3- Malın Üçte Birini Vasiyet Etmek
3641- Amir b. Sa’d (radıyallahü anh) babasından naklederek şöyle diyor: Şifa bulduğum bir hastalığa yakalanmıştım. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyarete gelmişti. Ben de şöyle demiştim:
(Ey Allah’ın Rasûlü! Benim malım çoktur, kızımdan başka da mirasçım yok, malımın üçte ikisini tasadduk edebilir miyim?) diye sordum. (Hayır) dedi. Ben:
(Peki yarısına ne dersiniz?) dedim. Yine (Hayır) dedi. Ben:
(Ya üçte biri nasıl olur?) deyince, (Üçte bir… üçte bir de çoktur ama senin için yeterlidir. Mirasçılarını zengin bırakman başkalarına avuç açacak durumda bırakmandan daha hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)
3642- Sa’d (radıyallahü anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Mekke’de hasta iken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyarete geldi. Ben de:
(Ey Allah’ın Rasûlü! malımın hepsini vasiyet etmek isterim ne dersiniz?) dedim. (Hayır olmaz) buyurdu. Ben:
(Yarısını) dedim. Yine (Hayır olmaz) buyurdu. (Üçte birine ne dersiniz?) deyince:
(Üçte bir… üçte bir de çoktur ama vasiyet edebilirsin. Ey Sa’d! Mirasçılarını zengin bırakman onları fakir ve başkalarına el açar halde bırakmandan daha hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)
3643- Amir b. Sa’d (radıyallahü anh) babasından naklediyor ve şöyle diyor: Sa’d Mekke'de hasta yatıyordu, vaktiyle hicret ettiği bu toprakta ölmek istemiyordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu ziyarete geldi. (Allah, Sa’d b. Afra’ya merhamet etsin veya Allah Sa’d’e acısın) buyurdu. Onun mirasçı olarak tek bir kızı vardı. ve şöyle dedi:
(Ey Allah’ın Rasûlü! malımın hepsini vasiyet etmek istiyorum ne dersiniz?) Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Hayır öyle yapma!) buyurdu. (Yarısını) dedim, yine:
(Hayır öyle yapma) buyurdu. Üçte bir deyince:
(Üçte bir… üçte bir çoktur… zira mirasçılarını zengin bırakman insanlara el avuç açacak şekilde muhtaç bırakmandan hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)
3644-
3645- Bükeyr b. Mismar (radıyallahü anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Amir b. Sa’d tan işittim. O da babasından şöyle aktarmıştı:
(Sa’d hastalanmıştı Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ziyaret için yanına girmişti. Sa’d, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i görünce ağladı ve:
(Ey Allah’ın Rasûlü! Vaktiyle hicret ettiğim yerde öleceğim) dedi. (Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem) hayır inşallah iyileşirsin) buyurdu. Sa’d:
(Malımın hepsini Allah yolunda vasiyet etmek istiyorum) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Hayır öyle yapma) buyurdu. (Sa’d üçte ikisini mi vasiyet edeyim) deyince, yine:
(Hayır öyle yapma) buyurdu. Yarısını mı deyince, yine:
(Hayır olmaz) dedi. (Ya üçte birine ne dersin?) deyince Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Üçte bir… üçte birde çoktur, çocuklarını zengin bırakman onları başkalarına el açacak şekilde fakir bırakmandan hayırlıdır) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)
3646- Sa’d b. Ebi Vakkas (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Hastalığımda Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni ziyaret etti ve (Vasiyette bulundun mu?) diye sordu. Ben de:
(Evet) dedim. (Ne kadarını) diye sordu. Ben de:
(Malımın tamamını Allah yolunda vasiyet ettim) dedim. (Çocuğuna bir şey bırakmadın mı?) buyurdu. (Onlar zengindir) dedim. (Öyleyse o malının onda birini vasiyet et) buyurdu ben daha fazlasını istedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de artırdı ve:
(Üçte birini vasiyet et hatta üçte bir de çoktur ve büyüktür) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)
3647- Sa’d (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu hastalığında ziyaret etmişti. Sa’d:
(Ey Allah’ın Rasûlü! Malımın tamamını vasiyet etmek istiyorum) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Hayır öyle yapma) buyurdu. Sa’d:
(Yarısını vasiyet etmeme ne dersin) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), yine:
(Hayır olamaz) dedi. Sa’d:
(Üçte birini vasiyet edeyim) deyince:
(Üçte bir kafidir gerçi o da çoktur ve büyüktür) buyurdu. (Buhârî, vesaya: 1; Ebû Dâvûd, vesaya: 1)
3648- Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Sa’d’ı ziyarete gelmişti. Sa’d:
(Ey Allah’ın Rasûlü! Malımın üçte ikisini vasiyet edeyim mi?) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Hayır) dedi. (Öyleyse yarısına ne dersiniz?) deyince yine:
(Hayır) buyurdu. (Üçte biri olur mu?) deyince:
(Peki üçte birini vasiyet et, üçte bir de gerçi çoktur ve büyüktür. Varislerini zengin bırakman onları başkalarına el açacak şekilde fakir bırakmandan hayırlıdır) buyurdu. (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir.)
3649- İbn Abbâs (radıyallahü anh)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Temenni olunur ki insanlar vasiyet konusunda dörtte biri tercih etsinler çünkü Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(Üçte bir… üçte bir de çoktur ve büyüktür) buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, vesaya: 1; Buhârî, vesaya: 3)
3650- Muhammed b. Sa’d, babası Sa’d b. Mâlik’ten naklediyor: O hasta iken Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona geldi ve Sa’d:
(Bir kızımdan başka çocuğum yok dolayısıyla malımın hepsini vasiyet etmek istiyorum) dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de:
(Hayır öyle yapma) buyurdu. Sa’d:
(Yarısını vasiyet etsem) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
(O da çoktur) buyurdu. (Üçte birini vasiyet etsem) deyince:
(Üçte bir yeterlidir hatta o bile çoktur) buyurdu. (Ebû Dâvûd, vesaya: 1; Buhârî, vesaya: 3)
3651- Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh)’tan: Câbir’in babası Uhud savaşında şehid düşmüştü, geriye altı kız ve bir sürü de borç bırakmıştı. Hurma toplama zamanı geldiğinde Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim ve şöyle dedim:
(Biliyorsunuz ki babam, Uhud savaşında şehid düştü, pek çok ta borç bıraktı ve ödemenin hakkından gelemeyeceğimi sanıyorum bu sebeple alacaklıların sizinle görüşmelerini istiyorum) dedim. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Sen şimdi git her cins hurmayı ayrı ayrı yerlere topla ve bana haber ver.) Ben de, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dediğini yaptım ve sonra da O’nu çağırdım. Alacaklılar Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i orada görünce isteklerindeki ısrarı biraz daha artırdılar. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onların bu yaptıklarını görünce en büyük hurma yığınının etrafını üç defa dolaştı ve o yığının yanına oturdu ve (Alacaklıları çağır) dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) alacaklılara ölçerek hurmayı verdi ve sonunda babamın borcunu Allah ödettirmiş oldu ve ben:
(Allah babamın borcunu ödemeyi nasib etsin de tek bir hurma bile bana ve kardeşlerime kalmasın buna bile razıyım) diyordum. Halbuki borçların tamamı ödenmiş ve yığınlardan tek bir hurma bile eksilmemiş gibiydi. (Buhârî, vesaya: 37; İbn Mâce, Sadakat: 20)
٣ - باب الْوَصِيَّةِ بِالثُّلُثِ
٣٦٤١ - أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ مَرِضْتُ مَرَضًا أَشْفَيْتُ مِنْهُ فَأَتَانِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعُودُنِي فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لِي مَالاً كَثِيرًا وَلَيْسَ يَرِثُنِي إِلاَّ ابْنَتِي أَفَأَتَصَدَّقُ بِثُلُثَىْ مَالِي قَالَ ( لاَ ). قُلْتُ فَالشَّطْرَ قَالَ ( لاَ ). قُلْتُ فَالثُّلُثَ قَالَ ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَتْرُكَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ لَهُمْ مِنْ أَنْ تَتْرُكَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ ).
٣٦٤٢ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ مَنْصُورٍ، وَأَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، - وَاللَّفْظُ لأَحْمَدَ - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ سَعْدٍ، قَالَ جَاءَنِي النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعُودُنِي وَأَنَا بِمَكَّةَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ( لاَ ). قُلْتُ فَالشَّطْرَ قَالَ ( لاَ ). قُلْتُ فَالثُّلُثَ قَالَ ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَدَعَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَدَعَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ يَتَكَفَّفُونَ فِي أَيْدِيهِمْ ).
٣٦٤٣ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم يَعُودُهُ وَهُوَ بِمَكَّةَ وَهُوَ يَكْرَهُ أَنْ يَمُوتَ بِالأَرْضِ الَّتِي هَاجَرَ مِنْهَا قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( رَحِمَ اللَّهُ سَعْدَ ابْنَ عَفْرَاءَ أَوْ يَرْحَمُ اللَّهُ سَعْدَ ابْنَ عَفْرَاءَ ). وَلَمْ يَكُنْ لَهُ إِلاَّ ابْنَةٌ وَاحِدَةٌ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ( لاَ ). قُلْتُ النِّصْفَ قَالَ ( لاَ ). قُلْتُ فَالثُّلُثَ قَالَ ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَدَعَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَدَعَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ مَا فِي أَيْدِيهِمْ ).
٣٦٤٤ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سُلَيْمَانَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ، قَالَ حَدَّثَنَا مِسْعَرٌ، عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنِي بَعْضُ، آلِ سَعْدٍ قَالَ مَرِضَ سَعْدٌ فَدَخَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ( لاَ ). وَسَاقَ الْحَدِيثَ.
٣٦٤٥ - أَخْبَرَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِيُّ، قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْكَبِيرِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ، قَالَ حَدَّثَنَا بُكَيْرُ بْنُ مِسْمَارٍ، قَالَ سَمِعْتُ عَامِرَ بْنَ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّهُ اشْتَكَى بِمَكَّةَ فَجَاءَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَلَمَّا رَآهُ سَعْدٌ بَكَى وَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَمُوتُ بِالأَرْضِ الَّتِي هَاجَرْتَ مِنْهَا قَالَ ( لاَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ ). وَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ ( لاَ ). قَالَ يَعْنِي بِثُلُثَيْهِ قَالَ ( لاَ ). قَالَ فَنِصْفَهُ قَالَ ( لاَ ). قَالَ فَثُلُثَهُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَتْرُكَ بَنِيكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَتْرُكَهُمْ عَالَةً يَتَكَفَّفُونَ النَّاسَ ).
٣٦٤٦ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ السَّائِبِ، عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ، قَالَ عَادَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فِي مَرَضِي فَقَالَ ( أَوْصَيْتَ ). قُلْتُ نَعَمْ. قَالَ ( بِكَمْ ). قُلْتُ بِمَالِي كُلِّهِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ. قَالَ ( فَمَا تَرَكْتَ لِوَلدِكَ ). قُلْتُ هُمْ أَغْنِيَاءُ. قَالَ ( أَوْصِ بِالْعُشْرِ ). فَمَا زَالَ يَقُولُ وَأَقُولُ حَتَّى قَالَ ( أَوْصِ بِالثُّلُثِ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ ).
٣٦٤٧ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ سَعْدٍ، أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم عَادَهُ فِي مَرَضِهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ ( لاَ ). قَالَ فَالشَّطْرَ قَالَ ( لاَ ). قَالَ فَالثُّلُثَ قَالَ ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ ).
٣٦٤٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ الْفَحَّامُ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَبِيعَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم أَتَى سَعْدًا يَعُودُهُ فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُوصِي بِثُلُثَىْ مَالِي قَالَ ( لاَ ). قَالَ فَأُوصِي بِالنِّصْفِ قَالَ ( لاَ ). قَالَ فَأُوصِي بِالثُّلُثِ قَالَ ( نَعَمِ الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ إِنَّكَ أَنْ تَدَعَ وَرَثَتَكَ أَغْنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أَنْ تَدَعَهُمْ فُقَرَاءَ يَتَكَفَّفُونَ ).
٣٦٤٩ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ لَوْ غَضَّ النَّاسُ إِلَى الرُّبُعِ لأَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ أَوْ كَبِيرٌ ).
٣٦٥٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالَ حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ الْمِنْهَالِ، قَالَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ يُونُسَ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سَعْدٍ، عَنْ أَبِيهِ، سَعْدِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ النَّبِيَّ صلّى اللّه عليه وسلّم جَاءَهُ وَهُوَ مَرِيضٌ فَقَالَ إِنَّهُ لَيْسَ لِي وَلَدٌ إِلاَّ ابْنَةٌ وَاحِدَةٌ فَأُوصِي بِمَالِي كُلِّهِ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لاَ ). قَالَ فَأُوصِي بِنِصْفِهِ قَالَ النَّبِيُّ صلّى اللّه عليه وسلّم ( لاَ ). قَالَ فَأُوصِي بِثُلُثِهِ قَالَ ( الثُّلُثَ وَالثُّلُثُ كَثِيرٌ ).
٣٦٥١ - أَخْبَرَنَا الْقَاسِمُ بْنُ زَكَرِيَّا بْنِ دِينَارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ، عَنْ شَيْبَانَ، عَنْ فِرَاسٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، قَالَ حَدَّثَنِي جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ أَبَاهُ، اسْتُشْهِدَ يَوْمَ أُحُدٍ وَتَرَكَ سِتَّ بَنَاتٍ وَتَرَكَ عَلَيْهِ دَيْنًا فَلَمَّا حَضَرَ جُدَادُ النَّخْلِ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم فَقُلْتُ قَدْ عَلِمْتَ أَنَّ وَالِدِي اسْتُشْهِدَ يَوْمَ أُحُدٍ وَتَرَكَ دَيْنًا كَثِيرًا وَإِنِيِّ أُحِبُّ أَنْ يَرَاكَ الْغُرَمَاءُ. قَالَ ( اذْهَبْ فَبَيْدِرْ كُلَّ تَمْرٍ عَلَى نَاحِيَةٍ ). فَفَعَلْتُ ثُمَّ دَعَوْتُهُ فَلَمَّا نَظَرُوا إِلَيْهِ كَأَنَّمَا أُغْرُوا بِي تِلْكَ السَّاعَةَ فَلَمَّا رَأَى مَا يَصْنَعُونَ أَطَافَ حَوْلَ أَعْظَمِهَا بَيْدَرًا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ جَلَسَ عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ ( ادْعُ أَصْحَابَكَ ). فَمَا زَالَ يَكِيلُ لَهُمْ حَتَّى أَدَّى اللَّهُ أَمَانَةَ وَالِدِي وَأَنَا رَاضٍ أَنْ يُؤَدِّيَ اللَّهُ أَمَانَةَ وَالِدِي لَمْ تَنْقُصْ تَمْرَةً وَاحِدَةً.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.