Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 29- HUSUF (YERE BATMAK) BÂBI

4196 - “... Abdullah (bin Mes’ud) (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Kıyamete yakın zamanda (bazı günahkar insanlarda) mesih (hayvan suretine çevirilme), yere batma ve taşlanma (azabı) olur.) "

4197 - “... Sehl bin Sa'd (es-Saidi) (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şöyle buyurduğunu işitmiştir:

(Benim ümmetimin sonunda yere batırarak, mesih (hayvan suretine) çevrilmek ve taşlanmak (azabı) olur.) "

4198 - “... Nafi (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre bir adam (bir gün) İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)’nın yanına gelerek :

Falan adam size selam eder, diyerek birisinin selamını teblig etti. (Fakat) İbn-i Ömer (buna cevaben) :

O adamın dinden olmayan bir şeyi dine soktuğu haberi bana ulaştı. Eğer o adam hakikaten (bir bid'at) icad etti ise sen benden ona selam götürme. Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den şu buyruğu işittim

(Benim ümmetimde (veya bu ümmette) mesih (hayvan suretine çevirilme), yere batma ve taşlanma (azabı) olur. Bu (ceza) kaderi inkar edenler hakkındadır.) "

4199 - “... Abdullah bin Amr (bin el-As) (radıyallahü anhüma)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir: (Benim ümmetimde yere batmak, mesih (hayvan suretine çevirilme) ve taşlanma (azabi) olur.) "

٢٩ - باب الْخُسُوفِ

٤١٩٦ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ، حَدَّثَنَا بَشِيرُ بْنُ سَلْمَانَ، عَنْ سَيَّارٍ، عَنْ طَارِقٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ مَسْخٌ وَخَسْفٌ وَقَذْفٌ ‏)‏.‏

٤١٩٧ - حَدَّثَنَا أَبُو مُصْعَبٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ أَبِي حَازِمِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ، أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( يَكُونُ فِي آخِرِ أُمَّتِي خَسْفٌ وَمَسْخٌ وَقَذْفٌ ‏)‏.‏

٤١٩٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، حَدَّثَنَا حَيْوَةُ بْنُ شُرَيْحٍ، حَدَّثَنَا أَبُو صَخْرٍ، عَنْ نَافِعٍ، أَنَّ رَجُلاً، أَتَى ابْنَ عُمَرَ فَقَالَ إِنَّ فُلاَنًا يَقْرَأُ عَلَيْكَ السَّلاَمَ قَالَ إِنَّهُ بَلَغَنِي أَنَّهُ قَدْ أَحْدَثَ فَإِنْ كَانَ قَدْ أَحْدَثَ فَلاَ تُقْرِئْهُ مِنِّي السَّلاَمَ فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( يَكُونُ فِي أُمَّتِي - أَوْ فِي هَذِهِ الأُمَّةِ - مَسْخٌ وَخَسْفٌ وَقَذْفٌ ‏)‏.‏ وَذَلِكَ فِي أَهْلِ الْقَدَرِ ‏.‏

٤١٩٩ - حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، وَمُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( يَكُونُ فِي أُمَّتِي خَسْفٌ وَمَسْخٌ وَقَذْفٌ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 28- KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ

4191 - “... Huzeyfe bin Esid Ebi Seriha (radıyallahü anh)'den; şöyle demiştir:

(Bir gün) biz (sahabiler) kıyamet günü (halleri) hakkında (kendi aramızda) müzakere ederken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yukarımızdaki) bir odadan inip üzerimize geliverdi ve :

((Şu) on büyük alamet vuku bulmadıkça kıyamet kopmayacaktır : Güneşin batı tarafından doğması, Deccal, Duhan, Dabbe (tu'l-Ard), Ye'cuc ile Me'cuc , Îsa bin Meryem'in (gökten inip meydana) çıkması, biri doğuda, biri batıda ve biri Arap yarımadasında olmak üzere üç Husuf (yani arz'ın çökmesi) ve Ebyene'nin Aden memleketinin en uzak yerinden çıkıp insanları Mahşer (yerin) e sevkeden öyle bir ateş ki insanlar geceleyince o da onlarla beraber geceler ve insanlar öğle vakti uyuyunca o da onlarla beraber uyur.) "

4192 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

((Şu) altı şey gelmeden önce (ibadet sayılan iyi) amelleri işlemeye acele ediniz; Güneşin batı tarafından doğması, Duhan, Dabbetul-Arz, Deccal, her birinize mahsus olan (ölüm) ve (size verilecek) kamu hizmeti.) "

4193 - “... Ebû Katade (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Kıyamet alametleri iki yüzden sonradır. ) "

4194 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Benim ümmetim beş tabakadır. (ilk) kırk yıl (da bulunanlar), hayır ve takva sahibidir. Sonra yüz yirmi yılına kadar onların ardından gelenler birbirlerine merhamet eden ve birbirleriyle iyi ilişki kuranlardır. Sonra yüz altmış yılına kadar bunların ardından gelenler birbirlerine sırt çeviren ve birbirleriyle iyi ilişkiyi kesenlerdir. Bundan sonra (birbirlerini) öldürme, öldürme (devri)dir. (O dönemde) kurtuluş, kurtuluş (isteyiniz).) "

4195 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Benim ümmetim beş tabakaya ayrılır: Her tabaka kırk yıl (sürer). Benim tabakam ve sahabilerimin tabakası ilim ve iman sahibi olanlardır. Kırkıncı yıl ile sekseninci yıl arasına ait ikinci tabakaya gelince onlar hayır ve takva sahibleridir,) buyurdu demiş. Sonra bu (yukardaki) hadisin mislini anlattı. "

٢٨ - باب الآيَاتِ

٤١٩١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ فُرَاتٍ الْقَزَّازِ، عَنْ عَامِرِ بْنِ وَاثِلَةَ أَبِي الطُّفَيْلِ الْكِنَانِيِّ، عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ أَسِيدٍ أَبِي سَرِيحَةَ، قَالَ اطَّلَعَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مِنْ غُرْفَةٍ وَنَحْنُ نَتَذَاكَرُ السَّاعَةَ فَقَالَ ‏( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَكُونَ عَشْرُ آيَاتٍ طُلُوعُ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا وَالدَّجَّالُ وَالدُّخَانُ وَالدَّابَّةُ وَيَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَخُرُوجُ عِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ وَثَلاَثُ خُسُوفٍ خَسْفٌ بِالْمَشْرِقِ وَخَسْفٌ بِالْمَغْرِبِ وَخَسْفٌ بِجَزِيرَةِ الْعَرَبِ وَنَارٌ تَخْرُجُ مِنْ قَعْرِ عَدَنِ أَبْيَنَ تَسُوقُ النَّاسَ إِلَى الْمَحْشَرِ تَبِيتُ مَعَهُمْ إِذَا بَاتُوا وَتَقِيلُ مَعَهُمْ إِذَا قَالُوا ‏)‏.‏

٤١٩٢ - حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ، وَابْنُ، لَهِيعَةَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، عَنْ سِنَانِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( بَادِرُوا بِالأَعْمَالِ سِتًّا طُلُوعَ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا وَالدُّخَانَ وَدَابَّةَ الأَرْضِ وَالدَّجَّالَ وَخُوَيْصَّةَ أَحَدِكُمْ وَأَمْرَ الْعَامَّةِ ‏)‏.‏

٤١٩٣ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ الْخَلاَّلُ، حَدَّثَنَا عَوْنُ بْنُ عُمَارَةَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُثَنَّى بْنِ ثُمَامَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَنَسٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَدِّهِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ أَبِي قَتَادَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( الآيَاتُ بَعْدَ الْمِائَتَيْنِ ‏)‏.‏

٤١٩٤ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا نُوحُ بْنُ قَيْسٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَعْقِلٍ، عَنْ يَزِيدَ الرَّقَاشِيِّ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( أُمَّتِي عَلَى خَمْسِ طَبَقَاتٍ فَأَرْبَعُونَ سَنَةً أَهْلُ بِرٍّ وَتَقْوَى ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ إِلَى عِشْرِينَ وَمِائَةِ سَنَةٍ أَهْلُ تَرَاحُمٍ وَتَوَاصُلٍ ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهُمْ إِلَى سِتِّينَ وَمِائَةِ سَنَةٍ أَهْلُ تَدَابُرٍ وَتَقَاطُعٍ ثُمَّ الْهَرْجُ الْهَرْجُ النَّجَا النَّجَا ‏)‏.‏

٤١٩٥ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ، حَدَّثَنَا خَازِمٌ أَبُو مُحَمَّدٍ الْعَنَزِيُّ، حَدَّثَنَا الْمِسْوَرُ بْنُ الْحَسَنِ، عَنْ أَبِي مَعْنٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( أُمَّتِي عَلَى خَمْسِ طَبَقَاتٍ كُلُّ طَبَقَةٍ أَرْبَعُونَ عَامًا فَأَمَّا طَبَقَتِي وَطَبَقَةُ أَصْحَابِي فَأَهْلُ عِلْمٍ وَإِيمَانٍ وَأَمَّا الطَّبَقَةُ الثَّانِيَةُ مَا بَيْنَ الأَرْبَعِينَ إِلَى الثَّمَانِينَ فَأَهْلُ بِرٍّ وَتَقْوَى ‏)‏.‏ ثُمَّ ذَكَرَ نَحْوَهُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 27- EMANETİN (KALBLERDEN SİLİNİP) GİTMESİ

4189 - “... Huzeyfe (bin el-Yemin) (radıyallahü anhüma)’dan; şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (emanet hakkında) bize iki hadis buyurdu: Ben bunlardan birisini (n haber verdiği durumu) gördüm. Diğerinin haber verdiği durumu) da bekliyorum:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize, emanetin erkeklerin kalblerinin cezrine (Tanafisi dedi ki: Yani erkeklerin kalblerinin içine, derinliğine) indiğini anlattı. Ve Kur'an indi. Biz Kur'an'dan bilgi aldık ve sünnet'ten bilgi aldık.

Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) emanetin kaldırılmasını (yani kalblerden silinmesini) da bize anlatarak:

(Adam (gece) uykusunu uyur, (o uykuda iken) kalbinden emanet (alınıp) kaldırılır da ertesi gün emanetin izi siyah bir leke izi gibi (ufacık) olur. Sonra adam (tekrar gece) uykusunu uyur. (Bu kere uykuda iken) kalbinden emanet sökülüp alınır ve ertesi gün emanetin izi balta sallayan işçinin avucundaki kabarcık izi gibi olur. (Bu kabarcık) senin kendi ayağının üzerinde yuvarladığın korun meydana getirdiği kabarcık gibidir. Sen onu şişmiş görürsün (yani yararlı bir gelişme hayal edersin). Halbuki o kabarcığın içinde (yararlı) hiç bir şey yoktur,) buyurdu.

Sonra Huzeyfe (durumu izah için) bir avuç çakıl taşlarını alarak diz kapağı ile ayağı arasındaki kısım üzerinde yuvarladı. (Sonra Huzeyfe hadis rivâyetine devamla dedi ki:) Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

((Emanet kalblerden söküldükten) sonra insanlar sabahleyin alış veriş edecekler. Fakat hiç bir kimse emaneti eda etmeye yanaşmayacak (ve emin kimselerin sayısı yok denecek derecede azalacak) şöyle ki: Falan oğulları içinde emin bir adam var, denilecek ve bir adam lehinde : O, ne akıllıdır, o ne kahramandır, o ne nazikdir, denilecek. Halbuki (böyle övülen) adamın kalbinde hardal tanesi kadar iman yoktur,) buyurdu.

(Huzeyfe dedi ki vallahi:) öyle bir zaman yaşadım ki (o dönemde) hanginizle alış veriş ettiğime bakmazdım (yani endişe duymazdım). Çünkü alış veriş ettiğim kişi müslümansa müslümanlığı kendisini bana hiyanet etmekten muhakkak menedecekti ve şayet yahudi veya hırıstiyansa onu bana hiyanet etmekten hakimi menederdi. Ama bugün ben falan ve filandan başka hiç bir kimse ile alış veriş edemez oldum. "

4190 - “... İbn-i Ömer (radıyallahü anhüma)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Allah (Azze ve Celle) bir kulu helak etmeyi dilediği zaman ondan hayayı söküp alır. Sonra ondan hayayı söküp alınca sen o kula (herkesçe) ancak çok menfur olarak rastlarsın. Sonra sen ona ancak, çok menfur olduğu halde rastlayınca on(un kalbin)den emanet sökülüp alınmış olur. O herif (in kalbin)den emanet çekilip çıkarılınca da sen ona ancak hiyanetçi olarak ve herkesin nazarında hiyanetle meşhur olduğu halde rastlarsın. Sen ona ancak hiyanetkar ve hainlikle meşhur olarak rastlayınca onun kalbinden rahmet cekilip çıkarılır. Onun kalbinden rahmet sökülüp alınınca da sen ona ancak kovulmuş, lanetlenmiş olarak rastlarsın. Sonra sen ona ancak kovulmuş, lanet- olarak rastlayınca ondan İslamiyet bağı çözülüp çıkarılır.) "

٢٧ - باب ذَهَابِ الأَمَانَةِ

٤١٨٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ، عَنْ حُذَيْفَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثَيْنِ قَدْ رَأَيْتُ أَحَدَهُمَا وَأَنَا أَنْتَظِرُ الآخَرَ حَدَّثَنَا ‏( أَنَّ الأَمَانَةَ نَزَلَتْ فِي جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ ‏)‏.‏ - قَالَ الطَّنَافِسِيُّ يَعْنِي وَسْطَ قُلُوبِ الرِّجَالِ - وَنَزَلَ الْقُرْآنُ فَعَلِمْنَا مِنَ الْقُرْآنِ وَعَلِمْنَا مِنَ السُّنَّةِ ‏.‏ ثُمَّ حَدَّثَنَا عَنْ رَفْعِهِمَا فَقَالَ ‏( يَنَامُ الرَّجُلُ النَّوْمَةَ فَتُرْفَعُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا كَأَثَرِ الْوَكْتِ ثُمَّ يَنَامُ النَّوْمَةَ فَتُنْزَعُ الأَمَانَةُ مِنْ قَلْبِهِ فَيَظَلُّ أَثَرُهَا كَأَثَرِ الْمَجْلِ كَجَمْرٍ دَحْرَجْتَهُ عَلَى رِجْلِكَ فَنَفِطَ فَتَرَاهُ مُنْتَبِرًا وَلَيْسَ فِيهِ شَىْءٌ ‏)‏.‏ ثُمَّ أَخَذَ حُذَيْفَةُ كَفًّا مِنْ حَصًى فَدَحْرَجَهُ عَلَى سَاقِهِ ‏.‏ قَالَ ‏( فَيُصْبِحُ النَّاسُ يَتَبَايَعُونَ وَلاَ يَكَادُ أَحَدٌ يُؤَدِّي الأَمَانَةَ حَتَّى يُقَالَ إِنَّ فِي بَنِي فُلاَنٍ رَجُلاً أَمِينًا ‏.‏ وَحَتَّى يُقَالَ لِلرَّجُلِ مَا أَعْقَلَهُ وَأَجْلَدَهُ وَأَظْرَفَهُ ‏.‏ وَمَا فِي قَلْبِهِ حَبَّةُ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ ‏)‏.‏ وَلَقَدْ أَتَى عَلَىَّ زَمَانٌ وَلَسْتُ أُبَالِي أَيَّكُمْ بَايَعْتُ لَئِنْ كَانَ مُسْلِمًا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ إِسْلاَمُهُ وَلَئِنْ كَانَ يَهُودِيًّا أَوْ نَصْرَانِيًّا لَيَرُدَّنَّهُ عَلَىَّ سَاعِيهِ فَأَمَّا الْيَوْمَ فَمَا كُنْتُ لأُبَايِعَ إِلاَّ فُلاَنًا وَفُلاَنًا ‏.‏

٤١٩٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ سِنَانٍ، عَنْ أَبِي الزَّاهِرِيَّةِ، عَنْ أَبِي شَجَرَةَ، كَثِيرِ بْنِ مُرَّةَ عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ إِذَا أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ عَبْدًا نَزَعَ مِنْهُ الْحَيَاءَ فَإِذَا نَزَعَ مِنْهُ الْحَيَاءَ لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ مَقِيتًا مُمَقَّتًا فَإِذَا لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ مَقِيتًا مُمَقَّتًا نُزِعَتْ مِنْهُ الأَمَانَةُ فَإِذَا نُزِعَتْ مِنْهُ الأَمَانَةُ لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ خَائِنًا مُخَوَّنًا فَإِذَا لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ خَائِنًا مُخَوَّنًا نُزِعَتْ مِنْهُ الرَّحْمَةُ فَإِذَا نُزِعَتْ مِنْهُ الرَّحْمَةُ لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ رَجِيمًا مُلَعَّنًا فَإِذَا لَمْ تَلْقَهُ إِلاَّ رَجِيمًا مُلَعَّنًا نُزِعَتْ مِنْهُ رِبْقَةُ الإِسْلاَمِ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget