Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 27. Bab—Fıtır Zekâtı Hakkında

1714. Bize Hâlid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize Malik, Nâfi'den, (O da) Abdullah b. Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazan’ın fıtır zekâtını (sadakasını), hurmadan bir sâ' veya arpadan bir sâ' olarak, müslümanlardan, erkek veya kadın, her hür ve köleye farz (vacib) kıldı. Ebû Muhammed (ed-Dârimi'ye); "bu (Hadisin zahirinin delâlet ettiği) görşü kabulleniyor musun?" denildi. O; "bunun (delâlet ettiği) görşü Malik kabulleniyordu" karşılığını verdi.

1715. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (O) Ubeydullah'tan, (O) Nâfi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fitır zekâtını, hür ve köle, her küçük ve büyük için, arpadan bir sâ' veya hurmadan bir sâ' olarak emretmişti. İbn Ömer (sözünün devamında) dedi ki; sonra halk onu, iki müdd buğdaya denk tutup (iki müdd buğday vermeye başladı).

1716. Bize Osman b. Ömer rivâyet edip (dedi ki), bize Dâvûd b. Kays, Iyâz b. Abdillah'tan, (O da) Ebû Said el-Hudrî'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Biz, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda (yani sağ) iken, fitır zekâtını, her küçük, büyük ve köle için "yiyecek'ten bir sâ', veya hurmadan bir sâ', veya arpadan bir sâ', yahut keş peynirinden (yani kuru yoğurttan, kurut'tan) bir sâ’, ya da kuru üzümden bir sâ' olarak çıkarır, (verirdik). Bu böyle devam etti. Nihayet Muâviye, hacca veya umreye giderken yanımıza, Medine'ye geldi ve "Şam'ın esmerinden (yani buğdaydan) iki müdd'ün, hurmadan bir sâ'a denk olduğu görüşündeyim" dedi. Bunun üzerine halk bunu kabul etti. Ebû Sa'id (sözüne devamla) dedi ki; "ne olursa olsun, ben o (fıtır zekâtını), önceden çıkarıp (verdiğim) gibi çıkarmaya (vermeye) devam ediyorum." Ebû Muhammed (ed-Dârimi ise); "ben (fıtır zekâtının) her şeyden bir sâ' olarak (verileceği) görüşündeyim" dedi.

1717. Bize Halid b. Mahled rivâyet edip (dedi ki), bize Malik, Zeyd b. Eslem'den, (O) Iyâz b. Abdillah b. Sa'd b. Ebî Serh'ten, (O da) Ebû Sa'id el-Hudri'den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Biz, Ramazanın fıtır zekâtını "yiyecek'ten bir sâ', veya hurmadan bir sâ', veya arpadan bir sâ', yahut kuru üzümden bir sâ', ya da keş peynirinden (kuruttan) bir sâ' olarak çıkarır, (verirdik).

1718. Bize Ubeydullah b. Mûsa, Süfyân'dan, (O) Zeyd b. Eşlemden, (O) Iyâz b. Abdillah'tan, (O da) Ebû Sa'id'den (naklen) haber verdi ki, O; "biz, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında... verirdik" dedi ve onun (yani bir önceki Hadisin) benzerini zikretti.

٢٧- باب فِى زَكَاةِ الْفِطْرِ

١٧١٤ - أَخْبَرَنَا خَالِدُ بْنُ مَخْلَدٍ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ : فَرَضَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- زَكَاةَ الْفِطْرِ مِنْ رَمَضَانَ صَاعاً مِنْ تَمْرٍ أَوْ صَاعاً مِنْ شَعِيرٍ عَلَى كُلِّ حُرٍّ وَعَبْدٍ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى مِنَ الْمُسْلِمِينَ. قِيلَ لأَبِى مُحَمَّدٍ : تَقُولُ بِهِ؟ قَالَ : مَالِكٌ كَانَ يَقُولُ بِهِ.

١٧١٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ : أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِزَكَاةِ الْفِطْرِ عَنْ كُلِّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ حُرٍّ أَوْ عَبْدٍ صَاعاً مِنْ شَعِيرٍ أَوْ صَاعاً مِنْ تَمْرٍ. قَالَ ابْنُ عُمَرَ : فَعَدَلَهُ النَّاسُ بِمُدَّيْنِ مِنْ بُرٍّ.

١٧١٦ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا دَاوُدُ بْنُ قَيْسٍ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ : كُنَّا نُخْرِجُ زَكَاةَ الْفِطْرِ إِذْ كَانَ فِينَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنْ كُلِّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ ، حُرٍّ وَمَمْلُوكٍ صَاعاً مِنْ طَعَامٍ أَوْ صَاعاً مِنْ تَمْرٍ أَوْ صَاعاً مِنْ شَعِيرٍ أَوْ صَاعاً مِنْ أَقِطٍ أَوْ صَاعاً مِنْ زَبِيبٍ ، فَلَمْ يَزَلْ ذَلِكَ كَذَلِكَ حَتَّى قَدِمَ عَلَيْنَا مُعَاوِيَةُ الْمَدِينَةَ حَاجًّا أَوْ مُعْتَمِراً فَقَالَ : إِنِّى أَرَى مُدَّيْنِ مِنْ سَمْرَاءِ الشَّامِ يَعْدِلُ صَاعاً مِنَ التَّمْرِ. فَأَخَذَ النَّاسُ بِذَلِكَ. قَالَ أَبُو سَعِيدٍ : أَمَّا أَنَا فَلاَ أَزَالُ أُخْرِجُهُ كَمَا كُنْتُ أُخْرِجُهُ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : أَرَى صَاعاً مِنْ كُلِّ شَىْءٍ.

١٧١٧ - حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ مَخْلَدٍ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِى سَرْحٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ : كُنَّا نُخْرِجُ زَكَاةَ الْفِطْرِ مِنْ رَمَضَانَ صَاعاً مِنْ طَعَامٍ أَوْ صَاعاً مِنْ تَمْرٍ أَوْ صَاعاً مِنْ شَعِيرٍ أَوْ صَاعاً مِنْ زَبِيبٍ أَوْ صَاعاً مِنْ أَقِطٍ.

١٧١٨ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ سُفْيَانَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عِيَاضِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ قَالَ : كُنَّا نُعْطِى عَلَى عَهْدِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَذَكَرَ نَحْوَهُ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 26. Bab—Adam Yanındakilerin Hepsini Sadaka Olarak Verebilir

1713. Bize Ebû Nuaym haber verip (dedi ki), bize Hişâm b. Sa'd, Zeyd b. Eslem'den, (O da) babasından (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Ömer'in şöyle dediğini işittim: (Bir gün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sadaka vermemizi bize emretmişti de bu, yanımdaki bir mala rastlamıştı. Ben de (kendi kendime); "Ebû Bekr'i (hayır yolunda) bir gün geçeceksem bugün geçerim!" dedim ve (Hazret-i Peygamber'e) malımın yarısını götürdüm. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; "Ailene ne bıraktın?" buyurdu. "Aynısını (da onlara bıraktım.)" dedim. (Hazret-i Ömer sözüne devamla) şöyle dedi: Sonra Ebû Bekir, yanındaki şeylerin hepsini getirdi. (Hazret-i Peygamber) de; "Ebû Bekir! Ailene ne bıraktın?" buyurdu. O; "Onlara Allah ve Resûlünü bıraktım!" karşılığını verdi. O zaman ben dedim ki; "Seninle ebediyyen hiçbir şeyde yarışamayacağım!"

٢٦- باب الرَّجُلِ يَتَصَدَّقُ بِجَمِيعِ مَا عِنْدَهُ

١٧١٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ سَمِعْتُ عُمَرَ قَالَ : أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ نَتَصَدَّقَ فَوَافَقَ ذَلِكَ مَالاً عِنْدِى فَقُلْتُ : الْيَوْمَ أَسْبِقُ أَبَا بَكْرٍ إِنْ سَبَقْتُهُ يَوْماً - قَالَ - فَجِئْتُ بِنِصْفِ مَالِى فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( مَا أَبْقَيْتَ لأَهْلِكَ؟ ). قُلْتُ : مِثْلَهُ. قَالَ : فَأَتَى أَبُو بَكْرٍ بِكُلِّ مَا عِنْدَهُ فَقَالَ :( يَا أَبَا بَكْرٍ مَا أَبْقَيْتَ لأَهْلِكَ؟ ). فَقَالَ : أَبْقَيْتُ لَهُمُ اللَّهَ وَرَسُولَهُ. فَقُلْتُ : لاَ أُسَابِقُكَ إِلَى شَىْءٍ أَبَداً.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 25. Bâb—Kişinin Yanındaki Şeylerin Hepsini Sadaka Vermesinden Men

1711. Bize Duhyem lâkaplı Abdurrahman b. İbrahim ed-Dimeşkî haber verip (dedi ki), bize Said b. Mesleme, İsmail b. Ümeyye'den, (O) ez-Zührî'den, (O da) Abdurrahman b. Ebî Lubâbe'den (naklen) rivâyet etti ki; Ebû Lubâbe O'na haber vermiş ki; O, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisinden razı olunca şöyle demiş: "Ya Resûlüllah! Muhakkak ki ben tevbemin (kabulünden) dolayı, kavmimin yurdunu terkedip seninle kalacağım ve Allah ile Resûlü'nün (rızaları) için bir sadaka olarak (bütün) malımdan vazgeçeceğim." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)"(Malının) üçte birini (vermen) senin için kâfidir" buyurmuş.

1712. Bize Ya'lâ ve Ahmed b. Hâlid, Muhammed b. İshâk'tan, (O) Asım b. Ömer b. Katâde'den, (O) Mahmûd b. Lebîd'den, (O da) Cabir b. Abdillah'tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Bir ara biz Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaydık. Derken bir adam O'na, savaşların birinde -Ahmed (kendi rivâyetinde) "madenlerin birinde" demiştir ki, doğrusu budur- elde ettiği, altın yumurta gibi bir şey getirdi ve "ya Resûlüllah, dedi, bunu benden sadaka olarak (verilmek üzere) alın. Vallahi ondan başka hiçbir malım da yoktur!" Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) ondan yüz çevirdi. Sonra (adam, Hazret-i Peygambere) sol tarafindan geldi. O da bu (hareketinin) aynısını yaptı. Sonra (adam) önünden O'na geldi. O da bu (hareketinin) aynısını yaptı. Sonra da kızarak; "Ver onu!" buyurdu (ve onu alıp) ona öyle bir atış attı ki, şayet ona isabet etseydi muhakkak ki onu acıtırdı -veya "onu yaralardı"-. (Hazret-i Peygamber) sonra şöyle buyurdu: "Biriniz, başka bir şeye sahip olmadığı halde (elindeki) malına yönelip onu sadaka olarak veriyor, sonra da insanlara el açarak oturuyor. Sadaka ancak (kişinin kendisini ve bakmak zorunda olduğu kimseleri) ihtiyaçsız bir halde bırakacak şekilde (verilir). Sana ait olan şu şeyi al. Bizim ona ihtiyacımız yok!" Bunun üzerine adam malını alıp gitti. Ebu Muhammed (ed-Dârimi) dedi ki; "Malik şöyle dermiş: Adam (bütün) malını yoksullara verdiği zaman, malının (sadece) üçte birini sadaka olarak vermiş olur, (geri kalanı kendisine iade edilir).

٢٥- باب النَّهْىِ عَنِ الصَّدَقَةِ بِجَمِيعِ مَا عِنْدَ الرَّجُلِ

١٧١١ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الدِّمَشْقِىُّ دُحَيْمٌ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أُمَيَّةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لُبَابَةَ أَنَّ أَبَا لُبَابَةَ أَخْبَرَهُ : أَنَّهُ لَمَّا رَضِىَ عَنْهُ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ مِنْ تَوْبَتِى أَنْ أَهْجُرَ دَارَ قَوْمِى وَأُسَاكِنَكَ ، وَأَنْخَلِعَ مِنْ مَالِى صَدَقَةً لِلَّهِ وَلِرَسُولِهِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( يُجْزِئُ عَنْكَ الثُّلُثُ ).

١٧١٢ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى وَأَحْمَدُ بْنُ خَالِدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ عَاصِمِ بْنِ عُمَرَ بْنِ قَتَادَةَ عَنْ مَحْمُودِ بْنِ لَبِيدٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : بَيْنَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذْ جَاءَهُ رَجُلٌ بِمِثْلِ الْبَيْضَةِ مِنْ ذَهَبٍ أَصَابَهَا فِى بَعْضِ الْمَغَازِى - وَقَالَ أَحْمَدُ : فِى بَعْضِ الْمَعَادِنِ. وَهُوَ الصَّوَابُ - فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ خُذْهَا مِنِّى صَدَقَةً ، فَوَاللَّهِ مَا لِى مَالٌ غَيْرَهَا. فَأَعْرَضَ عَنْهُ ثُمَّ جَاءَهُ عَنْ رُكْنِهِ الأَيْسَرِ فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ جَاءَهُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ فَقَالَ مِثْلَ ذَلِكَ ، ثُمَّ قَالَ :( هَاتِهَا ). مُغْضَباً فَحَذَفَهُ بِهَا حَذْفَةً لَوْ أَصَابَهُ لأَوْجَعَهُ أَوْ عَقَرَهُ ، ثُمَّ قَالَ :( يَعْمِدُ أَحَدُكُمْ إِلَى مَالِهِ لاَ يَمْلِكُ غَيْرَهُ فَيَتَصَدَّقُ بِهِ ثُمَّ يَقْعُدُ يَتَكَفَّفُ النَّاسَ ، إِنَّمَا الصَّدَقَةُ عَنْ ظَهْرِ غِنًى ، خُذِ الَّذِى لَكَ لاَ حَاجَةَ لَنَا بِهِ ). فَأَخَذَ الرَّجُلُ مَالَهُ وَذَهَبَ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ كَانَ مَالِكٌ يَقُولُ : إِذَا جَعَلَ الرَّجُلُ مَالَهُ فِى الْمَسَاكِينِ يَتَصَدَّقُ بِثُلُثِ مَالِهِ.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget