Nafile Olarak Oruçlu Sabahlayan, Sonra Orucunu Açan Kimse Hakkında
30. Bâb—Nafile Olarak Oruçlu Sabahlayan, Sonra Orucunu Açan Kimse Hakkında
1789. Bize Ebu'n-Nu'man haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Simâk b. Harb'dan, (O) Ümmü Hâni'nin kızının oğlu veya Ümmü Hâni'nin oğlunun oğlu Harun'dan, (O da) Ümmü Hâni'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), (birgün) kendisi oruçlu iken yanına girmişti. Derken (içinde içilecek birşey bulunan) bir kap getirilmiş, O da içmiş, sonra (kabı) kendisine vermiş, kendisi de içmişti. (O zaman Ümmü Hâni' orucunu bozduğunu, ne yapması gerektiğini sormuş), Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştu: "Şayet (bozduğun bu oruç) Ramazan (orucunun) kazası idiyse (yerine) bir gün oruç tut. Nafile idiyse, onu istersen kaza et, istersen kaza etme."
1790. Bize Osman b. Muhammed rivâyet edip (dedi ki), bize Cerir, Yezid b. Ebi Ziyâd'dan, (O) Abdullah ibnu'l-Haris'ten, (O da) Ümmü Hâni’den (naklen) rivâyet etti ki, O şöyle dedi: Mekke'nin fethedildiği gün(ler)de (birgün) Hazret-i Fâtıma gelip Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) soluna, Ümmü Hâni' ise sağına oturmuştu. (Ümmü Hâni', sözüne devamla) dedi ki, derken hizmetçi kadın, içinde bir içecek bulunan bir kap getirip O'na vermiş, O da ondan içmiş, sonra onu Ümmü Hâni'ye vermiş, O da ondan içmiş, ardından şöyle demişti: "Ya Resûlüllah, gerçekten ben orucumu bozdum. Ben oruçlu idim!" Bunun üzerine (Hazret-i Peygamber) O'na; "Birşey mi kaza ediyordun?" diye sormuş, O; "hayır!" demiş, (Hazret-i Peygamber de); "O halde, nafile idiyse, (orucunu bozman) sana zarar vermez!" buyurmuştu.
Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: "Ben bu (Hadisin zahirinin delâlet ettiği) görüşü kabulleniyorum."
٣٠- باب فِيمَنْ يُصْبِحُ صَائِماً تَطَوُّعاً ثُمَّ يُفْطِرُ
١٧٨٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ هَارُونَ ابْنِ بِنْتِ أُمِّ هَانِئٍ أَوِ ابْنِ ابْنِ أُمِّ هَانِئٍ عَنْ أُمِّ هَانِئٍ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- دَخَلَ عَلَيْهَا وَهِىَ صَائِمَةٌ فَأُتِىَ بِإِنَاءٍ فَشَرِبَ ثُمَّ نَاوَلَهَا فَشَرِبَتْ ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( إِنْ كَانَ قَضَاءَ رَمَضَانَ فَصُومِى يَوْماً آخَرَ ، وَإِنْ كَانَ تَطَوُّعاً فَإِنْ شِئْتِ فَاقْضِيهِ ، وَإِنْ شِئْتِ فَلاَ تَقْضِيهِ ).
١٧٩٠ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِى زِيَادٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ أُمِّ هَانِئٍ قَالَتْ : لَمَّا كَانَ يَوْمُ فَتْحِ مَكَّةَ جَاءَتْ فَاطِمَةُ فَجَلَسَتْ عَنْ يَسَارِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَأُمُّ هَانِئٍ عَنْ يَمِينِهِ - قَالَتْ - فَجَاءَتِ الْوَلِيدَةُ بِإِنَاءٍ فِيهِ شَرَابٌ فَنَاوَلَتْهُ فَشَرِبَ مِنْهُ ، ثُمَّ نَاوَلَهُ أُمَّ هَانِئٍ فَشَرِبَتْ مِنْهُ ثُمَّ قَالَتْ : يَا رَسُولَ اللَّهِ لَقَدْ أَفْطَرْتُ وَكُنْتُ صَائِمَةً. فَقَالَ لَهَا :( أَكُنْتِ تَقْضِينَ شَيْئاً؟ ). قَالَتْ : لاَ. قَالَ :( فَلاَ يَضُرُّكِ إِنْ كَانَ تَطَوُّعاً ). قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : أَقُولُ بِهِ.