Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'DEN HADİS RİVAYETİ HUSUSUNDA TEVAKKİ (SAKINMAK-ÇEKİNMEK VE İTHİYATLI OLMAK) BÂBI

24) ... Amr b. Meymun (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

İbn-i Mesud (Abdullah) (radıyallahü anh) ile her Perşembe günü akşamı buluşup görüşmeyi hiç kaçırmazdım. Her hangi bir şey hakkında hiçbir kimseye (Kale Resulullahi (sallallahü aleyhi ve sellem) dediğini işitmedim. Yalnız bir akşam (Kale Resulullahi (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi. (Kendisinin bir hadis rivâyet edeceği beklenirken susuverdi) ve hemen başını öne eğdi. Biraz sonra ona baktım ki (ne göreyim) gömleğinin ilikleri çözülmüş, gözleri yaşlarla dolup taşmış ve boyun damarları şişmiş vaziyettedir. Biraz sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (öyle) veya aşağı, yahut yukarı, ya da ona yakın yahut ta ona benzer buyurdu) dedi.

25) ... Muhammed b. Sirin (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) , bir hadis rivâyet edip bitirdiği zaman ; = Yahud da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi , derdi.

26) ... Abdurrahman b. Ebi Leyla (radıyallahü anh)’dan; Şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

Biz Zeyd b. Erkam (radıyallahü anh)’den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadis-i şeriflerinden bir şey anlatmasını rica ettik. Buyurdular ki:

(Biz artık yaşlandık, bizde unutkanlık baş gösterdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis nakletmek de çok zor (mesuliyeti ağır)dır. )

27) ... Şabi (Rahimehullah)’den rivâyet edildiğine göre kendisi demiştir ki;

(Ben İbn-i Ömer (radıyallahü anh) ile bir yıl beraber oturdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hiçbir hadis naklettiğini işitmedim. )

28) ... Tavus (Rahimehullah)’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

İbn-i Abbâs (radıyallahü anh)’den işittim. Buyurdular ki ;

(Gerçekten biz (itina ile) hadisi hıfzederdik. Hadis de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hıfzedilir. (Hıfzedilmesine önem ve kıymet verilmelidir. ) Fakat siz hırçın deveye de uysal deveye de binmeye başlayınca artık hadis almaya itimad etmek ve bellemek işi uzaklaştı. )

29) ... Şabi (Rahimehullah)’dan ;

Karaza b. Kab (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

Ömer (radıyallahü anh) bizi Kufe’ye gönderdi . (Bizi yolcu ederken), Teşyi edip (Medine dışındaki) Sirar denilen yere kadar beraberimizde yürüdü. Sonra ‘Beraberinizde buraya kadar ne için yürüdüğümü bilirmisiniz?’ diye sordu. Biz ; ‘Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sohbetinde bulunduğumuz (sahabe olduğumuz) ve ensardan olduğumuz içindir, ’ dedik. Ömer (radıyallahü anh) ;

(Ben size bir hususu anlatmak için (buraya kadar ) beraberinizde yürüdüm. Ve yürüyerek gelmekliğimin hatırı için (yapacağım tavsiyeyi) iyice belliyeceğinizi umarak yürüdüm. Siz ateşte kaynayan tencere gibi Kuran için gönülleri fokur fokur kaynayan (yani kuran okumaya çok hararetli ve pek düşkün ) bir kavme varıyorsunuz. Onlar sizi gördükleri zaman (problemlerinde sizleri hakem yapacakları, bütün işlerinde emirlerinize itâat edecekleri ve dini bilgileri sizden alacakları için) sizlere boyun eğecekler ve bunlar Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ashâbıdır , diyeceklerdir. Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den az hadis rivâyet ediniz. (Yani onların sizden hadis almak için duydukları iştiyaka ve fazla istekli olmalarına bakarak fazla rivâyette bulunmayınız. ) Ben de (sevapta) sizin ortağınızım. (Çünkü kendisi onları hayra delalet etmiş oluyor. ) dedi.

30) ... Es-Saip b. Yezid (radıyallahü anh)’den ;

Demiştirki ; Ben Saad b. Mâlik (Bu zat Ebû Saidi Hudri künyesi ile meşhurdur. ) (radıyallahü anh) ile Medineden Mekkeye kadar yolda arkadaşlık ettim. Bir tek hadis rivâyet ettiğini işitmedim. )

٣ - باب التَّوَقِّي فِي الْحَدِيثِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم

٢٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ الْبَطِينُ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ، قَالَ مَا أَخْطَأَنِي ابْنُ مَسْعُودٍ عَشِيَّةَ خَمِيسٍ إِلاَّ أَتَيْتُهُ فِيهِ قَالَ فَمَا سَمِعْتُهُ يَقُولُ لِشَىْءٍ قَطُّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَلَمَّا كَانَ ذَاتَ عَشِيَّةٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ - قَالَ فَنَكَسَ ‏.‏ قَالَ فَنَظَرْتُ إِلَيْهِ فَهُوَ قَائِمٌ مُحَلَّلَةً أَزْرَارُ قَمِيصِهِ قَدِ اغْرَوْرَقَتْ عَيْنَاهُ وَانْتَفَخَتْ أَوْدَاجُهُ قَالَ أَوْ دُونَ ذَلِكَ أَوْ فَوْقَ ذَلِكَ أَوْ قَرِيبًا مِنْ ذَلِكَ أَوْ شَبِيهًا بِذَلِكَ ‏.‏

٢٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، قَالَ كَانَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ إِذَا حَدَّثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا فَفَرَغَ مِنْهُ قَالَ أَوْ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏

٢٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، قَالَ قُلْنَا لِزَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ حَدِّثْنَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏ قَالَ كَبِرْنَا وَنَسِينَا وَالْحَدِيثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَدِيدٌ ‏.‏

٢٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي السَّفَرِ، قَالَ سَمِعْتُ الشَّعْبِيَّ، يَقُولُ جَالَسْتُ ابْنَ عُمَرَ سَنَةً فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَيْئًا ‏.‏

٢٨ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ إِنَّمَا كُنَّا نَحْفَظُ الْحَدِيثَ وَالْحَدِيثُ يُحْفَظُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَمَّا إِذَا رَكِبْتُمُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ فَهَيْهَاتَ ‏.‏

٢٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ مُجَالِدٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ قَرَظَةَ بْنِ كَعْبٍ، قَالَ بَعَثَنَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ إِلَى الْكُوفَةِ وَشَيَّعَنَا فَمَشَى مَعَنَا إِلَى مَوْضِعٍ يُقَالُ لَهُ صِرَارٌ ‏.‏ فَقَالَ أَتَدْرُونَ لِمَ مَشَيْتُ مَعَكُمْ قَالَ قُلْنَا لِحَقِّ صُحْبَةِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَلِحَقِّ الأَنْصَارِ ‏.‏ قَالَ لَكِنِّي مَشَيْتُ مَعَكُمْ لِحَدِيثٍ أَرَدْتُ أَنْ أُحَدِّثَكُمْ بِهِ فَأَرَدْتُ أَنْ تَحْفَظُوهُ لِمَمْشَاىَ مَعَكُمْ إِنَّكُمْ تَقْدُمُونَ عَلَى قَوْمٍ لِلْقُرْآنِ فِي صُدُورِهِمْ هَزِيزٌ كَهَزِيزِ الْمِرْجَلِ فَإِذَا رَأَوْكُمْ مَدُّوا إِلَيْكُمْ أَعْنَاقَهُمْ وَقَالُوا أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ ‏.‏ فَأَقِلُّوا الرِّوَايَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا شَرِيكُكُمْ ‏.‏

٣٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنِ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ، قَالَ صَحِبْتُ سَعْدَ بْنَ مَالِكٍ مِنَ الْمَدِينَةِ إِلَى مَكَّةَ فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِحَدِيثٍ وَاحِدٍ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'İN HADÎSİNE TAZİM VE ONA MUARIZ OLANI TEHDİD BÂBI

12) ... El-Mikdam b. Ma’dikerib el-Kindiy (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Süslü tahtına –koltuğuna- yaslanmış adama, benim hadislerimden birisi okunur da o (kişi)nin, vaziyetini hiç bozmadan (Bizlerle sizler arasında Allahü teâlâ’nın kitabı vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri, helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz. ) (Yani bu hadis Kur’an’da bulunan hükümlerin dışındadır. Onun için bu hadise itibar etmeyiz. ) diyebilme zamanı yaklaşmıştır. Sizleri ikaz ediyorum! (Kur’an-ı Kerim’de bulunan bütün hükümler haktır. ) Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haram kıldığı şeyler Allahü teâlâ’nın haram kıldığı şeyler gibidir. (Kitab ve Sünnet arasında bir ayırım yapılamaz. )

13) ... Ebû Rafi (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular;

(Herhangi biriniz tahtına –koltuğuna- yaslanmış olup benim emrettiğim veya yasakladığım bir husus ona intikal edince (umursamadan) ( bilemem (Kur’an’dan başka bir şey tanımam ve tabi olmam) Biz Kitabullah’da ne bulduksa ona tabi olduk. ) (artık hadise tabi olmayız) söyler durumda bulmayayım. )

14) ... Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Kim bu dinden olmayan bir şeyi onda ihdas ederse, onun icat ettiği şey merdud ve batıldır. )

15) ... Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)’den ;

Şöyle söylediği rivâyet edilmiştir; (Ensar’dan bir adam Harre denilen mevkideki hurmalıkları suladıkları su arklarından ve su nöbetinden dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Zübeyr b. Avvâm aleyhinde şikayette bulundu. (Bu arklardan geçen su önce Zübeyr’in hurma bahçesine varıyordu. Sonra da şikayetçi Ensari’nin tarlasına uğruyordu. Bir defa Zübeyr hurmalığını sulamak üzere suyu tuttuğu sırada) müşteki ona:

-Suyu serbest bırak ki bize gelsin, diye talepte bulundu. Fakat Zübeyr, kendi tarlasını sulamadan suyu bırakmak ve nöbetini ona vermekten imtina edince iki taraf Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e meselelerini intikal ettirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda isteklerini karşılıklı olarak arz ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

(Ey Zübeyr! Tarlanı sula sonra suyu komşuna salıver) buyurdu. Müşteki hiddetlenerek;

(Zübeyr, halan oğlu olduğu için mi?) demek suretiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i tarafgirlikle itham etmek istemişti. Bu sözden üzülen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mübarek yüzü değişti. (Çünkü fahr-ı Kainat efendimize tarafgirlik ithamı ile büyük bir saygısızlıkta bulunmuştu. ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

(Ey Zübeyr, tarlanı sula sonra suyu hapset, ta ki, su hurma ağaçlarının köklerine erişsin, (su hakkını tam manası ile kullan) buyurdu.

Ravi demişti ki; Zübeyr şöyle dedi;

(Vallahi öyle sanıyorum ki şu ayet bu olay hakkında indi. )

Hayır (Resûlüm), Rabbine yemin olsun onlar (mü’miniz diyenler) aralarında çıkan anlaşmazlıkta seni hakem yapıp sonra verdiğin karardan -hükümden- nefislerinde hiç bir güçlük duymayarak tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa suresi, 65)

16) ... İbn-i Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu demiştir;

(Kadınları mescitte namaz kılmaktan menetmeyiniz. ) (Bunun üzerine) İbn-i Ömer (Abdullah’ın bir oğlu bir rivâyete göre ismi Vakid’dir. ) babasına; (Biz kesinlikle onlara mani olacağız, deyince İbn-i Ömer çok kızdı ve ona dedi ki; (Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuyorum sen; (Biz kesinlikle onlara mani oluruz) dersin... dedi. )

17) ... Abdullah bin Mugaffel (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre yeğeni (erkek kardeşinin oğlu) onun yanında oturuyordu. Yeğeni sapan ile fiske taşını attı. Abdullah onu taş atmaktan men etti ve dedi ki;

(Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sapanla fiske taşını atmayı yasakladı ve ;

(Sapanla atılan taş ile av avlanmaz, düşman da yaralanmaz kırılmaz öldürülmez ve muhakkak diş kırar, göz yaralar çıkarır. ) buyurdu.

Abdullah’ın yeğeni tekrar sapanla taş atınca Abdullah ona;

“Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sapanla taş atmayı yasakladığına dair hadis-i şerif okuyorum sen yine taş atmaya başladın artık bundan sonra ilelebed seninle konuşmayacağım”, dedi.

18)... Kabisa oğlu İshak, babası Kabisa (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediğini rivâyet etmiştir ;

Nakibül Ensar (= Akabe görüşmelerinde Ensar’ın temsilcisi) ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (yakın) arkadaşı Ubade b. Samit el-Ensari (radıyallahü anh) Bizanslarla yapılan savaşta Muaviye (radıyallahü anh) ile beraber savaş seferine katıldı. Halkın, sikkeli altın paranın kesilmiş parçalarını dinar (= kesilmemiş, sikkeli, altın para)lar ile mübadele ettiklerine, keza sikkeli, gümüş paranın kesilmiş parçalarını dirhem (= kesilmemiş sikkeli gümüş para)larla değiştirmekte olduklarına şahit oldu. (Bu mübadelenin tartı ile değil tane hesabı ile yapıldığını görünce) şöyle dedi;) Ey Nas! Siz bu mübadele ile kesinlikle faiz yemiş olursunuz. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, buyurdular ki:

(Altını altınla mubayaa etmeyiniz. Ancak değiştirilmek istenen altınların her ikisi de (ağırlık ölçüsü ile) eşit ve peşin olsa...(bu şartla mübadele edebilirsiniz)

(Muaviye (radıyallahü anh) , Ubade b. Samit (radıyallahü anh)’ın böyle söylediğini duyunca ; (Ya Ebel-Velid! (Ubade’nin künyesidir) Ben bu mübadelede bir faiz durumu görmüyorum. Ancak değiştirilenlerin birisi veresiye olsa o zaman faiz olur. ) Diye Ubade’nin fetvasına katılmadığını beyan etti. Ubade;

(Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuyorum, sen de bana şahsi görüşünü anlatıyorsun. And olsun eğer Allahü teâlâ (bu savaştan) beni çıkarırsa , senin hakimiyetin altındaki bölgede seninle oturmayacağım”, dedi.

Ubade savaştan geri dönünce doğruca Medine’ye vardı. Halife Ömer b. Hattab (radıyallahü anh), O’na; (Neden buraya geldin, ya Ebel-Velid?) diye geliş sebebini sorunca, Ubade (radıyallahü anh) hadiseyi anlattı ve Muaviye (radıyallahü anh) ile bundan böyle aynı bölgede oyurmayacağına yemin ettiğini beyan etti.

Halife O’na ; Ya Ebel-Velid, ikame ettiğin yere dön. Allahü teâlâ, senin ve emsalinin bulunmadığı yerin hayrını alsın”, dedi ve Muaviye’ye de şu mealde bir mektup yazdı;

((Ya Muaviye!) Senin Ubade’ye hüküm etme salahiyetin yoktur. (Bahis konusu meselede) O’nun sözü (fetvası) doğrudur. Halkı O’nun beyan ettiği fetvaya yönelt. (Yani yukarda beyan edilen mübadele usulünde faizcilik vardır. )

19) ... İbn-i Aclan’ın Avn b. Abdillah (radıyallahü anh)’dan rivâyet ettiğine göre Abdullah b. Mesud (radıyallahü anh) şöyle buyurdu ;

(Ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis rivâyet ettiğim zaman O’nun, hakka en uygun, hidayete en iyi eriştiren ve takvaya en yaraşan söz olduğuna inanın. )

20) ... Ebül-Bahteri’nin Ebû Abdirrahman Es-Sülemi’den rivâyet ettiğine göre Ali b. Ebi Talib (radıyallahü anh) şöyle buyurmuştur ;

(Ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuduğum zaman O’nun hadisinin hakka, hidayete ve takvaya en uygun, en liyakatli söz olduğuna inanın. )

21) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

(Kıraat olunan hadisimi, koltuğuna yaslanmış (edep ve saygıya aykırı) olarak her hangi birinizin dinlemesini, sonrada okuyucuya ; (Sen hadisi bırak, onun doğru veya yalan olduğunun anlaşılması için Kuran’dan bir şeyler oku, dediğini katiyen bilmeyeyim (= sakın hiç biriniz hadislerime karşı böyle tutarsız ve saygısız davranış içerisine girmeyin, böyle durumu bulmayayım). Söylenen o güzel söz (hadis)’i ben söyledim. )

22) ... Ebû Seleme (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Ebû Hureyre (radıyallahü anh), bir adama buyurdular ki:

(Ey yeğenim ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis rivâyet ettiğim zaman, sen ona karşılık olarak darb-ı meselleri anlatma. )

23) ...

٢ - باب تَعْظِيمِ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَالتَّغْلِيظِ عَلَى مَنْ عَارَضَهُ

١٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ، حَدَّثَنِي الْحَسَنُ بْنُ جَابِرٍ، عَنِ الْمِقْدَامِ بْنِ مَعْدِيكَرِبَ الْكِنْدِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( يُوشِكُ الرَّجُلُ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يُحَدَّثُ بِحَدِيثٍ مِنْ حَدِيثِي فَيَقُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَمَا وَجَدْنَا فِيهِ مِنْ حَلاَلٍ اسْتَحْلَلْنَاهُ وَمَا وَجَدْنَا فِيهِ مِنْ حَرَامٍ حَرَّمْنَاهُ ‏.‏ أَلاَ وَإِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مِثْلُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ ‏)‏.‏

١٣ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، فِي بَيْتِهِ أَنَا سَأَلْتُهُ، عَنْ سَالِمٍ أَبِي النَّضْرِ، ثُمَّ مَرَّ فِي الْحَدِيثِ قَالَ أَوْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي رَافِعٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ أُلْفِيَنَّ أَحَدَكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يَأْتِيهِ الأَمْرُ مِمَّا أَمَرْتُ بِهِ أَوْ نَهَيْتُ عَنْهُ فَيَقُولُ لاَ أَدْرِي مَا وَجَدْنَا فِي كِتَابِ اللَّهِ اتَّبَعْنَاهُ ‏)‏.‏

١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو مَرْوَانَ، مُحَمَّدُ بْنُ عُثْمَانَ الْعُثْمَانِيُّ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ ‏)‏.‏

١٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحِ بْنِ الْمُهَاجِرِ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ، حَدَّثَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ خَاصَمَ الزُّبَيْرَ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي شِرَاجِ الْحَرَّةِ الَّتِي يَسْقُونَ بِهَا النَّخْلَ فَقَالَ الأَنْصَارِيُّ سَرِّحِ الْمَاءَ يَمُرُّ ‏.‏ فَأَبَى عَلَيْهِ فَاخْتَصَمَا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( اسْقِ يَا زُبَيْرُ ثُمَّ أَرْسِلِ الْمَاءَ إِلَى جَارِكَ ‏)‏.‏ فَغَضِبَ الأَنْصَارِيُّ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْ كَانَ ابْنَ عَمَّتِكَ فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ثُمَّ قَالَ ‏( يَا زُبَيْرُ اسْقِ ثُمَّ احْبِسِ الْمَاءَ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَى الْجَدْرِ ‏)‏.‏ قَالَ فَقَالَ الزُّبَيْرُ وَاللَّهِ إِنِّي لأَحْسَبُ هَذِهِ الآيَةَ نَزَلَتْ فِي ذَلِكَ {فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا}‏ ‏.‏

١٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى النَّيْسَابُورِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَالِمٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ تَمْنَعُوا إِمَاءَ اللَّهِ أَنْ يُصَلِّينَ فِي الْمَسْجِدِ ‏)‏.‏ فَقَالَ ابْنٌ لَهُ إِنَّا لَنَمْنَعُهُنَّ ‏.‏ فَقَالَ فَغَضِبَ غَضَبًا شَدِيدًا وَقَالَ إِنِّي أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَإِنَّكَ تَقُولُ إِنَّا لَنَمْنَعُهُنَّ ‏.‏

١٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ الْجَحْدَرِيُّ، وَأَبُو عُمَرَ حَفْصُ بْنُ عَمْرٍو قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ، حَدَّثَنَا أَيُّوبُ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ، أَنَّهُ كَانَ جَالِسًا إِلَى جَنْبِهِ ابْنُ أَخٍ لَهُ فَخَذَفَ فَنَهَاهُ وَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنْهَا وَقَالَ ‏( إِنَّهَا لاَ تَصِيدُ صَيْدًا وَلاَ تَنْكِي عَدُوًّا وَإِنَّهَا تَكْسِرُ السِّنَّ وَتَفْقَأُ الْعَيْنَ ‏)‏.‏ قَالَ فَعَادَ ابْنُ أَخِيهِ يَخْذِفُ فَقَالَ أُحَدِّثُكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنْهَا ثُمَّ عُدْتَ تَخْذِفُ لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَدًا ‏.‏

١٨ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ، حَدَّثَنِي بُرْدُ بْنُ سِنَانٍ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ قَبِيصَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ الأَنْصَارِيَّ النَّقِيبَ، صَاحِبَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ غَزَا مَعَ مُعَاوِيَةَ أَرْضَ الرُّومِ فَنَظَرَ إِلَى النَّاسِ وَهُمْ يَتَبَايَعُونَ كِسَرَ الذَّهَبِ بِالدَّنَانِيرِ وَكِسَرَ الْفِضَّةِ بِالدَّرَاهِمِ فَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّكُمْ تَأْكُلُونَ الرِّبَا سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( لاَ تَبْتَاعُوا الذَّهَبَ بِالذَّهَبِ إِلاَّ مِثْلاً بِمِثْلٍ لاَ زِيَادَةَ بَيْنَهُمَا وَلاَ نَظِرَةَ ‏)‏.‏ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ يَا أَبَا الْوَلِيدِ لاَ أَرَى الرِّبَا فِي هَذَا إِلاَّ مَا كَانَ مِنْ نَظِرَةٍ ‏.‏ فَقَالَ عُبَادَةُ أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَتُحَدِّثُنِي عَنْ رَأْيِكَ لَئِنْ أَخْرَجَنِي اللَّهُ لاَ أُسَاكِنْكَ بِأَرْضٍ لَكَ عَلَىَّ فِيهَا إِمْرَةٌ ‏.‏ فَلَمَّا قَفَلَ لَحِقَ بِالْمَدِينَةِ فَقَالَ لَهُ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ مَا أَقْدَمَكَ يَا أَبَا الْوَلِيدِ فَقَصَّ عَلَيْهِ الْقِصَّةَ وَمَا قَالَ مِنْ مُسَاكَنَتِهِ فَقَالَ ارْجِعْ يَا أَبَا الْوَلِيدِ إِلَى أَرْضِكَ فَقَبَحَ اللَّهُ أَرْضًا لَسْتَ فِيهَا وَأَمْثَالُكَ ‏.‏ وَكَتَبَ إِلَى مُعَاوِيَةَ لاَ إِمْرَةَ لَكَ عَلَيْهِ وَاحْمِلِ النَّاسَ عَلَى مَا قَالَ فَإِنَّهُ هُوَ الأَمْرُ ‏.‏

١٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ الْخَلاَّدِ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، أَنْبَأَنَا عَوْنُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ إِذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَظُنُّوا بِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الَّذِي هُوَ أَهْنَاهُ وَأَهْدَاهُ وَأَتْقَاهُ ‏.‏

٢٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ، عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيِّ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ إِذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِحَدِيثٍ فَظُنُّوا بِهِ الَّذِي هُوَ أَهْنَاهُ وَأَهْدَاهُ وَأَتْقَاهُ ‏.‏

٢١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْفُضَيْلِ، حَدَّثَنَا الْمَقْبُرِيُّ، عَنْ جَدِّهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ‏( لاَ أَعْرِفَنَّ مَا يُحَدَّثُ أَحَدُكُمْ عَنِّي الْحَدِيثَ وَهُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى أَرِيكَتِهِ فَيَقُولُ اقْرَأْ قُرْآنًا ‏.‏ مَا قِيلَ مِنْ قَوْلٍ حَسَنٍ فَأَنَا قُلْتُهُ ‏)‏.‏

٢٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادِ بْنِ آدَمَ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، ح وَحَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ لِرَجُلٍ يَا ابْنَ أَخِي إِذَا حَدَّثْتُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا فَلاَ تَضْرِبْ لَهُ الأَمْثَالَ ‏.‏

٢٣ - قَالَ أَبُو الْحَسَنِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْكَرَابِيسِيُّ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْجَعْدِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، مِثْلَ حَدِيثِ عَلِيٍّ رضى اللّه تعالى عنه ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)’İN SÜNNETİNE İTTİBA' ETMENİN GEREKLİLİĞİNE DAİR VARİD OLAN HADİSLER BÂBI

1)... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir;

(Size ne emrettimse onu alınız (ona sarılınız) ve sizi neden nehiy ettimse ondan uzaklaşınız. )

2) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir;

(Ben size bir şey teklif etmedikçe ve sizi bıraktıkça siz de beni bırakınız (= bana soru sormayınız). Çünkü sizden önceki (ümmet)ler, lüzumsuz yere Peygamberlerine çok soru sormaları, sonrada onlara muhalefet etmeleri yüzünden helak oldular. Bunun için ben size bir şey emrettiğim zaman ondan gücünüzün yettiğini yapınız ve sizi bir şeyden nehiy ettiğim zaman ona son veriniz. )

3) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den yapılan rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Her kim bana itâat ederse hakikatta Allah’a itâat etmiş olur ve her kim bana isyan ederse gerçekten Allah’a isyan etmiş olur...)

4) ... Ebû Cafer (radıyallahü anh)’den, şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

(İbn-i Ömer (Abdullah) (radıyallahü anh)Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bir hadis işittiği zaman o hadisi işittiği gibi aynen tutardı. Onda ifrat ve tefritte bulunmazdı. )

5) ... Ebû’d-Derda (radıyallahü anh)’den, şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

(Biz fakirliği anlatırken ve ondan duyduğumuz endişeleri belirtirken, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıkıp bu konuşmamız üzerine geldi ve;

(Fakir düşmekten mi korkuyorsunuz? Nefsim kudret elinde olan Allahü teâlâya yemin ederim ki, muhakkak surette dünya malı üzerinize akıtılacaktır (= bol bol verilecektir). Öyle (zengin olacaksınız) ki servetten başka hiçbir şey her hangi birinizin kalbini hak yoldan sapıtmayacaktır (Servetinin bolluğu kişinin hak yoldan inhiraf etmesine sebebiyet verebilecektir). Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben sizleri gecesi ve gündüzü apaydın olması bakımından eşit olan tertemiz gönüllere sahip olarak bıraktım. ) buyurdu.

Ebû’d-Derda diyor ki; (Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) doğru söyledi. Vallahi gecesi ve gündüzü aydınlık olması bakımından eşit olan tertemiz gönüllere sahip olarak bizi bıraktı. )

6) ... Kurret b. Eyas (radıyallahü anh)’den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir;

(Benim ümmetimden, daima Allahü teâlâ tarafından desteklenen ve onlara yardımcı olmayan halkın zarar veremiyeceği bir cemaat kıyamet kopuncaya kadar hiç eksik olmayacak (ümmetim içinde daima böyle bir taife bulunacak) tır. )

7) ... Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle söylemiştir, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Ümmetimden bir taife daima Allahü teâlâ’nın emrine bağlı kalacak (= ondan katiyyen ayrılmayacak)tır ve kendilerine muhalefet edenler, onlara zarar veremiyecektir. )

8) ... Eba İnebe el-Havlani (radıyallahü anh)’den şöyle demiştir; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, buyurdular ki:

(Allahü teâlâ bu dinin mensublarını ilahi emre itâat etme uğrunda çalıştıracak adamı daima onların içinden çıkarır. Böyle adamı eksik etmez. )

9) ... Şuayb (radıyallahü anh)’den, şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

Muaviye (radıyallahü anh) irad ettiği bir hutbede; Alimleriniz nerededirler, alimleriniz nerededirler? (söyleyeceği sözlerin alimlerce doğrulanması için bu soruyu yöneltiyor) Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim buyuruyordu ki;

(Kıyamet ancak ümmetimden bir taife, insanlara galib olduğu halde kopacaktır. Bu taife ne kendilerine yardımcı olmayanlara ne de yardımcı olanlara bakmıyacaklar (onların davranışına ehemmiyet vermeyecekler)dir. )

10) ... Sevban (radıyallahü anh)’den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

(Benim ümmetimden, hak üzerinde, düşmanlarını yener ve muhaliflerinden zarar görmez bir cemaat, Allah (Azze ve Celle)’nin emri (kıyamet günü) gelinceye kadar eksik olmayacaktır. )

11) ... Cabir b. Abdillah (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

(Biz Peygammer (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında idik. Bir çizgi çizdi. O’nun sağına ve soluna da ikişer çizgi çizdikten sonra mübarek elini ortadaki çizginin üzerine bırakıp, (Bu , Allah’ın yoludur) buyurdu. Sonra bu ayeti okudu;

(Gerçekten bu benim dosdoğru yolumdur. Artık O’na uyunuz. Başka yolları takip etmeyiniz. Sonra bunlar sizi Allahü teâlâ’nın yanından ayırır...) (En’am 153)

١ - باب اتِّبَاعِ سُنَّةِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم

١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَا أَمَرْتُكُمْ بِهِ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَيْتُكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا ‏)‏.‏

٢ - حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ، قَالَ أَنْبَأَنَا جَرِيرٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( ذَرُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ فَإِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِسُؤَالِهِمْ وَاخْتِلاَفِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ فَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِشَىْءٍ فَخُذُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَإِذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَىْءٍ فَانْتَهُوا ‏).‏

٣ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ، وَوَكِيعٌ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ أَطَاعَنِي فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ عَصَى اللَّهَ ‏)‏.‏

٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا زَكَرِيَّا بْنُ عَدِيٍّ، عَنِ ابْنِ الْمُبَارَكِ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سُوقَةَ، عَنْ أَبِي جَعْفَرٍ، قَالَ كَانَ ابْنُ عُمَرَ إِذَا سَمِعَ مِنْ، رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا لَمْ يَعْدُهُ وَلَمْ يُقَصِّرْ دُونَهُ ‏.‏

٥ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ الدِّمَشْقِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى بْنِ سُمَيْعٍ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سُلَيْمَانَ الأَفْطَسُ، عَنِ الْوَلِيدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْجُرَشِيِّ، عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ، عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، قَالَ خَرَجَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَنَحْنُ نَذْكُرُ الْفَقْرَ وَنَتَخَوَّفُهُ فَقَالَ ‏( آلْفَقْرَ تَخَافُونَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتُصَبَّنَّ عَلَيْكُمُ الدُّنْيَا صَبًّا حَتَّى لاَ يُزِيغَ قَلْبَ أَحَدٍ مِنْكُمْ إِزَاغَةً إِلاَّ هِيَهْ وَايْمُ اللَّهِ لَقَدْ تَرَكْتُكُمْ عَلَى مِثْلِ الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا وَنَهَارُهَا سَوَاءٌ ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو الدَّرْدَاءِ صَدَقَ وَاللَّهِ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ تَرَكَنَا وَاللَّهِ عَلَى مِثْلِ الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا وَنَهَارُهَا سَوَاءٌ ‏.‏

٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ قُرَّةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي مَنْصُورِينَ لاَ يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ ‏)‏.‏

٧ - حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ، قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَلْقَمَةَ، نَصْرُ بْنُ عَلْقَمَةَ عَنْ عُمَيْرِ بْنِ الأَسْوَدِ، وَكَثِيرِ بْنِ مُرَّةَ الْحَضْرَمِيِّ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي قَوَّامَةً عَلَى أَمْرِ اللَّهِ لاَ يَضُرُّهَا مَنْ خَالَفَهَا ‏)‏.‏

٨ - حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا الْجَرَّاحُ بْنُ مَلِيحٍ، حَدَّثَنَا بَكْرُ بْنُ زُرْعَةَ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا عِنَبَةَ الْخَوْلاَنِيَّ، وَكَانَ، قَدْ صَلَّى الْقِبْلَتَيْنِ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( لاَ يَزَالُ اللَّهُ يَغْرِسُ فِي هَذَا الدِّينِ غَرْسًا يَسْتَعْمِلُهُمْ فِي طَاعَتِهِ ‏)‏.‏

٩ - حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ حُمَيْدِ بْنِ كَاسِبٍ، حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ نَافِعٍ، حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ بْنُ أَرْطَاةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ شُعَيْبٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَامَ مُعَاوِيَةُ خَطِيبًا فَقَالَ أَيْنَ عُلَمَاؤُكُمْ أَيْنَ عُلَمَاؤُكُمْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ إِلاَّ وَطَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرُونَ عَلَى النَّاسِ لاَ يُبَالُونَ مَنْ خَذَلَهُمْ وَلاَ مَنْ نَصَرَهُمْ ‏)‏.‏

١٠ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ شُعَيْبٍ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ بَشِيرٍ، عَنْ قَتَادَةَ، عَنْ أَبِي قِلاَبَةَ، عَنْ أَبِي أَسْمَاءَ الرَّحَبِيِّ، عَنْ ثَوْبَانَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ يَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ مَنْصُورِينَ لاَ يَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ ‏)‏.‏

١١ - حَدَّثَنَا أَبُو سَعِيدٍ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ، قَالَ سَمِعْتُ مُجَالِدًا، يَذْكُرُ عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ كُنَّا عِنْدَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَخَطَّ خَطًّا وَخَطَّ خَطَّيْنِ عَنْ يَمِينِهِ وَخَطَّ خَطَّيْنِ عَنْ يَسَارِهِ ثُمَّ وَضَعَ يَدَهُ فِي الْخَطِّ الأَوْسَطِ فَقَالَ ‏( هَذَا سَبِيلُ اللَّهِ ‏)‏.‏ ثُمَّ تَلاَ هَذِهِ الآيَةَ {وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ}‏ ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget