Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 6. Kadir Gecesi

893. Ebû Saîd el-Hudrî'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), bir sene Ramazanın ikinci on gününde itikâfa girdi. Ramazanın yirmibirinci gecesi olunca sabahleyin itikâftan çıktı. Şöyle buyurdu: «Kim benimle itikâfa girerse son on günde girsin. Çünkü ben bu sırada Kadir gecesini gördüm, fakat sonradan unutturuldu. O sabah kendimi yanlarımdan su akarken çamurlar içine secde yapar buldum. Onun için Kadir gecesini Ramazanın son on gününde ve tek gecelerde arayın.»

Ebû Saîd bu olayla ilgili olarak şunları naklediyor: O gece yağmur yağmış, onun için mescidin asması (damı) akmıştı... Bizzat gözlerimle Ramazanın yirmibirinci sabahı Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) alnında, burnunda yaşlık ve çamur izleriyle döndüğünü gördüm.  Buhârî, İtikâf, 33/1; Müslim, Sıyâm, 13/213. Ayrıca bkz. Şeybanî, 378.

894. Hişam'ın babası Urve'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Kadir gecesini Ramazanın son on gecesinde arayınız.» Aişe'den mevsul olarak Rivâyet edilmiştir: Buhârî, Leyletu’l-Kadr, 32/3; Müslim, Sıyâm, 13/219.

895. Abdullah b. Ömer'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: «Kadir gecesini Ramazanın son yedi gecesinde arayın.» Müslim, Siyam, 13/206.

896. Ömer b. Ubeydullah’ın azatlısı Ebû Nadr'dan: Abdullah b. Üneys el-Cühenî, Hazret-i Peygambere:

«Ya Resûlallah! Ben evi uzak bir kimseyim, bana bir gece söyleyin de o gece geleyim!» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da:

« Ramazanın yirmi üçüncü gecesi gel!» buyurdu. İbn Abdilber der ki: "Bu hadis, munkatıdır." Müslim (Sıyâm, 13/218), mevsul olarak Rivâyet eder

897. Enos b. Malik anlatıyor: Ramazanda Hazret-i Peygamber yanıma gelerek:

« Ramazanın bu gecesinde bana Kadir gecesi gösterildi. Bu arada iki kişi münakaşaya tutuşmuştu, ben onlara daldım... O geceyi Ramazanın yirmibeş, yirmiyedi ve yirmidokuzuncu gecelerinde arayın.» buyurdu. İbn Abdilber der ki: "Senedinde ve metninde İmâm-ı Mâlik'ten ihtilaf yoktur

898. İbn Ömer'den: Ashabtan bazılarına rüyalarında Kadir gecesi, Ramazanın yirmiyedinci gecesi olarak gösterildi. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber:

« Yirmi yedinci gece gördüğünüz rüyayı ben de gördüm. Kadir gecesini arayan Ramazanın yirmi yedinci gecesinde arasın.» buyurdu. Buhârî, Kadir Leyleti’l-Kadr, 32/2; Müslim, Şryâm, 13/205.

899. İmâm-ı Mâlik'den: Güvenilir âlimlerden duyduğuma göre, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) önceden insanların ömürleri veya bundan Allah'ın istediği kadarı gösterildi. İşte bu yüzden başka ümmetlerin uzun ömürleri içinde yapamayacakları amelleri ümmet kısa ömrü içinde yapmış olsun diye Cenab-ı Allah ona bin geceden daha hayırlı olan Kadir gecesini bahşetti.

900. Saîd b. Müseyyeb'den: Kadir gecesi yatsıyı cemaatla kılan o geceden nasibini almıştır.

٦ - باب مَا جَاءَ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ.

٨٩٣ - حَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْهَادِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِىِّ، عَنْ أبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ أَنَّهُ قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم يَعْتَكِفُ الْعَشْرَ الْوُسُطَ مِنْ رَمَضَانَ، فَاعْتَكَفَ عَاماً حَتَّى إِذَا كَانَ لَيْلَةَ إِحْدَى وَعِشْرِينَ، وَهِيَ اللَّيْلَةُ الَّتِى يَخْرُجُ فِيهَا مِنْ صُبْحِهَا مِنَ اعْتِكَافِهِ قَالَ  :( مَنِ اعْتَكَفَ مَعِي، فَلْيَعْتَكِفِ الْعَشْرَ الأَوَاخِرَ، وَقَدْ رَأَيْتُ هَذِهِ اللَّيْلَةَ، ثُمَّ أُنْسِيتُهَا، وَقَدْ رَأَيْتُنِي أَسْجُدُ مِنْ صُبْحِهَا فِي مَاءٍ وَطِينٍ، فَالْتَمِسُوهَا فِي الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ، وَالْتَمِسُوهَا فِي كُلِّ وِتْرٍ ).

قَالَ أَبُو سَعِيدٍ : فَأُمْطِرَتِ السَّمَاءُ تِلْكَ اللَّيْلَةَ، وَكَانَ الْمَسْجِدُ عَلَى عَرِيشٍ،  فَوَكَفَ الْمَسْجِدُ، قَالَ أَبُو سَعِيدٍ : فَأَبْصَرَتْ عَيْنَايَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم انْصَرَفَ، وَعَلَى جَبْهَتِهِ وَأَنْفِهِ أَثَرُ الْمَاءِ وَالطِّينِ، مِنْ صُبْحِ لَيْلَةِ إِحْدَى وَعِشْرِينَ(٥٥٥).

٨٩٤ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( تَحَرَّوْا لَيْلَةَ الْقَدْرِ، فِي الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ )(٥٥٦).

٨٩٥ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم قَالَ : ( تَحَرَّوْا لَيْلَةَ الْقَدْرِ، فِي السَّبْعِ الأَوَاخِرِ )(٥٥٧).

٨٩٦ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ أبِي النَّضْرِ مَوْلَى عُمَرَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ: أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ أُنَيْسٍ الْجُهَنِيَّ قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم يَا رَسُولَ اللَّهِ، إنِّي رَجُلٌ شَاسِعُ الدَّارِ، فَمُرْنِي لَيْلَةً أَنْزِلُ لَهَا، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( انْزِلْ لَيْلَةَ ثَلاَثٍ وَعِشْرِينَ مِنْ رَمَضَانَ )(٥٥٨).

٨٩٧ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ حُمَيْدٍ الطَّوِيلِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّهُ قَالَ : خَرَجَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم فِي رَمَضَانَ فَقَالَ : ( إنِّي أُرِيتُ هَذِهِ اللَّيْلَةَ فِي رَمَضَانَ، حَتَّى تَلاَحَى رَجُلاَنِ فَرُفِعَتْ، فَالْتَمِسُوهَا فِي التَّاسِعَةِ، وَالسَّابِعَةِ، وَالْخَامِسَةِ )(٥٥٩).

٨٩٨ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ : أَنَّ رِجَالاً مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أُرُوا لَيْلَةَ الْقَدْرِ فِي الْمَنَامِ، فِي السَّبْعِ الأَوَاخِرِ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم : ( إنِّي أَرَى رُؤْيَاكُمْ قَدْ تَوَاطَأَتْ فِي السَّبْعِ الأَوَاخِرِ، فَمَنْ كَانَ مُتَحَرِّيَهَا، فَلْيَتَحَرَّهَا فِي السَّبْعِ الأَوَاخِرِ )(٥٦٠).

٨٩٩ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ سَمِعَ مَنْ يَثِقُ بِهِ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ يَقُولُ: إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أُرِيَ أَعْمَارَ النَّاسِ قَبْلَهُ، أَوْ مَا شَاءَ اللَّهُ مِنْ ذَلِكَ، فَكَأَنَّهُ تَقَاصَرَ أَعْمَارَ أُمَّتِهِ، أَنْ لاَ يَبْلُغُوا مِنَ الْعَمَلِ، مِثْلَ الَّذِي بَلَغَ غَيْرُهُمْ فِي طُولِ الْعُمْرِ، فَأَعْطَاهُ اللَّهُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ، خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ٠٥٦١).

٩٠٠ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، أَنَّهُ بَلَغَهُ، أَنَّ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ كَانَ يَقُولُ : مَنْ شَهِدَ الْعِشَاءَ مِنْ لَيْلَةِ الْقَدْرِ,  فَقَدْ أَخَذَ بِحَظِّهِ مِنْهَا(٥٦٢).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 5. İtikafta Bulunanın Nikâhı

889. İmâm-ı Mâlik'ten:  İtikâfta bulunanın cinsi münasebette bulunmadıkça nikâh akdi yapmasında bir mahzur yoktur.

890. Kadın da aynı şekilde cinsi münasebet sözkonusu olmadıkça nikâhlanabilir.

891. İtikâfta bulunanın geceleri hanımıyla yapması haram olan şeyler gündüzleri de haramdır.

892. İtikâfta bulunan kadın ve erkeğin cinsi münasebet olmadıkça nikâhlanmalarını mekruh gören kimseyi görmedik. Münasebet olursa nikâh caiz olmaz. Oruçlunun nikâhlanması da mekruh değildir. Ancak itikâfta bulunan birinin nikâhı ile ihramda bulunan bir kimsenin nikâhları arasında fark vardır. İhramlı yer, içer, hasta ziyaret eder ve cenazeye katılabilir. Fakat koku kullanamaz. İtikâfta bulunan ise yağlanabilir, güzel koku sürünebilir, kadın olsun erkek olsun saçlarını kısaltabilirler, fakat cenazeye katılamaz, cenaze namazı kılamaz ve hasta ziyareti yapamazlar. İhramlının, itikâfa girenin ve oruçlunun evlenmesi hususunda sünnet bu şekilde olmuştur.

٥ - باب النِّكَاحِ فِي الاِعْتِكَافِ

٨٨٩ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ بَأْسَ بِنِكَاحِ الْمُعْتَكِفِ، نِكَاحَ الْمِلْكِ، مَا لَمْ يَكُنِ الْمَسِيسُ.

٨٩٠ – قَالَ : وَالْمَرْأَةُ الْمُعْتَكِفَةُ أَيْضاً تُنْكَحُ، نِكَاحَ الْخِطْبَةِ، مَا لَمْ يَكُنِ الْمَسِيسُ.

٨٩١ – قَالَ : وَيَحْرُمُ عَلَى الْمُعْتَكِفِ مِنْ أَهْلِهِ بِاللَّيْلِ، مَا يَحْرُمُ عَلَيْهِ مِنْهُنَّ بِالنَّهَارِ(٥٥٣).

٨٩٢ - قَالَ يَحْيَى : قَالَ زِيَادٌ : قَالَ مَالِكٌ : وَلاَ يَحِلُّ لِرَجُلٍ، أَنْ يَمَسَّ امْرَأَتَهُ وَهُوَ مُعْتَكِفٌ، وَلاَ يَتَلَذَّذَ مِنْهَا بِقُبْلَةٍ وَلاَ غَيْرِهَا، وَلَمْ أَسْمَعْ أَحَداً يَكْرَهُ لِلْمُعْتَكِفِ وَلاَ لِلْمُعْتَكِفَةِ، أَنْ يَنْكِحَا فِي اعْتِكَافِهِمَا، مَا لَمْ يَكُنِ الْمَسِيسُ، فَيُكْرَهُ، وَلاَ يُكْرَهُ لِلصَّائِمِ أَنْ يَنْكِحَ فِي صِيَامِهِ، وَفَرْقٌ بَيْنَ نِكَاحِ الْمُعْتَكِفِ، وَنِكَاحِ الْمُحْرِمِ، أَنَّ الْمُحْرِمَ يَأْكُلُ وَيَشْرَبُ، وَيَعُودُ الْمَرِيضَ، وَيَشْهَدُ الْجَنَائِزَ، وَلاَ يَتَطَيَّبُ، وَالْمُعْتَكِفُ وَالْمُعْتَكِفَةُ يَدَّهِنَانِ وَيَتَطَيَّبَانِ، وَيَأْخُذُ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِنْ شَعْرِهِ، وَلاَ يَشْهَدَانِ الْجَنَائِزَ, وَلاَ يُصَلِّيَانِ عَلَيْهَا، وَلاَ يَعُودَانِ الْمَرِيضَ، فَأَمْرُهُمَا فِي النِّكَاحِ مُخْتَلِفٌ، وَذَلِكَ الْمَاضِي مِنَ السُّنَّةِ، فِي نِكَاحِ الْمُحْرِمِ وَالْمَعْتَكِفِ وَالصَّائِمِ(٥٥٤).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4. İtikafın Kazası

883. Hazret-i Aişe'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfa girmek istemişti. Itikâfa gireceği yere varınca baktı ki Hazret-i Aişe'nin, Hafsa'nın ve Âişe (radıyallahü anha)'in çadırları orada kurulu. Onları görünce sordu. Kendisine:

« Aişe'nin, Hafsa'nın ve Âişe (radıyallahü anha)'in çadırları!» dendi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu;

« İyilik mi yaptık sanıyorsunuz?»

Daha sonra da itikâfa girmeden döndü gitti. Bunun yerine Şevval ayında on gün itikâf yaptı. Buharî, itikâf, 33/7; Müslim, İtikâf, 14/6.

884. İmâm-ı Mâlik'e:

« Ramazanın son on gününde itikâfa giren bir adam, bir- -iki gün sonra hastalansa, bu yüzden itikâftan çıksa, iyileştiği zaman tekrar itikâfa girmesi gerekir mi? Girmesi kendisine farz olur mu, farz olursa hangi ayda girmelidir?» diye soruldu, İmâm-ı Mâlik:

«İyileştiği zaman ertesi sene Ramazanda veya başka bir ayda kendisine farz olmuş olan bu itikâfı kaza eder. Benim, duyduğuma göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir Ramazanda itikâfa girmek istemiş, fakat sonradan da girmemişti. Bilâhare Ramazandan sonra Şevval ayında on gün itikâfa girdi.» cevabını verdi. Bu, daha ünce sahih olarak Rivâyet ettiği hadistir. Böylesinden ve benzerlerinden, "belaga" ifadesini, sahih hadis için kullandığı anlaşılır.

885. Ramazanda nafile itikâfa girenle, itikâf borcu olan kimseler yapılıp yapılmayacak şeyler konusunda aynı hükümlere tâbidir. Bana ulaşan Rivâyetlere göre Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığı bütün itikâflar nafile idi.

886. İmâm-ı Mâlik'ten: İtikâfa giren bir kadın sonradan hayız görmeye başlasa, itikâftan çıkıp evine döner. Bilâhare hangi saatte temizlenirse tekrar mescide itikâf mahallerine gelerek kaldığı yerden devam eder. Kendisine iki ay aralıksız oruç farz olan kadın da aynı şekilde hayız olursa temizlenince kaldığı yerden orucuna devam eder, geciktirmez.

887. İbn Şihab'dan: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfla iken sadece büyük ve küçük abdest için dışarı çıkardı. Burada, mürsel olarak yer almıştır. Oysa daha önce, mevsûl olarak Rivâyet etmiştir.

888. İmâm-ı Mâlik der ki: İtikâfta bulunan kimse ne ana-babasının, ne de bir başkasının cenazesine katılabilir.

٤ - باب قَضَاءِ الاِعْتِكَافِ

٨٨٣ - حَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ عَائِشَةَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَرَادَ أَنْ يَعْتَكِفَ، فَلَمَّا انْصَرَفَ إِلَى الْمَكَانِ الَّذِي أَرَادَ أَنْ يَعْتَكِفَ فِيهِ، وَجَدَ أَخْبِيَةً، خِبَاءَ عَائِشَةَ، وَخِبَاءَ حَفْصَةَ، وَخِبَاءَ زَيْنَبَ، فَلَمَّا رَآهَا سَأَلَ عَنْهَا، فَقِيلَ لَهُ : هَذَا خِبَاءُ عَائِشَةَ وَحَفْصَةَ وَزَيْنَبَ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم ( آلْبِرَّ تَقُولُونَ بِهِنَّ ؟ ) ثُمَّ انْصَرَفَ، فَلَمْ يَعْتَكِفْ حَتَّى اعْتَكَفَ عَشْراً مِنْ شَوَّالٍ(٥٥٠).

٨٨٤ - وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنْ رَجُلٍ دَخَلَ الْمَسْجِدَ لِعُكُوفٍ فِي الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ، فَأَقَامَ يَوْماً أَوْ يَوْمَيْنِ، ثُمَّ مَرِضَ فَخَرَجَ مِنَ الْمَسْجِدِ، أَيَجِبُ عَلَيْهِ أَنْ يَعْتَكِفَ مَا بَقِىَ مِنَ الْعَشْرِ إِذَا صَحَّ، أَمْ لاَ يَجِبُ ذَلِكَ عَلَيْهِ، وَفِي أَيِّ شَهْرٍ يَعْتَكِفُ إِنْ وَجَبَ عَلَيْهِ ذَلِكَ ؟ فَقَالَ مَالِكٌ : يَقْضِي مَا وَجَبَ عَلَيْهِ مِنْ عُكُوفٍ إِذَا صَحَّ، فِي رَمَضَانَ أَوْ غَيْرِهِ، وَقَدْ بَلَغَنِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم أَرَادَ الْعُكُوفَ فِي رَمَضَانَ، ثُمَّ رَجَعَ فَلَمْ يَعْتَكِفْ، حَتَّى إِذَا ذَهَبَ رَمَضَانُ، اعْتَكَفَ عَشْراً مِنْ شَوَّالٍ(٥٥١).

٨٨٥ - قَالَ زِيَادٌ : وَالْمُتَطَوِّعُ فِي الاِعْتِكَافِ، وَالَّذِي عَلَيْهِ الاِعْتِكَافُ أَمْرُهُمَا وَاحِدٌ، فِيمَا يَحِلُّ لَهُمَا وَيَحْرُمُ عَلَيْهِمَا، وَلَمْ يَبْلُغْنِي أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم كَانَ اعْتِكَافُهُ إِلاَّ تَطَوُّعاً.

٨٨٦ - قَالَ مَالِكٌ فِي الْمَرْأَةِ إِنَّهَا إِذَا اعْتَكَفَتْ، ثُمَّ حَاضَتْ فِي اعْتِكَافِهَا : إِنَّهَا تَرْجِعُ إِلَى بَيْتِهَا، فَإِذَا طَهُرَتْ رَجَعَتْ إِلَى الْمَسْجِدِ أَيَّةَ سَاعَةٍ طَهُرَتْ، ثُمَّ تَبْنِي عَلَى مَا مَضَى مِنَ اعْتِكَافِهَا.

وَمِثْلُ ذَلِكَ الْمَرْأَةُ يَجِبُ عَلَيْهَا صِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ فَتَحِيضُ، ثُمَّ تَطْهُرُ فَتَبْنِي عَلَى مَا مَضَى مِنْ صِيَامِهَا، ولاَ تُؤَخِّرُ ذَلِكَ.

٨٨٧ - وَحَدَّثَنِي زِيَادٌ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم كَانَ يَذْهَبُ لِحَاجَةِ الإِنْسَانِ فِي الْبُيُوتِ وَهُو مُعْتَكِفٌ(٥٥٢).

٨٨٨ - قَالَ مَالِكٌ : لاَ يَخْرُجُ الْمُعْتَكِفُ مَعَ جَنَازَةِ أَبَوَيْهِ وَلاَ مَعَ غَيْرِهَا.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget