Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 42- Şaşı Göz, Çolak El ve Çürümüş Dişin Diyeti Ne Kadardır?

4857- Amr b. Şuayb (radıyallahü anh) babasından ve dedesinden naklederek şöyle diyor: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Şaşı gözü patlatan kimseye diyetin üçte birinin verilmesine, çolak eli kesenin de yine üçte bir diyet vermesine, çürümüş dişlerin kırılmasına veya yerinden düşmesine sebeb olan kimsenin de yine üçte bir diyet vermesine hükmetti.) (Ebû Dâvûd, Diyat: 20)

٤٢ - باب الْعَيْنِ الْعَوْرَاءِ السَّادَّةِ لِمَكَانِهَا إِذَا طُمِسَتْ

٤٨٥٧ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا ابْنُ عَائِذٍ، قَالَ حَدَّثَنَا الْهَيْثَمُ بْنُ حُمَيْدٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي الْعَلاَءُ، - وَهُوَ ابْنُ الْحَارِثِ - عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَضَى فِي الْعَيْنِ الْعَوْرَاءِ السَّادَّةِ لِمَكَانِهَا إِذَا طُمِسَتْ بِثُلُثِ دِيَتِهَا وَفِي الْيَدِ الشَّلاَّءِ إِذَا قُطِعَتْ بِثُلُثِ دِيَتِهَا وَفِي السِّنِّ السَّوْدَاءِ إِذَا نُزِعَتْ بِثُلُثِ دِيَتِهَا ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 41- Hiçbir Kimse Başkasının Suçundan Sorumlu Tutulamaz

4849- Ebu Rimse (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Babamla birlikte Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gitmiştim, beni kastederek:

(Yanındaki kim?) dedi. Babam da:

(Oğlumdur, oğlum olduğuna şahitlik ederim) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Ne oğlun senin işlediğin cinayetle cezalanır ne de sen onun işlediği cinayetten sorumlu tutulursun) buyurdu. (İbn Mâce, Diyet: 26; Ebû Dâvûd, Diyat: 2)

4850- Sa’lebe b. Zehdem el Yerbûî (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ensardan bir guruba hitap ediyordu. Oradakilerden bir kaçı:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bunlar Sa’lebe b. Yerbu oğulları, cahiliyye döneminde falan kimseyi öldürdüler) deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sesini yükselterek:

(Dikkat edin! Hiçbir kimse başkasının cinayetiyle suçlanıp cezalanmaz) buyurdular. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4851- Sa’lebe b. Zehdem (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Beni Sa’lebe’den bir gurup Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldiler. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) konuşuyordu. O arada bir adam:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bunlar beni Sa’lebe b. Yerbu’dandırlar (cahiliye döneminde) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından falan kimseyi öldürdüler) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hiçbir kimse bir başkasının cinayetiyle suçlanıp cezalandırılmaz) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4852- Sa’lebe b. Yerbu oğullarından bir adam (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Beni Sa’lebe’den bir gurup insan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi. O esnada bir adam:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu kabileden bir gurup insan Senin ashabından falan kimseyi öldürdüler) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bir kimse bir başkasının cinayetinden sorumlu tutulamaz) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4853- Esved b. Hilal (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Beni Sa’lebe b. Yerbu’dan bir gurup insan Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek:

(Sa’lebe oğullarından bazı kimseler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından bir kimseyi öldürmüştü) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hiçbir kimse hiçbir kimsenin cinayetinden dolayı sorumlu tutulup cezalandırılamaz) buyurdu. Şube diyor ki: Kimse kimsenin günah yükünü çekemez, Allah en iyisini bilendir. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4854- Sa’lebe b. Yerbu oğullarından bir adam (radıyallahü anh)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim konuşuyorduk. Bir adam:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu Sa’lebe oğulları bir kişiyi öldürmüşlerdi) deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hiç kimse başkasının cinayetiyle cezalandırılmaz) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4855- Yerbu oğullarından bir adamdan (radıyallahü anh) rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına geldik, O insanlara konuşuyordu. İnsanlar arasından birileri kalktı ve:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu falan oğulları filan kimseyi öldürmüşlerdi) dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Bir kimse bir başkasının cinayetinden sorumlu tutulamaz.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4856- Tarık el Muharibi (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir adam:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Bu Sa’lebe oğulları falan kimseyi cahiliyye döneminde öldürmüşlerdi, onlardan intikamımızı al) deyince, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) koltuk altlarının beyazı gözükünceye kadar kollarını kaldırdı ve şöyle buyurdu:

(Bir anne çocuğu üzerine iki sefer cinayet işlemez.) (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

٤١ - باب هَلْ يُؤْخَذُ أَحَدٌ بِجَرِيرَةِ غَيْرِهِ

٤٨٤٩ - أَخْبَرَنِي هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ أَبْجَرَ، عَنْ إِيَادِ بْنِ لَقِيطٍ، عَنْ أَبِي رِمْثَةَ، قَالَ أَتَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم مَعَ أَبِي فَقَالَ ‏(‏ مَنْ هَذَا مَعَكَ ‏)‏ ‏.‏ قَالَ ابْنِي أَشْهَدُ بِهِ ‏.‏ قَالَ ‏(‏ أَمَا إِنَّكَ لاَ تَجْنِي عَلَيْهِ وَلاَ يَجْنِي عَلَيْكَ ‏)‏ ‏.‏

٤٨٥٠ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ السَّرِيِّ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَشْعَثَ، عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ هِلاَلٍ، عَنْ ثَعْلَبَةَ بْنِ زَهْدَمٍ الْيَرْبُوعِيِّ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَخْطُبُ فِي أُنَاسٍ مِنَ الأَنْصَارِ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ قَتَلُوا فُلاَنًا فِي الْجَاهِلِيَّةِ ‏.‏ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهَتَفَ بِصَوْتِهِ ‏(‏ أَلاَ لاَ تَجْنِي نَفْسٌ عَلَى الأُخْرَى ‏)‏ ‏.‏

٤٨٥١ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ هِشَامٍ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ أَشْعَثَ بْنِ أَبِي الشَّعْثَاءِ، عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ هِلاَلٍ، عَنْ ثَعْلَبَةَ بْنِ زَهْدَمٍ، قَالَ انْتَهَى قَوْمٌ مِنْ بَنِي ثَعْلَبَةَ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ يَخْطُبُ فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ قَتَلُوا فُلاَنًا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ تَجْنِي نَفْسٌ عَلَى أُخْرَى ‏)‏ ‏.‏

٤٨٥٢ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ أَنْبَأَنَا شُعْبَةُ، عَنْ أَشْعَثَ بْنِ أَبِي الشَّعْثَاءِ، قَالَ سَمِعْتُ الأَسْوَدَ بْنَ هِلاَلٍ، يُحَدِّثُ عَنْ رَجُلٍ، مِنْ بَنِي ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ أَنَّ نَاسًا، مِنْ بَنِي ثَعْلَبَةَ أَتَوُا النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ قَتَلُوا فُلاَنًا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏.‏ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ تَجْنِي نَفْسٌ عَلَى أُخْرَى ‏)‏ ‏.‏

٤٨٥٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَتَّابٍ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنِ الأَشْعَثِ بْنِ سُلَيْمٍ، عَنِ الأَسْوَدِ بْنِ هِلاَلٍ، - وَكَانَ قَدْ أَدْرَكَ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم - عَنْ رَجُلٍ مِنْ بَنِي ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ أَنَّ نَاسًا مِنْ بَنِي ثَعْلَبَةَ أَصَابُوا رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو ثَعْلَبَةَ قَتَلَتْ فُلاَنًا ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ تَجْنِي نَفْسٌ عَلَى أُخْرَى ‏)‏ ‏.‏ قَالَ شُعْبَةُ أَىْ لاَ يُؤْخَذُ أَحَدٌ بِأَحَدٍ وَاللَّهُ تَعَالَى أَعْلَمُ ‏.‏

٤٨٥٤ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنِ الأَشْعَثِ بْنِ سُلَيْمٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ رَجُلٍ، مِنْ بَنِي ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ قَالَ أَتَيْتُ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ يَتَكَلَّمُ فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو ثَعْلَبَةَ بْنِ يَرْبُوعٍ الَّذِينَ أَصَابُوا فُلاَنًا ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ - يَعْنِي - لاَ تَجْنِي نَفْسٌ عَلَى نَفْسٍ ‏)‏ ‏.‏

٤٨٥٥ - أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، فِي حَدِيثِهِ عَنْ أَبِي الأَحْوَصِ، عَنْ أَشْعَثَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ رَجُلٍ، مِنْ بَنِي يَرْبُوعٍ قَالَ أَتَيْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَهُوَ يُكَلِّمُ النَّاسَ فَقَامَ إِلَيْهِ نَاسٌ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو فُلاَنٍ الَّذِينَ قَتَلُوا فُلاَنًا ‏.‏ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ تَجْنِي نَفْسٌ عَلَى أُخْرَى ‏)‏ ‏.‏

٤٨٥٦ - أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ عِيسَى، قَالَ أَنْبَأَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى، قَالَ أَنْبَأَنَا يَزِيدُ، - وَهُوَ ابْنُ زِيَادِ بْنِ أَبِي الْجَعْدِ - عَنْ جَامِعِ بْنِ شَدَّادٍ، عَنْ طَارِقٍ الْمُحَارِبِيِّ، أَنَّ رَجُلاً، قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَؤُلاَءِ بَنُو ثَعْلَبَةَ الَّذِينَ قَتَلُوا فُلاَنًا فِي الْجَاهِلِيَّةِ ‏.‏ فَخُذْ لَنَا بِثَأْرِنَا ‏.‏ فَرَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى رَأَيْتُ بَيَاضَ إِبْطَيْهِ وَهُوَ يَقُولُ ‏(‏ لاَ تَجْنِي أُمٌّ عَلَى وَلَدٍ ‏)‏ ‏.‏ مَرَّتَيْنِ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 40- Kasıtsız Öldürmelerde Ceninin Diyetini Kim Öder?

4839- Muğire b. Şube (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadın hamile olan kumasını çadırın kazığı ile vurup öldürüyor. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) öldüren kadının asabesinin diyet ödemesini ve karnındaki ölen cenine de bir köle ve cariye verilmesini emretmişti. Katil kadının asabesi durumunda olan bir adam:

(Yemeyen, içmeyen, ses çıkarmayan) -veya buna benzer sözler- söyleyerek lafı uzattı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de bunun üzerine şöyle buyurdu:

(Bu sözler bedevilerin kafiyeli sözlerine benziyor ve cenine diyet verilmesini emretti.) (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)

4840- Muğire b. Şube (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, iki kumadan biri diğerini çadırın kazığı ile öldürmüştü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de katilin asabesine diyet vermelerini emretti. karnındaki cenin için ise bir gurre verilmesini emretti. Bunun üzerine o bedevi:

(Yemeyen, içmeyen, ses çıkarıp ağlamayan bir çocuk için diyet mi ödeyeceğim) diyerek sözü uzattı. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözlere:

(Cahiliyye dönemi sözleri gibi vezinli, kafiyeli sözlerdir bunlar diyerek karnındaki çocuk için bir gurre verilmesine hükmetti.) (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)

4841- Muğire b. Şube (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Lihyan oğullarından bir kadın kumasına çadır kazığıyla vurarak öldürmüştü, ölen kadının karnında çocuğu da vardı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Katilin asabesine diyet verilmesini, karnındaki çocuğa da gurre verilmesine hükmetti.) (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)

4842- Muğire b. Şube (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Hüzeyl kabilesinden iki kadın bir erkeğin nikahı altındaydı, biri diğerine çadırın kazığıyla vurarak diğerinin çocuğunu düşürmüştü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna gelerek davalarının görülmesini istediler. (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’de gerekeni söyledi.) Bunun üzerine onlar:

(Ses çıkarmayan, bağırmayan, yemeyen, içmeyen bir çocuk için nasıl fidye ödeyebiliriz) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bu sözler bedevilerin kafiyeli sözlerine benziyor) buyurdu ve kadının akılesi üzerine gurre ile hükmetmiştir. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)

4843- Muğire b. Şube (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Hüzeyl kabilesinden bir adamın iki karısı vardı biri diğerine çadırın kazığı ile vurdu ve karnındaki çocuğunu düşürdü. Denildi ki:

(Yemeyen, içmeyen, bağırıp ses çıkarmayan bir çocuk hakkında ne dersin?) Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Bedevilerin kafiyeli sözleri gibi sözlerdir.) O konuda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir köle ve cariyenin verilmesini kadının akilesine emretti. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)

4844- İbrahim (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, bir kadın bir taşla hamile olan kumasına vurarak öldürmüştü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) karnındaki cenine gurre verilmesini emretti. Diyetinin de asabesine ödettirilmesini emretti. Onlar da yemeyen, içmeyen, ses çıkarmayan bir çocuk için gurre mi vereceğiz diyerek lafı uzattı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bu sözler bedevilerin vezinli, kafiyeli sözlerine benziyor; ne dedimse hüküm dediğim gibidir) buyurdular. (Ebû Dâvûd, Diyat: 21; İbn Mâce, Diyet: 11)

4845- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Aralarında kavga çıkan iki komşu kadından biri hamile olan diğer kadına taşla vurdu Saçları çıkmış olarak hamile kadın çocuğunu düşürdü ve kadının kendisi de öldü. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) akilesine diyet ödemelerini emretti. Kadının amcası:

(Ey Allah'ın Rasûlü! Ayrıca saçları bitmiş bir çocuğu da düşürmüştü) dedi. Bunun üzerine katilin babası dedi ki:

(Bu adam yalan söylüyor, vallahi o çocuk ne ses çıkardı ne yedi ne içti) diyerek sözü uzattı. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Bu sözler cahiliyye dönemi kahinlerinin sözlerine benziyor ölen çocuk için gurre gerekir) buyurdu. İbn Abbâs diyor ki: Bu kadınlardan biri Müleyke olup diğeri de Ümmü Gatîf idi. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

4846- Câbir (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) her karında taşıyan cenin için diyet verilmesini ve Müslüman kölesini azâd eden kimse azâdlı kölesinin izni olmadan onun velisi olamayacağını yazdı. (Müsned: 14233)

4847- Amr b. Şuayb (radıyallahü anh) babasından ve dedesinden rivâyetle şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Tıbbî bilgisi olmayan bir kimse doktorluk yapmaya kalkarsa ve bir kimseye zarar verirse, tazmin etmek mecburiyetindedir.) (İbn Mâce, Tıb: 16; Ebû Dâvûd, Diyat: 25)

4848-

٤٠ - باب صِفَةِ شِبْهِ الْعَمْدِ وَعَلَى مَنْ دِيَةُ الأَجِنَّةِ وَشِبْهِ الْعَمْدِ وَذِكْرِ اخْتِلاَفِ أَلْفَاظِ النَّاقِلِينَ لِخَبَرِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ نُضَيْلَةَ عَنِ الْمُغِيرَةِ

٤٨٣٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ قُدَامَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ نُضَيْلَةَ الْخُزَاعِيِّ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ، قَالَ ضَرَبَتِ امْرَأَةٌ ضَرَّتَهَا بِعَمُودِ الْفُسْطَاطِ وَهِيَ حُبْلَى فَقَتَلَتْهَا فَجَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم دِيَةَ الْمَقْتُولَةِ عَلَى عَصَبَةِ الْقَاتِلَةِ وَغُرَّةً لِمَا فِي بَطْنِهَا ‏.‏ فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ عَصَبَةِ الْقَاتِلَةِ أَنَغْرَمُ دِيَةَ مَنْ لاَ أَكَلْ وَلاَ شَرِبَ وَلاَ اسْتَهَلّ فَمِثْلُ ذَلِكَ يُطَلّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَسَجْعٌ كَسَجْعِ الأَعْرَابِ ‏)‏ ‏.‏ فَجَعَلَ عَلَيْهِمُ الدِّيَةَ ‏.‏

٤٨٤٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ نُضَيْلَةَ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ، أَنَّ ضَرَّتَيْنِ، ضَرَبَتْ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى بِعَمُودِ فُسْطَاطٍ فَقَتَلَتْهَا فَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِالدِّيَةِ عَلَى عَصَبَةِ الْقَاتِلَةِ وَقَضَى لِمَا فِي بَطْنِهَا بِغُرَّةٍ ‏.‏ فَقَالَ الأَعْرَابِيُّ تُغَرِّمُنِي مَنْ لاَ أَكَلْ وَلاَ شَرِبَ وَلاَ صَاحَ فَاسْتَهَلّ فَمِثْلُ ذَلِكَ يُطَلّ فَقَالَ ‏(‏ سَجْعٌ كَسَجْعِ الْجَاهِلِيَّةِ ‏)‏ ‏.‏ وَقَضَى لِمَا فِي بَطْنِهَا بِغُرَّةٍ ‏.‏

٤٨٤١ - أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي زَائِدَةَ، عَنْ إِسْرَائِيلَ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ نُضَيْلَةَ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ، قَالَ ضَرَبَتِ امْرَأَةٌ مِنْ بَنِي لِحْيَانَ ضَرَّتَهَا بِعَمُودِ الْفُسْطَاطِ فَقَتَلَتْهَا وَكَانَ بِالْمَقْتُولَةِ حَمْلٌ فَقَضَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى عَصَبَةِ الْقَاتِلَةِ بِالدِّيَةِ وَلِمَا فِي بَطْنِهَا بِغُرَّةٍ ‏.‏

٤٨٤٢ - أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ نُضَيْلَةَ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ، أَنَّ امْرَأَتَيْنِ، كَانَتَا تَحْتَ رَجُلٍ مِنْ هُذَيْلٍ فَرَمَتْ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى بِعَمُودِ فُسْطَاطٍ فَأَسْقَطَتْ فَاخْتَصَمَا إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالُوا كَيْفَ نَدِي مَنْ لاَ صَاحَ وَلاَ اسْتَهَلّ وَلاَ شَرِبَ وَلاَ أَكَلْ فَقَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَسَجْعٌ كَسَجْعِ الأَعْرَابِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَضَى بِالْغُرَّةِ عَلَى عَاقِلَةِ الْمَرْأَةِ ‏.‏

٤٨٤٣ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ مَنْصُورٍ، قَالَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عُبَيْدِ بْنِ نُضَيْلَةَ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ، أَنَّ رَجُلاً، مِنْ هُذَيْلٍ كَانَ لَهُ امْرَأَتَانِ فَرَمَتْ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى بِعَمُودِ الْفُسْطَاطِ فَأَسْقَطَتْ فَقِيلَ أَرَأَيْتَ مَنْ لاَ أَكَلْ وَلاَ شَرِبَ وَلاَ صَاحَ فَاسْتَهَلّ ‏.‏ فَقَالَ ‏(‏ أَسَجْعٌ كَسَجْعِ الأَعْرَابِ ‏)‏ ‏.‏ فَقَضَى فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم بِغُرَّةٍ عَبْدٍ أَوْ أَمَةٍ وَجُعِلَتْ عَلَى عَاقِلَةِ الْمَرْأَةِ ‏.‏ أَرْسَلَهُ الأَعْمَشُ ‏.‏

٤٨٤٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُصْعَبٌ، قَالَ حَدَّثَنَا دَاوُدُ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ ضَرَبَتِ امْرَأَةٌ ضَرَّتَهَا بِحَجَرٍ وَهِيَ حُبْلَى فَقَتَلَتْهَا فَجَعَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَا فِي بَطْنِهَا غُرَّةً وَجَعَلَ عَقْلَهَا عَلَى عَصَبَتِهَا فَقَالُوا نُغَرَّمُ مَنْ لاَ شَرِبَ وَلاَ أَكَلْ وَلاَ اسْتَهَلّ فَمِثْلُ ذَلِكَ يُطَلّ فَقَالَ ‏(‏ أَسَجْعٌ كَسَجْعِ الأَعْرَابِ هُوَ مَا أَقُولُ لَكُمْ ‏)‏ ‏.‏

٤٨٤٥ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُثْمَانَ بْنِ حَكِيمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرٌو، عَنْ أَسْبَاطٍ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَتِ امْرَأَتَانِ جَارَتَانِ كَانَ بَيْنَهُمَا صَخَبٌ فَرَمَتْ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى بِحَجَرٍ فَأَسْقَطَتْ غُلاَمًا قَدْ نَبَتَ شَعْرُهُ مَيْتًا وَمَاتَتِ الْمَرْأَةُ فَقَضَى عَلَى الْعَاقِلَةِ الدِّيَةَ ‏.‏ فَقَالَ عَمُّهَا إِنَّهَا قَدْ أَسْقَطَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ غُلاَمًا قَدْ نَبَتَ شَعْرُهُ ‏.‏ فَقَالَ أَبُو الْقَاتِلَةِ إِنَّهُ كَاذِبٌ إِنَّهُ وَاللَّهِ مَا اسْتَهَلّ وَلاَ شَرِبَ وَلاَ أَكَلْ فَمِثْلُهُ يُطَلّ ‏.‏ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَسَجْعٌ كَسَجْعِ الْجَاهِلِيَّةِ وَكِهَانَتِهَا إِنَّ فِي الصَّبِيِّ غُرَّةً ‏)‏ ‏.‏ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ كَانَتْ إِحْدَاهُمَا مُلَيْكَةَ وَالأُخْرَى أُمَّ غَطِيفٍ ‏.‏

٤٨٤٦ - أَخْبَرَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ، قَالَ حَدَّثَنَا الضَّحَّاكُ بْنُ مَخْلَدٍ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو الزُّبَيْرِ، أَنَّهُ سَمِعَ جَابِرًا، يَقُولُ كَتَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم عَلَى كُلِّ بَطْنٍ عُقُولَةً وَلاَ يَحِلُّ لِمَوْلًى أَنْ يَتَوَلَّى مُسْلِمًا بِغَيْرِ إِذْنِهِ ‏.‏

٤٨٤٧ - أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ، وَمُحَمَّدُ بْنُ مُصَفًّى، قَالاَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مَنْ تَطَبَّبَ وَلَمْ يُعْلَمْ مِنْهُ طِبٌّ قَبْلَ ذَلِكَ فَهُوَ ضَامِنٌ ‏)‏ ‏.‏

٤٨٤٨ - أَخْبَرَنِي مَحْمُودُ بْنُ خَالِدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، مِثْلَهُ سَوَاءً ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget