Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 96. Rüya Hakkında Gelen Hadisler

5017- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sabah namazın(ı kıldık)tan (sonra yüzünü cemaate doğru) dönünce (onlara):

Bu gece sizden biri(niz) rü'ya gördü mü? diye sorar ve şöyle dermiş:

" Muhakkak ki (artık) benden sonra Peygamberlikten, sadık rüyadan başka bir şey kalmayacaktır."

5018- Hazret-i Ubâde b. Sâmit'ten (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Mü'minin rü'yası Peygamberliğin kırkalti cüz'ünden bir cüz'dür."

Buharî, tabir 2, 4, 10, 26; Müslim, rü'ya 6-9;Tirmizî, rü'ya 1-2, 6, 10; İbn Mâce, rü'ya 1,3, 6, 9; Darimi, rü'ya 2; Muvatta, rü'ya 1, 3;Ahmed b. Hanbel, II, 18, 50, 219, 232, 233, 269,314,342,369,438,495,507, IV, 10-13 V, 316, 319.

5019- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Kıyametin kopma) zaman(ı) yakalaşınca müslümanın rü'yası hemen hemen yalan çıkmayacaktır. (Müslümanlar) rü'yası en doğru olanları, sözü en doğru olanlarıdır.

Rü'ya üç kısımdır: (Birincisi) Allah'dan bir müjde olan sâlih rü'yadır, (ikincisi) şeytanın üzüntü vermesinden ibaret olan rü'yadır. (Üçüncüsü de) kişinin kendi kendine içinden geçirdiği düşüncelerden oluşan rü'yadır.

Biriniz uykusu içinde hoşlanmadığı birşey görürse hemen kalksın namaz kılsın ve onu kimseye söylemesin."

(Hazret-i Ebû Hüreyre yahutta ravi Muhammed b. Şirin) dedi ki:

(Rü'yada) köstek (görme)yi severim. Bukağı (görmek) den hoşlanmam, (çünkü) köstek dinde sebat demektir."

Ebû Dâvûd Dedi ki: (Metinde geçen) " zaman yaklaşınca" (sözü) gece ile gündüz(ün süreleri birbirine) yaklaştığında yani eşit olduklarında anlamına gelmektedir.

Buharî, tabir 26, Müslim rü'ya 6; Tirmizî, rü'ya, 1, 7, 10, İbn Mâce, rü'ya 3, 9, Darimî, rü'ya 6-7; Ahmed II, 395.

5020- Ebû Rezîn'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Rü'ya yorumlandığı sürece bir kuşun ayağı üzerindedir. (Yani istikrarsızdır) Yorumlandığı zaman (yorumlandığı şekilde) yerine iner."

(Ravi Ebû Rezin) dedi ki öyle zannediyorum ki (Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sözlerine devam ederek şöyle) buyurdu:

" Sen onu (seni) seven ve (rü'ya tabirini) bilen kimseden başkasına anlatma."

Tirmizî rü'ya 6; İbn Mâce, rü'ya 6; Darimî, rü'ya 11; Ahmed b. Hanbel IV, 10-13.

5021- Ebû Katâde (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:

" Rü'ya Allah'dandır. Hulm ise şeytandadır. Biriniz, hoşlanmadığı bir rü'ya görürse sol tarafına üç defa tükürüp sonra onun şerrinden Allah'a sığınsın. Çünkü ( o zaman ) o rü'ya kendisine zarar vermez."

Buharî, tabir 3-4, 10, 14, bedu’l-halk 11, tıbb 39; Müslim, rüya i; İbn Mâce, rüya 4; Darimî rü'ya 5; Muvatta, rü'ya 4; Ahmed, V, 296, 300, 305, 310.

5022- Hazret-i Câbir'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Biriniz bir rü'ya gördüğü zaman (uyanınca) hemen sol tarafına tükürsün ve üç defa şeytandan Allah'a sığınsın, bir de üzerinde olduğu taraftan öbür tarafa dönsün."

Buharî, ta'bir 4, 14, bedü’l-halk II buyu I ,5; İbn Mace Rü'ya 4; Darimî, rü'ya 5.

5023- Hazret-i Ebû Hureyre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:

" Kim beni rü'yada görürse uyanıkken de görecektir. -Yahut da-: Sanki uyanık iken görmüş gibidir. (Çünkü) şeytan benim şeklime giremez."

Buharî, ilim 38, edeb 109, ta'bir 10; Müslim, rü'ya 10-11; Tirmizi, rü'ya 4,7; İbn Mâce, rü'ya 2; Darimî rü'ya 4; Ahmed b. Hanbel, I. 375, 400, 440, II, 232, 41 I, 442, 463, III, 269, 530.

5024- İbn Abbâs (radıyallahü anh)'dan (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuş:

" Her kim bir suret yaparsa, Allah ona kıyamet gününde (yaptığı) o surete ruh verinceye kadar azabedecektir ve o kimse o surete ruh vere(bile)cek (güce sahip) değildir. Kim de görmediği bir rü'yayi gördüğünü iddia ederse, o kimse bir arpa tanesini (iki ucunu bir araya getirmek suretiyle) düğümlemeye zorlanır. (Bunu yapması ise imkânsızdır) ve her kim de kendisinden (işitmesini istemedikleri için) söz kaçıran bîr cemaatin konuşmasına kulak verirse kıyamet gününde onun kulağına saf kurşun eriği dökülecektir."

Buharî, tabir 45; Tirmizî, libas 19, rü'ya 8; İbn Mâce, rü'ya 8; Darimî. rikak 3; Ahmed b. Hanbel, I, 246, 359, II, 504.

5025- Hazret-i Enes İbn Mâlik'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Bu gece rü'yamda (kendimizi) Ukbe İbn Râfi'in evinde imişiz gibi gördüm. (Orada) bize İbn Tabe hurmasından hurma getirildi. (Ben de bu rü'yayı): Dünyada yükselme, âhirette de (iyi) sonuç bizim içindir ve dinimiz kemâle ermiştir, diye yorumladım."

Müslim, rü'ya 18.

٩٦ - بَاب [مَا جَاء] فِي الْرُّؤْيَا

٥٠١٧ - حَدَّثَنَا عَبْد الْلَّه بْن مَسْلَمَة، عَن مَالِك، عَن إِسْحَاق بْن عَبْد الْلَّه بْن أَبِي طَلْحَة، عَن زُفَر بْن صَعْصَعَة، عَن أَبِيْه، عَن أَبِي هُرَيْرَة

أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم كَان إِذَا انْصَرَف مِن صَلَاة الْغَدَاة يَقُوْل: (هَل رَأَى أَحَد مِنْكُم الْلَّيْلَة رُؤْيَا) وَيَقُوْل: (إِنَّه لَيْس يَبْقَى بَعْدِي مِن الْنُّبُوَّة إِلَا الْرُّؤْيَا الْصَّالِحَة).

٥٠١٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن كَثِيْر، أَخْبَرَنَا شُعْبَة، عَن قَتَادَة، عَن أَنَس، عَن عُبَادَة بْن الْصَّامِت،

عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (رُؤْيَا الْمُؤْمِن جُزْء مِن سِتَّة وَأَرْبَعِيْن جُزْءا مِن الْنُّبُوَّة).

٥٠١٩ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَة بْن سَعِيْد، ثَنَا عَبْد الْوَهَّاب، عَن أَيُّوْب، عَن مُحَمَّد، عَن أَبِي هُرَيْرَة،

عَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (إِذَا اقْتَرَب الْزَّمَان لَم تَكَد رُؤْيَا الْمُؤْمِن أَن تَكْذِب، وَأَصْدَقُهُم رُؤْيَا أَصْدَقُهُم حَدِيْثا، وَالْرُّؤْيَا ثَلَاث: فَالَرُؤْيَا الْصَّالِحَة بُشْرَى مِن الْلَّه، وَالْرُّؤْيَا تَحْزِين مِن الْشَّيْطَان، وَرُؤْيَا مِمَّا يُحَدِّث بِه الْمَرْء نَفْسَه، فَإِذَا رَأَى أَحَدُكُم مَا يَكْرَه فَلْيَقُم فَلْيُصَل وَلَا يُحَدِّث بِهَا الْنَّاس) قَال: (وِأُحِب الْقَيْد وَأَكْرَه الْغُل، وَالْقَيْد ثَبَات فِي الْدِّيْن).

قَال أَبُو دَاوُد: إِذَا اقْتَرَب الْزَّمَان [يَعْنِي] إِذَا اقْتَرَب الْلَّيْل وَالْنَّهَار [يَعْنِي] يَسْتَوِيَان.

٥٠٢٠ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن حَنْبَل، ثَنَا هُشَيْم، أَخْبَرَنَا يَعْلَى بْن عَطَاء، عَن وَكِيْع بْن عُدُس، عَن عَمِّه أَبِي رَزِيْن قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (الْرُّؤْيَا عَلَى رِجْل طَائِر مَا لَم تُعَبَّر، فَإِذَا عُبِّرَت وَقَعَت) قَال: وَأَحْسِبُه قَال: (وَلَا تَقُصَّهَا إِلَّا عَلَى وَاد أَو ذِي رَأْي).

٥٠٢١ - حَدَّثَنَا الْنُّفَيْلِي قَال: سُمِعَت زُهَيْرَا يَقُوْل: سُمِعَت يَحْيَى بْن سَعِيْد يَقُوْل: سُمِعَت أَبَا سَلَمَة يَقُوْل: سُمِعَت أَبَا قَتَادَة يَقُوْل:

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (الْرُّؤْيَا مِن الْلَّه وَالْحُلْم مِن الْشَّيْطَان؛ فَإِذَا رَأَى أَحَدُكُم شَيْئا يَكْرَهُه فَلْيَنْفُث عَن يَسَارِه ثَلَاث مَرّات، ثُم لِيَتَعَوَّذ مِن شَرِّهَا؛ فَإِنَّهَا لَا تَضُرُّه).

٥٠٢٢ - حَدَّثَنَا يَزِيْد بْن خَالِد الْهَمْدَانِي وَقُتَيْبَة بْن سَعِيْد الْثَّقَفِي قَالَا: أَخْبَرَنَا الْلَّيْث، عَن أَبِي الْزُّبَيْر عَن جَابِر،

عَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم أَنَّه قَال: (إِذَا رَأَى أَحَدُكُم رُؤْيَا يَكْرَهُهَا فَلْيَبْصُق عَن يَسَارِه، وَلْيَتَعَوَّذ بِالْلَّه مِن الْشَّيْطَان ثَلَاثَا، وَيَتَحَوَّل عَن جَنْبِه الَّذِي كَان عَلَيْه).

٥٠٢٣ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا عَبْد الْلَّه بْن وَهْب قَال: أَخْبَرَنِي يُوْنُس، عَن ابْن شِهَاب قَال: أَخْبَرَنِي أَبُو سَلَمَة بْن عَبِد الْرَّحْمَن، أَن أَبَا هُرَيْرَة قَال:

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَك يَقُوْل: (مِن رَآَنِي فِي الْمَنَام فَسَيَرَانِي فِي الْيَقَظَة) أَو (لَكَأَنَّمَا رَآَنِي فِي الْيَقَظَة، وَلَا يَتَمَثَّل الْشَّيْطَان بِي).

٥٠٢٤ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد وَسُلَيْمَان بْن دَاوُد قَالَا: ثَنَا حَمَّاد، ثَنَا أَيُّوْب، عَن عِكْرِمَة، عَن ابْن عَبَّاس

أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (مِن صُوَر صُوْرَة عَذَّبَه الْلَّه بِهَا يَوْم الْقِيَامَة حَتَّى يَنْفُخ فِيْهَا، وَلَيْس بِنَافِخ، وَمَن تَحَلَّم كُلِّف أَن يَعْقِد شَعِيْرَة ، وَمَن اسْتَمَع إِلَى حَدِيْث قَوْم يَفِرُّوْن بِه مِنْه صُب فِي أُذُنَيْه الْآنُك يَوْم الْقِيَامَة).

٥٠٢٥ - حَدَّثَنَا مُوْسَى بْن إِسْمَاعِيْل، ثَنَا حَمَّاد، عَن ثَابِت، عَن أَنَس بْن مَالِك،

أَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (رَأَيْت الْلَّيْلَة كَأَنَّا فِي دَار عُقْبَة بْن رَافِع، وَأُتِيَّا بِرُطَب مِن رُطَب ابْن طَاب، فَأَوَّلْت أَن الْرِّفْعَة لَنَا فِي الْدُّنْيَا، وَالْعَاقِبَة فِي الْآَخِرَة، وَأَن دِيْنَنَا قَد طَاب).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 95. Şiir Hakkında Gelen Hadisler

5009- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre)Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Birinizin içinin irin ile dolması şiirle dolmasından daha hayırlıdır."

Buharî edeb 92: Müslim, şiir 7-9; İbn Mace, edeb 42; Tirmizî. edeb 71: Darimî, istizan 69: Ahmed b. Hanbel. I. 17-1 177. 181. II. 39, 96, 288. 331. 355, 391. 478. 486.

(Mûsânnif Ehıı Dâvûd'un arkadaşlarından) Ebû Ali dedi ki: Bana ulaşan haberlere göfp Ebû Ubeyd şöyle demiştir:

(Bu hadisin) manası (şudur: Kişinin kafasında) Kur’an(-ı Kerim) ve ilim daha fazla olunca bize göre bu kişinin içi şiirle dolu değildir. " Muhakkak ki sözlerin bazıları sihir (gibi)dir." Sanki (bu cümle) deki mana şöyledir: (Bir kimsenin) diğer bir insanı övmekteki ifadesi o hale erişir ki (dinleyen kimse) onu doğrular nihayet (bu konuşan kimse) kalpleri kendi sözüne çevirir. Sonra (bu adam) daha önce övmüş olduğu kimseyi kötüler nihayet (bu sefer de yine bütün) kalpleri bu seferki sözüne çevirir (inandırır). Sanki bu haliyle dinleyenleri büyülemiş olur.

Buharî edeb 92: Müslim, şiir 7-9; İbn Mace, edeb 42; Tirmizî. edeb 71: Darimî, istizan 69: Ahmed b. Hanbel. I. 17-1 177. 181. II. 39, 96, 288. 331. 355, 391. 478. 486.

5010- Hazret-i Ubey b. Ka'b'da demiştir ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

" Şüphesiz ki bazı şiirler hikmettir."

Buharî, edeb 90; Tirmizî edeb 69; İbn Mâce, edeb 41; Darimî, istizan 68; Ahmed b. Hanbel, I, 269, 273, 303, 309, 313, 327, 332, III, 456, V, 125.

5011- İbn Abbâs'dan demiştir ki: Bir çöl arabı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek (huzurunda çok fasih) bir dille konuşma' yaptı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Kuşkusuz bazı sözler sihir, bazı şiirler hikmettir" buyurdu.

Buharî, edeb 90; Tirmizî, edeb 69; İbn Mâce, edeb 41; Darimi, istizan 68; Ahmed b. Hanbel. 1. 269, 273, 303, 309, 313, 327, 332, II, 456, V, 125.

5012- (Sahr b. Abdullah İbn Büreyde'nin) dedesinden demiştir ki:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

" Kuşkusuz bazı sözler sihir (gibi tesirledir, bazı ilimler cehalettir. Bazı şiirler, hikmettir, bazı sözler de vebaldir." (Bu hadis-i şerif bu şekilde rivâyet edilmiştir) bunun üzerine Sa'sa'a b. Sûhan şöyle dedi:

" Kuşkusuz bazı sözler sihir (gibi etkili) dir" sözüne gelince (bunun manası şudur):

" Hak bir adamın aleyhine olur. (fakat bu adam) delilleri dile getirmekte hak sahibinden daha güçlüdür. (Bu adam) konuşmasıyla toplumu etkiler ve gerçeği alır götürür. " Bazı ilimler de cehalettir" sözüne gelince (bunun da manası şudur:)

Bir âlim kendini bilmediği bir konuda konuşmaya zorlar, bu da onun cahilliğini ortaya çıkarır.

" Bazı şiirler hikmettir" sözüne gelince, bu hikmet olan şiirler ise (şiirlerden oluşan) vaazlar ve halkın öğüt aldığı darb-i meselelerdir.

" Bazı sözler de (söyleyen kimseler için) bir vebaldir" sözüne gelince (bu) sözünü kendisini ilgilendirmeyen ve (dinlemek) istemeyen kimselere söylemendir."

Buharî, şehadat 27, hiyel 10; ahkâm 20; Müslim, akdiye 4; Ebû Dâvûd, akdiye 7: Tirmizî, ahkâm 11, 18; Nesâî, kada 12, 33; İbn M-3ce, ahkam 5; Muvatta, afediyye 1; Ahmed b. Hanbel, II, 332, VI. 203, 290, 307, 308, 320.

5013- Said b. el-Müseyyeb de demiştir ki:

(Bir gün Hazret-i) Ömer mescidde şiir söylemekte olan Hazret-i Hassan (b. Sabitle uğradı. (Onu şiir söyler vaziyette görünce) O'na (şöyle göz ucuyla) bir baktı, bunun üzerine Hazret-i Hassan (O'na hitaben):

Ben bu mescidde senden daha hayırlısı var iken de şiir söylerdim." dedi.

Nesâî, mesacid 24; Müslim, tedailüssahâbe 151; Ahmed V, 222; Buharî, edeb 91.

5014- Hazret-i Said b. el-Müseyyeb Hazret-i Ebû Hüreyre'den de (bir önceki hadisin) manasını (rivâyet etmiştir. Ancak bu rivâyette ravilerden Ma'mer bir önceki hadisten fazla olarak şunu da) ilave etmiştir: (Hazret-i Ömer camide şiir okunuşuna karşı bakışlarıyla gösterdiği tepkiye, Hazret-i Hassan'ın) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hususta vermiş olduğu izne dayanmak suretiyle karşılık vereceğinden korktuğu için O'na (mescidde şiir söylemesi hususunda) izin verdi.

Buharî, edeb 91; Müslim, fedailüssahâbe 151; Nesâî, mesacid 24; Ahmed b. Hanbel, V, 222.

5015- Hazret-i Âişe'den demiştir ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hassan b. Sabit için mescide bir minber koy(dur)muştu. (Hazret-i Hassan) o minberin üzerine çıkar, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aleyhine konuşanları hicvederdi.

Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Muhakkak ki, Allah'ın Resulünü savunduğu sürece, Ruhulkudus Hassan ile beraberdir."

Tirmizî, edeb 70. buyurdu.

5016- Hazret-i İkrime'den (rivâyet edildiğine göre) Hazret-i Abbâs:

" Şairlere gelince onların ardınca azgınlar gider." Şuara(26), 224. âyetini okumuş ve şöyle demiştir: (Yüce Allah) âyetin şairlerle ilgili olan bu hükümünden:

" Ancak iman etmiş, salih amel işlemiş ve Alah'ı çokça zikretmiş olanlar- müstesna" Şuara (26),227. buyruğu ile (anılan kimseleri, bu hükmün dışında tutarak) nesh istisna etmiş (onları hariç bırakmış)tır.

٩٥ - بَاب مَا جَاء فِي الْشِّعْر

٥٠٠٩ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيّد الطَّيَالِسِي، ثَنَا شُعْبَة، عَن الْأَعْمَش، عَن أَبِي صَالِح، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (لَأَن يَمْتَلِىء جَوْف أَحَدِكُم قَيْحَا خَيْر لَه مِن أَن يَمْتَلِىء شِعْرِا).

[قَال أَبُو عَلِي]: بَلَغَنِي عَن أَبِي عُبَيْد أَنَّه قَال: وَجْهَه أَن يَمْتَلِىء قُلْبْه حَتَّى يَشْغَلَه عَن الْقُرْآَن وَذِكْر الْلَّه، فَإِذَا كَان الْقُرْآَن وَالْعِلْم الْغَالِب فَلَيْس جَوْف هَذَا عِنْدَنَا مُمْتَلِئَا مِن الْشِّعْر، و(إِن مَن الْبَيَان لَسِحْرا) قَال: كَأَن الْمَعْنَى أَن يَبْلُغ مِن بَيَانِه أَن يَمْدَح الْإِنْسَان فَيَصْدُق فِيْه حَتَّى يَصْرِف الْقُلُوْب إِلَى قَوْلِه، ثُم يَذُمَّه فَيَصْدُق فِيْه حَتَّى يَصْرِف الْقُلُوْب إِلَى قَوْلِه الْآَخَر، فَكأنّنّه سِحْر الْسَّامِعِيْن بِذَلِك.

٥٠١٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْر بْن أَبِي شَيْبَة، ثَنَا ابْن الْمُبَارَك، عَن يُوْنُس، عَن الْزُّهْرِي قَال: ثَنَا أَبُو بَكْر بْن عَبْد الْرَّحْمَن بْن الْحَارِث بْن هِشَام، عَن مَرْوَان بْن الْحَكَم، عَن عَبْد الْرَّحْمَن بْن الْأَسْوَد بْن عَبْد يَغُوْث، عَن أُبَي بْن كَعْب،

أَن الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم قَال: (إِن مِن الْشِّعْر حِكْمَة).

٥٠١١ - حَدَّثَنَا مُسَدَّد، ثَنَا أَبُو عَوَانَة، عَن سِمَاك، عَن عِكْرِمَة، عَن ابْن عَبَّاس قَال:

جَاء أَعْرَابِي إِلَى الْنَّبِي صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم فَجَعَل يَتَكَلَّم بِكَلَام، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن مَن الْبَيَان سِحْرَا، وَإِن مِن الْشِّعْر حُكْمِا).

٥٠١٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن يَحْيَى بْن فَارِس، ثَنَا سَعِيْد بْن مُحَمَّد، ثَنَا أَبُو تُمَيْلَة قَال: حَدَّثَنِي أَبُو جَعْفَر الْنَّحْوِي عَبْد الْلَّه بِن ثَابِت قَال: حَدَّثَنِي صَخْر بْن عَبْد الْلَّه بْن بُرَيْدَة، عَن أَبِيْه، عَن جَدِّه قَال:

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (إِن مَن الْبَيَان سِحْرَا، وَإِن مِن الْعِلْم جَهْلِا، وَإِن مِّن الْشِعَر حُكْمِا، وَإِن مِن الْقَوْل عِيَالا) فَقَال صَعْصَعَة بْن صُوْحَان. صَدَق نَبِي الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: أَمَّا قَوْلُه (إِن مَن الْبَيَان سِحْرَا) فَالَّرَّجُل يَكُوْن عَلَيْه الْحَق وَهُو أَلْحَن بِالْحُجَج مِن صَاحِب الْحَق فَيَسْحَر الْقَوْم بِبَيَانِه فَيَذْهَب بِالْحَق، وَأَمَّا قَوْلُه: (إِن مِن الْعِلْم جَهْلِا) فَيَتَكَلَّف الْعَالِم إِلَى عِلْمِه مَا لَا يَعْلَم فَيُجَهِّلُه ذَلِك، وَأَمَّا قَوْلُه: (إِن مِن الْشِّعْر حُكْمِا) فَهِي هَذِه الْمَوَاعِظ وَالْأَمْثَال الَّتِي يَتَّعِظ بِهَا الْنَّاس، وَأَمَّا قَوْلُه: (إِن مِن الْقَوْل عِيَالا) فَعَرْضُك كَلَامَك وَحَدِيْثَك عَلَى مَن لَيْس مِن شَأْنِه وَلَا يُرِيْدُه.

٥٠١٣ - حَدَّثَنَا ابْن أَبِي خَلَف وَأَحْمَد بْن عَبْدَة، الْمَعْنَى قَالَا: ثَنَا سُفْيَان بْن عُيَيْنَة، عَن الْزُّهْرِي، عَن سَعِيْد قَال:

مَر عُمَر بِحَسَّان وَهُو يُنْشِد فِي الْمَسْجِد، فَلَحَظ إِلَيْه فَقَال: قَد كُنْت أُنْشِد وَفِيْه مَن هُو خَيْر مِنْك.

٥٠١٤ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن صَالِح، ثَنَا عَبْد الْرَّزَّاق، أَخْبَرَنَا مَعْمَر، عَن الْزُّهْرِي، عَن سَعِيْد بْن الْمُسَيَّب، عَن أَبِي هُرَيْرَة، بِمَعْنَاه. زَاد: فَخَشِي أَن يَرْمِيَه بِرَسُوْل الْلَّه، فَأَجَازَه.

٥٠١٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن سُلَيْمَان الْمِصِّيصِي لُوَيْن، ثَنَا ابْن أَبِي الْزِّنَاد، عَن أَبِيْه، عَن عُرْوَة، وَهِشَام بْن عُرْوَة، عَن عُرْوَة، عَن عَائِشَة رَضِي الْلَّه عَنْهَا قَالَت:

كَان رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَضَع لِحَسَّان مِنْبَرَا فِي الْمَسْجِد فَيَقُوْم عَلَيْه يَهْجُو مَن قَال فِي رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم، فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن رُوْح الْقُدُس مَع حَسَّان مَا نَافَح عَن رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم).

٥٠١٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَد بْن مُحَمَّد الْمَرْوَزِي قَال: حَدَّثَنِي عَلِي بْن حُسَيْن، عَن أَبِيْه، عَن يَزِيْد الْنَّحْوِي، عَن عِكْرِمَة، عَن ابْن عَبَّاس قَال:

{وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُم الْغَاوُون} فَنَسْخ مِن ذَلِك وَاسْتَثْنَى فَقَال: {إَلَا الَّذِيْن آَمَنُوْا وَعَمِلُوْا الْصَّالِحَات وَذَكَرُوَا الْلَّه كَثِيْرا}.



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 94. Güzel Konuşmaya Özenerek Ağzı Doldura Doldura Konuşmak

5005- Abdullah İbn Amr'den (rivâyet olunmuştur) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Allah erkekler arasından dilini, ineğin dilini (otlara) doladığı gibi (kelimelere) dolay(arak konuş)an edebiyatçıya mığzeder."

Tirmizî, Edeb 72; Ahmed b. Hanbel, II, 165, 187.

5006- Hazret-i Ebû Hüreyre'den (rivâyet edildiğine göre) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

" Kim, insanların gönüllerini cezbetmek için lüzumundan fazla söz öğrenirse Allah kıyamet gününde onun nafilesini de farzını da kabul etmez."

5007- Abdullah İbn Ömer'den demiştir ki: Doğu (tarafın) da iki adam gelip bir konuşma yaptılar. Halk onların (bu konuşmalarını) (çok) beğendi, bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

" Gerçekten söz(ler) den oluşan sihir (ler) de vardır" buyurdu. Yahutta (şöyle dedi):

" Gerçekten bazı sözler sihir (gibi büyüleyici)dir."

Buharî, tıbb 51, nikâh 48; Müslim, cuma 47; Ebû Dâvûd, edeb 86-87; Tirmizî, Biri 79; Darimî, sahi 199; Muvatta. kelam 7; Ahmed b. Hanbel. I. 269, 273. 303. 309, 313. 323, 332. 397. 454. II, 16, 59, 62, 94.

5008- Ebû Zabye'den demiştir ki: Bir gün bir adam ayakta, bir konuşma yapıp sözü uzatmıştı. Bunun üzerine Hazret-i Amr İbn el-Âs şöyle dedi:

Eğer (bu adam) konuşmasını fazla uzatmayıp yerinde kesse idi kendisi için daha hayırlı olurdu. (Nitekim) ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken işittim:

" Ben özlü konuşmayı bilirim -yahutta (bu şüphe raviye aittir) -özlü konuşmakla emr olundum. Çünkü özlü konuşmak daha hayırlıdır."

٩٤ - بَاب مَا جَاء فِي الْمُتَشَدِّق فِي الْكَلَام

٥٠٠٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّد بْن سِنَان الْبَاهِلِي وَكَان يَنْزِل الْعَوَقَة، ثَنَا نَافِع بْن عُمَر، عَن بِشْر بْن عَاصِم، عَن أَبِيْه، عَن عَبْد الْلَّه. قَال أَبُو دَاوُد: هُو ابْن عَمْرِو قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن الْلَّه [عَزَّوَجَل] يُبْغِض الْبَلِيْغ مِن الْرِّجَال الَّذِي يَتَخَلَّل بِلِسَانِه تَخَلُّل الْبَاقِرَة بِلِسَانِهَا).

٥٠٠٦ - حَدَّثَنَا ابْن الْسَّرْح، ثَنَا ابْن وَهْب، عَن عَبْد الْلَّه بْن الْمُسَيَّب، عَن الْضَّحَّاك بْن شُرَحْبِيْل، عَن أَبِي هُرَيْرَة قَال:

قَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (مَن تَعَلَّم صَرْف الْكَلَام لِيَسْبِي بِه قُلُوْب الْرِّجَال أَو الْنَّاس، لَم يَقْبَل الْلَّه مِنْه يَوْم الْقِيَامَة صَرْفَا وَلَا عَدْلَا).

٥٠٠٧ - حَدَّثَنَا عَبْد الْلَّه بْن مَسْلَمَة، عَن مَالِك، عَن زَيْد بْن أَسْلَم، عَن عَبْد الْلَّه بْن عُمَر أَنَّه قَال:

قَدِم رَجُلَان مِن الْمَشْرِق فَخَطَبَا، فَعَجِب الْنَّاس يَعْنِي لِبَيَانِهِمَا فَقَال رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم: (إِن مَن الْبَيَان لَسِحْرا) أَو (إِن بَعْض الْبَيَان لَسِحْر).

٥٠٠٨ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَان بْن عَبْد الْحَمِيْد الْبَهْرَانِي، أَنَّه قَرَأ فِي أَصْل إِسْمَاعِيْل بْن عَيَّاش، وَحَدَّثَه مُحَمَّد بْن إِسْمَاعِيْل ابْنَه قَال: حَدَّثَنِي أَبِي قَال: حَدَّثَنِي ضَمْضَم، عَن شُرَيْح بْن عُبَيْد قَال: ثَنَا أَبُو ظَبْيَة أَن عَمْرَو بْن الْعَاص قَال يَوْمِنَا وَقَام رَجُل فَأَكْثَر الْقَوْل فَقَال عَمْرُو: لَو قَصَد فِي قَوْلِه لَكَان خُيْرَا لَه،

سُمِعَت رَسُوْل الْلَّه صَلَّى الْلَّه عَلَيْه وَسَلَّم يَقُوْل: (لَقَد رَأَيْت أَو أُمِرْت أَن أَتَجَوَّز فِي الْقَوْل؛ فَإِن الْجَوَاز هُو خَيْر).



H A D İ S
K Ü T Ü P / H A N E S İ

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget