İsmâil aleyhisselâm büyüyüp gençlik çağına girmişti. Cürhümîlerden Arapça öğrenmiş ve onlar arasında çok sevilen bir genç olmuştu. Asâleti ve üstün hâlleri ile Cürhümîleri hayran bırakıyordu. Bu sebeple evlenecek çağa girdiğinde onu kendi kabîlelerinden bir kız ile evlendirdiler. Oraya gelen insanların kalbleri onlara ısınmış, o belde emîn ve ma’mûr bir yer olmuştu. Hayatları böyle hoş bir şekilde sürüp giderken günün birinde hazret-i Hâcer vefât etti. Vefât ettiğinde doksan yaşında idi. Hazret-i Hâcer'i Kâbe'nin bitişiğinde bir yer olan ve Hicr denilen yere defnettiler.
İbrâhim aleyhisselâm bir gün onları görmek için Mekke'ye doğru yola çıktı. Bu sırada hazret-i Hâcer vefât etmiş, İsmâil aleyhisselâm da evlenmişti. Babası İbrâhim aleyhisselâmın kendilerini görmeye geldiği sırada, İsmâil aleyhisselâm yiyeceklerini te’min etmek için evinden dışarı çıkmıştı. İbrâhim aleyhisselâm oğlu İsmâil aleyhisselâmın evine yarıp, hazret-i İsmâil'in hanımından onu sordu. “Yiyeceğimizi kazanmak için dışarı çıktı, evde yok” dedi. “Geçiminiz, hâliniz nasıldır?” diye sordu. İsmâil aleyhisselâmın hanımı; “Şiddetli bir darlıkta ve sıkıntılı bir hâldeyiz” diyerek hâllerinden şikâyetçi oldu. İbrâhim aleyhisselâm ona; “Kocan geldiğinde benden selâm söyle, kapısının eşiğini değiştirsin!” dedi. Sonra da ayrılıp gitti. İsmâil aleyhisselâm evine geldiğinde evinde güzel bir koku duydu. “Evimize gelen oldu mu?” diye sorunca, hanımı; “Evet yaşlı bir zât geldi” diyerek İbrâhim aleyhisselâmı târif etti. Sonra; “Bana mâişetimizi, geçimimizi sordu. Ben de şiddetli bir darlık içinde bulunduğumuzu söyledim” dedi. Bunun üzerine İsmâil aleyhisselâm; “Bana söylemen için bir tavsiye ve tenbihte bulundu mu?” diye sordu. Hanımı da; “Evet, sana selâm söylememi ve kapının eşiğini değiştirmeni söylememi tenbih etti” dedi. İsmâil aleyhisselâm bunları işitince; “O gelen ihtiyâr zât benim babamdır. Bana, senden ayrılmamı emretmiştir. Artık sen âilenizin evine gidebilirsin” dedi. Ondan ayrılıp Cürhümîlerden başka bir kadınla evlendi.
İbrâhim aleyhisselâm, bir müddet sonra tekrar, oğlu İsmâil aleyhisselâmı görmeye geldi. İsmâil aleyhisselâm yine evde yoktu. İsmâil aleyhisselâmın yeni hanımına onu sordu. O da; “Mâişetimizi te’min etmek için gitti” dedi. “Geçiminiz, hâliniz nasıl, iyi midir?” dedi. Hazret-i İsmâil'in hanımı; “Biz; hayır, saâdet ve bolluk içindeyiz” diyerek Allahü teâlâya hamdetti. “Ne yiyip ne içiyorsunuz?” deyince de; “Et yeyip, zemzem içiyoruz” dedi. İbrâhim aleyhisselâm; “Yâ Rabbî! Bunların etlerini ve sularını mübârek kıl, bereket ihsân eyle” diye duâ etti. Buharî'de İbn-i Abbâs'dan şöyle rivâyet edilmiştir: Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “İbrâhim (aleyhisselâm) zamanında Mekke civarında hububât bilinmiyordu. Av etiyle gıdalanılırdı. Eğer o zaman hububât malûm olsaydı, İbrâhim aleyhisselâm hububât hakkında duâ ederdi” buyurmuştur. İbn-i Abbâs buyurdu ki:” İbrâhim aleyhisselâmın bu duâsı bereketiyle Mekke sıcak olmasına rağmen, et ile su, burada diğer yerlere nazaran insanlara daha faydalıdır.”
“Mearic-ün-nübüvve” kitabında da şöyle yazılmıştır:
“İbrâhim aleyhisselâm, oğlu hazret-i İsmâil'in ikinci hanımına “Hâliniz nasıldır” buyurduğunda; “Elhamdülillah iyiyiz, hayır içindeyiz” dedi ve İbrâhim aleyhisselâma çok hürmet ve ikrâmda bulundu. Buyurun evimizi şereflendirin, hazırda ne varsa size ikrâm edeyim” dedi. İçeri girmeyip döneceğini söyleyince, İbrâhim aleyhisselâma; “Başınız toz içinde kalmış, müsâde ederseniz tozları silip temizleyeyim” dedi. Müsâde etti, o da tozları temizleyip güzel koku sürdü. Atına binip gideceği sırada bir tabak içinde peynir getirip eliyle tuttu. İsmâil aleyhisselâmın bu hanımının ismi Hâle idi. İbrâhim aleyhisselâm onun hizmetinden memnun oldu. Ona; “Kocan geldiğinde benden selâm söyle evinin eşiğini iyi muhâfaza etsin” buyurdu. Sonra İbrâhim aleyhisselâm onların berekete kavuşması için duâ etti ve geri Şam'a döndü.
Akşam hazret-i İsmâil evine döndü. Hanımına; “Bugün kimse geldi mi? deyince, hanımı; “İhtiyâr bir zât geldi, alnında ve yüzünde büyüklük ve peygamberlik nûru parlıyordu. Sana selâm söyledi, evinin eşiğini iyi muhâfaza etsin diye tenbih etti” dedi. İsmâil aleyhisselâm ağlayarak; “O gelen benim babamdır. Evin eşiğinden maksadı sensin. Ey Hâle sana müjdeler olsun! Âhır zaman peygamberi Habîbullah'ın (Muhammed aleyhisselâmın) mübârek nûru sana nasîb olacak (senden geçecek)” buyurdu. İsmâil aleyhisselâmın bu hanımı Hâle'den bir oğlu oldu. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın nûru bu oğluna geçip ondan da evlâtlarına intikâl etti.”
İbrâhim aleyhisselâm bir müddet sonra Şam'dan İsmâil aleyhisselâmın bulunduğu yere, Mekke'ye tekrar geldi. Bu gelişinde, İsmâil aleyhisselâm Zemzem kuyusunun yakınında, büyük bir ağacın altında okunu yontup düzeltmekte idi. Babası İbrâhim aleyhisselâmı görünce hemen kalkıp, karşıladı. Uzun zamandan beri birbirlerine hasret idiler. Kucaklaşıp, hoş geldin dedi ve elini öptü. O da oğlunun gözlerinden öptü. Oturup hasretlerini giderdikten sonra İbrâhim aleyhisselâm; “Ey İsmâil! Allahü teâlâ bana muazzam bir iş emretti” dedi. İsmâil aleyhisselâm da; “Ey babacığım! Allahü teâlâ ne emrettiyse o emri yerine getir!” dedi. “Fakat sen bana yardımcı olacaksın” deyince; “Babacığım ben sana her türlü yardımı yaparım” cevâbını verdi. Sonra İbrâhim aleyhisselâm, yüksekçe bir yere işâret ederek; “Allahü teâlâ bana burada bir beyt (Kâbe'yi) yapmamı emretti!” dedi. İşaret ettiği yerde, Kâbe'nin temellerini bulup birlikte yeniden inşâ ettiler.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.