِ فَاطَّلَعْتُ فَإِذَا يَعْنِي النَّاسَ مُجْتَمِعُونَ وَإِذَا بَيْنَ أَظْهُرِهِمْ نَفَرٌ قُعُودٌ فَإِذَا هُوَ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ وَالزُّبَيْرُ وَطَلْحَةُ وَسَعْدُ بْنُ أَبِي وَقَّاصٍ رَحْمَةُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ فَلَمَّا قُمْتُ عَلَيْهِمْ قِيلَ هَذَا عُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ قَدْ جَاءَ - قَالَ - فَجَاءَ وَعَلَيْهِ مُلَيَّةٌ صَفْرَاءُ فَقُلْتُ لِصَاحِبِي كَمَا أَنْتَ حَتَّى أَنْظُرَ مَا جَاءَ بِهِ ‏.‏ فَقَالَ عُثْمَانُ أَهَا هُنَا عَلِيٌّ أَهَا هُنَا الزُّبَيْرُ أَهَا هُنَا طَلْحَةُ أَهَا هُنَا سَعْدٌ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ يَبْتَاعُ مِرْبَدَ بَنِي فُلاَنٍ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ‏)‏ ‏.‏ فَابْتَعْتُهُ فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ إِنِّي ابْتَعْتُ مِرْبَدَ بَنِي فُلاَنٍ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَاجْعَلْهُ فِي مَسْجِدِنَا وَأَجْرُهُ لَكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ يَبْتَاعُ بِئْرَ رُومَةَ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ‏)‏ ‏.‏ فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ قَدِ ابْتَعْتُ بِئْرَ رُومَةَ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَاجْعَلْهَا سِقَايَةً لِلْمُسْلِمِينَ وَأَجْرُهَا لَكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ يُجَهِّزْ جَيْشَ الْعُسْرَةِ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ‏)‏ ‏.‏ فَجَهَّزْتُهُمْ حَتَّى مَا يَفْقِدُونَ عِقَالاً وَلاَ خِطَامًا ‏.‏ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ قَالَ اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدْ ‏.‏

٣٦٢٢ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ إِدْرِيسَ، قَالَ سَمِعْتُ حُصَيْنَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، يُحَدِّثُ عَنْ عَمْرِو بْنِ جَاوَانَ، عَنِ الأَحْنَفِ بْنِ قَيْسٍ، قَالَ خَرَجْنَا حُجَّاجًا فَقَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَنَحْنُ نُرِيدُ الْحَجَّ فَبَيْنَا نَحْنُ فِي مَنَازِلِنَا نَضَعُ رِحَالَنَا إِذْ أَتَانَا آتٍ فَقَالَ إِنَّ النَّاسَ قَدِ اجْتَمَعُوا فِي الْمَسْجِدِ وَفَزِعُوا ‏.‏ فَانْطَلَقْنَا فَإِذَا النَّاسُ مُجْتَمِعُونَ عَلَى نَفَرٍ فِي وَسَطِ الْمَسْجِدِ وَإِذَا عَلِيٌّ وَالزُّبَيْرُ وَطَلْحَةُ وَسَعْدُ بْنُ أَبِي وَقَّاصٍ فَإِنَّا لَكَذَلِكَ إِذْ جَاءَ عُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ عَلَيْهِ مُلاَءَةٌ صَفْرَاءُ قَدْ قَنَّعَ بِهَا رَأْسَهُ فَقَالَ أَهَا هُنَا عَلِيٌّ أَهَا هُنَا طَلْحَةُ أَهَا هُنَا الزُّبَيْرُ أَهَا هُنَا سَعْدٌ قَالُوا نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَإِنِّي أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ يَبْتَاعُ مِرْبَدَ بَنِي فُلاَنٍ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ‏)‏ ‏.‏ فَابْتَعْتُهُ بِعِشْرِينَ أَلْفًا أَوْ بِخَمْسَةٍ وَعِشْرِينَ أَلْفًا فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ ‏(‏ اجْعَلْهَا فِي مَسْجِدِنَا وَأَجْرُهُ لَكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَنْ يَبْتَاعُ بِئْرَ رُومَةَ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ‏)‏ ‏.‏ فَابْتَعْتُهُ بِكَذَا وَكَذَا فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ قَدِ ابْتَعْتُهَا بِكَذَا وَكَذَا ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اجْعَلْهَا سِقَايَةً لِلْمُسْلِمِينَ وَأَجْرُهَا لَكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم نَظَرَ فِي وُجُوهِ الْقَوْمِ فَقَالَ ‏(‏ مَنْ جَهَّزَ هَؤُلاَءِ اللَّهُ غَفَرَ لَهُ ‏)‏ ‏.‏ يَعْنِي جَيْشَ الْعُسْرَةِ فَجَهَّزْتُهُمْ حَتَّى مَا يَفْقِدُونَ عِقَالاً وَلاَ خِطَامًا ‏.‏ قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدْ ‏.‏

٣٦٢٣ - أَخْبَرَنِي زِيَادُ بْنُ أَيُّوبَ، قَالَ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي الْحَجَّاجِ، عَنْ سَعِيدٍ الْجُرَيْرِيِّ، عَنْ ثُمَامَةَ بْنِ حَزْنٍ الْقُشَيْرِيِّ، قَالَ شَهِدْتُ الدَّارَ حِينَ أَشْرَفَ عَلَيْهِمْ عُثْمَانُ فَقَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ وَبِالإِسْلاَمِ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَدِمَ الْمَدِينَةَ وَلَيْسَ بِهَا مَاءٌ يُسْتَعْذَبُ غَيْرَ بِئْرِ رُومَةَ فَقَالَ ‏(‏ مَنْ يَشْتَرِي بِئْرَ رُومَةَ فَيَجْعَلُ فِيهَا دَلْوَهُ مَعَ دِلاَءِ الْمُسْلِمِينَ بِخَيْرٍ لَهُ مِنْهَا فِي الْجَنَّةِ ‏)‏ ‏.‏ فَاشْتَرَيْتُهَا مِنْ صُلْبِ مَالِي فَجَعَلْتُ دَلْوِي فِيهَا مَعَ دِلاَءِ الْمُسْلِمِينَ وَأَنْتُمُ الْيَوْمَ تَمْنَعُونِي مِنَ الشُّرْبِ مِنْهَا حَتَّى أَشْرَبَ مِنْ مَاءِ الْبَحْرِ قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ وَالإِسْلاَمِ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنِّي جَهَّزْتُ جَيْشَ الْعُسْرَةِ مِنْ مَالِي قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ وَالإِسْلاَمِ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ الْمَسْجِدَ ضَاقَ بِأَهْلِهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مَنْ يَشْتَرِي بُقْعَةَ آلِ فُلاَنٍ فَيَزِيدُهَا فِي الْمَسْجِدِ بِخَيْرٍ لَهُ مِنْهَا فِي الْجَنَّةِ ‏)‏ ‏.‏ فَاشْتَرَيْتُهَا مِنْ صُلْبِ مَالِي فَزِدْتُهَا فِي الْمَسْجِدِ وَأَنْتُمْ تَمْنَعُونِي أَنْ أُصَلِّيَ فِيهِ رَكْعَتَيْنِ قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ وَالإِسْلاَمِ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم كَانَ عَلَى ثَبِيرٍ ثَبِيرِ مَكَّةَ وَمَعَهُ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ وَأَنَا فَتَحَرَّكَ الْجَبَلُ فَرَكَضَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِرِجْلِهِ وَقَالَ ‏(‏ اسْكُنْ ثَبِيرُ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ نَبِيٌّ وَصِدِّيقٌ وَشَهِيدَانِ ‏)‏ ‏.‏ قَالُوا اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏.‏ قَالَ اللَّهُ أَكْبَرُ شَهِدُوا لِي وَرَبِّ الْكَعْبَةِ ‏.‏ يَعْنِي أَنِّي شَهِيدٌ ‏.‏

٣٦٢٤ - أَخْبَرَنَا عِمْرَانُ بْنُ بَكَّارِ بْنِ رَاشِدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا خَطَّابُ بْنُ عُثْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، أَنَّ عُثْمَانَ، أَشْرَفَ عَلَيْهِمْ حِينَ حَصَرُوهُ فَقَالَ أَنْشُدُ بِاللَّهِ رَجُلاً سَمِعَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ يَوْمَ الْجَبَلِ حِينَ اهْتَزَّ فَرَكَلَهُ بِرِجْلِهِ وَقَالَ ‏(‏ اسْكُنْ فَإِنَّهُ لَيْسَ عَلَيْكَ إِلاَّ نَبِيٌّ أَوْ صِدِّيقٌ أَوْ شَهِيدَانِ ‏)‏ ‏.‏ وَأَنَا مَعَهُ فَانْتَشَدَ لَهُ رِجَالٌ ثُمَّ قَالَ أَنْشُدُ بِاللَّهِ رَجُلاً شَهِدَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمَ بَيْعَةِ الرِّضْوَانِ يَقُولُ ‏(‏ هَذِهِ يَدُ اللَّهِ وَهَذِهِ يَدُ عُثْمَانَ ‏)‏ ‏.‏ فَانْتَشَدَ لَهُ رِجَالٌ ثُمَّ قَالَ أَنْشُدُ بِاللَّهِ رَجُلاً سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَوْمَ جَيْشِ الْعُسْرَةِ يَقُولُ ‏(‏ مَنْ يُنْفِقُ نَفَقَةً مُتَقَبَّلَةً ‏)‏ ‏.‏ فَجَهَّزْتُ نِصْفَ الْجَيْشِ مِنْ مَالِي فَانْتَشَدَ لَهُ رِجَالٌ ثُمَّ قَالَ أَنْشُدُ بِاللَّهِ رَجُلاً سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ ‏(‏ مَنْ يَزِيدُ فِي هَذَا الْمَسْجِدِ بِبَيْتٍ فِي الْجَنَّةِ ‏)‏ ‏.‏ فَاشْتَرَيْتُهُ مِنْ مَالِي فَانْتَشَدَ لَهُ رِجَالٌ ثُمَّ قَالَ أَنْشُدُ بِاللَّهِ رَجُلاً شَهِدَ رُومَةَ تُبَاعُ فَاشْتَرَيْتُهَا مِنْ مَالِي فَأَبَحْتُهَا لاِبْنِ السَّبِيلِ فَانْتَشَدَ لَهُ رِجَالٌ ‏.‏

٣٦٢٥ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ وَهْبٍ، قَالَ حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو عَبْدِ الرَّحِيمِ، قَالَ حَدَّثَنِي زَيْدُ بْنُ أَبِي أُنَيْسَةَ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيِّ، قَالَ لَمَّا حُصِرَ عُثْمَانُ فِي دَارِهِ اجْتَمَعَ النَّاسُ حَوْلَ دَارِهِ - قَالَ - فَأَشْرَفَ عَلَيْهِمْ ‏.‏ وَسَاقَ الْحَدِيثَ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- Aslını Vakfedip Ürününü Tasadduk Etmek

3618- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattab Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e şöyle demiştir:

(Hayber gazası sonunda ganimetlerin taksiminde bana düşen yüz hisse arazi şimdiye kadar hiç sahib olmadığım güzellikte bir mal, ben onu tasadduk etmek istiyorum.) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Aslını vakfet mahsulünü de tasadduk et) buyurdu. (Buhârî, Şurut: 19; Ebû Dâvûd, vesaya: 13)

3619- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Şimdiye kadar sahip olmadığım bir araziye sahip oldum. Benim yüz adet hayvanım vardı onlarla Hayber’den ve Hayberlilerden yüz hisse bir arazi parçası aldım, bu malımla Allah’a daha da yakın olmak istiyorum) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Aslını vakfet ürününü de tasadduk et) buyurdu. (Ebû Dâvûd, vesaya: 13; Buhârî, Şurüt: 19)

3620- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Ömer, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek (Semğ’deki bana düşen araziyi ne yapayım) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Aslını vakfet ürününü de tasadduk et) buyurdu. (Ebû Dâvûd, vesaya: 13; Buhârî, Şurüt: 19)

٣ - باب حَبْسِ الْمَشَاعِ

٣٦١٨ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ عُمَرُ لِلنَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم إِنَّ الْمِائَةَ سَهْمٍ الَّتِي لِي بِخَيْبَرَ لَمْ أُصِبْ مَالاً قَطُّ أَعْجَبَ إِلَىَّ مِنْهَا قَدْ أَرَدْتُ أَنْ أَتَصَدَّقَ بِهَا ‏.‏ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ احْبِسْ أَصْلَهَا وَسَبِّلْ ثَمَرَتَهَا ‏)‏ ‏.‏

٣٦١٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْخَلَنْجِيُّ، بِبَيْتِ الْمَقْدِسِ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، رضى اللّه عنه قَالَ جَاءَ عُمَرُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَصَبْتُ مَالاً لَمْ أُصِبْ مِثْلَهُ قَطُّ كَانَ لِي مِائَةُ رَأْسٍ فَاشْتَرَيْتُ بِهَا مِائَةَ سَهْمٍ مِنْ خَيْبَرَ مِنْ أَهْلِهَا وَإِنِّي قَدْ أَرَدْتُ أَنْ أَتَقَرَّبَ بِهَا إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَاحْبِسْ أَصْلَهَا وَسَبِّلِ الثَّمَرَةَ ‏)‏ ‏.‏

٣٦٢٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُصَفَّى بْنِ بُهْلُولٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ سَالِمٍ الْمَكِّيِّ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، قَالَ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَنْ أَرْضٍ لِي بِثَمْغٍ قَالَ ‏(‏ احْبِسْ أَصْلَهَا وَسَبِّلْ ثَمَرَتَهَا ‏)‏ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- Vakıf Nasıl Yapılır? Vakıfnâme Nasıl Hazırlanır?

3612- Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hayber arazisinden bir toprak parçasına sahip olmuştum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve şöyle dedim:

(Öyle bir araziye sahip oldum ki bu güne kadar çok sevdiğim ve çok hoşuma giden böyle bir mala sahip olmamıştım. Onu ne yapayım?) diye sordum. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Dilersen onu tasadduk et) buyurdu. Ömer b. Hattab ta o araziyi alım satımı yapılmamak ve hibe edilmemek üzere tasadduk (vakıf) etti. Gelirinden fakirlere, yakın akrabaya, kölelikten kurtulacak kimselere, misafirlere, yolda kalmışlara dağıtılmak üzere tasadduk (vakıf) etti. O arazinin idaresini üzerine alan kimseye de ihtiyacından fazla olmamak şartıyla yemesinde ve başkalarına da yedirmesinde bir günah yoktur denildi. (Ebû Dâvûd, vesaya: 13; Buhârî, Şurüt: 19)

3613-

3614- İbn Ömer (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Ömer, Hayber’den bir araziye sahip olmuştu o arazi hakkında istişarede bulunmak üzere Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi. (Bu güne kadar elde etmediğim kıymetli bir arazim var. Ne yapmamı emredersiniz?) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(İstersen aslını vakfeder mahsulünü de tasadduk edersin) buyurdu. Ömer’de:

(Aslı alınıp satılmamak, hibe edilmemek, miras olunmamak üzere mahsulünü de fakirlere, yakın akrabalara, kölelikten kurtulacak kimselere, Allah yolundaki tüm işlere, misafirlere, yolda kalmış kimselere tasadduk edilecektir) dedi. Onun idaresini üzerine alan kimseye de ihtiyacından fazla olmamak şartıyla örfe uygun biçim de yemesinde ve başkalarına da yedirmesinde bir sakınca yoktur denilmişti. (Ebû Dâvûd, vesaya: 13; Buhârî, Şurüt: 19)

3615- İbn Ömer (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Babam Ömer, Hayber’den bir araziye sahip olmuştu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bu araziyle alakalı ne yapması gerektiğini sormuş ve şöyle demişti:

(Çok büyük arazilere sahib oldum, bu güne kadar böyle güzel bir mala sahip olamamıştım. Bu konuda ne yapmamı emredersiniz?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(İstersen aslını vakfedersin mahsulünü de tasadduk edersin.) O da aynı şekilde aslını vakfetti ve alınıp satılmaması, hibe edilmemesini şart koştu. Oradan çıkacak ürünü de fakirlere, yakın akrabalara, kölelikten kurtarılmak istenenlere ve Allah yolunda olanlara, yolda kalmışlara, misafirlere tasaduk edilmesini şart koştu. O malın idaresini üzerine alan kimseye de ihtiyacını karşılayacak kadar yemesinde ve yedirmesinde bir sakınca olmadığını da bildirdi. (Ebû Dâvûd, vesaya: 13; Buhârî, Şurüt: 19)

3616- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre: Ömer, Hayber’de arazi sahibi olmuştu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek, o araziyi ne yapması gerektiğini sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Dilersen aslını vakfedersin mahsulünü de tasadduk edersin) buyurdu. Bunun üzerine Ömer aslını alım satım yapılmamak üzere, hibe edilmemek üzere ve miras olunmamak üzere vakfetti. Mahsulünü de fakirlere, yakın akrabaya, kölelerin kurtarılmasına, dilencilere, yolda kalmış olanlara ve zayıflara tasadduk edilmesini şart koştu. O malın idaresini üzerine alan kimseye de ihtiyacından fazla almamak şartıyla yemesinde ve başkalarına da yedirmesinde bir sakınca olmadığını bildirmişti. (Ebû Dâvûd, vesaya: 13; Buhârî, Şurüt: 19)

3617- Enes (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre:

(Sevdiğiniz şeylerden Allah rızası için başkalarına harcamadıkça gerçek erdemliliğe ve hayra ulaşmış olamazsınız) (Ali İmran 92.) ayeti nazil olunca, Ebu Talha:

(Rabbimiz mallarımızdan dağıtmamızı istiyor. Ey Allah’ın Rasûlü! Seni şahit tutarım ki ben bahçemi Allah yolunda tasadduk edip vakfettim) deyince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de onu yakın akrabalarından fakir olan Hassan b. Sabit ve Übey b. Ka’b’a tahsis et demişti. (Dârimi, Zekat: 23; Ebû Dâvûd, Zekat: 45)

٢ - باب الإِحْبَاسِ كَيْفَ يُكْتَبُ الْحَبْسُ وَذِكْرِ الاِخْتِلاَفِ عَلَى ابْنِ عَوْنٍ فِي خَبَرِ ابْنِ عُمَرَ فِيهِ

٣٦١٢ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا أَبُو دَاوُدَ الْحَفَرِيُّ، عُمَرُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ سُفْيَانَ الثَّوْرِيِّ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، قَالَ أَصَبْتُ أَرْضًا مِنْ أَرْضِ خَيْبَرَ فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ أَصَبْتُ أَرْضًا لَمْ أُصِبْ مَالاً أَحَبَّ إِلَىَّ وَلاَ أَنْفَسَ عِنْدِي مِنْهَا ‏.‏ قَالَ ‏(‏ إِنْ شِئْتَ تَصَدَّقْتَ بِهَا ‏)‏ ‏.‏ فَتَصَدَّقَ بِهَا - عَلَى أَنْ لاَ تُبَاعَ وَلاَ تُوهَبَ - فِي الْفُقَرَاءِ وَذِي الْقُرْبَى وَالرِّقَابِ وَالضَّيْفِ وَابْنِ السَّبِيلِ لاَ جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهَا أَنْ يَأْكُلَ بِالْمَعْرُوفِ غَيْرَ مُتَمَوِّلٍ مَالاً وَيُطْعِمَ ‏.‏

٣٦١٣ - أَخْبَرَنِي هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ الْفَزَارِيِّ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، رضى اللّه عنه عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم نَحْوَهُ ‏.‏

٣٦١٤ - أَخْبَرَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ، - وَهُوَ ابْنُ زُرَيْعٍ - قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ عُمَرَ، قَالَ أَصَابَ عُمَرُ أَرْضًا بِخَيْبَرَ فَأَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ أَصَبْتُ أَرْضًا لَمْ أُصِبْ مَالاً قَطُّ أَنْفَسَ عِنْدِي فَكَيْفَ تَأْمُرُ بِهِ قَالَ ‏(‏ إِنْ شِئْتَ حَبَّسْتَ أَصْلَهَا وَتَصَدَّقْتَ بِهَا ‏)‏ ‏.‏ فَتَصَدَّقَ بِهَا - عَلَى أَنْ لاَ تُبَاعَ وَلاَ تُوهَبَ وَلاَ تُورَثَ - فِي الْفُقَرَاءِ وَالْقُرْبَى وَالرِّقَابِ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالضَّيْفِ وَابْنِ السَّبِيلِ لاَ جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهَا أَنْ يَأْكُلَ مِنْهَا بِالْمَعْرُوفِ وَيُطْعِمَ صَدِيقًا غَيْرَ مُتَمَوِّلٍ فِيهِ ‏.‏

٣٦١٥ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرٌ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، قَالَ وَأَنْبَأَنَا حُمَيْدُ بْنُ مَسْعَدَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرٌ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ أَصَابَ عُمَرُ أَرْضًا بِخَيْبَرَ فَأَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَاسْتَأْمَرَهُ فِيهَا فَقَالَ إِنِّي أَصَبْتُ أَرْضًا كَثِيرًا لَمْ أُصِبْ مَالاً قَطُّ أَنْفَسَ عِنْدِي مِنْهُ فَمَا تَأْمُرُ فِيهَا قَالَ ‏(‏ إِنْ شِئْتَ حَبَّسْتَ أَصْلَهَا وَتَصَدَّقْتَ بِهَا ‏)‏ ‏.‏ فَتَصَدَّقَ بِهَا - عَلَى أَنَّهُ لاَ تُبَاعُ وَلاَ تُوهَبُ - فَتَصَدَّقَ بِهَا فِي الْفُقَرَاءِ وَالْقُرْبَى وَفِي الرِّقَابِ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَالضَّيْفِ لاَ جُنَاحَ - يَعْنِي - عَلَى مَنْ وَلِيَهَا أَنْ يَأْكُلَ أَوْ يُطْعِمَ صَدِيقًا غَيْرَ مُتَمَوِّلٍ اللَّفْظُ لإِسْمَاعِيلَ ‏.‏

٣٦١٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَزْهَرُ السَّمَّانُ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ عُمَرَ، أَصَابَ أَرْضًا بِخَيْبَرَ فَأَتَى النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَسْتَأْمِرُهُ فِي ذَلِكَ فَقَالَ ‏(‏ إِنْ شِئْتَ حَبَّسْتَ أَصْلَهَا وَتَصَدَّقْتَ بِهَا ‏)‏ ‏.‏ فَحَبَّسَ أَصْلَهَا أَنْ لاَ تُبَاعَ وَ لاَ تُوهَبَ وَلاَ تُورَثَ فَتَصَدَّقَ بِهَا عَلَى الْفُقَرَاءِ وَالْقُرْبَى وَالرِّقَابِ وَفِي الْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَالضَّيْفِ لاَ جُنَاحَ عَلَى مَنْ وَلِيَهَا أَنْ يَأْكُلَ مِنْهَا بِالْمَعْرُوفِ أَوْ يُطْعِمَ صَدِيقَهُ غَيْرَ مُتَمَوِّلٍ فِيهِ ‏.‏

٣٦١٧ - أَخْبَرَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ نَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا بَهْزٌ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ، قَالَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ‏{‏ لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ ‏}‏ قَالَ أَبُو طَلْحَةَ إِنَّ رَبَّنَا لَيَسْأَلُنَا عَنْ أَمْوَالِنَا فَأُشْهِدُكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنِّي قَدْ جَعَلْتُ أَرْضِي لِلَّهِ ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ اجْعَلْهَا فِي قَرَابَتِكَ فِي حَسَّانَ بْنِ ثَابِتٍ وَأُبَىِّ بْنِ كَعْبٍ ‏)‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget