2- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'İN HADÎSİNE TAZİM VE ONA MUARIZ OLANI TEHDİD BÂBI
12) ... El-Mikdam b. Ma’dikerib el-Kindiy (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
(Süslü tahtına –koltuğuna- yaslanmış adama, benim hadislerimden birisi okunur da o (kişi)nin, vaziyetini hiç bozmadan (Bizlerle sizler arasında Allahü teâlâ’nın kitabı vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri, helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz. ) (Yani bu hadis Kur’an’da bulunan hükümlerin dışındadır. Onun için bu hadise itibar etmeyiz. ) diyebilme zamanı yaklaşmıştır. Sizleri ikaz ediyorum! (Kur’an-ı Kerim’de bulunan bütün hükümler haktır. ) Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haram kıldığı şeyler Allahü teâlâ’nın haram kıldığı şeyler gibidir. (Kitab ve Sünnet arasında bir ayırım yapılamaz. )
13) ... Ebû Rafi (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular;
(Herhangi biriniz tahtına –koltuğuna- yaslanmış olup benim emrettiğim veya yasakladığım bir husus ona intikal edince (umursamadan) ( bilemem (Kur’an’dan başka bir şey tanımam ve tabi olmam) Biz Kitabullah’da ne bulduksa ona tabi olduk. ) (artık hadise tabi olmayız) söyler durumda bulmayayım. )
14) ... Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
(Kim bu dinden olmayan bir şeyi onda ihdas ederse, onun icat ettiği şey merdud ve batıldır. )
15) ... Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)’den ;
Şöyle söylediği rivâyet edilmiştir; (Ensar’dan bir adam Harre denilen mevkideki hurmalıkları suladıkları su arklarından ve su nöbetinden dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Zübeyr b. Avvâm aleyhinde şikayette bulundu. (Bu arklardan geçen su önce Zübeyr’in hurma bahçesine varıyordu. Sonra da şikayetçi Ensari’nin tarlasına uğruyordu. Bir defa Zübeyr hurmalığını sulamak üzere suyu tuttuğu sırada) müşteki ona:
-Suyu serbest bırak ki bize gelsin, diye talepte bulundu. Fakat Zübeyr, kendi tarlasını sulamadan suyu bırakmak ve nöbetini ona vermekten imtina edince iki taraf Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e meselelerini intikal ettirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda isteklerini karşılıklı olarak arz ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;
(Ey Zübeyr! Tarlanı sula sonra suyu komşuna salıver) buyurdu. Müşteki hiddetlenerek;
(Zübeyr, halan oğlu olduğu için mi?) demek suretiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i tarafgirlikle itham etmek istemişti. Bu sözden üzülen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mübarek yüzü değişti. (Çünkü fahr-ı Kainat efendimize tarafgirlik ithamı ile büyük bir saygısızlıkta bulunmuştu. ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);
(Ey Zübeyr, tarlanı sula sonra suyu hapset, ta ki, su hurma ağaçlarının köklerine erişsin, (su hakkını tam manası ile kullan) buyurdu.
Ravi demişti ki; Zübeyr şöyle dedi;
(Vallahi öyle sanıyorum ki şu ayet bu olay hakkında indi. )
Hayır (Resûlüm), Rabbine yemin olsun onlar (mü’miniz diyenler) aralarında çıkan anlaşmazlıkta seni hakem yapıp sonra verdiğin karardan -hükümden- nefislerinde hiç bir güçlük duymayarak tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa suresi, 65)
16) ... İbn-i Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu demiştir;
(Kadınları mescitte namaz kılmaktan menetmeyiniz. ) (Bunun üzerine) İbn-i Ömer (Abdullah’ın bir oğlu bir rivâyete göre ismi Vakid’dir. ) babasına; (Biz kesinlikle onlara mani olacağız, deyince İbn-i Ömer çok kızdı ve ona dedi ki; (Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuyorum sen; (Biz kesinlikle onlara mani oluruz) dersin... dedi. )
17) ... Abdullah bin Mugaffel (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre yeğeni (erkek kardeşinin oğlu) onun yanında oturuyordu. Yeğeni sapan ile fiske taşını attı. Abdullah onu taş atmaktan men etti ve dedi ki;
(Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sapanla fiske taşını atmayı yasakladı ve ;
(Sapanla atılan taş ile av avlanmaz, düşman da yaralanmaz kırılmaz öldürülmez ve muhakkak diş kırar, göz yaralar çıkarır. ) buyurdu.
Abdullah’ın yeğeni tekrar sapanla taş atınca Abdullah ona;
“Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sapanla taş atmayı yasakladığına dair hadis-i şerif okuyorum sen yine taş atmaya başladın artık bundan sonra ilelebed seninle konuşmayacağım”, dedi.
18)... Kabisa oğlu İshak, babası Kabisa (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediğini rivâyet etmiştir ;
Nakibül Ensar (= Akabe görüşmelerinde Ensar’ın temsilcisi) ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (yakın) arkadaşı Ubade b. Samit el-Ensari (radıyallahü anh) Bizanslarla yapılan savaşta Muaviye (radıyallahü anh) ile beraber savaş seferine katıldı. Halkın, sikkeli altın paranın kesilmiş parçalarını dinar (= kesilmemiş, sikkeli, altın para)lar ile mübadele ettiklerine, keza sikkeli, gümüş paranın kesilmiş parçalarını dirhem (= kesilmemiş sikkeli gümüş para)larla değiştirmekte olduklarına şahit oldu. (Bu mübadelenin tartı ile değil tane hesabı ile yapıldığını görünce) şöyle dedi;) Ey Nas! Siz bu mübadele ile kesinlikle faiz yemiş olursunuz. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, buyurdular ki:
(Altını altınla mubayaa etmeyiniz. Ancak değiştirilmek istenen altınların her ikisi de (ağırlık ölçüsü ile) eşit ve peşin olsa...(bu şartla mübadele edebilirsiniz)
(Muaviye (radıyallahü anh) , Ubade b. Samit (radıyallahü anh)’ın böyle söylediğini duyunca ; (Ya Ebel-Velid! (Ubade’nin künyesidir) Ben bu mübadelede bir faiz durumu görmüyorum. Ancak değiştirilenlerin birisi veresiye olsa o zaman faiz olur. ) Diye Ubade’nin fetvasına katılmadığını beyan etti. Ubade;
(Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuyorum, sen de bana şahsi görüşünü anlatıyorsun. And olsun eğer Allahü teâlâ (bu savaştan) beni çıkarırsa , senin hakimiyetin altındaki bölgede seninle oturmayacağım”, dedi.
Ubade savaştan geri dönünce doğruca Medine’ye vardı. Halife Ömer b. Hattab (radıyallahü anh), O’na; (Neden buraya geldin, ya Ebel-Velid?) diye geliş sebebini sorunca, Ubade (radıyallahü anh) hadiseyi anlattı ve Muaviye (radıyallahü anh) ile bundan böyle aynı bölgede oyurmayacağına yemin ettiğini beyan etti.
Halife O’na ; Ya Ebel-Velid, ikame ettiğin yere dön. Allahü teâlâ, senin ve emsalinin bulunmadığı yerin hayrını alsın”, dedi ve Muaviye’ye de şu mealde bir mektup yazdı;
((Ya Muaviye!) Senin Ubade’ye hüküm etme salahiyetin yoktur. (Bahis konusu meselede) O’nun sözü (fetvası) doğrudur. Halkı O’nun beyan ettiği fetvaya yönelt. (Yani yukarda beyan edilen mübadele usulünde faizcilik vardır. )
19) ... İbn-i Aclan’ın Avn b. Abdillah (radıyallahü anh)’dan rivâyet ettiğine göre Abdullah b. Mesud (radıyallahü anh) şöyle buyurdu ;
(Ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis rivâyet ettiğim zaman O’nun, hakka en uygun, hidayete en iyi eriştiren ve takvaya en yaraşan söz olduğuna inanın. )
20) ... Ebül-Bahteri’nin Ebû Abdirrahman Es-Sülemi’den rivâyet ettiğine göre Ali b. Ebi Talib (radıyallahü anh) şöyle buyurmuştur ;
(Ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuduğum zaman O’nun hadisinin hakka, hidayete ve takvaya en uygun, en liyakatli söz olduğuna inanın. )
21) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;
(Kıraat olunan hadisimi, koltuğuna yaslanmış (edep ve saygıya aykırı) olarak her hangi birinizin dinlemesini, sonrada okuyucuya ; (Sen hadisi bırak, onun doğru veya yalan olduğunun anlaşılması için Kuran’dan bir şeyler oku, dediğini katiyen bilmeyeyim (= sakın hiç biriniz hadislerime karşı böyle tutarsız ve saygısız davranış içerisine girmeyin, böyle durumu bulmayayım). Söylenen o güzel söz (hadis)’i ben söyledim. )
22) ... Ebû Seleme (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Ebû Hureyre (radıyallahü anh), bir adama buyurdular ki:
(Ey yeğenim ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis rivâyet ettiğim zaman, sen ona karşılık olarak darb-ı meselleri anlatma. )
23) ...
٢ - باب تَعْظِيمِ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَالتَّغْلِيظِ عَلَى مَنْ عَارَضَهُ
١٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ، حَدَّثَنِي الْحَسَنُ بْنُ جَابِرٍ، عَنِ الْمِقْدَامِ بْنِ مَعْدِيكَرِبَ الْكِنْدِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( يُوشِكُ الرَّجُلُ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يُحَدَّثُ بِحَدِيثٍ مِنْ حَدِيثِي فَيَقُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَمَا وَجَدْنَا فِيهِ مِنْ حَلاَلٍ اسْتَحْلَلْنَاهُ وَمَا وَجَدْنَا فِيهِ مِنْ حَرَامٍ حَرَّمْنَاهُ . أَلاَ وَإِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مِثْلُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ ).
١٣ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، فِي بَيْتِهِ أَنَا سَأَلْتُهُ، عَنْ سَالِمٍ أَبِي النَّضْرِ، ثُمَّ مَرَّ فِي الْحَدِيثِ قَالَ أَوْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي رَافِعٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( لاَ أُلْفِيَنَّ أَحَدَكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يَأْتِيهِ الأَمْرُ مِمَّا أَمَرْتُ بِهِ أَوْ نَهَيْتُ عَنْهُ فَيَقُولُ لاَ أَدْرِي مَا وَجَدْنَا فِي كِتَابِ اللَّهِ اتَّبَعْنَاهُ ).
١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو مَرْوَانَ، مُحَمَّدُ بْنُ عُثْمَانَ الْعُثْمَانِيُّ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ ).
١٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحِ بْنِ الْمُهَاجِرِ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ، حَدَّثَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ خَاصَمَ الزُّبَيْرَ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي شِرَاجِ الْحَرَّةِ الَّتِي يَسْقُونَ بِهَا النَّخْلَ فَقَالَ الأَنْصَارِيُّ سَرِّحِ الْمَاءَ يَمُرُّ . فَأَبَى عَلَيْهِ فَاخْتَصَمَا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( اسْقِ يَا زُبَيْرُ ثُمَّ أَرْسِلِ الْمَاءَ إِلَى جَارِكَ ). فَغَضِبَ الأَنْصَارِيُّ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْ كَانَ ابْنَ عَمَّتِكَ فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ثُمَّ قَالَ ( يَا زُبَيْرُ اسْقِ ثُمَّ احْبِسِ الْمَاءَ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَى الْجَدْرِ ). قَالَ فَقَالَ الزُّبَيْرُ وَاللَّهِ إِنِّي لأَحْسَبُ هَذِهِ الآيَةَ نَزَلَتْ فِي ذَلِكَ {فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا} .
١٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى النَّيْسَابُورِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَالِمٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( لاَ تَمْنَعُوا إِمَاءَ اللَّهِ أَنْ يُصَلِّينَ فِي الْمَسْجِدِ ). فَقَالَ ابْنٌ لَهُ إِنَّا لَنَمْنَعُهُنَّ . فَقَالَ فَغَضِبَ غَضَبًا شَدِيدًا وَقَالَ إِنِّي أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَإِنَّكَ تَقُولُ إِنَّا لَنَمْنَعُهُنَّ .
١٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ الْجَحْدَرِيُّ، وَأَبُو عُمَرَ حَفْصُ بْنُ عَمْرٍو قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ، حَدَّثَنَا أَيُّوبُ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ، أَنَّهُ كَانَ جَالِسًا إِلَى جَنْبِهِ ابْنُ أَخٍ لَهُ فَخَذَفَ فَنَهَاهُ وَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنْهَا وَقَالَ ( إِنَّهَا لاَ تَصِيدُ صَيْدًا وَلاَ تَنْكِي عَدُوًّا وَإِنَّهَا تَكْسِرُ السِّنَّ وَتَفْقَأُ الْعَيْنَ ). قَالَ فَعَادَ ابْنُ أَخِيهِ يَخْذِفُ فَقَالَ أُحَدِّثُكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنْهَا ثُمَّ عُدْتَ تَخْذِفُ لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَدًا .
١٨ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ، حَدَّثَنِي بُرْدُ بْنُ سِنَانٍ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ قَبِيصَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ الأَنْصَارِيَّ النَّقِيبَ، صَاحِبَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ غَزَا مَعَ مُعَاوِيَةَ أَرْضَ الرُّومِ فَنَظَرَ إِلَى النَّاسِ وَهُمْ يَتَبَايَعُونَ كِسَرَ الذَّهَبِ بِالدَّنَانِيرِ وَكِسَرَ الْفِضَّةِ بِالدَّرَاهِمِ فَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّكُمْ تَأْكُلُونَ الرِّبَا سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( لاَ تَبْتَاعُوا الذَّهَبَ بِالذَّهَبِ إِلاَّ مِثْلاً بِمِثْلٍ لاَ زِيَادَةَ بَيْنَهُمَا وَلاَ نَظِرَةَ ). فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ يَا أَبَا الْوَلِيدِ لاَ أَرَى الرِّبَا فِي هَذَا إِلاَّ مَا كَانَ مِنْ نَظِرَةٍ . فَقَالَ عُبَادَةُ أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَتُحَدِّثُنِي عَنْ رَأْيِكَ لَئِنْ أَخْرَجَنِي اللَّهُ لاَ أُسَاكِنْكَ بِأَرْضٍ لَكَ عَلَىَّ فِيهَا إِمْرَةٌ . فَلَمَّا قَفَلَ لَحِقَ بِالْمَدِينَةِ فَقَالَ لَهُ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ مَا أَقْدَمَكَ يَا أَبَا الْوَلِيدِ فَقَصَّ عَلَيْهِ الْقِصَّةَ وَمَا قَالَ مِنْ مُسَاكَنَتِهِ فَقَالَ ارْجِعْ يَا أَبَا الْوَلِيدِ إِلَى أَرْضِكَ فَقَبَحَ اللَّهُ أَرْضًا لَسْتَ فِيهَا وَأَمْثَالُكَ . وَكَتَبَ إِلَى مُعَاوِيَةَ لاَ إِمْرَةَ لَكَ عَلَيْهِ وَاحْمِلِ النَّاسَ عَلَى مَا قَالَ فَإِنَّهُ هُوَ الأَمْرُ .
١٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ الْخَلاَّدِ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، أَنْبَأَنَا عَوْنُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ إِذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَظُنُّوا بِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الَّذِي هُوَ أَهْنَاهُ وَأَهْدَاهُ وَأَتْقَاهُ .
٢٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ، عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيِّ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ إِذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِحَدِيثٍ فَظُنُّوا بِهِ الَّذِي هُوَ أَهْنَاهُ وَأَهْدَاهُ وَأَتْقَاهُ .
٢١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْفُضَيْلِ، حَدَّثَنَا الْمَقْبُرِيُّ، عَنْ جَدِّهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ( لاَ أَعْرِفَنَّ مَا يُحَدَّثُ أَحَدُكُمْ عَنِّي الْحَدِيثَ وَهُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى أَرِيكَتِهِ فَيَقُولُ اقْرَأْ قُرْآنًا . مَا قِيلَ مِنْ قَوْلٍ حَسَنٍ فَأَنَا قُلْتُهُ ).
٢٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادِ بْنِ آدَمَ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، ح وَحَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ لِرَجُلٍ يَا ابْنَ أَخِي إِذَا حَدَّثْتُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا فَلاَ تَضْرِبْ لَهُ الأَمْثَالَ .
٢٣ - قَالَ أَبُو الْحَسَنِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْكَرَابِيسِيُّ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْجَعْدِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، مِثْلَ حَدِيثِ عَلِيٍّ رضى اللّه تعالى عنه .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.