LUKATA BÂBI
2- LUKATA BÂBI
2601 - “... Iyâz bin Himâr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre- Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:
(Kim bir lukata (yitik mal) bulursa âdil bir veya iki şâhid tutsun. Sonra bulduğu malı değiştirmesin ve (yitik mal bulduğunu) gizlemesin. Eğer lukata'nın sahibi gelirse öncelikle buna âid sahibidir, sahibi gelmezse (yani çıkmazsa) . . . . . . . .
2602) ". . , Süveyd bin Gafele (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir:
Bir kere ben Zeyd bin Sûhân ve Selmân bin Rebîa (radıyallahü anhümâ) ile beraber (savaşa) çıktım. Nihayet hm el-Uzeyb’de olduğumuz zaman ben yitik bir kamçıya yerde bulup aldım. Zeyd ve Selmân bana: Onu at, dediler, Ben (atmaktan) îmtinâ ettim. Sonra Medîne-i Münevvere'ye vardığımız zaman ben Übey bin. Kâ'b (radıyallahü anh)'ın yanına varıp durumu ona anlattım. Übey şöyle dedi :
Sen isabet ettin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken ben yerde yüz dinar bulup aldım ve tmrmn Mi^Tnü*?** Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e satfdM**^ O:
(Bir yıl (halkın. toplandığı yerlerde) ilan et) buyurdu. Ben de onu bir yıl ilân ettim. Fakat onu bilen hiç kimseye rastlamadım. Sonra Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)'e sordum. O:
((Bir yıl daha) ilân et) buyurdu. Ben de bir yıl daha ilan ettim. Fakat onu bilen kimseyi bulamadım (Durumu tekrar arz edince) Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu :
(Bu (para)nın kesesini, ağız bağını ve sayısını hıfset (belle). Sonra bir yıl (daha) ilân et. Eğer bunu bilen bir kimse gelir (de sayısını, kesesini ve ağız bağını doğru tarif eder) se keseyi ona ver. Bunu bilen kimse gelmezse bu senin malının (bir kazanç) yolu gibidir, (Yani sana âiddir. )) "
2603) ', , . Zeyd bin Hâlid el-Cühenî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre: lukata (yitik mal) hükmü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e soruldu. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu; ( bir yıl ilân et Eğer (sahibi olduğu bildirilecek bir şekilde) evsâfı anlatılırsa bunu ver. Şayet (anılan şekilde) evsâfı anlatılmazsa bunun ifâsını (kapağını, ağız bağını) ve vıâsını (kah, torba, dağarcık, kese ve hurç gibi içinde bulunduğu zarfını) hıfzet (belle). Sonra bunu ye. Daha sonra sahibi (kanıtlayıcı bilgi ile) gelirse bunu ona öde. ) "
٢ - باب اللُّقَطَةِ
٢٦٠١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ، عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ، عَنْ أَبِي الْعَلاَءِ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ عِيَاضِ بْنِ حِمَارٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( مَنْ وَجَدَ لُقَطَةً فَلْيُشْهِدْ ذَا عَدْلٍ أَوْ ذَوَىْ عَدْلٍ ثُمَّ لاَ يُغَيِّرْهُ وَلاَ يَكْتُمْ فَإِنْ جَاءَ رَبُّهَا فَهُوَ أَحَقُّ بِهَا وَإِلاَّ فَهُوَ مَالُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ).
٢٦٠٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَلَمَةَ بْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ سُوَيْدِ بْنِ غَفَلَةَ، قَالَ خَرَجْتُ مَعَ زَيْدِ بْنِ صُوحَانَ وَسَلْمَانَ بْنِ رَبِيعَةَ حَتَّى إِذَا كُنَّا بِالْعُذَيْبِ الْتَقَطْتُ سَوْطًا فَقَالاَ لِي أَلْقِهِ . فَأَبَيْتُ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ أَتَيْتُ أُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ فَذَكَرْتُ ذَلِكَ لَهُ فَقَالَ أَصَبْتَ الْتَقَطْتُ مِائَةَ دِينَارٍ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ ( عَرِّفْهَا سَنَةً ). فَعَرَّفْتُهَا فَلَمْ أَجِدْ أَحَدًا يَعْرِفُهَا فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ ( عَرِّفْهَا ). فَعَرَّفْتُهَا فَلَمْ أَجِدْ أَحَدًا يَعْرِفُهَا . فَقَالَ ( اعْرِفْ وِعَاءَهَا وَوِكَاءَهَا وَعَدَدَهَا ثُمَّ عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنْ جَاءَ مَنْ يَعْرِفُهَا وَإِلاَّ فَهِيَ كَسَبِيلِ مَالِكَ ).
٢٦٠٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ الْحَنَفِيُّ، ح وَحَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا الضَّحَّاكُ بْنُ عُثْمَانَ الْقُرَشِيُّ، حَدَّثَنِي سَالِمٌ أَبُو النَّضْرِ، عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ، . أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم سُئِلَ عَنِ اللُّقَطَةِ فَقَالَ ( عَرِّفْهَا سَنَةً فَإِنِ اعْتُرِفَتْ فَأَدِّهَا فَإِنْ لَمْ تُعْرَفْ فَاعْرِفْ عِفَاصَهَا وَوِعَاءَهَا ثُمَّ كُلْهَا فَإِنْ جَاءَ صَاحِبُهَا فَأَدِّهَا إِلَيْهِ ).