Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

ÎMAN BÂBI

ÎMAN BÂBI || MUKADDİME KİTABI || SÜNEN-İ İBN MACE || HADİS KÜTÜPHANESİ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 9- ÎMAN BÂBI

59) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki ;

(İman altmış veya yetmiş küsür bab (bölüm)dür. Bu derecelerin en aşağısı , yoldan zahmet verecekleri şeyi uzaklaştırmak –gidermek- ve en yüksek mertebesi la ilahe illallah demektir. Haya de imandan bir şubedir. )

60) ...

61) ... Abdullah b. Ömer (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir adamın , kardeşini haya dolayısı ile kınadığını işitti. Resûlüllah buyurdu ki ;

(Gerçekten haya imandan bir şubedir. )

62) ... Abdullah (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir;

(Kalbinde hardal zerresi ağırlığınca kibir bulunan kimse cennete girmiyecek ve kalbinde, hardal tanesi ağırlığınca iman bulunan kimse (ebedi) ateşe girmeyecektir. )

63) ... Ebû Said-i Hudri (radıyallahü anh)’den yapılan rivâyete göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yapılan rivâyete göre kandisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu söylemiştir ;

(Allahü teâlâ , kıyamet günü müminleri cehennem ateşinden kurtarınca ve onlar güvenç içine girince birinizin, dünyada iken hakkını almak uğrunda arkadaşı ile yaptığı çekişmeden daha şiddetli bir tarzda müminler ateşe atılmış olan (din) kardeşleri için Rableri ile mücadeleye girişirler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; Müminler diyecekler ki (Ey Rabbimiz! Kardeşlerimiz bizlerle namaz kılarlar, beraberimizde oruç tutarlar ve bizimle beraber hac ederlerdi. Sonra sen onları ateşe ithal ettin. )

(Cevaben) Allah buyuracak ki; (Gidin onlardan tanıdıklarınızı (Cehennemden) çıkarınız) Müminler, bunun üzerine onlara varacaklar ve yüzlerinden onları tanıyacaklar. Çünkü ateş onların yüzlerini (yaptıkları secde sayesinde) yakmıyacaktır. Onların bir kısmı aşık kemiklerine, bir kısmı da bacaklarına kadar ateş içinde tutuşmuş vaziyettedir. Bunları çıkaracaklar sonra (Ey Rabbimiz! Bize emrettiğiniz adamları (tanıyabildiklerimizi) çıkardık. ) Diyecekler. Sonra Allah (Teala) buyuracak ki (Kalbinde bir dinar ağırlığınca iman olanları çıkarınız. Sonra kalbinde yarım dinar ağırlığınca, onları mütekip de kalblerinde hardal tanesi ağırlığında iman olanları çıkarınız. )

Ebû Saidi Hudri dedi ki; Kim bunu doğrulamazsa bu ayeti okusun ;

(Şüphe yok ki Allah (Teala) zerre miktarı zulum etmez. Eğer zerre kadar bir iyilik olursa onun ecrini kat kat artırır ve kendi katından da büyük mükafat ihsan eder. ) (Nisa , 40)

64) ... Cündüp b. Abdillah (radıyallahü anh)’den yapılan rivâyete göre kendisi şöyle söylemiştir ;

(Biz erginlik çağına ermek üzere birer genç iken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber idik. Biz Kuran’ı Kerimi öğrenmeden önce imanı öğrendik. Ondan sonra Kuran’ı öğrendik. Kuran sayesindede imanımız fazlalaştı. )

65) ... (Abdullah) İbni Abbâs (radıyallahü anh)’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki ;

(Bu ümmetten iki sınıf vardır ki Müslümanlıkta onlar için nasip (pay) yoktur. Bu zümreler Mürciye ve Kaderiye (mezheplerine mensup) olanlardır. )

66) ... Ömer İbni Hattab (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi söylemiş ki; Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında oturuyorduk. Elbisesi bembeyaz , saçı simsiyah bir zat aniden yanımıza geliverdi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor , bizden de hiç kimse kendisini tanımıyordu. Ömer (radıyallahü anh) demiş ki ;Bu yabancı zat , hemen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerinide uylukları üzerine koydu. Sonra dedi ki ;

-(Ya Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)! İslam nedir?) , Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim , Allah’ın Resulu olduğuna şehadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekat vermek , Ramazan orucunu tutmak ve Kabe’yi hac etmektir. ) Buyurdu. Soru soran zat ;

-“Doğru söyledin”, dedi. Ömer (radıyallahü anh) dedi ki ;

“Biz buna hayret ettik. (Çünkü) hem soruyor hem doğruluyordu. ” Sonra bu zat ;

- Ya Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) İman nedir? Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

-(İman, Allah’a , O’nun meleklerine, peygamberlerine, kitablarına, ahiret gününe ve kadere –hayrına ve şerrine inanmaktır. ) Buyurdu.

Soru sahibi ;

-Doğru söyledin , dedi. Ömer (radıyallahü anh) dedi ki ;

“Biz buna şaştık. (Zira) hem soruyor hem de tasdik ediyordu. ”

Soru soran zat daha sonra ;

-“Ya Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) İhsan nedir? ” diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-((İhsan), Allah’a , Onu görüyorsun gibi ibadet etmendir. Çünkü gerçekten sen onu göremiyorsun da O, muhakkak seni görüyor.) Buyurdu.

Soru sahibi (bu defa) ;

- Kıyamet ne zaman (kopacak)? Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(Soru sorulan (adam) soru soran (kişi)den (bu hususta) daha bilgili değildir. ) Buyurdu. O zat ;

- O halde kıyametin alametleri nelerdir? Dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(Cariyenin kendi sahibini doğurması (Veki, dedi ki; yani Arab olmayan kadının Arab çocuğu doğurması) ve yalın ayak, çıplak, yoksul, küçükbaş hayvanların çoban (bedevi)larının yüksek bina yapmak (hususun)da birbiriyle yarıştıklarını görmendir. ) Buyurdu.

(Hadisin ikinci derecedeki ravisi Abdullah bin Ömer (radıyallahü anh) dedi ki , bir süre sonra ilk ravi (ömer bin Hattab (radıyallahü anh) şöyle dedi ;

Üç gün sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana rastladı ve ;

-((Ya Ömer ) O (soruları soran) zatın kim olduğunu biliyormusun?) Dedi . Ben ;

- Allah ve Resulu bilir, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(O Cibril’dir. Size dininizin meselelerini öğretmeye geldi. ) Buyurdu.

67) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den; Demiştir ki; Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) halk(ın yararlanması) için açık bir yere çıktıydı. Bir adam O’na gelerek ;

-Ya Resûlüllah ! İman nedir? Diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(İman; Allah’a , Meleklerine , Kitablarına, Peygamberlerine, Allah’a kavuşmaya inanman, bir de son dirilmeye inanmandır. ) Buyurdu . Adam;

-Ya Resûlüllah! İslam nedir? Diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(İslam; Allah’a ibadet etmen, O’na hiçbir şeyi ortak etmemen farz namazı dosdoğru kılman, farz kılınan zekatı eda etmen ve Ramazan orucunu tutmandır. ) cevabını verdi. Adam ;

-Ya Resûlüllah! İhsan nedir? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-(İhsan; Allah’a onu görüyorsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O’nu görmüyorsun da O, şüphesiz seni görür. ) buyurdu. Adam ;

- Ya Resûlüllah! Kıyamet ne zaman kopacaktır? sorusunu sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

-Bu hususta sorulan, sorandan daha bilgili değildir. Ve lakin ben sana kıyametin alametlerinden haber vereyim ;

Cariye, kendi sahabesini doğurduğu zaman işte kıyametin alametlerinden birisi budur. (Kim oldukları belirsiz) koyun çobanları yüksek bina yapmakta yekdiğeri ile yarıştığı zaman işte bu da kıyametin alametlerindendir. Kıyametin kopma zamanı Allah’dan başka kimsenin bilmediği beş şeye dahildir. ) buyurduktan sonra şu ayeti (Lokman suresinin 34. ayeti) okudu ;

(Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. )

68) Ali b. Ebi Talib (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir ;

(İman; Kalb ile tasdik, dil ile (kelime-i şehadet-i söylemek sureti ile) ikrar ve (namaz , oruç, zekat, hac gibi) organlar ile amel etmektir. )

Ravilerden Ebus Salt dedi ki; Eğer bu sened bir deli üzerinde olunmuş olsaydı deli şifa bulurdu.

69) ... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir :

(Sizin hiç biriniz kendi nefsi için arzuladığını (din) kardeşi için de –yahut buyurdu ki komşusu için de- istemedikçe (tam) iman etmiş olmaz. )

70) ... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den:Şöyle dediği mervidir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki :

(Hiç biriniz, ben kendisine evladından, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça (tam) iman etmiş olamaz. )

71) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: şöyle dediği rivâyet edilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Nefsim, kudret elinde olan Allah’a kasem ederim ki siz iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (kamil) iman etmiş olmazsınız. Size bir şey göstereyim mi: (öyle bir şey ki) onu yaptığınız zaman yek diğerinizi seversiniz? Selamlaşmayı aranızda yayınız. )

72) ... Abdullah (İbni Mesud) (radıyallahü anh)’den : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir :

( Müslümana sövmek fısktır ve onunla çarpışmak küfürdür. )

73) ... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den :Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki :

(Her kim ki, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan, tam bir ihlas ile O’nun birliğine inanmak, O’na ibadet etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı (gereği gibi) vermek hali üzerinde dünyadan ayrılırsa. Allah (Teala) kendisinden razı iken ölmüş olur. )

Enes dedi ki : O (din)de Resullerin getirmiş oldukları ve Rableri tarafından tebliğ eyledikleri Allah’ın dinidir. (Öyleki) Henüz hadisler çoğalmamış, uydurma hadisler yaygınlaşıp sahih hadislere karışmamış ve kişiler ulu orta arzularına göre rivâyetlere girişmemişlerdi.

Kuran-ı Kerim’in son inen sure (Tevbe)sinde bu hadisi tesdik ve teyid eden ayetler vardır. Allah buyuruyor ki:

( Eğer (o müşrikler ) tevbe eder, (Enes dedi ki: Tevbeden murad, putları ve bunlara tapmayı bırakmaktır. ) namazı dosdoğru kılar ve zekatlarını öderlerse...) Bu ayetin, hadis’te zikredilmeyen devamında mealen ( Kendilerini serbest bırakın. Gerçekten Allah Gafur’dur. Rahim’dir. ) buyuruluyor. ) (Tevbe 5) ve başka bir ayette buyurdu ki:

( Artık (o putperestler) eğer tevbe ederler, namazı dosdoğru eda ederler ve zekatı verirlerse, dinde kardeşleriniz olurlar. ) (Tevbe 11)

74) ...

75) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki :

(Şüphesiz, Allah’tan başka ibadete müstehak ilah olmadığına ve gerçekten benim, Allah’ın Resulü olduğuma şahadet (dilleri ile ikrar) edip namazı dosdoğru ve zakatı gerektiği şekilde ifa edinceye kadar insanlar ile savaşmam bana emredildi. )

76) ... Muaz bin Cebel (radıyallahü anh)’den :Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki :

( Şüphesiz Allah’tan başka ibadete mustahak ilah olmadığına ve gerçekten benim, Allah’ın Resulü olduğuma şehadet edip namazı dosdoğru ve zakatı gerektiği şekilde ifa edinceye kadar insanlar ile savaşmam bana emredildi. )

77) ... İbni Abbâs ve Cabir bin Abdillah (radıyallahü anh)’dan:şöyle söylediği rivâyet edilmiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki :

(Ümmetimden iki sınıf vardır ki, onlar için İslam’da nasip yoktur. Bu sınıflar Mürciye ve Kaderiye (mezheplerine mensup) olanlardır. )

78) ... Ebû Hureyre ve İbni Abbâs (radıyallahü anh)’dan:şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

( İman fazlalaşır ve eksilir. )

79) ... Ebud Derda (radıyallahü anh)’den :şöyle dediği rivâyet edilmiştir :

( İman ziyadeleşir ve noksanlaşır. )

٩ - باب فِي الإِيمَانِ

٥٩ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ الطَّنَافِسِيُّ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( الإِيمَانُ بِضْعٌ وَسِتُّونَ أَوْ سَبْعُونَ بَابًا أَدْنَاهَا إِمَاطَةُ الأَذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَأَرْفَعُهَا قَوْلُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ الإِيمَانِ ‏)‏.‏

٦٠ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا أَبُو خَالِدٍ الأَحْمَرُ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، ح وَحَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ رَافِعٍ، حَدَّثَنَا جَرِيرٌ، عَنْ سُهَيْلٍ، جَمِيعًا عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَحْوَهُ ‏.‏

٦١ - حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ أَبِي سَهْلٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَالِمٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ رَجُلاً يَعِظُ أَخَاهُ فِي الْحَيَاءِ فَقَالَ ‏( إِنَّ الْحَيَاءَ شُعْبَةٌ مِنَ الإِيمَانِ ‏)‏.‏

٦٢ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنِ الأَعْمَشِ، ح وَحَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مَيْمُونٍ الرَّقِّيُّ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَسْلَمَةَ، عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ، عَنْ عَلْقَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ كِبْرٍ وَلاَ يَدْخُلُ النَّارَ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ ‏)‏.‏

٦٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِذَا خَلَّصَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ مِنَ النَّارِ وَأَمِنُوا فَمَا مُجَادَلَةُ أَحَدِكُمْ لِصَاحِبِهِ فِي الْحَقِّ يَكُونُ لَهُ فِي الدُّنْيَا أَشَدَّ مُجَادَلَةً مِنَ الْمُؤْمِنِينَ لِرَبِّهِمْ فِي إِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ أُدْخِلُوا النَّارَ ‏.‏ قَالَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِخْوَانُنَا كَانُوا يُصَلُّونَ مَعَنَا وَيَصُومُونَ مَعَنَا وَيَحُجُّونَ مَعَنَا فَأَدْخَلْتَهُمُ النَّارَ ‏.‏ فَيَقُولُ اذْهَبُوا فَأَخْرِجُوا مَنْ عَرَفْتُمْ مِنْهُمْ فَيَأْتُونَهُمْ فَيَعْرِفُونَهُمْ بِصُوَرِهِمْ لاَ تَأْكُلُ النَّارُ صُوَرَهُمْ فَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ النَّارُ إِلَى أَنْصَافِ سَاقَيْهِ وَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ إِلَى كَعْبَيْهِ فَيُخْرِجُونَهُمْ فَيَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرَجْنَا مَنْ قَدْ أَمَرْتَنَا ‏.‏ ثُمَّ يَقُولُ أَخْرِجُوا مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ وَزْنُ دِينَارٍ مِنَ الإِيمَانِ ثُمَّ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ وَزْنُ نِصْفِ دِينَارٍ ثُمَّ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ فَمَنْ لَمْ يُصَدِّقْ هَذَا فَلْيَقْرَأْ {إِنَّ اللَّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ وَإِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ أَجْرًا عَظِيمًا}‏ ‏.‏

٦٤ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ نَجِيحٍ، - وَكَانَ ثِقَةً - عَنْ أَبِي عِمْرَانَ الْجَوْنِيِّ، عَنْ جُنْدُبِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَنَحْنُ فِتْيَانٌ حَزَاوِرَةٌ فَتَعَلَّمْنَا الإِيمَانَ قَبْلَ أَنْ نَتَعَلَّمَ الْقُرْآنَ ثُمَّ تَعَلَّمْنَا الْقُرْآنَ فَازْدَدْنَا بِهِ إِيمَانًا ‏)‏.‏

٦٥ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ نِزَارٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( صِنْفَانِ مِنْ هَذِهِ الأُمَّةِ لَيْسَ لَهُمَا فِي الإِسْلاَمِ نَصِيبٌ الْمُرْجِئَةُ وَالْقَدَرِيَّةُ ‏)‏.‏

٦٦ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ، عَنْ يَحْيَى بْنِ يَعْمَرَ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، عَنْ عُمَرَ، قَالَ كُنَّا جُلُوسًا عِنْدَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَجَاءَ رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَابِ شَدِيدُ سَوَادِ شَعَرِ الرَّأْسِ لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ ‏.‏ قَالَ فَجَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَسْنَدَ رُكْبَتَهُ إِلَى رُكْبَتِهِ وَوَضَعَ يَدَيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ ‏( شَهَادَةُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامُ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ وَحَجُّ الْبَيْتِ ‏)‏.‏ قَالَ صَدَقْتَ ‏.‏ فَعَجِبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِيمَانُ قَالَ ‏( أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَكُتُبِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ ‏)‏.‏ قَالَ صَدَقْتَ ‏.‏ فَعَجِبْنَا مِنْهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ ‏.‏ ثُمَّ قَالَ يَا مُحَمَّدُ مَا الإِحْسَانُ قَالَ ‏( أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لاَ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ ‏)‏.‏ قَالَ فَمَتَى السَّاعَةُ قَالَ ‏( مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ ‏)‏.‏ قَالَ فَمَا أَمَارَتُهَا قَالَ ‏( أَنْ تَلِدَ الأَمَةُ رَبَّتَهَا ‏)‏.‏ قَالَ وَكِيعٌ يَعْنِي تَلِدُ الْعَجَمُ الْعَرَبَ ‏( وَأَنْ تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِي الْبِنَاءِ ‏)‏.‏ قَالَ ثُمَّ قَالَ فَلَقِيَنِي النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بَعْدَ ثَلاَثٍ فَقَالَ ‏( أَتَدْرِي مَنِ الرَّجُلُ ‏)‏.‏ قُلْتُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ ‏.‏ قَالَ ‏( ذَاكَ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ مَعَالِمَ دِينِكُمْ ‏)‏.‏

٦٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، عَنْ أَبِي حَيَّانَ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَوْمًا بَارِزًا لِلنَّاسِ ‏.‏ فَأَتَاهُ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الإِيمَانُ قَالَ ‏( أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَلِقَائِهِ وَتُؤْمِنَ بِالْبَعْثِ الآخِرِ ‏)‏.‏ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الإِسْلاَمُ قَالَ ‏( أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ وَلاَ تُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ الْمَكْتُوبَةَ وَتُؤْتِيَ الزَّكَاةَ الْمَفْرُوضَةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ ‏)‏.‏ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الإِحْسَانُ قَالَ ‏( أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنَّكَ إِنْ لاَ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ ‏)‏.‏ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَتَى السَّاعَةُ قَالَ ‏( مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ وَلَكِنْ سَأُحَدِّثُكَ عَنْ أَشْرَاطِهَا إِذَا وَلَدَتِ الأَمَةُ رَبَّتَهَا فَذَلِكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا وَإِذَا تَطَاوَلَ رِعَاءُ الْغَنَمِ فِي الْبُنْيَانِ فَذَلِكَ مِنْ أَشْرَاطِهَا فِي خَمْسٍ لاَ يَعْلَمُهُنَّ إِلاَّ اللَّهُ ‏)‏.‏ فَتَلاَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ {إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَىِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ‏}‏ ‏.‏

٦٨ - حَدَّثَنَا سَهْلُ بْنُ أَبِي سَهْلٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ، قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ صَالِحٍ أَبُو الصَّلْتِ الْهَرَوِيُّ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُوسَى الرِّضَا، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( الإِيمَانُ مَعْرِفَةٌ بِالْقَلْبِ وَقَوْلٌ بِاللِّسَانِ وَعَمَلٌ بِالأَرْكَانِ ‏)‏.‏ قَالَ أَبُو الصَّلْتِ لَوْ قُرِئَ هَذَا الإِسْنَادُ عَلَى مَجْنُونٍ لَبَرَأَ ‏.‏

٦٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ سَمِعْتُ قَتَادَةَ، يُحَدِّثُ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ - أَوْ قَالَ لِجَارِهِ - مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ ‏)‏.‏

٧٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، قَالَ سَمِعْتُ قَتَادَةَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَلَدِهِ وَوَالِدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ ‏)‏.‏

٧١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، وَأَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لاَ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلاَ أَدُلُّكُمْ عَلَى شَىْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلاَمَ بَيْنَكُمْ ‏)‏.‏

٧٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا عَفَّانُ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنِ الأَعْمَشِ، ح وَحَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ، حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ، عَنْ أَبِي وَائِلٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( سِبَابُ الْمُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ ‏)‏.‏

٧٣ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ، حَدَّثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ الرَّازِيُّ، عَنِ الرَّبِيعِ بْنِ أَنَسٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ فَارَقَ الدُّنْيَا عَلَى الإِخْلاَصِ لِلَّهِ وَحْدَهُ وَعِبَادَتِهِ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَإِقَامِ الصَّلاَةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ مَاتَ وَاللَّهُ عَنْهُ رَاضٍ ‏)‏.‏ قَالَ أَنَسٌ وَهُوَ دِينُ اللَّهِ الَّذِي جَاءَتْ بِهِ الرُّسُلُ وَبَلَّغُوهُ عَنْ رَبِّهِمْ قَبْلَ هَرْجِ الأَحَادِيثِ وَاخْتِلاَفِ الأَهْوَاءِ وَتَصْدِيقُ ذَلِكَ فِي كِتَابِ اللَّهِ فِي آخِرِ مَا نَزَلَ يَقُولُ اللَّهُ {فَإِنْ تَابُوا}‏ قَالَ خَلَعُوا الأَوْثَانَ وَعِبَادَتَهَا {وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ}‏ وَقَالَ فِي آيَةٍ أُخْرَى ‏{فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ}

٧٤ - حَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى الْعَبْسِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ الرَّازِيُّ، عَنِ الرَّبِيعِ بْنِ أَنَسٍ، مِثْلَهُ ‏.‏

٧٥ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ الأَزْهَرِ، حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ، حَدَّثَنَا أَبُو جَعْفَرٍ، عَنْ يُونُسَ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ وَيُقِيمُوا الصَّلاَةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ ‏)‏.‏

٧٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ الأَزْهَرِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ بَهْرَامَ، عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ، عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّي رَسُولُ اللَّهِ وَيُقِيمُوا الصَّلاَةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ ‏)‏.‏

٧٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الرَّازِيُّ، أَنْبَأَنَا يُونُسُ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ اللَّيْثِيُّ، حَدَّثَنَا نِزَارُ بْنُ حَيَّانَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، وَعَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالاَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( صِنْفَانِ مِنْ أُمَّتِي لَيْسَ لَهُمَا فِي الإِسْلاَمِ نَصِيبٌ أَهْلُ الإِرْجَاءِ وَأَهْلُ الْقَدَرِ ‏)‏.‏

٧٨ - حَدَّثَنَا أَبُو عُثْمَانَ الْبُخَارِيُّ، سَعِيدُ بْنُ سَعْدٍ قَالَ حَدَّثَنَا الْهَيْثَمُ بْنُ خَارِجَةَ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، - يَعْنِي ابْنَ عَيَّاشٍ - عَنْ عَبْدِ الْوَهَّابِ بْنِ مُجَاهِدٍ، عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، وَابْنِ، عَبَّاسٍ قَالاَ الإِيمَانُ يَزِيدُ وَيَنْقُصُ ‏.‏

٧٩ - حَدَّثَنَا أَبُو عُثْمَانَ الْبُخَارِيُّ، حَدَّثَنَا الْهَيْثَمُ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، عَنْ جَرِيرِ بْنِ عُثْمَانَ، عَنِ الْحَارِثِ، - أَظُنُّهُ - عَنْ مُجَاهِدٍ، عَنْ أَبِي الدَّرْدَاءِ، قَالَ الإِيمَانُ يَزْدَادُ وَيَنْقُصُ ‏.‏


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget