Namazdan Önce Ve Sonra Yapılan İşlerle İlgili Diğer Rivâyetler
23. Namazdan Önce Ve Sonra Yapılan İşlerle İlgili Diğer Rivâyetler
461. İbn Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), evinde öğlenin farzından önce ve sonra ikişer, akşamın farzından sonra evinde iki rekât sünnet kılardı. Yatsı namazının farzından sonra da iki rekât sünnet lalardı. Cuma namazının farzından sonra mescitte hiç sünnet kılmazdı. Odasına döner, orada iki rekâtlı bir namaz kılardı. Buhârî, Cum'a, 11/39; Müslim, Salâtu'l-Musafirîn, 6/104.
462. Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Siz namazda sadece kıble (arafını mı gördüğümü zannediyorsunuz! Allaha yemin ederim ki sizin ne huşunuz ne de rükûunuz bana gizli değildir. Ardımda ne yaptığınızı da mutlaka görüyorum.» Buhârî, Salât, 8/40; Müslim, Salât, 4/109
463. Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Küba mescidine bazan yürüyerek, bazan da binekli olarak giderdi. Buhârî, Salât fi Mescid Mekke ve’l-Medine, 20/4; Müslim, Hacc, 15/97.
464. Numan b. Mürre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), içki içen ve hırsızlık yapanlar hakkında âyetler nazil olmadan önce:
« İçki içen, hırsızlık yapan ve zina eden hakkındaki görüşünüz nedir?» dîye sordu. Ashab da:
«Allah ve Resulü daha iyi bilir.» diye karşılık verdi. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
«Hepsi de günahtır, hepsinin de cezası vardır. Hırsızlığın en kötüsü namazdan çalanın hırsızlığıdır.» Bu söz üzerine ashap:
« İnsan namazdan nasıl çalar, Ya Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem)?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
« Rükû ve sücudda tadil-i erkâna uymayarak, rükû ve sücudu acele yaparak» cevabını verdi. İbn Abdilber der ki: "en-Nu'man b. Mürre'den mürsel olarak Rivâyetinde Malik'in ravileri ihtilaf etmemiştir.
Bu, Ebu Hureyre ve Ebu Saîd yoluyla sahih-müsned bir hadistir
465. Hişam, babası Urve'den naklediyor: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Namazlarınızdan bazısını (nafile namazları) evlerinizde kılınız.» İbn Abdilber derki: Bu hadis, hepsine göre Muvatta'da mürseldir. Nafi, İbn Ömer yoluyla Rivâyet etmiştir.
Buhârî, Salât, 8/52; Müslim, Salâtu'l-musafirîn, 6/208
466. Abdullah b. Ömer'den: Hasta olan bir kimse secde yapacak durumda değilse alnına bir şey kaldırmaz. Başı ile ima ederek secdesini yapar,
467. Rebia b. Ebî Abdurrahman'dan: Abdullah b. Ömer mescide geldiği zaman cemaat namazı kılmış idi. Bunun üzerine o hiç sünnet kılmadan hemen farzdan başladı. Abdullah b. Ömer'in sünneti kılmayıp farzı kılışı, sünnetin bazen terk edileceğinin caiz olduğunu bildirmek için yahut vakit daraldığı için olsa gerek. Yoksa Ashabı kiram bütün sünnetleri dikkat ve itinayla eda ederlerdi
468. Nâfi'den: Abdullah b. Ömer namaz kılan bir adama uğrayarak ona selâm verdi. Adam (ve aleyküm selâm, diyerek) selâmı aldı. Bunun üzerine Abdullah b. Ömer adama dönerek şöyle dedi: «Namaz kılarken sizden birine selâm verildiği zaman (ve aleyküm selâm diyerek) selâm almasın, el işaretiyle alsın. Bu, İslam'ın başlangıcında idi. Daha sonra namaz kılana selam vermek ve onun selam alması yasaklanmıştır
469. Abdullah b. Ömer'den: Kim sünnet namazı kılmayı unutur da cemaatle namaz kılarken hatırlarsa, imam selâm verdikten sonra unuttuğu namazı kılsın, daha sonra son sünneti kılsın.
470. Vâsi b. Habban anlatıyor: Namaz kılıyordum, Abdullah b. Ömer de arkasını kıble duvarına dayamış duruyordu. Namazını bitirince solumdan dönerek yanına gittim. «Sağından niçin dönmedin?» diye sordu. «Seni gördüm, onun için döndüm.» dedim.
« İyi yaptın. Bazıları namazı bitirince sağından dön der. Sen namaz kıldığında istediğin taraftan dön; ister sağından dön, isterse solundan dön.» Bu hadiste bahsedilen dönmekten maksat, imam veya cemaatten birinin namazı bitirdikten sonra yüzünü cemaate döndürmesidir. Bu hadise göre, sağdan veya soldan dönmek caizdir. Fakat bu hususta diğer hadislere bakınca, sağdan dönmenin daha efdal olduğu anlaşılıyor. dedi.
471. Hişam b. Urve'nin babası muhacirlerden bir zâttan naklediyor: Abdullah b. Amr b. As'a:
« Deve ağılında namaz kılabilir miyim?» diye sordum. Abdullah:
«Kılamazsın! Fakat koyun ağıllarında kılabilirsin.» cevabını verdi. İbn Abdilber der ki; "Böyle bir farklılık, akılla (rey ile) anlaşılmaz." er-Berâ'dan merfu olarak Rivâyet edilmiştir. (Ebu Davud, Salât, 2/25).
472. Sâî'd b. Müseyyeb'den: Bütün rekâtlarında oturulan hiç bir namaz ve namazın (iki rekâtlık) sünneti yoktur. Ancak, bir rekâtına yetişilemeyen akşam namazının farzı müstesnadır!
٢٣ - باب الْعَمَلِ فِي جَامِعِ الصَّلاَةِ
٤٦١ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم كَانَ يُصَلِّي قَبْلَ الظُّهْرِ رَكْعَتَيْنِ، وَبَعْدَهَا رَكْعَتَيْنِ، وَبَعْدَ الْمَغْرِبِ رَكْعَتَيْنِ فِي بَيْتِهِ، وَبَعْدَ صَلاَةِ الْعِشَاءِ رَكْعَتَيْنِ، وَكَانَ لاَ يُصَلِّي بَعْدَ الْجُمُعَةِ حَتَّى يَنْصَرِفَ، فَيَرْكَعَ رَكْعَتَيْنِ(٢٨١).
٤٦٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( أَتَرَوْنَ قِبْلَتِي هَاهُنَا، فَوَاللَّهِ مَا يَخْفَى عَلَىَّ خُشُوعُكُمْ وَلاَ رُكُوعُكُمْ، إنِّي لأَرَاكُمْ مِنْ وَرَاءِ ظَهْرِي )(٢٨٢).
٤٦٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم كَانَ يَأْتِي قُبَاءً رَاكِباً وَمَاشِياً(٢٨٣).
٤٦٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ مُرَّةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( مَا تَرَوْنَ فِي الشَّارِبِ وَالسَّارِقِ وَالزَّانِى ؟ ) وَذَلِكَ قَبْلَ أَنْ يُنْزَلَ فِيهِمْ، قَالُوا : اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ : ( هُنَّ فَوَاحِشُ، وَفِيهِنَّ عُقُوبَةٌ، وَأَسْوَأُ السَّرِقَةِ الَّذِي يَسْرِقُ صَلاَتَهُ ). قَالُوا : وَكَيْفَ يَسْرِقُ صَلاَتَهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟ قَالَ : ( لاَ يُتِمُّ رُكُوعَهَا وَلاَ سُجُودَهَا )(٢٨٤).
٤٦٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( اجْعَلُوا مِنْ صَلاَتِكُمْ فِي بُيُوتِكُمْ )(٢٨٥).
٤٦٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يَقُولُ : إِذَا لَمْ يَسْتَطِعِ الْمَرِيضُ السُّجُودَ أَوْمَأَ بِرَأْسِهِ إِيمَاءً، وَلَمْ يَرْفَعْ إِلَى جَبْهَتِهِ شَيْئاً.
٤٦٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ إِذَا جَاءَ الْمَسْجِدَ، وَقَدْ صَلَّى النَّاسُ، بَدَأَ بِصَلاَةِ الْمَكْتُوبَةِ، وَلَمْ يُصَلِّ قَبْلَهَا شَيْئاً.
٤٦٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ مَرَّ عَلَى رَجُلٍ وَهُوَ يُصَلِّي، فَسَلَّمَ عَلَيْهِ فَرَدَّ الرَّجُلُ كَلاَماً، فَرَجَعَ إِلَيْهِ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ فَقَالَ لَهُ : إِذَا سُلِّمَ عَلَى أَحَدِكُمْ وَهُوَ يُصَلِّي فَلاَ يَتَكَلَّمْ، وَلْيُشِرْ بِيَدِهِ.
٤٦٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يَقُولُ : مَنْ نَسِيَ صَلاَةً فَلَمْ يَذْكُرْهَا، إِلاَّ وَهُوَ مَعَ الإِمَامِ، فَإِذَا سَلَّمَ الإِمَامُ، فَلْيُصَلِّ الصَّلاَةَ الَّتِى نَسِيَ، ثُمَّ لِيُصَلِّ بَعْدَهَا الأُخْرَى.
٤٧٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنْ عَمِّهِ وَاسِعِ بْنِ حَبَّانَ، أَنَّهُ قَالَ : كُنْتُ أُصَلِّي وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ مُسْنِدٌ ظَهْرَهُ إِلَى جِدَارِ الْقِبْلَةِ، فَلَمَّا قَضَيْتُ صَلاَتِي، انْصَرَفْتُ إِلَيْهِ مِنْ قِبَلِ شِقِّي الأَيْسَرِ، فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ : مَا مَنَعَكَ أَنْ تَنْصَرِفَ عَنْ يَمِينِكَ ؟ قَالَ : فَقُلْتُ رَأَيْتُكَ فَانْصَرَفْتُ إِلَيْكَ، قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : فَإِنَّكَ قَدْ أَصَبْتَ، إِنَّ قَائِلاً يَقُولُ : انْصَرِفْ عَنْ يَمِينِكَ، فَإِذَا كُنْتَ تُصَلِّي فَانْصَرِفْ حَيْثُ شِئْت، إِنْ شِئْتَ عَنْ يَمِينِكَ، وَإِنْ شِئْتَ عَنْ يَسَارِكَ.
٤٧١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ رَجُلٍ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ لَمْ يَرَ بِهِ بَأْساً، أَنَّهُ سَأَلَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ : أَأُصَلِّى فِي عَطَنِ الإِبِلِ ؟ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ : لاَ، وَلَكِنْ صَلِّ فِي مُرَاحِ الْغَنَمِ(٢٨٦).
٤٧٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّهُ قَالَ : مَا صَلاَةٌ يُجْلَسُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ مِنْهَا ؟ ثُمَّ قَالَ سَعِيدٌ : هِيَ الْمَغْرِبُ، إِذَا فَاتَتْكَ مِنْهَا رَكْعَةٌ، وَكَذَلِكَ سُنَّةُ الصَّلاَةِ كُلُّهَا.