Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Bayramlarda Gusül, Ezan Ve Kamet

489. İmâm-ı Mâlik'den: Alimlerimizin çoğundan duyduğuma göre şöyle demişlerdir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zamanından beri Ramazan ve Kurban bayramı namazları için ezan okunmaz ve kaamet getirilmez.» İbn Abbas ve Cabir b. Abdillah'tan merfu olarak gelmiştir. Buhârî, îdeyn, 13/7; Müslim, Salâtu'l-îdeyn, 8/5.

İmâm-ı Mâlik bu konuda şunu da ilave eder: Bu, tatbikatında aramızda ihtilaf olmayan bir sünnettir.

490. Nâfi'den: Abdullah b. Ömer, Ramazan bayramı günü namaza gitmeden önce guslederdi. Şeybanî, 69, 70.

١ - باب الْعَمَلِ فِي غُسْلِ الْعِيدَيْنِ وَالنِّدَاءِ فِيهِمَا وَالإِقَامَةِ.

٤٨٩ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ سَمِعَ غَيْرَ وَاحِدٍ مِنْ عُلَمَائِهِمْ يَقُولُ : لَمْ يَكُنْ فِي عِيدِ الْفِطْرِ، وَلاَ فِي الأَضْحَى نِدَاءٌ، وَلاَ إِقَامَةٌ، مُنْذُ زَمَانِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم إِلَى الْيَوْمِ(٣٠١).

قَالَ مَالِكٌ : وَتِلْكَ السُّنَّةُ الَّتِى لاَ اخْتِلاَفَ فِيهَا عِنْدَنَا.

٤٩٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ يَغْتَسِلُ يَوْمَ الْفِطْرِ قَبْلَ أَنْ يَغْدُوَ إِلَى الْمُصَلَّى.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 25. Namaza Teşvikle İlgili Çeşitli Rivâyetler

487. Talha b. Ubeydillah anlatıyor: Necid ahalisinden saçı başı dağınık bir adam Hazret-i Peygamber'e geldi. Çok yüksek sesle konuşuyor, fakat ne dediğini anlayamıyorduk. Yaklaşınca anladık ki îslâmın şartlarının ne olduğunu soruyormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«Günde beş vakit namaz!» buyurdu. Adam:

« Onlardan başka kılmam gereken namaz var mı?» diye sordu. Peygamberimiz:

« Farz olanı bu, istersen nafile de kılabilirsin.» dedi. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ramazanda oruç tutmak.» buyurdu. Adam:

« Üzerime farz olan başka oruç var mı?» deyince Peygamberimiz:

«Hayır, istersen nafile de tutabilirsin.» buyurdu.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bir de zekât var.» dedi. Adam:

« Üzerime zekâttan başka farz olarak vermem gereken bişey var mı?» diye sorunca Peygamberimiz:

« Hayır, ancak eğer istersen sadaka verebilirsin» buyurdu. Bunun üzerine adam dönüp giderken şöyle diyordu:

« Vallahi bu söylediklerinden ne fazla ne de eksik yaparım.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) adamın bu sözünü duyunca:

       Sözünde durursa felaha erer. buyurdu. Buhârî, İman, 2/34; Müslim, 3/8; Şafiî, Risale, no: 344.

488. Ebû Hüreyre'den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Sizden biri uyuduğu zaman şeytan kafasına üç düğüm atar ve her düğüm de bütün gece derin bir uyku uyumasına sebep olur. Eğer gece uyanır da Allah'ı zikrederse, düğümlerden biri çözülür, kalkar abdest alırsa, ikincisi çözülür, namaz da kılarsa, üçüncü düğüm çözülür dinç ve huzurlu olur. Şayet ne uyanıp Allah'ı zikreder, ne abdest alır, ne de namaz kılarsa, tembel ve bitkin bir vaziyette sabahlar» Buhârî, Teheccüd, 19/12; Müslim, Salâtu'l-Musafîrîn, 6/207

٢٥ - باب جَامِعِ التَّرْغِيبِ فِي الصَّلاَةِ

٤٨٧ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَمِّهِ أبِي سُهَيْلِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ أَبِيهِ, أَنَّهُ سَمِعَ طَلْحَةَ بْنَ عُبَيْدِ اللَّهِ يَقُولُ : جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ، ثَائِرُ الرَّأْسِ يُسْمَعُ دَوِيُّ صَوْتِه، وَلاَ نَفْقَهُ مَا يَقُولُ، حَتَّى دَنَا، فَإِذَا هُوَ يَسْأَلُ عَنِ الإِسْلاَمِ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( خَمْسُ صَلَوَاتٍ فِي الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ ). قَالَ : هَلْ عَلَىَّ غَيْرُهُنَّ ؟ قَالَ : ( لاَ، إِلاَّ أَنْ تَطَّوَّعَ ). قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( وَصِيَامُ شَهْرِ رَمَضَانَ ). قَالَ : هَلْ عَلَىَّ غَيْرُهُ ؟ قَالَ : ( لاَ، إِلاَّ أَنْ تَطَّوَّعَ ). قَالَ وَذَكَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم الزَّكَاةَ. فَقَالَ : هَلْ عَلَىَّ غَيْرُهَا ؟ قَالَ : ( لاَ، إِلاَّ أَنْ تَطَّوَّعَ ). قَالَ : فَأَدْبَرَ الرَّجُلُ وَهُوَ يَقُولُ : وَاللَّهِ لاَ أَزِيدُ عَلَى هَذَا وَلاَ أَنْقُصُ مِنْهُ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم ( أَفْلَحَ الرَّجُلُ إِنْ صَدَقَ )(٢٩٩).

٤٨٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ, أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( يَعْقِدُ الشَّيْطَانُ عَلَى قَافِيَةِ رَأْسِ أَحَدِكُمْ، إِذَا هُوَ نَامَ ثَلاَثَ عُقَدٍ، يَضْرِبُ مَكَانَ كُلِّ عُقْدَةٍ، عَلَيْكَ لَيْلٌ طَوِيلٌ فَارْقُدْ، فَإِنِ اسْتَيْقَظَ فَذَكَرَ اللَّهَ انْحَلَّتْ عُقْدَةٌ، فَإِنْ تَوَضَّأَ انْحَلَّتْ عُقْدَةٌ، فَإِنْ صَلَّى انْحَلَّتْ عُقَدُهُ، فَأَصْبَحَ نَشِيطاً طَيِّبَ النَّفْسِ، وَإِلاَّ أَصْبَحَ خَبِيثَ النَّفْسِ كَسْلاَنَ )(٣٠٠).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 24. Namazla İlgili Çeşitli Rivâyetler

473. Ebû Katâde el-Ensari'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), kızı Âişe (radıyallahü anha)'in, Rebia b. Abdişems'in oğlu Ebü'l-As'dan olan kızı Ümame'yi namaz kılarken omuzuna alır, secde yaparken onu yere bırakır, kıyama kalkarken tekrar alırdı. Buhârî, Salât, 8/106; Müslim, Mesacid, 5/41.

474. Ebû Hüreyre'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Meleklerden bir grup gece, bir grup da gündüz sizin aranızda bulunurlar. Her iki grup ikindi ve sabah namazlarında birbirlerine görev teslimi yaparlar. Sonra gece görev yapanlar döndüklerinde Allahu Teâlâ —kendisi çok iyi bildiği halde— onlara:

«Kullarım, siz gelirken ne yapıyorlardı?» diye sorar. Onlar da:

« Biz gelirken namaz kılıyorlardı. Vardığımızda yine namaz kılıyorlardı.» cevabını verirler. Buhârî, Mevakîtu's-Salât, 9/16; Müslim, Mesâcid, 5/210.

475. Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Âişe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (hastalığı ağırlaşınca):

«Ebû Bekir'e haber verin, cemaate namazı kıldırsın,» buyurdu. Bunun üzerine ben:

« Yâ Resûlüllah! Ebû Bekir sizin yerinize geçtiği zaman ağlamaktan sesini cemaate duyuramıyor. Onun için bu görevi Hazret-i Ömer'e verin, o kıldırsın.» dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), tekrar:

«Ebû Bekir'e söyleyin, cemaate namazı kıldırsın.» buyurdu. Bu sefer ben Hafsa'dan: Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Ebû Bekir sizin makamınıza geçince ağlamaktan sesini duyuramıyor. Söyleyin cemaate, namazı Ömer kıldırsın» diye söylemesini istedim, dedim. Hafsa bunu söyleyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Siz kadınlar Yusufa bile neler yaptınız.! Ebû Bekir'e söyleyin cemaate namazı kıldırsın!» buyurdu. Hafsa işittiği bu azar üzerine bana:

« Hep senin yüzünden oldu!» diye çıkıştı. Buhârî, Ezan, 10/46.

476. Adiy b. Hıyarın oğlu Ubeydullah'dan: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir grup cemaatin arasında oturuyordu. Bir adam gelerek kendisine gizlice bir şeyler söyledi, fakat Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu söylenenleri bize söyleyinceye kadar adamın ne dediğini işitmemiştik. Bir de öğrendik ki adam münafıklardan birinin öldürülmesine müsaade istiyormuş. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), açıktan açığa adama:

« O, öldürmek istediğin adam Allah'tan başka ilah olmadığına, ve Muhammed'in onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ediyor mu?» diye sordu. Adam:

« Evet ediyor, fakat o bunu samimiyetle söylemiyor.» dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tekrar:

« Namaz kılıyor mu?» diye sordu. Adam: « Evet, fakat samimi değil...» cevabını verdi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber:

« Böyle kimselerin öldürülmesini Allahü Tealâ yasakladı.» buyurdu. İbn Abdilber der ki: "Diğer Muvatta ravileri de, bu şekilde mürsel olarak Rivâyet etmişlerdir. Abdullah, Rasulullah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) görmemiştir.

477. Atâ b. Yesar'dan: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dua etti:

«Allah'ım, kabrimi ibadetgâh yaptırma! Peygamberlerinin kabrini mescid haline getiren ümmete Allah'ın gazabı şiddetli olur.» İbn Abdilber der ki: "Bu hadisin mürsel oluşunda, Malik'ten bir ihtilaf nakledilmemiştir."

478. Mahmud b. er-Rebî' el-Ensari'den: Utban b. Malik âmâ idi ve kendi kavmine namaz kıldırıyordu. Bir gün Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek.

« Zaman oluyor gece zifiri karanlık oluyor, zaman oluyor yağmur yağıyor, seller akıyor. Ben âmâ bir kimseyim. Ya Rasûlüllah! Evime gel teberrüken bir yerde namaz kıl da ben orayı namazgah yapayım!» diye ricada bulundu. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber bu zatın evine gelerek:

« Nerede namaz kılmamı istersin?» diye sordu. Utban evin bir köşesini gösterdi, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da orada namaz kıldı. Buhârî, Salât, 8/46; Müslim, Mesacid, 5/263.

479. Abbad b. Temim amcasından naklediyor: Ben Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde sırtüstü yatmış, ayaklarını da ayak ayak üzerine atmış bir vaziyette gördüm. Buharî, Salât, 8/85; Müslim, el-Libas ve'z-Zinet, 37/75.

480. Saîd b. Müseyyeb de bu konuda: «Ömer b. Hattab ve Osman b. Affan da aynı şekilde yaparlardı.» demektedir.

481. Yahya b. Saîd anlatıyor: Abdullah b. Mes'ud adamın birine:

« Sen fakihi (fikıh bilgini) çok, kurrası (Kur'an okuyanı) az, Kur'an'ın ahkâmına uyulan, fakat hurufatına hakkı verilerek okunmayan, isteyeni az, vereni çok, —peygamberimizin emrettiği gibi— namazın uzatılıp, hutbenin kısa tutulduğu ve amellerin arzulara tercih edildiği bir zamanda yaşıyorsun. Öyle bir zaman gelecek ki fakihi az fakat kurrası çok olacak, Kur'an düzgün okunacak fakat ahkâmına riayet edilmeyecek, dilenen çoğalacak fakat veren azalacak, hutbeler uzatılacak fakat namaz çabucak kılınacak, arzular amellere tercih edilecek.»

482. Yahya b. Saîd'den: Duyduğuma göre kulun amellerinden ilk önce namaza bakılacak, eğer ondan kabul edilenler varsa diğer amellerine de bakılacak, yoksa başka hiç bir ameline bakılmayacakmış. Ebu Davud, Salât, 2/145; Tirmizî, Salât, 2/188; Nesaî, Salât, 5/9; İbn Mace, İkametu's-Salât, 5/202.

483. Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Âişe'den: Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) en çok hoşuna giden amel, devamlı yapılan ameldi. Buharî, Rıkak, 81/18.

484. Amir, babası Sa'd b. Ebî Vakkas'dan naklediyor: İki kardeş vardı, bunlardan biri diğerinden kırk gün önce vefat etti. Bir defasında Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda bu kardeşlerden ilkin ölenin meziyetleri anlatılıyordu. Hazret-i Peygamber:

« Sonraki ölen müslüman değil miydi?» diye sordu. Kendisine:

« Müslümandı, Ya Resûlallah! Fena adam da değildi.» diye cevap verildi. Bunun üzerine:

«- Namazının ona ne dereceler kazandırdığını biliyor musunuz? Namaz kapınızın önünden akan büyük ve suyu tatlı bir nehir gibidir. Kişi günde beş defa bu nehre girip yıkansa onda kir kalır mı, dersiniz? Şüphesiz ki namazının ona ne dereceler kazandırdığını sizler bilemezsiniz.» buyurdu. Son kısım, Ebu Hureyre'den merfu olarak Rivâyet edilmiştir. Buharî, Mevakitu's-Salât, 9/6; Müslim, Mesâcid, 5/283

485. İmâm-ı Mâlik anlatıyor: Duyduğuma göre Ata b. Yesar mescidde bulunurken seyyar satıcılar kendisine uğradıkları zaman onlara:

« Neyiniz var, ne istiyorsunuz?» diye sorar, onlar da satıcı olduklarını söyleyince:

«Siz dünya pazarına gidiniz, burası ahiret pazarıdır!» diye mukabelede bulunurmuş.

486. Mâlik'den: Duyduğuma göre, Ömer b. Hattab mescidin bir kenarında Butayha denen özel yeri yaptıktan sonra: «Kim yüksek sesle veya gizlice bir şey konuşmak veya şiir söylemek isterse buraya çıksın.» demiş.

٢٤ - باب جَامِعِ الصَّلاَةِ

٤٧٣ - حَدَّثَنِي يَحْيَى، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَامِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ سُلَيْمٍ الزُّرَقِيِّ، عَنْ أبِي قَتَادَةَ الأَنْصَاري : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم كَانَ يُصَلِّي وَهُوَ حَامِلٌ أُمَامَةَ بِنْتَ زَيْنَبَ بِنْتِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، وَلأبِي الْعَاصِ بْنِ رَبِيعَةَ بْنِ عَبْدِ شَمْسٍ، فَإِذَا سَجَدَ وَضَعَهَا، وَإِذَا قَامَ حَمَلَهَا(٢٨٧).

٤٧٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي الزِّنَادِ، عَنِ الأَعْرَجِ، عَنْ أبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( يَتَعَاقَبُونَ فِيكُمْ مَلاَئِكَةٌ بِاللَّيْلِ وَمَلاَئِكَةٌ بِالنَّهَارِ، وَيَجْتَمِعُونَ فِي صَلاَةِ الْعَصْرِ وَصَلاَةِ الْفَجْرِ، ثُمَّ يَعْرُجُ الَّذِينَ بَاتُوا فِيكُمْ، فَيَسْأَلُهُمْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِهِمْ, كَيْفَ تَرَكْتُمْ عِبَادِى ؟ فَيَقُولُونَ : تَرَكْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ، وَأَتَيْنَاهُمْ وَهُمْ يُصَلُّونَ )(٢٨٨).

٤٧٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ ،عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ ). فَقَالَتْ عَائِشَةُ : إِنَّ أَبَا بَكْرٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذَا قَامَ فِي مَقَامِكَ لَمْ يُسْمِعِ النَّاسَ مِنَ الْبُكَاءِ، فَمُرْ عُمَرَ فَلِيُصَلِّيَ لِلنَّاسِ، قَالَ : ( مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ ). قَالَتْ عَائِشَةُ : فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ قُولِي لَهُ : إِنَّ أَبَا بَكْرٍ إِذَا قَامَ فِي مَقَامِكَ لَمْ يُسْمِعِ النَّاسَ مِنَ الْبُكَاءِ، فَمُرْ عُمَرَ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ، فَفَعَلَتْ حَفْصَةُ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( إِنَّكُنَّ لأَنْتُنَّ صَوَاحِبُ يُوسُفَ، مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ ). فَقَالَتْ حَفْصَةُ لِعَائِشَةَ : مَا كُنْتُ لأُصِيبَ مِنْكِ خَيْراً(٢٨٩).

٤٧٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِيِّ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَدِيِّ بْنِ الْخِيَارِ، أَنَّهُ قَالَ : بَيْنَمَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم جَالِسٌ بَيْنَ ظَهْرَانَي النَّاسِ، إِذْ جَاءَهُ رَجُلٌ فَسَارَّهُ، فَلَمْ يُدْرَ مَا سَارَّهُ بِهِ، حَتَّى جَهَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، فَإِذَا هُوَ يَسْتَأْذِنُهُ فِي قَتْلِ رَجُلٍ مِنَ الْمُنَافِقِين، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم حِينَ جَهَرَ : ( أَلَيْسَ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ، وَأَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللَّهِ ؟ )  فَقَالَ الرَّجُلُ : بَلَى، وَلاَ شَهَادَةَ لَهُ، فَقَالَ ( أَلَيْسَ يُصَلِّي ). قَالَ : بَلَى، وَلاَ صَلاَةَ لَهُ، فَقَالَ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم  :    ( أُولَئِكَ الَّذِينَ نَهَانِي اللَّهُ عَنْهُمْ )(٢٩٠).

٤٧٧ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( اللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْ قَبْرِي وَثَناً يُعْبَدُ، اشْتَدَّ غَضَبُ اللَّهِ عَلَى قَوْمٍ اتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ )(٢٩١).

٤٧٨ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ مَحْمُودِ بْنِ الرَّبِيعِ الأَنْصَاري، أَنَّ عِتْبَانَ بْنَ مَالِكٍ كَانَ يَؤُمُّ قَوْمَهُ وَهُوَ أَعْمَى، وَأَنَّهُ قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : إِنَّهَا تَكُونُ الظُّلْمَةُ وَالْمَطَرُ وَالسَّيْلُ، وَأَنَا رَجُلٌ ضَرِيرُ الْبَصَرِ، فَصَلِّ يَا رَسُولَ اللَّهِ فِي بَيْتِي مَكَاناً أَتَّخِذْهُ مُصَلًّى، فَجَاءَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم فَقَالَ : ( أَيْنَ تُحِبُّ أَنْ أُصَلِّيَ ؟ ) فَأَشَارَ لَهُ إِلَى مَكَانٍ مِنَ الْبَيْتِ، فَصَلَّى فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم (٢٩٢).

٤٧٩ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَبَّادِ بْنِ تَمِيمٍ، عَنْ عَمِّهِ, أَنَّهُ رَأَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم مُسْتَلْقِياً فِي الْمَسْجِدِ, وَاضِعاً إِحْدَى رِجْلَيْهِ عَلَى الأُخْرَى(٢٩٣).

٤٨٠ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ وَعُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ، رضى اللّه عنهما، كَانَا يَفْعَلاَنِ ذَلِكَ.

٤٨١ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ قَالَ لإِنْسَانٍ : إِنَّكَ فِي زَمَانٍ كَثِيرٌ فُقَهَاؤُهُ، قَلِيلٌ قُرَّاؤُهُ، تُحْفَظُ فِيهِ حُدُودُ الْقُرْآنِ، وَتُضَيَّعُ حُرُوفُهُ، قَلِيلٌ مَنْ يَسْأَل، كَثِيرٌ مَنْ يُعْطِى، يُطِيلُونَ فِيهِ الصَّلاَةَ، وَيَقْصُرُونَ الْخُطْبَةَ، يُبَدُّونَ أَعْمَالَهُمْ قَبْلَ أَهْوَائِهِمْ، وَسَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَان، قَلِيلٌ فُقَهَاؤُهُ، كَثِيرٌ قُرَّاؤُهُ، يُحْفَظُ فِيهِ حُرُوفُ الْقُرْآنِ، وَتُضَيَّعُ حُدُودُهُ، كَثِيرٌ مَنْ يَسْأَلُ، قَلِيلٌ مَنْ يُعْطِي، يُطِيلُونَ فِيهِ الْخُطْبَة، وَيَقْصُرُونَ الصَّلاَةَ، يُبَدُّونَ فِيهِ أَهْوَاءَهُمْ قَبْلَ أَعْمَالِهِمْ(٢٩٤).

٤٨٢ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، أَنَّهُ قَالَ : بَلَغَنِي أَنَّ أَوَّلَ مَا يُنْظَرُ فِيهِ مِنْ عَمَلِ الْعَبْدِ الصَّلاَةُ، فَإِنْ قُبِلَتْ مِنْهُ، نُظِرَ فِيمَا بَقِيَ مِنْ عَمَلِهِ، وَإِنْ لَمْ تُقْبَلْ مِنْهُ، لَمْ يُنْظَرْ فِي شَيْءٍ مِنْ عَمَلِهِ(٢٩٥).

٤٨٣ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، أَنَّهَا قَالَتْ : كَانَ أَحَبُّ الْعَمَلِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم الَّذِي يَدُومُ عَلَيْهِ صَاحِبُهُ(٢٩٦).

٤٨٤ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أبِي وَقَّاصٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ قَالَ : كَانَ رَجُلاَنِ أَخَوَانِ، فَهَلَكَ أَحَدُهُمَا قَبْلَ صَاحِبِهِ، بِأَرْبَعِينَ لَيْلَةً, فَذُكِرَتْ فَضِيلَةُ الأَوَّلِ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، فَقَالَ : ( أَلَمْ يَكُنِ الآخَرُ مُسْلِماً ؟ ). قَالُوا : بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَكَانَ لاَ بَأْسَ بِهِ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( وَمَا يُدْرِيكُمْ مَا بَلَغَتْ بِهِ صَلاَتُهُ، إِنَّمَا مَثَلُ الصَّلاَةِ، كَمَثَلِ نَهْرٍ غَمْرٍ عَذْبٍ بِبَابِ أَحَدِكُمْ، يَقْتَحِمُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ، فَمَا تَرَوْنَ ذَلِكَ يُبْقِي مِنْ دَرَنِهِ، فَإِنَّكُمْ لاَ تَدْرُونَ مَا بَلَغَتْ بِهِ صَلاَتُهُ )(٢٩٧).

٤٨٥ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ عَطَاءَ بْنَ يَسَارٍ كَانَ إِذَا مَرَّ عَلَيْهِ بَعْضُ مَنْ يَبِيعُ فِي الْمَسْجِدِ، دَعَاهُ فَسَأَلَهُ مَا مَعَكَ وَمَا تُرِيدُ ؟ فَإِنْ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَبِيعَهُ، قَالَ : عَلَيْكَ بِسُوقِ الدُّنْيَا، فَإِنَّمَا هَذَا سُوقُ الآخِرَةِ.

٤٨٦ - وَحَدَّثَنِي عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ بَنَى رَحْبَةً فِي نَاحِيَةِ الْمَسْجِدِ تُسَمَّى الْبُطَيْحَاءَ وَقَالَ : مَنْ كَانَ يُرِيدُ أَنْ يَلْغَطَ، أَوْ يُنْشِدَ شِعْراً، أَوْ يَرْفَعَ صَوْتَهُ، فَلْيَخْرُجْ إِلَى هَذِهِ الرَّحْبَةِ(٢٩٨).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget