Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- Malın Üçte Birini Vasiyet Etmek

3641- Amir b. Sa’d (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle diyor: Şifa bulduğum bir hastalığa yakalanmıştım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyarete gelmişti. Ben de şöyle demiştim:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Benim malım çoktur, kızımdan başka da mirasçım yok, malımın üçte ikisini tasadduk edebilir miyim?) diye sordum. (Hayır) dedi. Ben:

(Peki yarısına ne dersiniz?) dedim. Yine (Hayır) dedi. Ben:

(Ya üçte biri nasıl olur?) deyince, (Üçte bir… üçte bir de çoktur ama senin için yeterlidir. Mirasçılarını zengin bırakman başkalarına avuç açacak durumda bırakmandan daha hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3642- Sa’d (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Mekke’de hasta iken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyarete geldi. Ben de:

(Ey Allah’ın Rasûlü! malımın hepsini vasiyet etmek isterim ne dersiniz?) dedim. (Hayır olmaz) buyurdu. Ben:

(Yarısını) dedim. Yine (Hayır olmaz) buyurdu. (Üçte birine ne dersiniz?) deyince:

(Üçte bir… üçte bir de çoktur ama vasiyet edebilirsin. Ey Sa’d! Mirasçılarını zengin bırakman onları fakir ve başkalarına el açar halde bırakmandan daha hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3643- Amir b. Sa’d (radıyallahü anh) babasından naklediyor ve şöyle diyor: Sa’d Mekke'de hasta yatıyordu, vaktiyle hicret ettiği bu toprakta ölmek istemiyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu ziyarete geldi. (Allah, Sa’d b. Afra’ya merhamet etsin veya Allah Sa’d’e acısın) buyurdu. Onun mirasçı olarak tek bir kızı vardı. ve şöyle dedi:

(Ey Allah’ın Rasûlü! malımın hepsini vasiyet etmek istiyorum ne dersiniz?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hayır öyle yapma!) buyurdu. (Yarısını) dedim, yine:

(Hayır öyle yapma) buyurdu. Üçte bir deyince:

(Üçte bir… üçte bir çoktur… zira mirasçılarını zengin bırakman insanlara el avuç açacak şekilde muhtaç bırakmandan hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3644-

3645- Bükeyr b. Mismar (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Amir b. Sa’d tan işittim. O da babasından şöyle aktarmıştı:

(Sa’d hastalanmıştı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyaret için yanına girmişti. Sa’d, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i görünce ağladı ve:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Vaktiyle hicret ettiğim yerde öleceğim) dedi. (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) hayır inşallah iyileşirsin) buyurdu. Sa’d:

(Malımın hepsini Allah yolunda vasiyet etmek istiyorum) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hayır öyle yapma) buyurdu. (Sa’d üçte ikisini mi vasiyet edeyim) deyince, yine:

(Hayır öyle yapma) buyurdu. Yarısını mı deyince, yine:

(Hayır olmaz) dedi. (Ya üçte birine ne dersin?) deyince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Üçte bir… üçte birde çoktur, çocuklarını zengin bırakman onları başkalarına el açacak şekilde fakir bırakmandan hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3646- Sa’d b. Ebi Vakkas (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hastalığımda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyaret etti ve (Vasiyette bulundun mu?) diye sordu. Ben de:

(Evet) dedim. (Ne kadarını) diye sordu. Ben de:

(Malımın tamamını Allah yolunda vasiyet ettim) dedim. (Çocuğuna bir şey bırakmadın mı?) buyurdu. (Onlar zengindir) dedim. (Öyleyse o malının onda birini vasiyet et) buyurdu ben daha fazlasını istedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de artırdı ve:

(Üçte birini vasiyet et hatta üçte bir de çoktur ve büyüktür) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3647- Sa’d (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu hastalığında ziyaret etmişti. Sa’d:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Malımın tamamını vasiyet etmek istiyorum) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hayır öyle yapma) buyurdu. Sa’d:

(Yarısını vasiyet etmeme ne dersin) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yine:

(Hayır olamaz) dedi. Sa’d:

(Üçte birini vasiyet edeyim) deyince:

(Üçte bir kafidir gerçi o da çoktur ve büyüktür) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3648- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa’d’ı ziyarete gelmişti. Sa’d:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Malımın üçte ikisini vasiyet edeyim mi?) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hayır) dedi. (Öyleyse yarısına ne dersiniz?) deyince yine:

(Hayır) buyurdu. (Üçte biri olur mu?) deyince:

(Peki üçte birini vasiyet et, üçte bir de gerçi çoktur ve büyüktür. Varislerini zengin bırakman onları başkalarına el açacak şekilde fakir bırakmandan hayırlıdır) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)

3649- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Temenni olunur ki insanlar vasiyet konusunda dörtte biri tercih etsinler çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Üçte bir… üçte bir de çoktur ve büyüktür) buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, vesaya: 1; Buhârî, vesaya: 3)

3650- Muhammed b. Sa’d, babası Sa’d b. Mâlik’ten naklediyor: O hasta iken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona geldi ve Sa’d:

(Bir kızımdan başka çocuğum yok dolayısıyla malımın hepsini vasiyet etmek istiyorum) dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Hayır öyle yapma) buyurdu. Sa’d:

(Yarısını vasiyet etsem) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

(O da çoktur) buyurdu. (Üçte birini vasiyet etsem) deyince:

(Üçte bir yeterlidir hatta o bile çoktur) buyurdu. (Ebû Dâvûd, vesaya: 1; Buhârî, vesaya: 3)

3651- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan: Câbir’in babası Uhud savaşında şehid düşmüştü, geriye altı kız ve bir sürü de borç bırakmıştı. Hurma toplama zamanı geldiğinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve şöyle dedim:

(Biliyorsunuz ki babam, Uhud savaşında şehid düştü, pek çok ta borç bıraktı ve ödemenin hakkından gelemeyeceğimi sanıyorum bu sebeple alacaklıların sizinle görüşmelerini istiyorum) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Sen şimdi git her cins hurmayı ayrı ayrı yerlere topla ve bana haber ver.) Ben de, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dediğini yaptım ve sonra da O’nu çağırdım. Alacaklılar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i orada görünce isteklerindeki ısrarı biraz daha artırdılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların bu yaptıklarını görünce en büyük hurma yığınının etrafını üç defa dolaştı ve o yığının yanına oturdu ve (Alacaklıları çağır) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alacaklılara ölçerek hurmayı verdi ve sonunda babamın borcunu Allah ödettirmiş oldu ve ben:

(Allah babamın borcunu ödemeyi nasib etsin de tek bir hurma bile bana ve kardeşlerime kalmasın buna bile razıyım) diyordum. Halbuki borçların tamamı ödenmiş ve yığınlardan tek bir hurma bile eksilmemiş gibiydi. (Buhârî, vesaya: 37; İbn Mâce, Sadakat: 20)

٣ - باب الْوَصِيَّةِ بِالثُّلُثِ

٣٦٤١ - أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ مَرِضْتُ مَرَضًا أَشْفَيْتُ مِنْهُ فَأَتَانِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعُودُنِي فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لِي مَالاً كَثِيرًا وَلَيْسَ يَرِثُنِي إِلاَّ ابْنَتِي أَفَأَتَصَدَّقُ بِثُلُثَىْ مَالِي قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ فَالشَّطْرَ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ فَالثُّلُثَ قَالَ ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَتْرُكَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ لَهُمْ مِنْ أَنْ تَتْرُكَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٢ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ مَنْصُورٍ، وَأَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، - وَاللَّفْظُ لأَحْمَدَ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ سَعْدٍ، قَالَ جَاءَنِي النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعُودُنِي وَأَنَا بِمَكَّةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ فَالشَّطْرَ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ فَالثُّلُثَ قَالَ ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَدَعَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَدَعَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ يَتَكَفَّفُونَ فِي أَيْدِيهِمْ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٣ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعُودُهُ وَهُوَ بِمَكَّةَ وَهُوَ يَكْرَهُ أَنْ يَمُوتَ بِالأَرْضِ الَّتِي هَاجَرَ مِنْهَا قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ رَحِمَ اللَّهُ سَعْدَ ابْنَ عَفْرَاءَ أَوْ يَرْحَمُ اللَّهُ سَعْدَ ابْنَ عَفْرَاءَ ‏)‏‏.‏ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ إِلاَّ ابْنَةٌ وَاحِدَةٌ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ النِّصْفَ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ فَالثُّلُثَ قَالَ ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَدَعَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَدَعَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ مَا فِي أَيْدِيهِمْ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٤ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مِسْعَرٌ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنِي بَعْضُ، آلِ سَعْدٍ قَالَ مَرِضَ سَعْدٌ فَدَخَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ وَسَاقَ الْحَدِيثَ‏.‏

٣٦٤٥ - أَخْبَرَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْكَبِيرِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ، قَالَ حَدَّثَنَا بُكَيْرُ بْنُ مِسْمَارٍ، قَالَ سَمِعْتُ عَامِرَ بْنَ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ اشْتَكَى بِمَكَّةَ فَجَاءَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا رَآهُ سَعْدٌ بَكَى وَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمُوتُ بِالأَرْضِ الَّتِي هَاجَرْتَ مِنْهَا قَالَ ‏(‏ لاَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ ‏)‏‏.‏ وَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ يَعْنِي بِثُلُثَيْهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَنِصْفَهُ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَثُلُثَهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَتْرُكَ بَنِيكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَتْرُكَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ، قَالَ عَادَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي مَرَضِي فَقَالَ ‏(‏ أَوْصَيْتَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ نَعَمْ‏.‏ قَالَ ‏(‏ بِكَمْ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ بِمَالِي كُلِّهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ‏.‏ قَالَ ‏(‏ فَمَا تَرَكْتَ لِوَلدِكَ ‏)‏‏.‏ قُلْتُ هُمْ أَغْنِيَاءُ‏.‏ قَالَ ‏(‏ أَوْصِ بِالْعُشْرِ ‏)‏‏.‏ فَمَا زَالَ يَقُولُ وَأَقُولُ حَتَّى قَالَ ‏(‏ أَوْصِ بِالثُّلُثِ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٧ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ سَعْدٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم عَادَهُ فِي مَرَضِهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَالشَّطْرَ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَالثُّلُثَ قَالَ ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ الْفَحَّامُ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَبِيعَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَتَى سَعْدًا يَعُودُهُ فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِثُلُثَىْ مَالِي قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَأُوصِي بِالنِّصْفِ قَالَ ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَأُوصِي بِالثُّلُثِ قَالَ ‏(‏ نَعَمِ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَدَعَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَدَعَهُمْ فُقَرَاءَ يَتَكَفَّفُونَ ‏)‏‏.‏

٣٦٤٩ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ لَوْ غَضَّ النَّاسُ إِلَى الرُّبُعِ لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ ‏)‏‏.‏

٣٦٥٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ الْمِنْهَالِ، قَالَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ يُونُسَ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، سَعْدِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم جَاءَهُ وَهُوَ مَرِيضٌ فَقَالَ إِنَّهُ لَيْسَ لِي وَلَدٌ إِلاَّ ابْنَةٌ وَاحِدَةٌ فَأُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَأُوصِي بِنِصْفِهِ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ لاَ ‏)‏‏.‏ قَالَ فَأُوصِي بِثُلُثِهِ قَالَ ‏(‏ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ ‏)‏‏.‏

٣٦٥١ - أَخْبَرَنَا الْقَاسِمُ بْنُ زَكَرِيَّا بْنِ دِينَارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ، عَنْ شَيْبَانَ، عَنْ فِرَاسٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، قَالَ حَدَّثَنِي جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ أَبَاهُ، اسْتُشْهِدَ يَوْمَ أُحُدٍ وَتَرَكَ سِتَّ بَنَاتٍ وَتَرَكَ عَلَيْهِ دَيْنًا فَلَمَّا حَضَرَ جُدَادُ النَّخْلِ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ قَدْ عَلِمْتَ أَنَّ وَالِدِي اسْتُشْهِدَ يَوْمَ أُحُدٍ وَتَرَكَ دَيْنًا كَثِيرًا وَإِنِيِّ أُحِبُّ أَنْ يَرَاكَ الْغُرَمَاءُ‏.‏ قَالَ ‏(‏ اذْهَبْ فَبَيْدِرْ كُلَّ تَمْرٍ عَلَى نَاحِيَةٍ ‏)‏‏.‏ فَفَعَلْتُ ثُمَّ دَعَوْتُهُ فَلَمَّا نَظَرُوا إِلَيْهِ كَأَنَّمَا أُغْرُوا بِي تِلْكَ السَّاعَةَ فَلَمَّا رَأَى مَا يَصْنَعُونَ أَطَافَ حَوْلَ أَعْظَمِهَا بَيْدَرًا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ جَلَسَ عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ ‏(‏ ادْعُ أَصْحَابَكَ ‏)‏‏.‏ فَمَا زَالَ يَكِيلُ لَهُمْ حَتَّى أَدَّى اللَّهُ أَمَانَةَ وَالِدِي وَأَنَا رَاضٍ أَنْ يُؤَدِّيَ اللَّهُ أَمَانَةَ وَالِدِي لَمْ تَنْقُصْ تَمْرَةً وَاحِدَةً‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Vasiyet Etmiş Midir?

3635- Talha (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn ebî Evfa’ya:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) vasiyette bulunmuş mudur?) diye sordum. (Hayır) dedi. (Peki Müslümanlara vasiyet nasıl emrolundu?) dedim. Allah’ın Kitab’ına uyarak emretti dedi. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3636- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatında geriye ne bir dinar ne de bir dirhem ne koyun ne de deve bıraktı. Bu yüzden hiçbir şey de vasiyet etmedi. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3637- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra geriye ne bir dirhem ne de dinar ne koyun ne de deve bıraktı. Bu yüzden de hiçbir şey vasiyet etmemişti. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3638- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra geriye ne bir dirhem ne de dinar ne koyun ne de deve bıraktı. Bu yüzden de hiçbir şey vasiyet etmemişti. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3639- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali’ye vasiyet etti diyorlar. Halbuki vefatından az önce idrarını yapmak için bir kap istemişti de o esnada tüm vücudunu bırakıvermişti, benim göğsüme dayalı olmasına rağmen ben bile vefat ettiğini anlayamadım, şu halde kime vasiyet etti? (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3640- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiğinde yanında benden başka kimse yoktu. vefatına yakın idrar yapmak için bir kap istemişti. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

٢ - باب هَلْ أَوْصَى النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

٣٦٣٥ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ مَسْعُودٍ، قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ، قَالَ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ مِغْوَلٍ، قَالَ حَدَّثَنَا طَلْحَةُ، قَالَ سَأَلْتُ ابْنَ أَبِي أَوْفَى أَوْصَى رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ لاَ‏.‏ قُلْتُ كَيْفَ كَتَبَ عَلَى الْمُسْلِمِينَ الْوَصِيَّةَ قَالَ أَوْصَى بِكِتَابِ اللَّهِ‏.‏

٣٦٣٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ، قَالَ حَدَّثَنَا مُفَضَّلٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، وَأَنْبَأَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ، وَأَحْمَدُ بْنُ حَرْبٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقٍ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ مَا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم دِينَارًا وَلاَ دِرْهَمًا وَلاَ شَاةً وَلاَ بَعِيرًا وَلاَ أَوْصَى بِشَىْءٍ‏.‏

٣٦٣٧ - أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ، حَدَّثَنَا مُصْعَبٌ، حَدَّثَنَا دَاوُدُ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ شَقِيقٍ، عَنْ مَسْرُوقٍ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ مَا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم دِرْهَمًا وَلاَ دِينَارًا وَلاَ شَاةً وَلاَ بَعِيرًا وَمَا أَوْصَى‏.‏

٣٦٣٨ - أَخْبَرَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ الْهُذَيْلِ، وَأَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَاصِمُ بْنُ يُوسُفَ، قَالَ حَدَّثَنَا حَسَنُ بْنُ عَيَّاشٍ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنِ الأَسْوَدِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ مَا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم دِرْهَمًا وَلاَ دِينَارًا وَلاَ شَاةً وَلاَ بَعِيرًا وَلاَ أَوْصَى‏.‏ لَمْ يَذْكُرْ جَعْفَرٌ دِينَارًا وَلاَ دِرْهَمًا‏.‏

٣٦٣٩ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا أَزْهَرُ، قَالَ أَنْبَأَنَا ابْنُ عَوْنٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنِ الأَسْوَدِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ يَقُولُونَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَوْصَى إِلَى عَلِيٍّ رضى اللّه عنه لَقَدْ دَعَا بِالطَّسْتِ لِيَبُولَ فِيهَا فَانْخَنَثَتْ نَفْسُهُ صلّى اللّه عليه وسلّم وَمَا أَشْعُرُ فَإِلَى مَنْ أَوْصَى

٣٦٤٠ - أَخْبَرَنِي أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا عَارِمٌ، قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنِ الأَسْوَدِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ تُوُفِّيَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم وَلَيْسَ عِنْدَهُ أَحَدٌ غَيْرِي - قَالَتْ - وَدَعَا بِالطَّسْتِ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1- Vasıyet Geciktirilmemeli

3626- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam gelerek:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür) diye sordu. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:

(Sadakanın hayırlısı vücudun sıhhatle ve mala düşkünlüğün fazla olup fakirlikten korkup ebedi kalacakmış gibi olduğun anda verilenidir) buyurdu ve, (Sadaka vermeyi can boğaza geldiği ve sen de şu malım şu kimseye şu malımda şu kimseye aittir diyeceğin güne erteleme.) (Ebû Dâvûd, vesaya: 3; Müslim, Zekat: 31)

3627- Abdullah (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Hanginiz varislerinin malını kendi malından daha çok sever?) Oradakiler:

(Ey Allah’ın Rasûlü! Biz kendi malımızı severiz varislerin malını değil) dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(İyi bilin ki şu anda sevdiğinizi söylediğiniz tüm bu mallarınız sizin mallarınız değildir varislerinizin mallarıdır. Senin malın ahiret ve Cennet için önceden verdiğin maldır geri kalanlar ise varislerin mallarıdır.) (Buhârî, Rikak: 12; Müsned: 3443)

3628- Mutarrif (radıyallahü anh)’in babasından rivâyetine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Tekâsür sûresi 1.2 ayeti olan:

(Aç gözlülük saplantısı içinde mal mülk çokluğuyla övünmek oyaladı sizleri. Öyle ki mezara girinceye kadar bu oyalanmaya devam ettiniz.) Ayetler hakkında şöyle buyurdu:

(Ademoğlu dünyada sahip olduğu şeylerle malım malım diyerek övünür durur. Ey Ademoğlu! Senin olan mal yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve Sadaka olarak verip ahiret için hazırladığındır.) (Müslim, Zühd ve Rekaik: 1; Tirmizî, Tefsirü’l Kur’an: 89)

3629- Ebu Habibe et Taî (radıyallahü anh) şöyle demiştir:

(Bir adam Allah yolunda harcanmak üzere bir miktar para vasiyet etti. Ebu’d Derda’ya bu durum sorulunca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den şu hadisi nakletti:

(Ölümüne yakın köle azâd eden veya bir şey tasadduk eden kendisi doyduktan sonra başkasına hediye veren gibidir.) (Dârimi, Vasiyet: 34; Tirmizî, Vasiyet: 7)

3630- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Vasiyet edebilecek malı bulunan bir kimseye vasiyet’i yanında yazılı bulunmadıkça iki gece geçirmesi caiz değildir.) (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3631- İbn Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Hiçbir Müslüman kişinin vasiyeti yanında yazılı olarak bulunmadıkça iki gece geçirmesi caiz değildir.) (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3632-

3633- Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)’in haber verdiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Hiçbir Müslüman kimsenin vasiyeti yanında olarak bulunmadıkça üç gece geçirmesi caiz değildir.) Abdullah b. Ömer diyor ki:

(Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu hadisi duyduğum andan itibaren vasiyetim daima yanımdadır.) (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

3634- Sâlim b. Abdullah (radıyallahü anh) babasından naklediyor. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Vasiyet edebileceği kadar dünyalığı bulunan bir kişiye vasiyeti yanında yazılı bulunmadıkça üç gece geçirmesi helâl değildir.) (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)

١ - باب الْكَرَاهِيَةِ فِي تَأْخِيرِ الْوَصِيَّةِ

٣٦٢٦ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَرْبٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ عُمَارَةَ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَىُّ الصَّدَقَةِ أَعْظَمُ أَجْرًا قَالَ ‏(‏ أَنْ تَصَدَّقَ وَأَنْتَ صَحِيحٌ شَحِيحٌ تَخْشَى الْفَقْرَ وَتَأْمُلُ الْبَقَاءَ وَلاَ تُمْهِلْ حَتَّى إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ قُلْتَ لِفُلاَنٍ كَذَا وَقَدْ كَانَ لِفُلاَنٍ ‏)‏‏.‏

٣٦٢٧ - أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، عَنْ أَبِي مُعَاوِيَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنِ الْحَارِثِ بْنِ سُوَيْدٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ أَيُّكُمْ مَالُ وَارِثِهِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ مَالِهِ ‏)‏‏.‏ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا مِنَّا مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ مَالُهُ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ مَالِ وَارِثِهِ‏.‏ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ اعْلَمُوا أَنَّهُ لَيْسَ مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ مَالُ وَارِثِهِ أَحَبُّ إِلَيْهِ مِنْ مَالِهِ مَالُكَ مَا قَدَّمْتَ وَمَالُ وَارِثِكَ مَا أَخَّرْتَ ‏)‏‏.‏

٣٦٢٨ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ ‏{‏أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ * حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ‏}‏ قَالَ يَقُولُ ابْنُ آدَمَ مَالِي مَالِي وَإِنَّمَا مَالُكَ مَا أَكَلْتَ فَأَفْنَيْتَ أَوْ لَبِسْتَ فَأَبْلَيْتَ أَوْ تَصَدَّقْتَ فَأَمْضَيْتَ ‏)‏‏.‏

٣٦٢٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ، قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا إِسْحَاقَ، سَمِعَ أَبَا حَبِيبَةَ الطَّائِيَّ، قَالَ أَوْصَى رَجُلٌ بِدَنَانِيرَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَسُئِلَ أَبُو الدَّرْدَاءِ فَحَدَّثَ عَنِ النَّبِيِّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَثَلُ الَّذِي يَعْتِقُ أَوْ يَتَصَدَّقُ عِنْدَ مَوْتِهِ مَثَلُ الَّذِي يُهْدِي بَعْدَ مَا يَشْبَعُ ‏)‏‏.‏

٣٦٣٠ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا الْفُضَيْلُ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ‏(‏ مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَهُ شَىْءٌ يُوصَى فِيهِ أَنْ يَبِيتَ لَيْلَتَيْنِ إِلاَّ وَوَصِيَّتُهُ مَكْتُوبَةٌ عِنْدَهُ ‏)‏‏.‏

٣٦٣١ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَهُ شَىْءٌ يُوصَى فِيهِ يَبِيتُ لَيْلَتَيْنِ إِلاَّ وَوَصِيَّتُهُ مَكْتُوبَةٌ عِنْدَهُ ‏)‏‏.‏

٣٦٣٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمِ بْنِ نُعَيْمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا حِبَّانُ، قَالَ أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ نَافِعٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، قَوْلَهُ‏.‏

٣٦٣٣ - أَخْبَرَنَا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى، قَالَ أَنْبَأَنَا ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي يُونُسُ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، قَالَ فَإِنَّ سَالِمًا أَخْبَرَنِي عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ تَمُرُّ عَلَيْهِ ثَلاَثُ لَيَالٍ إِلاَّ وَعِنْدَهُ وَصِيَّتُهُ ‏)‏‏.‏ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ مَا مَرَّتْ عَلَىَّ مُنْذُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ذَلِكَ إِلاَّ وَعِنْدِي وَصِيَّتِي‏.‏

٣٦٣٤ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ الْوَزِيرِ بْنِ سُلَيْمَانَ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ وَهْبٍ، قَالَ أَخْبَرَنِي يُونُسُ، وَعَمْرُو بْنُ الْحَارِثِ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ‏(‏ مَا حَقُّ امْرِئٍ مُسْلِمٍ لَهُ شَىْءٌ يُوصَى فِيهِ فَيَبِيتُ ثَلاَثَ لَيَالٍ إِلاَّ وَوَصِيَّتُهُ عِنْدَهُ مَكْتُوبَةٌ ‏)‏‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget