Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'İN DUASI

3962 - “. İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre ; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) duasında meâlen şöyle derdi:

(Rabbim! Bana yardım et ve aleyhimde (düşmanıma) yardım etme. Yardımını benden esirgeme ve aleyhimde (düşmanımı) destekleme. Düşmanımı cezalandır, beni cezalandırma. Beni hayırlı işlere yönelt ve hayır yolunda ilerlemeyi bana kolaylaştır. Bana zulüm ve haksızlık edene karşı bana yardım et. Ey Rabbim! Beni sana çok şükreden, çok zikreden (anan), senden çok korkan, sana çok itâat eden, sana çok boyun eğip tevazu eden, sana çok yakarıp ağlayarak tevbekâr eyle. Ey Rabbim! Benim tevbemi kabul eyle, günahımı gider, duamı kabul et, kalbimi hidâyet üzerine dâim kıl, dilimi doğrulukla hakkı söylemekten ayırma, hüccetimi (yani senin düşmanlarına karşı susturucu ve mağlûb edici delilimi) sabit kıl ve kalbimi fenalıktan arındır.)

Ebü'l-Hasan et-Tanafisî dedi ki: Ben, Vekî'e: Bu duayı vitir namazı kunutunda okuyabilir (miy)im? dedim O: Evet, dedi."

3963 - “. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:

(Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kızı) Fâtime (radıyallahü anha)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelerek O'ndan bir hizmetçi istedi Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)

(Yanımda sana verebileceğim (hizmetçi) yoktur,) buyurdu. Fâtime de dönüp gitti. Bundan bir süre sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Fâtime'nin yanına giderek:

(Senin istediğin (bir hizmetçi mi) sana daha sevimlidir yoksa ondan daha hayırlı olan şey mi (daha sevimli) dir?) buyurdu. Ali (radıyallahü anh), Fâtime’ye dedi ki :

Söyle : Hayır. Bilâkis ondan daha hayırlı olan şey (bana daha sevimlidir) .Bunun üzerine Fâtime (Ali'nin dediğini) söyledi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) de Fâtime'ye şöyle buyurdu:

(De ki: Allahım! Ey yedi göğün Rabbi, Azametli Arş'ın Rabbi, bizim Rabbimiz ve her şeyin Rabbi, Ey Tevrat, İncil ve Kur’ân-ı Azim'i indiren (Allah)!

Evvel (varlığının başlangıcı olmayan, ezelî varlık) sensin, senden önce olan hiç bir şey yoktur. Âhir (varlığının sonu olmayan ebedi varlık) da sensin, senden sonra hiç bir şey yoktur. Zahir (varlığı delillerle apaçık olan) sensin, varlığı seninkinden daha aşikâr hiç bir şey yoktur. Bâtın (mâhiyeti idrâk edilemeyen, Zâtı insanlar için gizli olan) sensin, sen (in mâhiyetin) den daha gizli hiçbir şey yoktur. Borcumuzu öde (bizi borçlu bırakma) ve bizi fakirlikten (başkasına muhtaç olmaktan veya ihtirastan) kurtarıp (gönülce) zenginleştir. ) "

3964 - “. Abdullah (bin Mes'ûd) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle duâ ederdi:

(Allahümme innî es'eluke’l-Hüdâ vet'tuka vel-İfâfe ve’l-ğinâ = Allahım! Ben senden hidâyet, takva, iffet ve (gönülce) zenginlik dilerim. "

3965 - “. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle duâ ederdi, demiştir:

(Allahümme infa'nî bîmâ allemtenî ve allimnî mâ yenfaunî ve zidni ilmen ve’l hamd û lillahi ala külli hâlin ve eüzû billahi min azâ-bi'n-Nâr = Allahım! Bana öğrettiğin ilimden beni yararlandır, menfaatleneceğim bilgileri bana ihsan eyle ve ilmimi artır. Hamd her hâl üzerine Allah'adır. Ben ateş azabından Allah'a sığınırım.) "

3966 - “. Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Allahümme sebbit kalbi alâ dinike = Allahım! Benim kalbimi dinin (olan islâmiyet) üzerinde sabit kıl) duasını çok söylerdi. Bunun üzerine bir (gün bir) adam:

Yâ Resûlallah! Sana imân ettiğimiz ve getirdiğin (Kur'ân ve islâmiyet) hakkında seni tasdik ettiğimiz halde bizim (âkibetimiz) için korkuyor (mu) sun? dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Kalbler şüphesiz Rahman (olan Allah) (Azze ve Celle) 'nin parmaklarından iki parmak arasındadır, (dilediği şekilde) döndürür), buyurdu."

3967 - “. Ebû Bekr-i Siddîk (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e:

(Yâ Resûlallah )! Bana namazım (ın sonun) da okuyacağım bir duayı öğret, diye ricada bulunmuş. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (de) :

(Allahümme innî zalemtü nefsi zulmen kesîren ve la yağfirü'z-zünûbe illâ ente feğfir li mağfireten min indike verhamnî. İnneke en-te’l-Ğafuru'r-Rahim = Allahım! Şüphesiz ben kendi nefsime çok zulüm ettim. Senden başka hiçbir kimse günahları bağışlayamaz. Bu itibarla katından (ikram olarak) bir mağfiretle beni bağışla ve bana merhamet eyle. Şüphesiz gafur (mağfiret edici) sensin, rahîm (merhamet edici) sensin,) duasını oku, buyurdu."

3968 - “. Ebû Ümâme el-Bâhilî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

(Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bastona dayanmış olarak çıkıp yanımıza geldi. Biz de O'nu görünce ayağa kalktık. Bunun üzerine:

(Fâris halkının (İranlıların) ulularına karşı yaptıkları gibi yapmayın,) buyurdu. Biz:

Yâ Resûlallah! Bizim için Allah'a dua etmenizi diliyoruz, dedik. Oda:

(Allahım! Bize mağfiret eyle, bize merhamet et, bizden razı ol, (ibâdet ve duaları) bizden kabul eyle, bizi cennete dâhil et, bizi ateşten kurtar ve bizim için her durumumuzu islâh eyle), diye duâ etti.

Ebû Ümâme demiştir ki: Bana öyle geliyor ki, bize daha fazla duâ buyurmasını iştiyakla arzuladık. Bunun için şöyle buyurdu:

(Dilekler işini sizin için toplamadım mı) (yani mutluluğunuz için gerekli tüm dilekleri içeren şümullü bir duâ ettim)?"

3969 - “. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle duâ ederdi:

(Allahım, (şu) dört şeyden sana sığınırım: (Sahibine meşru) menfaat sağlamayan ilimden, (Allah'tan) korkmayan - itâat etmeyen kalbten, doymayan (ihtiraslı) nefisten ve işitilmeyen (yani kabul olmayan) duadan.) "

٢ - باب دُعَاءِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم

٣٩٦٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، سَنَةَ إِحْدَى وَثَلاَثِينَ وَمِائَتَيْنِ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، فِي سَنَةِ خَمْسٍ وَتِسْعِينَ وَمِائَةٍ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ فِي مَجْلِسِ الأَعْمَشِ مُنْذُ خَمْسِينَ سَنَةً حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ مُرَّةَ الْجَمَلِيُّ فِي زَمَنِ خَالِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ الْمُكْتِبِ عَنْ طَلِيقِ بْنِ قَيْسٍ الْحَنَفِيِّ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ يَقُولُ فِي دُعَائِهِ ‏( رَبِّ أَعِنِّي وَلاَ تُعِنْ عَلَىَّ وَانْصُرْنِي وَلاَ تَنْصُرْ عَلَىَّ وَامْكُرْ لِي وَلاَ تَمْكُرْ عَلَىَّ وَاهْدِنِي وَيَسِّرِ الْهُدَى لِي وَانْصُرْنِي عَلَى مَنْ بَغَى عَلَىَّ رَبِّ اجْعَلْنِي لَكَ شَكَّارًا لَكَ ذَكَّارًا لَكَ رَهَّابًا لَكَ مُطِيعًا إِلَيْكَ مُخْبِتًا إِلَيْكَ أَوَّاهًا مُنِيبًا رَبِّ تَقَبَّلْ تَوْبَتِي وَاغْسِلْ حَوْبَتِي وَأَجِبْ دَعْوَتِي وَاهْدِ قَلْبِي وَسَدِّدْ لِسَانِي وَثَبِّتْ حُجَّتِي وَاسْلُلْ سَخِيمَةَ قَلْبِي ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو الْحَسَنِ الطَّنَافِسِيُّ قُلْتُ لِوَكِيعٍ أَقُولُهُ فِي قُنُوتِ الْوِتْرِ قَالَ نَعَمْ ‏.‏

٣٩٦٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي عُبَيْدَةَ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ أَتَتْ فَاطِمَةُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ تَسْأَلُهُ خَادِمًا فَقَالَ لَهَا ‏( مَا عِنْدِي مَا أُعْطِيكِ ‏)‏.‏ فَرَجَعَتْ فَأَتَاهَا بَعْدَ ذَلِكَ فَقَالَ ‏( الَّذِي سَأَلْتِ أَحَبُّ إِلَيْكِ أَوْ مَا هُوَ خَيْرٌ مِنْهُ ‏)‏.‏ فَقَالَ لَهَا عَلِيٌّ قُولِي لاَ بَلْ مَا هُوَ خَيْرٌ مِنْهُ فَقَالَتْ فَقَالَ ‏( قُولِي اللَّهُمَّ رَبَّ السَّمَوَاتِ السَّبْعِ وَرَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ رَبَّنَا وَرَبَّ كُلِّ شَىْءٍ مُنْزِلَ التَّوْرَاةِ وَالإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ الْعَظِيمِ أَنْتَ الأَوَّلُ فَلَيْسَ قَبْلَكَ شَىْءٌ وَأَنْتَ الآخِرُ فَلَيْسَ بَعْدَكَ شَىْءٌ وَأَنْتَ الظَّاهِرُ فَلَيْسَ فَوْقَكَ شَىْءٌ وَأَنْتَ الْبَاطِنُ فَلَيْسَ دُونَكَ شَىْءٌ اقْضِ عَنَّا الدَّيْنَ وَأَغْنِنَا مِنَ الْفَقْرِ ‏)‏.‏

٣٩٦٤ - حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدَّوْرَقِيُّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ أَبِي الأَحْوَصِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ كَانَ يَقُولُ ‏( اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعَفَافَ وَالْغِنَى ‏)‏.‏

٣٩٦٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نُمَيْرٍ، عَنْ مُوسَى بْنِ عُبَيْدَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ ثَابِتٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( اللَّهُمَّ انْفَعْنِي بِمَا عَلَّمْتَنِي وَعَلِّمْنِي مَا يَنْفَعُنِي وَزِدْنِي عِلْمًا وَالْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ وَأَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ عَذَابِ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٩٦٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبِي، حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ، عَنْ يَزِيدَ الرَّقَاشِيِّ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يُكْثِرُ أَنْ يَقُولَ ‏( اللَّهُمَّ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ ‏)‏.‏ فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ تَخَافُ عَلَيْنَا وَقَدْ آمَنَّا بِكَ وَصَدَّقْنَاكَ بِمَا جِئْتَ بِهِ فَقَالَ ‏( إِنَّ الْقُلُوبَ بَيْنَ إِصْبَعَيْنِ مِنْ أَصَابِعِ الرَّحْمَنِ عَزَّ وَجَلَّ يُقَلِّبُهَا ‏)‏.‏ وَأَشَارَ الأَعْمَشُ بِإِصْبَعَيْهِ ‏.‏

٣٩٦٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، عَنْ أَبِي الْخَيْرِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، عَنْ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ، ‏.‏ أَنَّهُ قَالَ لِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ عَلِّمْنِي دُعَاءً أَدْعُو بِهِ فِي صَلاَتِي ‏.‏ قَالَ ‏( قُلِ اللَّهُمَّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي ظُلْمًا كَثِيرًا وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ فَاغْفِرْ لِي مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ وَارْحَمْنِي إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ ‏)‏.‏

٣٩٦٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ مِسْعَرٍ، عَنْ أَبِي مَرْزُوقٍ، عَنْ أَبِي الْعَدَبَّسِ، عَنْ أَبِي أُمَامَةَ الْبَاهِلِيِّ، قَالَ خَرَجَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى عَصًا فَلَمَّا رَأَيْنَاهُ قُمْنَا فَقَالَ ‏( لاَ تَفْعَلُوا كَمَا يَفْعَلُ أَهْلُ فَارِسَ بِعُظَمَائِهَا ‏)‏.‏ قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ لَوْ دَعَوْتَ اللَّهَ لَنَا ‏.‏ قَالَ ‏( اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَارْضَ عَنَّا وَتَقَبَّلْ مِنَّا وَأَدْخِلْنَا الْجَنَّةَ وَنَجِّنَا مِنَ النَّارِ وَأَصْلِحْ لَنَا شَأْنَنَا كُلَّهُ ‏)‏.‏ قَالَ فَكَأَنَّمَا أَحْبَبْنَا أَنْ يَزِيدَنَا فَقَالَ ‏( أَوَلَيْسَ قَدْ جَمَعْتُ لَكُمُ الأَمْرَ ‏)‏.‏

٣٩٦٩ - حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ، عَنْ أَخِيهِ، عَبَّادِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا هُرَيْرَةَ، يَقُولُ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الأَرْبَعِ مِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ وَمِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لاَ تَشْبَعُ وَمِنْ دُعَاءٍ لاَ يُسْمَعُ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1- DUÂ ETMENİN FAZÎLETİ BÂBI

3959 - “. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kim Allah Sübhânehu'ya duâ etmez (O'ndan dilekte bulunmaz) ise Allah o kimseye gazab eder.) "

3960 - “. Nu'mân bin Beşîr (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Şüphesiz, ancak duâ ibâdettir,) buyurdu. Sonra;

(ve Rabbiniz buyurdu ki: Siz bana duâ ediniz (benden isteyiniz) ki ben de size icabet edeyim (duanızı kabul edeyim). Bana duâ etmeye tenezzül etmeyen (kibirli)ler, şüphesiz alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir) (Mü'min, 60) âyetini okudu."

3961 - “. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

((Zikirlerden ve sözlü ibâdetlerden) hiç bir şey Allah Sübhânehu katında duadan daha faziletli değildir.) "

١ - باب فَضْلِ الدُّعَاءِ

٣٩٥٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا أَبُو الْمَلِيحِ الْمَدَنِيُّ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ لَمْ يَدْعُ اللَّهَ سُبْحَانَهُ غَضِبَ عَلَيْهِ ‏)‏.‏

٣٩٦٠ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ ذَرِّ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْهَمْدَانِيِّ، عَنْ يُسَيْعٍ الْكِنْدِيِّ، عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِنَّ الدُّعَاءَ هُوَ الْعِبَادَةُ ‏)‏.‏ ثُمَّ قَرَأَ ‏{وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ}‏ ‏.‏

٣٩٦١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ، حَدَّثَنَا عِمْرَانُ الْقَطَّانُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي الْحَسَنِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لَيْسَ شَىْءٌ أَكْرَمَ عَلَى اللَّهِ سُبْحَانَهُ مِنَ الدُّعَاءِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 59- "LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLÂ BİLLAHİ" ZİKRİ

3956 - “... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî) (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ben "Lahavle ve lâ kuvvete illâ billah" derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) benim sesimi işitti ve (bana) :

(Yâ Abdullah bin Kays! Sana cennet hazinelerinden bir kelime (cümle) yi göstermiyeyim (bildirmiyeyim) mi?) buyurdu. Ben (de) : Bildir, Yâ Resûlallah dedim. O buyurdu ki: (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi) de. ) "

3957 - “... Ebû Zerr(-i Gıfârî) (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: (Ben sana cennet hazînelerinden bir hazîne göstermiyeyim (bil-miyeyim) mi?) buyurdu. Ben (de) .

Bildir, Yâ Resûlallah dedim. O:

((Dediğim hazine) "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah" 'dir) buyurdu. "

3958 - “... Hâzim bin Harmele (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e uğradım. Bunun üzerine bana buyurdu ki:

(Yâ Hâzim "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahi" zikrini çok söyle. Çünkü bu cümle şüphesiz cennetin hazinelerindendir. ) "

٥٩ - باب مَا جَاءَ فِي ‏( لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ ‏)

٣٩٥٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنْ عَاصِمٍ الأَحْوَلِ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ، عَنْ أَبِي مُوسَى، قَالَ سَمِعَنِي النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا أَقُولُ، لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( يَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ قَيْسٍ أَلاَ أَدُلُّكَ عَلَى كَلِمَةٍ مِنْ كُنُوزِ الْجَنَّةِ ‏)‏.‏ قُلْتُ بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( قُلْ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ ‏)‏.‏

٣٩٥٧ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، عَنْ أَبِي ذَرٍّ، قَالَ قَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( أَلاَ أَدُلُّكَ عَلَى كَنْزٍ مِنْ كُنُوزِ الْجَنَّةِ ‏)‏.‏ قُلْتُ بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ ‏)‏.‏

٣٩٥٨ - حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ حُمَيْدٍ الْمَدَنِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْنٍ، حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ أَبِي زَيْنَبَ، مَوْلَى حَازِمِ بْنِ حَرْمَلَةَ عَنْ حَازِمِ بْنِ حَرْمَلَةَ، قَالَ مَرَرْتُ بِالنَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ لِي ‏( يَا حَازِمُ أَكْثِرْ مِنْ قَوْلِ لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ كُنُوزِ الْجَنَّةِ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget