بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
15- ALİ B. EBÎ TÂLİB (RADIYALLAHÜ ANH)'IN FAZİLETİ
119) ... Zirr bin Hubeyş (radıyallahü anh)’den, Ali (bin Ebi Talib) (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediği rivâyet edilmiştir :
- (Gerçekten, mümin’den başkasının beni sevmiyeceğine ve münafıktan başkasının bana buğzetmiyeceğine Ümmi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bana kesin bir ahid ve teminat verdi. )
120) ... Sad bin Ebi Vakkas (radıyallahü anh)’den, rivâyet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali (radıyallahü anh)’a şöyle buyurmuştur :
((Ya Ali!) Bana nisbeten sen, Mûsâ’ya oranla Harun mevkiinde olmaya razı olmaz mısın?)
121) ... Bera bin Azib (radıyallahü anh)’den, kendisine şöyle dediği rivâyet edilmiştir :
Biz Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ifa etmiş olduğu hac seferine beraberinde yola çıkmıştık. O, yolun bir semtinde, konakladı da cemaatla namaz kılma emrini verdi. Daha sonra Ali (radıyallahü anh)’in elini tuttu ve (Ashâbına) :
-((Ashâbım!) Ben müminlere, kendi nefislerinden evla değil miyim?) dedi. Orada bulunan sahabiler :
- (Ya Resûlüllah!) Evet (evlasın), dediler. Resûl-i Ekrem:
-((Ey Ashâbım!) Ben her mümine, kendi kendi nefsinden evla değil miyim?) dedi. (Ashâbı Kiram) da :
-Evet, (evlasın Ya Resulullah! diye) cevap verdiler. (Bu konuşmalar cerayan ettikten sonra elini tuttuğu Hazret-i Ali (radıyallahü anh)’ı işaret ederek) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
- (İşte bu (Ali), beni seven herkesin mahbubudur. Allahım! O’nu (Ali’yi) seven kimseleri, sev. O’na buğuz edenlere, sen de buğz et. ) dedi.
122) ... Abdurrahman bin Ebi Leyla (radıyallahü anh)’dan rivâyet edildiğine göre kendisi demiştir ki : (Babam) Ebû Leyla (radıyallahü anh), Ali (radıyallahü anh) ile akşamları görüşüp sohbet ederlerdi. Ali (radıyallahü anh), kışın yazlık elbise, yazın da kışlık elbise giyerdi. Biz (onun bu haline şaştığımız için kendisi ile iyi görüşen Ebû Leyla’ya) : ‘Keşki o’na sorsaydın (Neden mevsimlerin şartlarına göre giyinmiyor?)’ dedik. Bu talebimiz üzerine Ali (radıyallahü anh) şöyle dedi:
(Hayber günü (Kala’nın fethi uzayınca) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) haber göndererek beni huzuruna çağırttı. Halbuki, Hayber’(in fethi için çalıştığı) günü benim gözlerim ağrıyordu. Ben :
- (Ya Resûlüllah! Gerçekten gözüm fena ağrıyor) dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), gözlerime tükürdü. Sonra:
(Allahım! Sıcaklığı ve soğukluğu ondan (Ali’den) izale et) diye dua etti. Ali (radıyallahü anh) : Artık ben o günden sonra ne sıcaklık ne de soğukluk duymadım, dedi. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu anlattı :
(Hayber halkı ile savaşmak için artık öyle bir adam göndereceğim (ona Müslümanların sancağını vereceğim) ki o, Allah’ı ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu sever, o, geri çekilecek adam da değildir. ) Bu emir üzerine orada bulunan Sahabiler artık bu övülen zatın kim olduğunu merak ve umutla düşünüp beklemeye başladılar. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müslümanların sancağını vermek üzere Ali (radıyallahü anh)’e haber gönderip huzura çağırttı ve Sancağı ona verdi. )
123) ... (Abdullah İbni Ömer (radıyallahü anh)’den : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir :
( Hasan ve Hüseyin (radıyallahü anh), Cennet ehlinin gençlerinin seyyid (büyük) leridir. Babaları (olan Ali bin Ebi Talib (radıyallahü anh)’de ikisinden daha hayırlıdır. )
124) ... Hubyiş bin Cenade (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu işittim :
( Ali (radıyallahü anh) bana bağlıdır. Ben de O’na bağlıyım. Ali (radıyallahü anh)’den başka hiç kimse (yapmak durumunda olduğum bir şeyi) benim yerime eda edemez. )
125) ... Abbad bin Abdillah (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisinin, Ali bin Ebi Talib (radıyallahü anh) şöyle söyledi, dediği rivâyet edilmiştir :
-Ben Allah’ın kuluyum, O’nun Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Kardeşiyim. Sıddîk-i Ekber de benim. Benden sonra Kezzab (çok yalancı) adamdan başka hiç kimse bunu (=Sıddıki Ekber olduğunu) söyliyemez. Halktan 7 yıl önce namaz kıldım.
126) ... Abdurrahman İbni Sabit (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Sad bin Ebi Vakkas (radıyallahü anh)’den nakletmiştir.
Hac seferlerinden birisinde, Muaviye (radıyallahü anh) gelince, Sad (radıyallahü anh) onun yanına vardı. Bir ara Ali (radıyallahü anh)’den bahsettiler. Muaviye (radıyallahü anh) Ali (radıyallahü anh) aleyhinde konuştu. Sad (radıyallahü anh) bundan öfkelendi ve:Sen! (nasıl) bu sözü öyle bir adam için söylüyorsun? ki onun hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu işittim :
( Ben kimin mahbubu isem Ali (radıyallahü anh)’den onun mahbubudur. )
Efendimiz’den şöyle buyurduğunu da işittim :
( (Ya Ali!) Senin bana bağlılığın Harun’un Mûsâ’ya bağlılığı mesabesindedir. Şu farkla ki benden sonra peygamber yoktur. )
Resûl-i Ekrem’den şunu da buyurduğunu işittim :
( Bugün sancağı öyle bir adama vereceğim ki Allah’ı ve O’nun Resulünü sever. )
١٥ - باب فَضْلِ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رضى اللّه عنه
١١٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، وَأَبُو مُعَاوِيَةَ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ عَدِيِّ بْنِ ثَابِتٍ، عَنْ زِرِّ بْنِ حُبَيْشٍ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ عَهِدَ إِلَىَّ النَّبِيُّ الأُمِّيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ لاَ يُحِبُّنِي إِلاَّ مُؤْمِنٌ وَلاَ يُبْغِضُنِي إِلاَّ مُنَافِقٌ .
١٢٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ سَمِعْتُ إِبْرَاهِيمَ بْنَ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ، يُحَدِّثُ عَنْ أَبِيهِ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ لِعَلِيٍّ ( أَلاَ تَرْضَى أَنْ تَكُونَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى ).
١٢١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو الْحُسَيْنِ، أَخَبَرَنِي حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ زَيْدِ بْنِ جُدْعَانَ، عَنْ عَدِيِّ بْنِ ثَابِتٍ، عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ، قَالَ أَقْبَلْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي حَجَّتِهِ الَّتِي حَجَّ فَنَزَلَ فِي الطَّرِيقِ فَأَمَرَ الصَّلاَةَ جَامِعَةً فَأَخَذَ بِيَدِ عَلِيٍّ فَقَالَ ( أَلَسْتُ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنْفُسِهِمْ ). قَالُوا بَلَى . قَالَ ( أَلَسْتُ أَوْلَى بِكُلِّ مُؤْمِنٍ مِنْ نَفْسِهِ ). قَالُوا بَلَى . قَالَ ( فَهَذَا وَلِيُّ مَنْ أَنَا مَوْلاَهُ اللَّهُمَّ وَالِ مَنْ وَالاَهُ اللَّهُمَّ عَادِ مَنْ عَادَاهُ ).
١٢٢ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي لَيْلَى، حَدَّثَنَا الْحَكَمُ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، قَالَ كَانَ أَبُو لَيْلَى يَسْمُرُ مَعَ عَلِيٍّ فَكَانَ يَلْبَسُ ثِيَابَ الصَّيْفِ فِي الشِّتَاءِ وَثِيَابَ الشِّتَاءِ فِي الصَّيْفِ فَقُلْنَا لَوْ سَأَلْتَهُ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بَعَثَ إِلَىَّ وَأَنَا أَرْمَدُ الْعَيْنِ يَوْمَ خَيْبَرَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَرْمَدُ الْعَيْنِ . فَتَفَلَ فِي عَيْنِي ثُمَّ قَالَ ( اللَّهُمَّ أَذْهِبْ عَنْهُ الْحَرَّ وَالْبَرْدَ ). قَالَ فَمَا وَجَدْتُ حَرًّا وَلاَ بَرْدًا بَعْدَ يَوْمِئِذٍ . وَقَالَ ( لأَبْعَثَنَّ رَجُلاً يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيُحِبُّهُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ لَيْسَ بِفَرَّارٍ ). فَتَشَوَّفَ لَهَا النَّاسُ فَبَعَثَ إِلَى عَلِيٍّ فَأَعْطَاهَا إِيَّاهُ .
١٢٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُوسَى الْوَاسِطِيُّ، حَدَّثَنَا الْمُعَلَّى بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي ذِئْبٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( الْحَسَنُ وَالْحُسَيْنُ سَيِّدَا شَبَابِ أَهْلِ الْجَنَّةِ وَأَبُوهُمَا خَيْرٌ مِنْهُمَا ).
١٢٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَسُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، وَإِسْمَاعِيلُ بْنُ مُوسَى، قَالُوا حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ حُبْشِيِّ بْنِ جُنَادَةَ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( عَلِيٌّ مِنِّي وَأَنَا مِنْهُ وَلاَ يُؤَدِّي عَنِّي إِلاَّ عَلِيٌّ ).
١٢٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الرَّازِيُّ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى، أَنْبَأَنَا الْعَلاَءُ بْنُ صَالِحٍ، عَنِ الْمِنْهَالِ، عَنْ عَبَّادِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ عَلِيٌّ أَنَا عَبْدُ اللَّهِ، وَأَخُو، رَسُولِهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا الصِّدِّيقُ الأَكْبَرُ، لاَ يَقُولُهَا بَعْدِي إِلاَّ كَذَّابٌ صَلَّيْتُ قَبْلَ النَّاسِ بِسَبْعِ سِنِينَ .
١٢٦ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ مُسْلِمٍ، عَنِ ابْنِ سَابِطٍ، - وَهُوَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ - عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ، قَالَ قَدِمَ مُعَاوِيَةُ فِي بَعْضِ حَجَّاتِهِ فَدَخَلَ عَلَيْهِ سَعْدٌ فَذَكَرُوا عَلِيًّا فَنَالَ مِنْهُ فَغَضِبَ سَعْدٌ وَقَالَ تَقُولُ هَذَا لِرَجُلٍ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( مَنْ كُنْتُ مَوْلاَهُ فَعَلِيٌّ مَوْلاَهُ ). وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ ( أَنْتَ مِنِّي بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلاَّ أَنَّهُ لاَ نَبِيَّ بَعْدِي ). وَسَمِعْتُهُ يَقُولُ ( لأُعْطِيَنَّ الرَّايَةَ الْيَوْمَ رَجُلاً يُحِبُّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ).