Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 94. Güzel Konuşmaya Özenerek Ağzı Doldura Doldura Konuşmak

5005- Abdullah İbn Amr'den (rivâyet olunmuştur) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Allah erkekler arasından dilini, ineğin dilini (otlara) doladığı gibi (kelimelere) dolay(arak konuş)an edebiyatçıya mığzeder."

Tirmizî, Edeb 72; Ahmed b. Hanbel, II, 165, 187.

5006- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Kim, insanların gönüllerini cezbetmek için lüzumundan fazla söz öğrenirse Allah kıyamet gününde onun nafilesini de farzını da kabul etmez."

5007- Abdullah İbn Ömer'den demiştir ki: Doğu (tarafın) da iki adam gelip bir konuşma yaptılar. Halk onların (bu konuşmalarını) (çok) beğendi, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Gerçekten söz(ler) den oluşan sihir (ler) de vardır" buyurdu. Yahutta (şöyle dedi):

" Gerçekten bazı sözler sihir (gibi büyüleyici)dir."

Buharî, tıbb 51, nikâh 48; Müslim, cuma 47; Ebû Dâvûd, edeb 86-87; Tirmizî, Biri 79; Darimî, sahi 199; Muvatta. kelam 7; Ahmed b. Hanbel. I. 269, 273. 303. 309, 313. 323, 332. 397. 454. II, 16, 59, 62, 94.

5008- Ebû Zabye'den demiştir ki: Bir gün bir adam ayakta, bir konuşma yapıp sözü uzatmıştı. Bunun üzerine Hazret-i Amr İbn el-Âs şöyle dedi:

Eğer (bu adam) konuşmasını fazla uzatmayıp yerinde kesse idi kendisi için daha hayırlı olurdu. (Nitekim) ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittim:

" Ben özlü konuşmayı bilirim -yahutta (bu şüphe raviye aittir) -özlü konuşmakla emr olundum. Çünkü özlü konuşmak daha hayırlıdır."

٩٤ - بَاب مَا جَاء فِي الْمُتَشَدِّق فِي الْكَلَام

٥٠٠٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن سِنَان الْبَاهِلِي وَكَان يَنْزِل الْعَوَقَة، ثَنَا نَافِع بْن عُمَر، عَن بِشْر بْن عَاصِم، عَن أَبِيْه، عَن عَبْد الْلَّه. قَال أَبُو دَاوُد: هُو ابْن عَمْرِو قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن الْلَّه [عَزَّوَجَل] يُبْغِض الْبَلِيْغ مِن الْرِّجَال الَّذِي يَتَخَلَّل بِلِسَانِه تَخَلُّل الْبَاقِرَة بِلِسَانِهَا).

٥٠٠٦ - حَدَّثَنَا ابْن الْسَّرْح، ثَنَا ابْن وَهْب، عَن عَبْد الْلَّه بْن الْمُسَيَّب، عَن الْضَّحَّاك بْن شُرَحْبِيْل، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَن تَعَلَّم صَرْف الْكَلَام لِيَسْبِي بِه قُلُوْب الْرِّجَال أَو الْنَّاس، لَم يَقْبَل الْلَّه مِنْه يَوْم الْقِيَامَة صَرْفَا وَلَا عَدْلَا).

٥٠٠٧ - حَدَّثَنَا عَبْد الْلَّه بْن مَسْلَمَة، عَن مَالِك، عَن زَيْد بْن أَسْلَم، عَن عَبْد الْلَّه بْن عُمَر أَنَّه قَال:

قَدِم رَجُلَان مِن الْمَشْرِق فَخَطَبَا، فَعَجِب الْنَّاس يَعْنِي لِبَيَانِهِمَا فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن مَن الْبَيَان لَسِحْرا) أَو (إِن بَعْض الْبَيَان لَسِحْر).

٥٠٠٨ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَان بْن عَبْد الْحَمِيْد الْبَهْرَانِي، أَنَّه قَرَأ فِي أَصْل إِسْمَاعِيْل بْن عَيَّاش، وَحَدَّثَه مُحَمَّد بْن إِسْمَاعِيْل ابْنَه قَال: حَدَّثَنِي أَبِي قَال: حَدَّثَنِي ضَمْضَم، عَن شُرَيْح بْن عُبَيْد قَال: ثَنَا أَبُو ظَبْيَة أَن عَمْرَو بْن الْعَاص قَال يَوْمِنَا وَقَام رَجُل فَأَكْثَر الْقَوْل فَقَال عَمْرُو: لَو قَصَد فِي قَوْلِه لَكَان خُيْرَا لَه،

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (لَقَد رَأَيْت أَو أُمِرْت أَن أَتَجَوَّز فِي الْقَوْل؛ فَإِن الْجَوَاز هُو خَيْر).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 93. Bir Kimsenin Malını Haberi Olmadan Şaka Diye Almanın Hükmü

5003- (Abdullah b. es-Saib b. Zeyd b. Said'in) dedesinden rivâyet edildiğine göre) kendisi (birgün) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş:

" Sizden biriniz (din) kardeşinin herhangi bir malını şaka ve ciddî olarak almasın" Süleyman (b; Abdurrahman bu hadisi);

" şaka olsun diye de almasın ciddiyetle de (almasın" şeklinde yukarıdaki metnin manasına uygun olarak) rivâyet etti. (Hadisin kalan kısmı şöyledir):

" Kim (din) kardeşinin bastonunu (bile haberli veya habersiz olarak) almışsa onu derhal geri versin"

Ebû Dâvûd dedi ki; Bu hadisi, bana rivâyet eden iki râviden biri olan Muhammed b. Beşşâr, İbn Yezid'(in ismin)i zikretmedi. Yani onu atlayarak sanki hadisi, bizzat Hazret-i Peygamberin ağzından dinlemiş gibi;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:..." diye rivâyet etti.

Tirmizî fiten 3; Ahmed b. Hanbel, IV, 221.

5004- Abdurrahman İbn Ebi Leylâ'dan demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sahabilerinin bize haber verdiklerine göre, (kendileri birgün) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le yolculuk ederlerken içlerinden biri uyuyakalmış. Bunun üzerine onlardan birisi varıp o sahabinin yanında bulunan ipi almış. (Adam uyanıp da yanında bulunan ipi göremeyince) korkmuş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Bir müslümanın, bir müslümanı korkutması helâl değildir" buyurmuş.

Ahmed b. Hanbel, V, 362; Tirmizî, fiten 3.

٩٣ - بَاب مَن يَأْخُذ الْشَّىْء عَلَى الْمِزَاح

٥٠٠٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن بَشَّار، ثَنَا يَحْيَى، عَن ابْن أَبِي ذِئْب ح، وَثَنا سُلَيْمَان بْن عَبْد الْرَّحْمَن الْدِّمَشْقِي، ثَنَا شُعَيْب بْن إِسْحَاق، عَن ابْن أَبِي ذِئْب، عَن عَبْد الْلَّه بْن الْسَّائِب بْن يَزِيْد، عَن أَبِيْه، عَن جَدِّه

أَنَّه سَمِع رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (لَا يَأْخُذَن أَحَدُكُم مَتَاع أَخِيْه لَاعِبَا وَلَا جَادّا) وَقَال سُلَيْمَان: (لَعِبَا وَلَا جَدَّا) (وَمَن أَخَذ عَصَا أَخِيْه فَلْيَرُدَّهَا) لَم يَقُل ابْن بَشَّار: ابْن يَزِيْد، وَقَال: قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم.

٥٠٠٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن سُلَيْمَان الْأَنْبَارِي، ثَنَا ابْن نُمَيْر، عَن الْأَعْمَش، عَن عَبْد الْلَّه بْن يَسَار، عَن عَبْد الْرَّحْمَن بْن أَبِي لَيْلَى قَال:

حَدَّثَنَا مُحَمَّد صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَنَّهُم كَانُوْا يَسِيْرُوْن مَع الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، فَنَام رَجُل مِنْهُم، فَانْطَلَق بَعْضُهُم إِلَى حَبْل مَعَه فَأَخَذَه فَفَزِع، فَقَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَايَحِل لِمُسْلِم أَن يُرَوِّع مُسْلِما).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 92. Şaka Hakkında Gelen (Hadisler)

4998- Hazret-i Enes'den (rivâyet edildiğine göre) adamın biri (Hazret-i Peygamberin huzuruna gelerek):

Ey Allah'ın Rasulu, beni bir binek hayvanına bindir! demiş Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

" Biz seni bir dişi devenin yavrusuna bindireceğiz" cevabım vermiş.(Adam):

Ey Allah'ın Rasulü, ben dişi devenin yavrusunu ne yapacağım? deyince Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

Her deveyi bir dişi deve doğurmuş değil mi? diye şaka yapmış."

Tirmizî, birr 57; Ahmed b. Hanbel. III, 267.

4999- en-Nu'mân İbn Beşir'den demiştir ki: Ebû Bekir (sallallahü aleyhi ve sellem) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girmek üzere izin istedi. Hemen arkasından (kızı) Âişe'nin, yükselen sesini işitti. Bunun üzerine içeri girince hemen yüzüne tokat atmak için Âişe'yi yakaladı ve:

Bir daha seni (böyle-) sesini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in sesinden daha fazla çıkarırken görmeyeceğim (tamam mı)? dedi. O sırada Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine engel oldu (da Âişe’yi dövülmekten kurtardı). Hazret-i Ebû Bekir de öfkeli olarak çıkıp gitti. Hazret-i Ebû Bekir, çıkınca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) (Hazret-i Âişe'ye):

Adam(ın dayağm)dan seni nasıl kurtardım, gördün mü? diye şaka yaptı.

Hazret-i Ebû Bekir günlerce durduktan sonra (tekrar gelip) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın huzuruna girmek için izin istedi ve Hazret-i Peygamber ile Hazret-i Âişe'yi barışmış olarak buldu. Bunun üzerine onlara:

Beni kavganızın arasına soktuğunuz gibi barışınıza da sokunuz! diye şaka yaptı, Peygamber de:

(Gel istediğin gibi) yaptık, (kavgamızın içine soktuğumuz gibi barışımızın içine sokma işini de) yaptık, cevabını verdi.

5000- Avf İbn Mâlik el Eşcaî'den (rivâyet edilmiştir) dedi ki: Tebük savaşında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına vardım, deriden (yapılmış) bir çadırda (bulunuyor) idi. (Kendisine) selâm verdim. (Selâmımı) aldı ve:

" Gir" dedi. (Ben de):

Her tarafım(la mı gireyim) ey Allah'ın Resulü? dedim.

Her tarafınla, cevabını verdi.

Buharî cizye 51; İbn Mâce, fiten 25.

5001- Osman İbn Ebi'l-Âtike'den (rivâyet edilmiştir); dedi ki:

(Avf İbn Mâlik, bir önceki hadiste sözkonusu edilen) " Her tarafımla mı gireyim" sözünü sırf çadırın küçüklüğünden dolayı (şaka olsun diye) söyledi.

5002- Hazret-i Enes’den (rivâyet edilmiştir); dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (birgün) bana:

" Ey iki kulaklı!" diye şaka yaptı.

Tirmizî, Birr 57.

٩٢ - بَاب مَا جَاء فِي الْمِزَاح

٤٩٩٨ - حَدَّثَنَا وَهْب بْن بَقِيَّة، أَخْبَرَنَا خَالِد، عَن حُمَيْد، عَن أَنَس،

أَن رَجُلَا أَتَى الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَقَال: يَارَسُوْل الْلَّه احْمِلْنِي، قَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِنَّا حَامِلُوْك عَلَى وَلَد نَاقَة) قَال: وَمَا أَصْنَع بِوَلَد الْنَّاقَة؟ فَقَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (وَهَل تَلِد الْإِبِل إِلَا الْنُّوْق؟).

٤٩٩٩ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْن مَعِيْن، ثَنَا حَجَّاج بْن مُحَمَّد، ثَنَا يُوْنُس بْن أَبِي إِسْحَاق، عَن أَبِي إِسْحَاق، عَن الْعَيْزَار بْن حُرَيْث، عَن الْنُّعْمَان بْن بَشِيْر قَال: اسْتَأْذَن أَبُو بَكْر رَحْمَة الْلَّه عَلَيْه عَلَى الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَسَمِع صَوْت عَائِشَة عَالِيَا، فَلَمَّا دَخَل تَنَاوَلَهَا لِيَلْطِمَهَا وَقَال: أَلَا أَرَاك تَرْفَعِيْن صَوْتَك عَلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، فَجَعَل الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَحْجِزُه، وَخَرَج أَبُو بَكْر مُغْضَبَا، فَقَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم حِيْن خَرَج أَبُو بَكْر (كَيْف رَأَيْتِنِي أَنْقَذْتُك مِن الْرَّجُل؟) قَال: فَمَكَث أَبُو بَكْر أَيَّامِا، ثُم اسْتَأْذَن عَلَى رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَوَجَدَهُمَا قَد اصْطَلَحَا، فَقَال لَهُمَا: أَدْخَلَانِي فِي سِلْمِكُمَا كَمَا أَدْخَلْتُمَانِي فِي حَرْبِكُمَا، فَقَال الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (قَد فَعَلْنَا، قَد فَعَلْنَا).

٥٠٠٠ - حَدَّثَنَا مُؤَمَّل بْن الْفَضْل، ثَنَا الْوَلِيِّد بْن مُسْلِم، عَن عَبْد الْلَّه بْن الْعَلَاء، عَن بُسْر بْن عُبَيْد الْلَّه، عَن أَبِي إِدْرِيْس الْخَوْلَانِي، عَن عَوْف بْن مَالِك الْأَشْجَعِي قَال:

أَتَيْت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فِي غَزْوَة تَبُوْك وَهُو فِي قُبَّة مِن أَدَم، فَسَلَّمْت فَرَد وَقَال: (ادْخُل) فَقُلْت: أَكُلِّي يَارَسُوْل الْلَّه؟ قَال: (كِلِّك) فَدَخَلْت.

٥٠٠١ - حَدَّثَنَا صَفْوَان بْن صَالِح، ثَنَا الْوَلِيِّد، ثَنَا عُثْمَان بْن أَبِي الْعَاتِكَة قَال: إِنَّمَا قَال: أَدْخُل كُلِّي؟ مِن صِغَر الْقُبَّة.

٥٠٠٢ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيْم بْن مَهْدِي، ثَنَا شَرِيْك، عَن عَاصِم، عَن أَنَس قَال:

قَال لِي الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (يَا ذَا الْأُذُنَيْن).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget