Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3. Resim Ve Heykeller

2794. Abdullah b. Ebû Talha'nın oğlu İshak'dan: Şifa'nın azatlı kölesi Râfi b. Ishak bana şöyle dedi: Abdullah b. Ebû Talha ile beraber Ebû Said el-Hudrî (radıyallahü anh)'yi hastalığında ziyarete gittik. Ebû Said bize dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)«İçersinde heykel veya resim bulunan bir eve melekler girmez.» buyurdu.

Ravi İshak, burada Ebû Said (radıyallahü anh)'in (resim ve heykelden) hangisini söylediği hususunda şüphe etti. İbn Abdilber der ki: Bu, konuyla ilgili en sahih ve senedi en güzel hadistir. Zurkanî der ki: Yani en sahih ve en güzeldir.

Burada, heykel ve resmin her ikisinin birden kast edilmiş olma ihtimali bulunduğu gibi, hadisi şerifte geçen «timsal» kelimesinin başlı başına müstakil resimler, «suret» kelimesinin de başka bir şey üzerine nakış veya süsleme olarak yapılan resimler olma ihtimali de vardır. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 287).

2795. Utbe b. Mesud'un torunu Ubeydullah b. Abdullah'dan şöyle Rivâyet edildi: Ubeydullah, Ebû Talha el-Ensari'yi hastalığında ziyarete gitti. Yanına vardığında Sehl b. Huneyf de orada idi. Ebû Talha bir adam çağırdı, altındaki sergiyi çıkarttırdı. Sehl b. Huneyf kendisine:

« Onu neden çıkartıyorsun?» diye sordu. O da:

« Çünkü onda resimler var. Onlar hakkında da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ne söylediğini biliyorsun» dedi. Sehl de:

« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kumaşlardaki nakış ve süslemeler hariç dememiş miydi?» deyince Ebû Talha:

« Evet demişti ama çıkartmak kalbime daha hoş geldi.» diye cevap verdi. Muvatta ravileri, bu hadisin isnadında ve metninde ihtilafsızdır. Şeybanî, 904

2796. Aişe (radıyallahü anh)'dan: O, üzerinde hayvan resimleri bulunan bir küçük yastık satın aldı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu görünce kapının önünde durdu, içeri girmedi. Hazret-i Aişe onun yüzündeki hoşnutsuzluğu anladı ve:

« Ya Resûlallah, (yaptığım hatadan) Allah'a ve onun Resulüne dönüyorum. Ne suç işledim ki?» diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Bu resimli yastık ne oluyor?» dedi. Hazret-i Aişe (radıyallahü anh)'da:

« Onu senin için aldım. Üzerine oturur ve ona yaslanırsın.» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Bu resimleri yapanlar kıyamet günü azab çekecekler. Onlara: Yaptığınız bu suretlere can veriniz, denilecek,» buyurdu. Sonra da devamla:

« İçerisinde resim bulunan eve melekler girmez.» buyurdu. Buhârî, Buyu, 34/40; Müslim, Libas, 37/26, no:96; Şeybanî, 903.

٣ - باب مَا جَاءَ فِي الصُّوَرِ وَالتَّمَاثِيلِ

٢٧٩٤ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أبِي طَلْحَةَ، أَنَّ رَافِعَ بْنَ إِسْحَاقَ مَوْلَى الشِّفَاءِ أَخْبَرَهُ، قَالَ : دَخَلْتُ أَنَا وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ أبِي طَلْحَةَ عَلَى أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ نَعُودُهُ، فَقَالَ لَنَا أَبُو سَعِيدٍ : أَخْبَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( أَنَّ الْمَلاَئِكَةَ لاَ تَدْخُلُ بَيْتاً فِيهِ تَمَاثِيلُ أَوْ تَصَاوِيرُ ). شَكَّ إِسْحَاقُ، لاَ يَدْرِى أَيَّتَهُمَا قَالَ أَبُو سَعِيدٍ(٥٧٨).

٢٧٩٥ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ أبِي النَّضْرِ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ، أَنَّهُ دَخَلَ عَلَى أبِي طَلْحَةَ الأَنْصَاري يَعُودُهُ،  قَالَ : فَوَجَدَ عِنْدَهُ سَهْلَ بْنَ حُنَيْفٍ، فَدَعَا أَبُو طَلْحَةَ إِنْسَاناً فَنَزَعَ نَمَطاً مِنْ تَحْتِهِ، فَقَالَ لَهُ سَهْلُ بْنُ حُنَيْفٍ : لِمَ تَنْزِعُهُ ؟ قَالَ : لأَنَّ فِيهِ تَصَاوِيرَ، وَقَدْ قَالَ فِيهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم مَا قَدْ عَلِمْتَ. فَقَالَ سَهْلٌ : أَلَمْ يَقُلْ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( إِلاَّ مَا كَانَ رَقْماً فِي ثَوْبٍ ). قَالَ:  بَلَى وَلَكِنَّهُ أَطْيَبُ لِنَفْسِي(٥٧٩).

٢٧٩٦ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَائِشَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم، أَنَّهَا اشْتَرَتْ نُمْرُقَةً فِيهَا تَصَاوِيرُ، فَلَمَّا رَآهَا رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَامَ عَلَى الْبَابِ فَلَمْ يَدْخُلْ، فَعَرَفَتْ فِي وَجْهِهِ الْكَرَاهِيَةَ وَقَالَتْ :يَا رَسُولَ اللَّهِ أَتُوبُ إِلَى اللَّهِ وَإِلَى رَسُولِهِ، فَمَاذَا أَذْنَبْتُ ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( فَمَا بَالُ هَذِهِ النُّمْرُقَةِ ؟ ). قَالَتِ : اشْتَرَيْتُهَا لَكَ تَقْعُدُ عَلَيْهَا وَتَوَسَّدُهَا. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( إِنَّ أَصْحَابَ هَذِهِ الصُّوَرِ يُعَذَّبُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، يُقَالُ لَهُمْ : أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ ). ثُمَّ قَالَ : ( إِنَّ الْبَيْتَ الَّذِي فِيهِ الصُّوَرُ لاَ تَدْخُلُهُ الْمَلاَئِكَةُ )(٥٨٠).


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Aksırana «Yerhamükellah» Demek

2792. Abdullah b. Ebû Bekr (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: «Eğer biri aksırırsa ona «yerhamükellah = Allah sana rahmet eylesin, Ömür versin» diye hayır ve bereketle dua et, sonra yine aksırırsa aynını söyle. Tekrar aksırırsa yine aynen karşılık ver. Bundan sonra yine aksırırsa:

"— Sen nezle olmuşsun = üşütmüşsün" de.» Abdullah b. Ebû Bekr (radıyallahü anh), yalnız bunun üçüncüden sonra mı, yoksa dördüncüden sonra mı olduğunu bilmiyorum, demiştir. Ebu Davud, Edeb, 40/92; Şeybanî, 954

2793. Nafi'den: Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh) aksırdığı zaman ona: «Yerhamükellah» denilince «yerhamünaîlahü ve iyyaküm ve yağfiru lenâ ve leküm = Allah bize de size de rahmet eyleyip mağfiret buyursun.» derdi.

٢ - باب التَّشْمِيتِ فِي الْعُطَاسِ

٢٧٩٢ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أبِي بَكْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ : ( إِنْ عَطَسَ فَشَمِّتْهُ، ثُمَّ إِنْ عَطَسَ فَشَمِّتْهُ، ثُمَّ إِنْ عَطَسَ فَشَمِّتْهُ، ثُمَّ إِنْ عَطَسَ فَقُل : إِنَّكَ مَضْنُوكٌ ). قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أبِي بَكْرٍ : لاَ أَدْرِي أَبَعْدَ الثَّالِثَةِ أَوِ الرَّابِعَةِ(٥٧٧).

٢٧٩٣ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ نَافِعٍ : أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَانَ إِذَا عَطَسَ فَقِيلَ لَهُ : يَرْحَمُكَ اللَّهُ. قَالَ : يَرْحَمُنَا اللَّهُ وَإِيَّاكُمْ، وَيَغْفِرُ لَنَا وَلَكُمْ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. İçeri Girmek İçin İzin İstemek

2789. Yesar oğlu Ata şunları anlatır: Bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e:

« Ya Resûlallah! Annemin huzuruna girmek için izin isteyecek miyim?» diye sordu. O da:

« Evet» buyurdu. Adam:

« Ben evde onunla beraber oturuyorum.» deyince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« Ondan izin iste» dedi. Adam:

« Ona ben hizmet ediyorum.» dediğinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yine:

« Ondan izin iste, onu çıplak olarak görmek ister misin?» dedi. Adam:

« Hayır» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

« O halde, izin almadan yanına girme» buyurdu. Ebu Ömer der ki: Mürseldir, sahihtir. Sahih veya sâhih herhangi bir yoldan müsned olduğunu bilmiyorum Şeybanî, 9Ü2.

2790. Ebû Musa el-Eşârî (radıyallahü anh)'den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: « (Birinin yanına gittiğinde aralıklı) üç defa izin iste. (Üç kez kapıyı çal), izin veriliyorsa, gir, yoksa geri dön.»

2791. Ebû Abdurrahman oğlu Rebia ve diğer bazı ulemadan şöyle Rivâyet edildi: Ebû Musa el-Eşari (radıyallahü anh), Ömer b. Hattab’ın huzuruna girmek için izin istedi ve üç defa izin isteğini tekrarladı, (içerden ses gelmeyince) geri döndü. Ömer (radıyallahü anh) arkasından adam göndererek (çağırdı ve):

« Niçin girmedin?» diye sordu. Ebû Musa (radıyallahü anh):

« Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in «Üç defa izin istenir. Eğer sana müsaade edilirse girersin yoksa dönersin,» buyurduğunu duydum.» dedi. Ömer (radıyallahü anh):

« Bunu başka kim biliyor? Eğer bana bunu bilen birisini getirmezsen, sana şöyle şöyle yaparım.» dedi Ebû Musa (radıyallahü anh) çıktı ve mesciddeki Ensar meclisi denilen bir meclise geldi ve:

« Ben Ömer b. Hattab (radıyallahü anh)'a Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den, izin isteme üçtür, yoksa dönersin buyurduğunu duyduğumu haber verdim. O da: Eğer bana bunu bilen başka birisini getirmezsen sana şöyle şöyle yaparım (cezalandırırım) dedi. Eğer aranızda bunu işiten varsa benimle gelsin.» deyince oradakiler aralarında gençleri olan Ebû Said el-Hudri'ye:

« Kalk, onunla git.» dediler. O da gidip Hazret-i Ömer'e ayni hadisi söyleyince Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) Ebû Musa (radıyallahü anh)'ya:

« Ben seni itham etmiyorum. Fakat insanların Resûlüllah adına (sallallahü aleyhi ve sellem) yalan uydurmalarından korktum.» dedi. Buhârî, Buyu, 34/9; Müslim, Âdâb, 38/7, no:36

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)'in şahit istemesi de bu korkudan doğmuştur. Bu sebeple, Resûl-i Ekrem'e nispet edilen şeylerin tahkik edilmesi gerektiğine dikkati çekmiştir. Başka bir Rivâyette Übey b. Kâ'b da bu hususta şahitlik yapmış ve «Ey Hattaboğlu, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabı üzerinde bir azab olma!» deyince, Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): «Süphanellah! Ben bir şey duydum, onu tesbit etmek istedim» demiştir. (Bâcî, el-Münteka, c.7, s. 285).

١ - باب الاِسْتِئْذَانِ

٢٧٨٩ - حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ صَفْوَانَ بْنَ سُلَيْمٍ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم سَأَلَهُ رَجُلٌ فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَسْتَأْذِنُ عَلَى أُمِّي ؟ فَقَالَ : ( نَعَمْ ). قَالَ الرَّجُلُ إنِّي مَعَهَا فِي الْبَيْتِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( اسْتَأْذِنْ عَلَيْهَا ). فَقَالَ الرَّجُلُ : إنِّي خَادِمُهَا. فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( اسْتَأْذِنْ عَلَيْهَا، أَتُحِبُّ أَنْ تَرَاهَا عُرْيَانَةً ؟). قَالَ : لاَ. قَالَ : ( فَاسْتَأْذِنْ عَلَيْهَا )(٥٧٤).

٢٧٩٠ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ الثِّقَةِ عِنْدَهُ، عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الأَشَجِّ، عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ أبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، عَنْ أبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، أَنَّهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم : ( الاِسْتِئْذَانُ ثَلاَثٌ، فَإِنْ أُذِنَ لَكَ فَادْخُلْ، وَإِلاَّ فَارْجِعْ )(٥٧٥).

٢٧٩١ - وَحَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ غَيْرِ وَاحِدٍ مِنْ عُلَمَائِهِمْ : أَنَّ أَبَا مُوسَى الأَشْعَرِيَّ جَاءَ يَسْتَأْذِنُ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ، فَاسْتَأْذَنَ ثَلاَثاً، ثُمَّ رَجَعَ، فَأَرْسَلَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فِي أَثَرِهِ، فَقَالَ : مَا لَكَ لَمْ تَدْخُلْ ؟ فَقَالَ أَبُو مُوسَى : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ : ( الاِسْتِئْذَانُ ثَلاَثٌ، فَإِنْ أُذِنَ لَكَ فَادْخُلْ وَإِلاَّ فَارْجِعْ ). فَقَالَ عُمَرُ : وَمَنْ يَعْلَمُ هَذَا ؟ لَئِنْ لَمْ تَأْتِنِي بِمَنْ يَعْلَمُ ذَلِكَ لأَفْعَلَنَّ بِكَ كَذَا وَكَذَا. فَخَرَجَ أَبُو مُوسَى حَتَّى جَاءَ مَجْلِسًا فِي الْمَسْجِدِ يُقَالُ لَهُ : مَجْلِسُ الأَنْصَارِ, فَقَالَ : إنِّي أَخْبَرْتُ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ إنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَقُولُ : (الاِسْتِئْذَانُ ثَلاَثٌ، فَإِنْ أُذِنَ لَكَ فَادْخُلْ، وَإِلاَّ فَارْجِعْ ). فَقَالَ : لَئِنْ لَمْ تَأْتِنِي بِمَنْ يَعْلَمُ هَذَا، لأَفْعَلَنَّ بِكَ كَذَا وَكَذَا. فَإِنْ كَانَ سَمِعَ ذَلِكَ أَحَدٌ مِنْكُمْ فَلْيَقُمْ مَعِي. فَقَالُوا لأبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِي :ِّ قُمْ مَعَهُ. وَكَانَ أَبُو سَعِيدٍ أَصْغَرَهُمْ، فَقَامَ مَعَهُ فَأَخْبَرَ بِذَلِكَ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ. فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لأبِي مُوسَى : أَمَا إنِّي لَمْ أَتَّهِمْكَ، وَلَكِنْ خَشِيتُ أَنْ يَتَقَوَّلَ النَّاسُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم(٥٧٦).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget