Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3. Bab—Ezanın Başlangıcı Hakkında

1232. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Seleme rivâyet edip (dedi ki), bana Muhammed b. İshak rivâyet edip dedi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oraya -Ebu Muhammed (ed-Dârimi) dedi ki, yani Medine'ye- geldiğinde O'nun yanına, namaz kılmak maksadıyla (namaz) vakitlerinde çağrısız olarak toplandırmış. Bu sebeple Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yahûdilerin, (halkı) namazlarına kendisiyle çağırdıkları boruları gibi bir boru yaptırmayı düşünmüş, sonra bunu hoş bulmamış. Ardından, müslümanların namaza (çağrılmalarında) çalınması için (tahtadan) bir çanın oyulmasını emretmiş. Onlar bununla (meşgul) iken, el-Hâris İbnu'l-Hazrecoğullarından olan Abdullah b. Zeyd b. Abdi Rabbih (bir rüya) görüvermiş.

O da hemen Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip; "Ya Resûlüllah, demiş, durum şu ki, beni bu gece bir dolaşan dolaştı, (başıma bir hâdise geldi. Şöyle ki); yeşil iki elbise giyinmiş, elinde de bir çan bulunan bir adam bana rastladı. Ben de; "Ey Allah'ın kulu! Bu çanı satar mısın?" dedim. O da; "Onu ne yapacaksın?" dedi. "Onunla (müslümanları) namaza çağıracağız" dedim.. (O zaman) o; "Sana bundan daha hayırlısını göstereyim mi?" dedi. Ben; "Nedir o?" dedim. Dedi ki, "Şöyle dersin: Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber; Eşhedu En Lâ İlahe İllellah, Eşhedu En Lâ İlahe İllellah; Eşhedu Enne Muhammeden Resûlüllah, Eşhedu Enne Muhammeden Resûlüllah; Hayya Ale's-Salâh, Hayya Ale's-Salâh; Hayya ale'l-Felâh, Hayya Ale'l-Felâh; Allahu Ekber, Allahu Ekber; Lâ İlahe İllellah". Sonra o biraz geriledi.

Ardından, söylediklerinin aynısını, (cümleleri) tek yaparak söyledi. Şu kadar var ki, o (bu sefer); "Kad Kameti's-Salâh, Kad Kameti's-Salâh, Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ İlahe İllellah" dedi. (Abdullah) bunu Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) haber verince O şöyle buyurmuş: "Şüphe yok ki bu, inşaallah, bir hak rüyadır. Binaenaleyh Bilâl'le kalk da bunu ona anlat. Çünkü onun sesi seninkinden daha gür ve güzeldir." Bilâl de ezanı okuyunca bunu Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahü anh) -(ravi) dedi ki, O evinde iken- duymuş ve hemen peştemalini çeke çeke (gelip) Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) huzuruna şöyle diyerek çıkmış: "Seni hakla gönderen (Allah'a) yemin olsun ki, onun gördüğü rüyanın aynısını gördüm." O zaman Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş: "Hamdolsun Allah'a! işte bu, (Allah'ın rızasının bunda olduğunu) daha da te'yid ediyor." Muhammed b. Humeyd dedi ki, onu (yani bir önceki haberi) bana Seleme rivâyet edip (dedi ki); "onu bana İbn îshak rivâyet edip (dedi ki), bana bu hadisi Muhammed b. İbrahim İbni'l-Hâris et-Teymi, Muhammed b. Abdillah b. Zeyd b. Abdi Rabbih'ten, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti."

1233. Bize Muhammed b. Yahya haber verip (dedi ki), bize Ya'kûb b. İbrahim b. Sa'd rivâyet edip (dedi ki), bize babam, ibn İshâk'tan rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana Muhammed b. İbrahim İbni'l-Hâris et-Teymî, Muhammed b. Abdillah b. Zeyd b. Abdi Rabbih'ten rivâyet etti (ki, O şöyle demiş): Bana babam Abdullah b. Zeyd rivâyet etti. O, "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çanın (yapılmasını) emredince..." dedi ve onun (yani 1228. haberin) benzerini zikretti.

٣- باب فِى بَدْءِ الأَذَانِ

١٢٣٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ قَالَ : وَقَدْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حِينَ قَدِمَهَا - قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ يَعْنِى الْمَدِينَةَ - إِنَّمَا يُجْتَمَعُ إِلَيْهِ بِالصَّلاَةِ لِحِينِ مَوَاقِيتِهَا بِغَيْرِ دَعْوَةٍ ، فَهَمَّ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ يَجْعَلَ بُوقاً كَبُوقِ الْيَهُودِ الَّذِينَ يَدْعُونَ بِهِ لِصَلاَتِهِمْ ثُمَّ كَرِهَهُ ، ثُمَّ أَمَرَ بِالنَّاقُوسِ فَنُحِتَ لِيُضْرَبَ بِهِ لِلْمُسْلِمِينَ إِلَى الصَّلاَةِ ، فَبَيْنَمَا هُمْ عَلَى ذَلِكَ رَأَى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ زَيْدِ بْنِ عَبْدِ رَبِّهِ أَخُو بَلْحَارِثِ بْنِ الْخَزْرَجِ ، فَأَتَى رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّهُ طَافَ بِىَ اللَّيْلَةَ طَائِفٌ ، مَرَّ بِى رَجُلٌ عَلَيْهِ ثَوْبَانِ أَخْضَرَانِ يَحْمِلُ نَاقُوساً فِى يَدِهِ فَقُلْتُ : يَا عَبْدَ اللَّهِ أَتَبِيعُ هَذَا النَّاقُوسَ؟ فَقَالَ : وَمَا تَصْنَعُ بِهِ؟ قُلْتُ : نَدْعُو بِهِ إِلَى الصَّلاَةِ. قَالَ : أَفَلاَ أَدُلُّكَ عَلَى خَيْرٍ مِنْ ذَلِكَ؟ قُلْتُ : وَمَا هُوَ؟ قَالَ تَقُولُ : اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللَّهِ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللَّهِ ، حَىَّ عَلَى الصَّلاَةِ حَىَّ عَلَى الصَّلاَةِ ، حَىَّ عَلَى الْفَلاَحِ حَىَّ عَلَى الْفَلاَحِ ، اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ. ثُمَّ اسْتَأْخَرَ غَيْرَ كَثِيرٍ ثُمَّ قَالَ مِثْلَ مَا قَالَ ، ثُمَّ جَعَلَهَا وِتْراً إِلاَّ أَنَّهُ قَالَ : قَدْ قَامَتِ الصَّلاَةُ قَدْ قَامَتِ الصَّلاَةُ ، اللَّهُ أَكْبَرُ اللَّهُ أَكْبَرُ ، لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، فَلَمَّا خَبَّرَ بِهَا رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِنَّهَا لَرُؤْيَا حَقٌّ إِنْ شَاءَ اللَّهُ ، فَقُمْ مَعَ بِلاَلٍ فَأَلْقِهَا عَلَيْهِ ، فَإِنَّهُ أَنْدَى صَوْتاً مِنْكَ ). فَلَمَّا أَذَّنَ بِلاَلٌ سَمِعَهَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ وَهُوَ فِى بَيْتِهِ فَخَرَجَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَهُوَ يَجُرُّ إِزَارَهُ وَهُوَ يَقُولُ : يَا نَبِىَّ اللَّهِ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لَقَدْ رَأَيْتُ مِثْلَ مَا رَأَى. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( فَلِلَّهِ الْحَمْدُ فَذَاكَ أَثْبَتُ ). قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنِيهِ سَلَمَةُ قَالَ حَدَّثَنِيهِ ابْنُ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى هَذَا الْحَدِيثَ مُحَمَّدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِىُّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدِ بْنِ عَبْدِ رَبِّهِ عَنْ أَبِيهِ بِهَذَا الْحَدِيثِ.

١٢٣٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ التَّيْمِىُّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ زَيْدِ بْنِ عَبْدِ رَبِّهِ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى : عَبْدُ اللَّهِ بْنُ زَيْدٍ قَالَ : لَمَّا أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِالنَّاقُوسِ فَذَكَرَ نَحْوَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2. Bâb—Namazın Vakitleri Hakkında

1229. Bize Hâşim İbnu'l-Kasım haber verip (dedi ki); bize Şu'be, Sa'd b. İbrahim'den (naklen) rivâyet etti. (Sa'd) dedi ki, Muhammed b. Amr İbni'l-Hasan b. Alî'nin şöyle dediğini işitti: Câbir b. Abdillah'a el-Haccâc’ın -ki O, namazı vaktinden geriye akırdı (valiliği zamanında, namazların vakitlerini) sormuştuk da ibir şöyle demişti: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) le namazını, güneşin (tam tepeden) inişi zamanında; ikindi naazını, o (güneş) canlı -veya tertemiz- iken; akşam namazını, güneş tüldüğü zaman kıldırır, yatsıyı ise bazan (vaktinin başında) hemen ldırır, bazan geciktirirdi. Cemaat toplandığı zaman (vaktinin banda) hemen kıldırır, geciktikleri zaman ise geciktirirdi. Sabah naazını ise çoğu zaman (veya bazan) gecenin sonundaki karanlıkta kıldırır -veya kılarlardı.

1230. Bize Ubeydullah b. Abdilmecîd el-Hanefi haber verip (dedi ki), bize Mâlik, İbn Şihâb'dan (naklen) rivâyet etti ki, Ömer b. Abdilaziz bir gün namazı geciktirmişti de, Urve İbnu'z-Zübeyr, huzuruna çıkıp O'na haber vermişti ki, el-Muğîre b. Şu'be bir gün namazı geciktirmişti de Ebû Mes'ûd el-Ensâri O'nun huzuruna çıkıp şöyle demişti: "Nedir bu, ey Muğîre! Bilmiyor musun ki, Cebrail, Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) inmiş ve namaz kılmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de (O'nunla beraber) namaz kılmıştı. Sonra (tekrar) namaz kılmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de (O'nunla beraber) namaz kılmıştı. Sonra (tekrar) namaz kılmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (O'nunla beraber) namaz kılmıştı. Sonra (tekrar) namaz kılmış, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de (O'nunla beraber) namaz kılmıştı. (Cebrail) sonra da; "bununla emredildim (-veya emredildin-)" demişti. Bunun üzerine (Ömer) şöyle demişti: "Ne anlattığına iyi bak, ey Urve! Namazların vaktini Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Cebrâîl mi belirlemiş di?" O da şöyle karşılık vermişti: "Beşir b. Ebî Mes'ûd, babasından böyle rivâyet ederdi."

1231. Urve (sözüne devamla) dedi ki, vallahi Hazret-i Âişe (radıyallahü anha) de bana rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindi namazını, güneş odasında (hücresinde) bulunuyorken yükselmeden (yani güneş ışıkları odasından çıkıp da içeriyi gölge kaplamadan) önce kılardı).

٢- باب فِى مَوَاقِيتِ الصَّلاَةِ

١٢٢٩ - أَخْبَرَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ عَمْرِو بْنِ الْحَسَنِ بْنِ عَلِىٍّ قَالَ : سَأَلْنَا جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ فِى زَمَنِ الْحَجَّاجِ - وَكَانَ يُؤَخِّرُ الصَّلاَةَ عَنْ وَقْتِ الصَّلاَةِ - فَقَالَ جَابِرٌ : كَانَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يُصَلِّى الظُّهْرَ حِينَ تَزُولُ الشَّمْسُ ، وَالْعَصْرَ وَهِىَ حَيَّةٌ أَوْ نَقِيَّةٌ ، وَالْمَغْرِبَ حِينَ تَجِبُ الشَّمْسُ ، وَالْعِشَاءَ رُبَّمَا عَجَّلَ وَرُبَّمَا أَخَّرَ ، إِذَا اجْتَمَعَ النَّاسُ عَجَّلَ وَإِذَا تَأَخَّرُوا أَخَّرَ ، وَالصُّبْحَ رُبَّمَا كَانُوا أَوْ كَانَ يُصَلِّيهَا بَغَلَسٍ.

١٢٣٠ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ الْحَنَفِىُّ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ أَخَّرَ الصَّلاَةَ يَوْماً فَدَخَلَ عَلَيْهِ عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ فَأَخْبَرَهُ : أَنَّ الْمُغِيرَةَ بْنَ شُعْبَةَ أَخَّرَ الصَّلاَةَ يَوْماً فَدَخَلَ عَلَيْهِ أَبُو مَسْعُودٍ الأَنْصَارِىُّ فَقَالَ : مَا هَذَا يَا مُغِيرَةُ؟ أَلَيْسَ قَدْ عَلِمْتَ أَنَّ جِبْرِيلَ نَزَلَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَصَلَّى ، فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ صَلَّى فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ صَلَّى فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ صَلَّى فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ صَلَّى فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ قَالَ : بِهَذَا أُمِرْتَ؟ قَالَ : اعْلَمْ مَا تُحَدِّثُ يَا عُرْوَةَ أَوَإِنَّ جِبْرِيلَ أَقَامَ وَقْتَ الصَّلاَةِ لِرَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ قَالَ : كَذَاكَ كَانَ بَشِيرُ بْنُ أَبِى مَسْعُودٍ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِيهِ.

١٢٣١ - قَالَ عُرْوَةُ وَلَقَدْ حَدَّثَتْنِى عَائِشَةُ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَانَ يُصَلِّى الْعَصْرَ وَالشَّمْسُ فِى حُجْرَتِهَا قَبْلَ أَنْ تَظْهَرَ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Bab—Namazların Fazileti Hakkında

1227. Bize Ya'lâ b. Ubeyd haber verip (dedi ki); bize el-A'meş, Ebû Süfyân'dan, (O da) Câbir'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Farz namazların durumu, birinizin kapısının önünden akan, ondan her gün beş defa yıkandığı (suyu) hoş bir nehrin durumu gibidir."

1228. Bize Abdullah b. Salih haber verip (dedi ki); bana el-Leys rivâyet edip (dedi ki), bana Yezîd b. Abdillah, Muhammed b. İbrahim'den, (O) Ebû Seleme'den, (O da) Ebû Hureyre'den (naklen) rivâyet etti ki, O, Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işitti: "Bana söyler misiniz, şayet birinizin kapısının önünde, (içinde) her gün beş defa yıkandığı bir nehir bulunsa, ne zannedersiniz, bu (nehir) onun kirinden bir şey bırakır mı?" (Sahâbe-i Kiram); "onun kirinden bir şey bırakmaz" dediler. O zaman (Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "İşte beş (vakit) namazın durumu da bunun gibidir, Allah onlarla günâhları siler, yok eder .

١- باب فِى فَضْلِ الصَّلَوَاتِ

١٢٢٧ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ أَبِى سُفْيَانَ عَنْ جَابِرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( مَثَلُ الصَّلَوَاتِ الْمَكْتُوبَاتِ كَمَثَلِ نَهَرٍ جَارٍ عَذْبٍ عَلَى بَابِ أَحَدِكُمْ يَغْتَسِلُ مِنْهُ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ ).

١٢٢٨ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنِى اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِى يَزِيدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( أَرَأَيْتُمْ لَوْ أَنَّ نَهَراً بِبَابِ أَحَدِكُمْ يَغْتَسِلُ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ مَاذَا تَقُولُونَ ذَلِكَ مُبْقِياً مِنْ دَرَنِهِ؟ ). قَالُوا : لاَ يُبْقِى مِنْ دَرَنِهِ. قَالَ :( كَذَلِكَ مَثَلُ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ يَمْحُو اللَّهُ بِهِنَّ الْخَطَايَا ).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget