3- Allah’ın Güç ve Kuvvetine Yemin Edilir Mi?
3779- Ebu Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
(Allah Cennet ve Cehennemi yarattığında Cibril’i Cennete göndererek; oraya ve oraya girecekler için hazırladığım şeylere bak buyurdu. Cibril Cennete bakıp dönünce şöyle dedi:
(Güç ve kuvvetine yemin olsun ki Cenneti ve nimetlerini duyan herkes mutlaka oraya girmek ister) dedi. Bunun üzerine Allah emretti ve Cennete giden yollar insanların hoşuna gitmeyen, nefse ağır gelen, (namaz, oruç, cihad) gibi şeylerle kuşatıldı. Cibril oraya bakıp Cennetin nefse hoş gelmeyen şeylerle kuşatıldığını görünce:
(Güç ve kuvvetine yemin ederim ki hiç kimsenin oraya giremeyeceğinden korkarım) dedi. Bu sefer Allah git Cehenneme ve Cehennemlikler için hazırladığım şeylere bak dedi. Cibril Cehenneme baktı, orada birbiri üzerine binmiş ateş çukurları ve ateş tepelerini görünce döndü ve dedi ki:
(Güç ve kuvvetine yemin ederim ki oraya kimse girmek istemez.) Allah emretti Cehennem hoşa giden (Yalan zina ve her türlü günah) şeylerle kuşatıldıktan sonra Cibril’e tekrar dön ve Cehenneme bak buyurdu. Cibril oraya bakıp oranın da hoşa giden şeylerle kuşatıldığını görünce hemen dönerek; şöyle dedi:
(Güç ve kuvvetine yemin ederim ki Cehenneme herkes girecek ve hiçbir kimse oradan kurtulamayacaktır böyle olmasından korkuyorum dedi.) (Ebû Dâvûd, Sünnet: 25; Tirmizî, Sıfatü’l Cenne: 21)
٣ - باب الْحَلِفِ بِعِزَّةِ اللَّهِ تَعَالَى
٣٧٧٩ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ أَنْبَأَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى، قَالَ حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلّى اللّه عليه وسلّم قَالَ ( لَمَّا خَلَقَ اللَّهُ الْجَنَّةَ وَالنَّارَ أَرْسَلَ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ إِلَى الْجَنَّةِ فَقَالَ انْظُرْ إِلَيْهَا وَإِلَى مَا أَعْدَدْتُ لأَهْلِهَا فِيهَا . فَنَظَرَ إِلَيْهَا فَرَجَعَ فَقَالَ وَعِزَّتِكَ لاَ يَسْمَعُ بِهَا أَحَدٌ إِلاَّ دَخَلَهَا . فَأَمَرَ بِهَا فَحُفَّتْ بِالْمَكَارِهِ فَقَالَ اذْهَبْ إِلَيْهَا فَانْظُرْ إِلَيْهَا وَإِلَى مَا أَعْدَدْتُ لأَهْلِهَا فِيهَا فَنَظَرَ إِلَيْهَا فَإِذَا هِيَ قَدْ حُفَّتْ بِالْمَكَارِهِ فَقَالَ وَعِزَّتِكَ لَقَدْ خَشِيتُ أَنْ لاَ يَدْخُلَهَا أَحَدٌ . قَالَ اذْهَبْ فَانْظُرْ إِلَى النَّارِ وَإِلَى مَا أَعْدَدْتُ لأَهْلِهَا فِيهَا . فَنَظَرَ إِلَيْهَا فَإِذَا هِيَ يَرْكَبُ بَعْضُهَا بَعْضًا فَرَجَعَ فَقَالَ وَعِزَّتِكَ لاَ يَدْخُلُهَا أَحَدٌ . فَأَمَرَ بِهَا فَحُفَّتْ بِالشَّهَوَاتِ فَقَالَ ارْجِعْ فَانْظُرْ إِلَيْهَا . فَإِذَا هِيَ قَدْ حُفَّتْ بِالشَّهَوَاتِ فَرَجَعَ وَقَالَ وَعِزَّتِكَ لَقَدْ خَشِيتُ أَنْ لاَ يَنْجُوَ مِنْهَا أَحَدٌ إِلاَّ دَخَلَهَا ) .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.