Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

Mûsâ aleyhisselâmın vahiyle bildirdiği ve ona îmân edenlerin dînidir.
Mûsâ aleyhisselâm İsrâiloğullarına, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi. Ayrıca, Allahü teâlânın gönderdiği Tevrât kitabını onlara getirdi. Onlara tek bir Allah olduğu îmânını aşılamaya, yerleştirmeye çalıştı.
İsrâiloğulları, Hazret-i Mûsâ'nın bu ilâhî (vahye dayanan) bildirdiklerini bir türlü kavrayamadılar. Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından sonra Tevrât'ı da değiştirdiler. Allahü teâlâ onları cezâlandırmak için çeşitli azâblar verdi. Yaşadıkları yerleri düşman işgaline soktu. Benî İsrâil darmadağın oldu. Miladdan evvel, Asûrî devleti iki defâ Kudüs'ü aldı. Miladdan evvel 135 senesinde Roma imparatoru Andiriyan, Kudüs'te yahudilerin çoğunu kılıçtan geçirdi. Yahudiler daha sonra Talmud denilen din kitabı yazdılar. Bu kitabı çok okumaktadırlar.
Hazret-i Mûsâ'ya inzâl olunan Tevrât kitabı ve Mûsevîlik dîni zamanla değiştirilip bozulmuş, asıl hüviyetini tamâmen kaybetmiştir. Hattâ bugün dünyâda yahudi olarak kalmış 15 milyon kadar insan olduğu, bunlar içinde hakîkî Tevrât'a tâbi olan hiç kimse bulunmadığı, milletlerarası bir istatistik olan “Britannica of the year” almanağına göre, bunların hepsinin dinlerinin müşterek olduğundan şüphe edildiği bildirilmiştir.
Bu günkü yahudi dîninin esaslarını şöylece hülâsa etmek kabildir:
Îmân: Bir tek Allah vardır. Kendiliğinden (kendi kendine) vardır. Doğmamıştır ve doğurmaz. Her şeyi görür ve bilir. Af etmek veya cezâlandırmak, ancak O'nun elindedir.
Ahlâk: Ahlâk esasları on kudsî emirdir. İnsanların bu on emre harfi harfine uyması lâzımdır. İnsanın vücûdu ayrı, rûhu ayrıdır. Rûh, kıyâmete kadar ölmez. Öbür dünyâya yâni âhıret hayatına îmân etmek lâzımdır.
Din esasları: Yahudi olmayan milletler putperest (puta tapan) sayılır. Bunlardan uzak durmalıdır. Onlardan, mümkün olduğu kadar alâkayı kesmelidir. Kanlı veya kansız kurban kesilmelidir. (Yahudiler, her hayvanı, hattâ güvercini, fakat ençok koyun, keçi ve sığırı kurban ederlerdi. Zamânla tuzsuz ekmekten yapılan çöreklerle, hamursuz adı verilen pideler de kurban yerine geçti. Bunları dağıtmak da, kansız kurban kesmek sayıldı.) Kısasa karşı kısas yapılır. Bir fenâlık yapana aynı sûretle mukabele edilir. Erkek çocuklar, haham (yahudi din adamı) tarafından sünnet edilir. Eti yenilecek hayvanların kesilmesi lâzımdır. Başka şekilde öldürülen hayvanın eti yenmez. (Bugün bile, Avrupa ve Amerika'da yahudi kasapların dükkanlarında (Kaşer) adı verilen bir işâret bulunur ki, bunun mânâsı, o dükkanda satılan etin, hahamların gösterdiği tarzda kesilen hayvanların eti olduğudur. Yahudiler, ancak bu tarzda hazırlanmış bir eti yiyebilirler. (Müslümanlar da, ancak Allahü teâlânın ismi söylenerek kesilmiş olan hayvanı yerler. Domuz etini hiç yemezler.) Yahudi kadınları evlendikten sonra, saçlarını örtmeğe mecbûrdur ki, bu işi bu gün yahudi kadınları, Avrupa'da başlarına peruk takarak yerine getirmektedirler. Domuz eti yemek, yahudilere de, haramdır.
Yahudilerin ibâdet tarzı birçok usûllere bağlıdır. Kudsî gün, Cumârtesi'dir. Bu günde iş görülmez ve ateş yakılmaz. Yahudilerin, bundan başka Purim, Passak (haftalık bayram), Kamış bayramı, yeni yıl bayramı, büyük bayram (Yom Kipur) gibi kudsî günleri vardır. Hahamların, hıristiyan papazları gibi, günâh affetmek yetkileri yoktur. Ancak, ibâdetleri idâre ederler. İnançlarına göre Allahü teâlânın huzûrunda bütün yahudiler birdir ve aralarında hiç bir fark yoktur.
Hazret-i Mûsâ ve Hazret-i Hârûn'dan sonra; Dâvûd, Süleymân, Zekeriya ve Yahyâ aleyhimüsselâm da, yine Benî İsrâil'e peygamber olarak gönderilmiştir. Fakat, bunların ayrı dîni olmayıp, Benî İsrâil'i, Mûsâ aleyhisselâmın dînine dâvet etmişlerdir. Dâvûd aleyhisselâma, Zebûr kitabı indi ise de, Zebûr'da; ahkam, emir, ibâdet yoktu. Vaaz ve nasîhatler vardı. Bunun için, Tevrât'ı nesh etmedi. Yâni, yürürlükten kaldırmadı. Hattâ, onu kuvvetlendirdi. Bunun için, Mûsâ aleyhisselâmın dîni, Îsâ aleyhisselâm zamanına kadar devam etti. Ama, Îsâ aleyhisselâm gelince, bunun dîni, Mûsâ aleyhisselâmın dînini nesh etti. Yâni Tevrât'ın hükmü kalmadı ve bundan sonra, Mûsâ aleyhisselâmın dînine uymak câiz olmayıp, tâ Muhammed aleyhisselâmın dîni gelinceye kadar, Îsâ aleyhisselâmın dînine uymak lâzım oldu. Fakat Benî İsrâil'in çoğu, Îsâ aleyhisselâma îmân etmeyip, muharref olan Tevrât'a uymakta ısrâr ve inâd ettiler. İşte Yahudilik, Îsevîlikten böylece ayrıldı. Îsâ aleyhisselâma îmân edenlere nasârâ denildi. Bugün, Hıristiyan, deniliyor. Îsâ aleyhisselâma îmân etmeyip de, küfürde dalâlette kalanlara Yahudi denildi. Yahudiler, hâlâ Mûsâ aleyhisselâmın dînine uyup, Tevrât ve Zebûr okuyoruz diyor. Hıristiyanlar da, Îsâ aleyhisselâmın dînine uyup, İncil okuyoruz diyor. Halbuki, iki cihânın seyyidi, insanların ve cinnin hepsinin peygamberi Muhammed aleyhisselâm efendimiz, bütün âlemlere peygamber olarak gönderildi ve tebliğ ettiği, bildirdiği İslâm dîni, bütün dinleri nesh etti. Bu dînin hükmü, kıyâmete kadar sürecektir.


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


“Arâis-ül-mecâlis” kitabında, Ka'b-ül-Ahbâr'dan (radıyallahü anh) şöyle nakledilmektedir: Ka'b-ül-Ahbâr, bir yahudiyi ağlarken gördü ve niye ağlıyorsun dedi.
Yahudi; “Bâzı şeyleri hatırladım da onun için ağlıyorum” diye cevap verdi. Ka'b; “Allah için, seni ağlatan şeyi sana haber verirsem, beni tasdik eder misin” dedi. Yahudi âlimi; “Evet, tasdik ederim” dedi. Ka’b-ül-Ahbâr dedi ki: “Allah için söyle! Mûsâ aleyhisselâma indirilen Allah'ın kitabında, Mûsâ aleyhisselâmın Tevrât'a bakıp; “Ben burada bir ümmet buluyorum. Onlar insanlar içinden çıkarılmış ümmetlerin en hayırlısıdır. Marûfu, yâni Allahü teâlânın sevdiği, beğendiği şeyleri emrederler. Münkeri, yâni O'nun sevmediği, beğenmediği şeyleri yasaklarlar. İlk ve son kitaplara îmân ederler. Kör deccali öldürünceye kadar, dalâlet ehli ile harbederler” buyrulduğunu gördü. Bunun üzerine Mûsâ aleyhisselâmın; “Yâ Rabbî, onları bana ümmet eyle” dediğini, Allahü teâlânın da ona; “Onlar, Muhammed aleyhisselâmın ümmetidir ey Mûsâ!” buyurduğunu buldun mu? Okuduğun kitaplarda hiç böyle bir hâdiseye rastladın mı?” Yahudi âlimi; “Evet” dedi.
Ka'b buyurdu ki: “Allah için söyle! Allahü teâlânın Mûsâ aleyhisselâma indirdiği kitapta, Mûsâ aleyhisselâmın Tevrât'a bakıp; “Ben bir ümmet buluyorum ki, onlar hamd edici, güneşi gözetip, ona göre amel edici bir iş yapmak isteyince, inşâallahü teâlâ deyicidirler” buyrulduğunu gördü. Bunun üzerine Mûsâ aleyhisselâmın; “Onları bana ümmet eyle!” dediğini, Allahü teâlânın; “Onlar, Muhammed aleyhisselâmın ümmetidir, ey Mûsâ!” buyurduğuna, rastladın mı?” Yahudi âlimi; “Evet” cevâbını verdi.
Ka'b dedi ki: “Allah için söyle! İndirilen kitapta, Mûsâ aleyhisselâmın Tevrât'a bakıp; “Yâ Rabbî, ben bunda bir ümmet buluyorum. Keffâret (yemin, oruç) borçlarını ve sadakalarını (zekatlarını) emredilen yerlere verirler, heba etmezler. Onlar tesbîh ederler, duâlarının kabûl olmasını isterler, duâları kabûl olunur, şefâat ederler, şefâatleri kabûl olunur” buyrulduğunu gördü. Mûsâ aleyhisselâmın bunun üzerine; “Yâ Rabbî! Onları bana ümmet eyle” dediğini, Allahü teâlânın; “Onlar Muhammed aleyhisselâmın ümmetidir, ey Mûsâ!” buyurdu dediğini buluyor musun? Kitaplarınızda bunu da okudun mu?” Yahudi âlimi; “Evet okudum” dedi.
Ka'b (radıyallahü anh) devam edip; “Allah için söyle! İndirilen kitapta (Tevrât’da), Mûsâ aleyhisselâmın Tevrât'a bakıp; “Ben burada bir ümmet buluyorum, onlardan biri yüksek bir yere çıkınca, Allahü teâlâyı tekbir eder, yâni “Allahü Ekber” der, alçak bir yere inince “Elhamdülillah” der. Toprak onlar için temiz, yeryüzü onlara mesciddir. Nerede olsalar, cünüplükten temizlenirler. Su bulamadıkları zaman, temiz toprakla temizlenmeleri (teyemmüm etmeleri), su ile abdest almaları gibidir” buyrulduğunu gördü. Bunun üzerine, Hazret-i Mûsâ'nın; “Onları bana ümmet eyle” dediğini, Allahü teâlânın; “Onlar, Muhammed aleyhisselâmın ümmetidir ey Mûsâ!” buyurduğunu da görüp okudun mu?” dedi. Yahudi âlimi; “Evet” dedi.
Ka'b dedi ki: “Allah için söyle! Tevrât’da, Mûsâ'nın ona bakıp; “Yâ Rabbî, ben bunda bir ümmet buluyorum. Onlardan biri, bir iyilik yapmaya niyet edince, yapmasa da ona sevâb verilir. O iyi işi yaparsa, ondan yedi yüze kadar sevâb verilir. Kötülük yapmaya niyet edince, yapmayınca günâh yazılmaz, yaparsa bir günâh yazılır” buyrulduğunu gördü. Bunun üzerine Hazret-i Mûsâ'nın; “Yâ Rabbî! Onları bana ümmet eyle” dediğini, Allahü teâlânın; “Onlar, Muhammed aleyhisselâmın ümmetidir” buyurduğunu buluyor musun?” Yahudi âlimi; “Evet” dedi.
Ka'b yine dedi ki: “Allah için söyle! İndirilmiş olan kitapta, Mûsâ aleyhisselâmın Tevrât'a bakıp; “Yâ Rabbî! Ben, asfiyâ olan rahmet olunmuş bir ümmet buluyorum, kitaba vâris olurlar, kimi nefsine zulüm eder, kimi hak, adâlet üzere olur, kimi de iyilikte çok ileriye geçer. Ben onların hepsini merhamet olunmuş buluyorum. Onları bana ümmet eyle” dediğini ve Allahü teâlânın; “Onlar Ahmed'in (Muhammed aleyhisselâmın) ümmetidir ey Mûsâ!” buyurduğunu buluyor musun?” Yahudi âlim; “Evet” dedi.
Ka'b dedi ki: “Allah için söyle! İndirilmiş kitapta, Mûsâ aleyhisselâmın ona (Tevrât'a) bakıp; “Yâ Rabbî, ben bir ümmet buluyorum. Mıshafları göğüslerindedir. (Kitapları olan Kur'ân-ı kerîmi ezberlemişlerdir.) Cennet ehlinin çeşitli elbiselerini giyerler, namazlarında melekler gibi saflar hâlinde dururlar, mescidlerinde sesleri arı vızıltısı gibidir, onlardan bir kişi Cehennem’e girmez ve onlardan kimisi, hesâba çekileceği kıyâmet gününü, ölümü, ağaç ardındaki harman gibi (yâni pek yakın) görürler. Onları bana ümmet eyle” dediğini ve Allahü teâlânın ona; “Onlar Muhammed aleyhisselâmın ümmetidir. Ey Mûsâ!” buyurduğunu buluyor musun?” Yahudi âlim; “Evet” dedi.
Mûsâ aleyhisselâmMuhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine ihsân olunan iyiliklerin ve nîmetlerin bu kadar çok olduğunu hayretle müşâhede edince; “Keşke Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) eshâbından olsaydım” dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ ona vahyederek, O'nu seçip beğendiğini, O'nun eshâbından olmasının imkansız olduğunu, Çünkü O'nun daha sonraki zamanlarda yâni kıyâmete yakın geleceğini bildirdi. Fakat, kıyâmette seni O'nunla buluştururum. Yakınında eylerim buyurdu.
Kur'ân-ı kerîmde Saf sûresinin 6. âyetinde, meâlen buyuruldu ki: “Îsâ bin Meryem de (aleyhisselâm) bir zaman şöyle demişti: “Ey İsrâiloğulları! Ben size Allahü teâlâ tarafından gönderilmiş bir peygamberim. Benden evvelki (benden evvel gönderilmiş olan) Tevrât'ın tasdikçisi, benden sonra gelecek bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim. Ki o peygamberin ismi Ahmed'dir. (Muhammed'dir)
Tevrât’da bildirilmiş olan hükümlerden bir kısmı Kur'ân-ı kerîmde zikredilmiştir. Bunlardan bir kısmı Necm sûresinde beyân edilmiş olup, şöyledir:
1- Kimse kimsenin günâhını yüklenemez. Bir kimse bir başka kimsenin suçundan dolayı hesâba çekilmez ve cezâlandırılmaz.
2- İnsana âhırette, ancak dünyâda işlediği sâlih ameller ve niyeti fayda verir.
3- Her mükellef insan, iyi olsun, kötü olsun kıyâmet günü amelini mîzânda görecektir.
4- Kıyâmet gününde insana çalışmasının karşılığı tam olarak verilecektir. Sâlih amel işlemişse mükâfât, günâh işlemişse cezâ görecektir.
5- Öldükten sonra bütün mahlûkâtın dönüşü Allahü teâlâyadır. Kıyâmet günü hepsi diriltilip, dünyâda yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.
6- İnsanı güldüren de ağlatan da Allahü teâlâdır. İnsanın yaptığı bütün işler, Allahü teâlânın takdîri ile, yâni kazâ ve kaderi ile olmaktadır.
7- Dünyâda hayat veren, öldükten sonra da âhırette dirilten ancak Allahü teâlâdır. O'ndan başka kimsenin öldürmeye ve diriltmeye kudreti yoktur.
8- Nutfeden (menîden) erkek ve dişi iki sınıf canlıyı yaratan Allahü teâlâdır. Nutfe (menî) tek bir şey olduğu hâlde, ondan muhtelif uzuvlar ve farklı tabîatlar, erkek ve dişi yaratan Allahü teâlâdır. Bunlar O'nun kudreti ile olmaktadır.
9- Kıyâmette yeniden diriltmek de Allahü teâlâya aittir. İnsanlar öldükten sonra, Allahü teâlâ onları kıyâmet günü tekrar diriltecek ve hesâba çekecektir.
Bu hususların İbrâhim aleyhisselâmın suhufunda da bildirildiği Kur'ân-ı kerîmde zikredilmektedir. (Bkz. İbrâhim aleyhisselâm)


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


Ekserî kaynaklarda zikredildiğine göre, Hazret-i Mûsâ Tûr'a birinci gidişinde, Allahü teâlâ, ona peygamberliğini bildirdiği gibi, ayrıca başka hususlar da bildirdi. On levha hâlinde bildirilen bu hususlar, daha sonra Tevrât nâzil olduğunda, burada da zikredilmiştir. Tevrât'ın ve başka zamanlarda gönderilmiş olan ilâhî kitapların, hak dinlerin esaslarının da bu hususlar olduğunu âlimler haber vermişlerdir.
Bu husûslar kaynaklarda şöyle zikredilmektedir:
“Rahmân ve Rahim olan Allah'ın ismiyle. Bu, Melik ve Cebbâr, Azîz ve Kahhar olan Allah'tan, kulu ve resûlü Mûsâ bin İmrân'a yazılmıştır. Beni tesbîh ve takdis et! Benden başka mâbud yoktur. Yalnız bana ibâdet et! Bana hiç bir şeyi şerik (ortak) koşma! Bana ve ana-babana şükret! Dönüş banadır. Akıbet, dönüp varılacak yer benim huzûrumdur. Sana temiz bir hayat veririm. Allah'ın sana haram ettiği hiç kimseyi öldürme! Yoksa göğü ve yeri sana dar ederim. İsmimle yalan yere yemîn etme! Çünkü ben, ismimi tâzim etmeyeni temiz ve pâk etmem! Kulağınla duymadığın, gözünle görmediğin ve kalbinin vâkıf olmadığı şeye şâhidlik etme! Çünkü ben, şâhidleri, kıyâmet günü, şâhidlikleri üzere durdururum ve yaptıklarından sorarım. İnsanlara verdiğim rızık ve nîmetlere hased etme! Çünkü hasedci, nîmetime düşmandır ve taksimime râzı değildir. Zinâ ve hırsızlık etme! Yoksa vechimi senden perdelerim, ettiğin duâlar makbûl olmaz. Benden başkası için kurban kesme! Çünkü yeryüzünde kesilen kurbanlardan, benim ismime kesilmeyenler, benim katıma çıkarılmaz. Bana inanan kullarım, komşunun hanımı ile sakın zinâ etmesinler! (Zinâ etmek, çok çirkin ve pek büyük bir günâhtır. Komşusunun hanımı ile zinâ etmek ise daha çirkin ve daha büyük günâhtır.) Çünkü, katımda en kızdığım şey budur. Kendin için sevdiğini, insanlar için de sev; sevmediğini, kendin için istemediğini, onlar için de isteme!”
Evâmir-i aşere, (on emir) bugünkü yahudi kitaplarında şöyle yazılıdır.
1) Puta tapmayacaksın, tek Allah'ın varlığına inanacaksın.
2) Allah ismini hürmet ve muhabbet ile zikredeceksin.
3) Altı gün çalışıp, yedinci gün dinleneceksin.
4) Kimsenin malını çalmayacaksın.
5) Adam öldürmeyeceksin.
6) Zinâ yapmayacaksın.
7) Anne ve babana hürmet, itâat edeceksin.
8) Yalan söylemeyeceksin.
9) Helâl yollardan olmayan, kazanmadığın parayı almayacaksın. (Buraya, rüşvet, fâiz ve kumar paraları da dâhildir.)
10) Haram olan kurbanı kesmeyeceksin. (Bu kurban, putperestlerin putlara kestiği, bâzan insan bile olan kurbandır.)
Allahü teâlâ, bu husûsların hepsini İsrâ sûresinin 22-38. âyet-i kerîmelerinde Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve selleme de bildirmiştir. Bu âyet-i kerîmelerde meâlen buyruluyor ki:
(Ey insan!) Allahü teâlâ ile berâber bir diğer mâbud edinme! Sonra melekler ve mü’minler tarafından zemmedilmiş, kötülenmiş ve Allahü teâlâdan yardımsız kalmış olarak Cehennem’de kalırsın. Allahü teâlâ, hiç bir şeye ibâdet etmeyip, ancak zâtına ibâdet etmenizle hükmetti. Çünkü kendisinden başka ibâdete müstehak bir mâbud yoktur. Ve Allahü teâlâ, anne ve babanıza iyilik ve ihsân etmeyi de hükmetti. Anne ve babandan birisi veyâhut her ikisi senin yanında yaşlanırlar, ihtiyârlık yaşına ulaşırlarsa, sen aslâ onlara sert söyleme! Yüzünü ekşitme. Onlara öf, aman deme! Sana bir şey teklif ederlerse onları reddetme ve onlara tatlı ve şirin söz söyle! (İsimlerini söyleyerek hitâb etme! Onlara, suçlu bir kölenin, çok gadablı olan efendisine karşı konuştuğu gibi söz söyle.)
Merhamet ve şefkâtinden, onlara tevâzû kanatlarını döşe! Kendilerine lütûf ve mülâyemetle muâmele eyle. Kendilerine karşı, uygun, yumuşak ve nâziklik ile hareket eyle. (Şâyet müslüman iseler;) Ey benim Rabbim! Anneme ve babama sen merhamet eyle ve benim kalbime, onlara merhameti yerleştir. Küçüklüğümde beni yetiştirip terbiye ettikleri gibi, benim de kendilerine hakkıyla hizmet edebilmemi nasîb eyle diye duâ et! (Tefsîr-i Tibyan’da ve Mevakıb’da bildirildiğine göre, bir kimse peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek; Küçüklüğümde onların bana yaptıkları gibi ihtiyârlıklarında da ben ana-babama hakkıyla hizmet ettim. Acabâ böyle yapmakla, üzerimdeki haklarını edâ etmiş oldum mu? diye arzetti. Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buna cevâben; “Haklarını edâ etmiş olmazsın. Zirâ onlar senin yaşamanı isteyerek hizmet etmişlerdir. Sen ise ölümlerini isteyerek (bekleyerek) hizmet ediyorsun” buyurmuşlardır.)
Rabbiniz olan Hak teâlâ, iyilik ve takvâdan kalblerinizde olan herkesten daha iyi bilir. Eğer siz sâlih olursanız, onlara lâyık olan iyiliği îfâ eder, yerine getirirseniz, Allahü teâlâ kusurunuzu affeder. Zirâ, O, günâhtan tevbe edip O'nun tâatine dönenleri mağfiret eder. Akrabâna hakkını ver (ki onların hakkı, sıla-i rahîmde bulunmak, geçimlerinde yardımcı olmak ve kendileriyle güzel geçinmektir.) Miskinin ve misâfir olan yolcunun hakkını ver (ki onların hakkı, zekât, sadaka ve kendilerine yemek yedirmektir.) Bununla berâber tebzîr de etme! Malını kendine kalmayacak şekilde dağıtma. Saçıp savurma! Zirâ tebzîr edenler, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankör bulunuyor.
Şâyet (yakınlarına, miskin ve misâfir yolculara) vereceğin bir şeyin yoksa veya Rabbinden ümîd ettiğin bir rahmeti aramak için onlardan ayrılmak mecbûriyetinde isen, o vakit onlara yumuşak bir söz söyle. (Allahü teâlâ bize ve size rızık ihsân etsin diye duâ eyle veya kendilerine vâdde bulun. Gönüllerini al!)
Elini boynuna bağlanmış kılma. Elini tutma. Hak yoluna harcamakta cimrilik etme ve elini de büsbütün açma. Yanında bulunan kendine lâzım olan rızkın hepsini dağıtma ki, böyle yaparsan kınanmış ve perişân bir hâlde oturup kalırsın. Rabbin, kullarından dilediği kimsenin rızkını genişletir (bol verir), dilediğine de dar verir. Şüphesiz ki Allahü teâlâ kullarının her hâlini hakkıyla bilir ve görür.
Fakirlik korkusuyla evlatlarınızı öldürmeyin. Biz onların ve sizin rızkınızı elbette veririz. (Can veren nân, (ekmek) da verir.) Muhakkak ki, onların öldürülmesi büyük bir hatâdır. (Çünkü böyle yapmakla onların nesilleri kesilir. Bilindiği gibi, câhiliyet devrinde, kız çocuklarını diri diri gömmek, Arablarda umûmî bir âdet idi. Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerîme ile bu fenâ âdeti men etmiştir.)
Zina tarafına sakın meyletmeyin ve yaklaşmayın. Şüphesiz ki, çirkin bir amel ve çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça, Allahü teâlânın haram kıldığı bir cana kıymayın. Bir kimse, öldürülmesi icâbeden bir hâl yokken mazlum olarak öldürülürse, öldürülenin velîsi için kuvvet, salahiyet verdik. (Yâni, öldürülenin velisi, ya öldürülenin, yerine kısas olarak kâtilin de öldürülmesini ister, ya diyetini alır veyahut da affeder.) Fakat o vâris yâni öldürülenin velîsi olan kimse de, kâtilde (kısas olarak kâtilin öldürülmesi husûsunda) isrâf etmesin. (Câhiliyet zamanında olduğu gibi, kâtilin yerine akrabâsından veya kabîlesinin eşrâfından bir başkasının öldürülmesini veya öldürülen eşrâftan idi diye, kısas olarak karşı taraftan bir kaç kişinin öldürülmesini istemesin.) Muhakkak ki, öldürülenin velîsi olan kimse, âmirlerin, hâkimlerin yardımıyla zâten yardıma mazhar olmuştur.
Yetimin malına da yaklaşmayın, ancak, rüştüne (büluğ yaşına) ulaşıncaya kadar, en güzel şekilde malını koruyup çoğaltmak için yaklaşabilirsiniz. Bir de gerek kendinizle Rabbiniz arasında ve gerekse kendinizle diğer insanlar arasındaki ahidlerinize vefâ edin. (Sözleşmeyi yerine getirin.) Çünkü kıyâmet günü, verdiği sözden cayan, ahdine vefâ göstermeyen kimse mesul olacak, suâle çekilecektir.
Ölçtüğünüz zaman da tam ölçün. Doğru terâzi ile tartın. Bu ölçü ve tartıda vefâ etmeniz (Ölçü ve tartıya dikkat etmeniz, adâletle tartmanız, ticâretiniz için) daha hayırlı ve akıbet cihetinden (netîce îtibâriyle) daha güzeldir.
Hakkında kat’î bilgi sâhibi olmadığın bir şeyin ardından gitme. Bilmediğin şeyi bilirim deme. Zirâ, kulak, göz ve kalbin amelinden sâhibi suâl olunur.
Yeryüzünde kibir ve âzametle yürüme! Zirâ sen, (ne kadar kibirli ve sert basarak yürüsen) yeri yarıp nihâyetine varamazsın, (Kibirle kendini ne kadar yüksek göstersen, uzunlukta hiç bir dağa ulaşamazsın.)
Nehy olunan (yasaklanan) şu kötülükler, yasaklar, Rabbinin katında mekruhtur. (Allahü teâlânın rızâsına muhaliftir.)


H A D İ S
K Ü T Ü P H A N E S İ


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget