23- HAZRET-İ ALİ B. EBÎ TALİBİN OĞULLARI HASAN VE HÜSEYİN (RADIYALLAHÜ ANHÜM)'ÜN FAZİLETİ
147) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hasan (bin Ali) için şöyle dua etti:
(Allah’ım! Gerçekten ben bunu seviyorum. Bunu, sen de sev ve bunu seveni de sev. ) Ebû Hureyre dedi ki: Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu bağrına bastı.
148) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Hasan ve Hüseyin’i seven kimse şüphesiz beni sevmiş olur. Ve onlara buğz eden kimse şüphesiz bana buğz etmiş olur. ) buyurdu.
149) ... Said bin Ebi Raşid (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Yala bin Murre (radıyallahü anh) onlara: Kendileri (bir cemaat halinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile davet edildikleri bir yemeğe giderlerken; sokakta oynayan Hüseyin ile aniden karşılaştı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberindeki cemaatin önüne geçti ve iki kolunu açtı. (Hüseyin’i yakalamak istedi) Çocuk ise yakalanmamak için şuraya buraya kaçıyordu. Resûlüllah çocukla gülüşerek (onu kovalıyordu. ) Nihayet onu yakaladı sonra bir elini çocuğun çenesinin altına diğer elini onun ensesine koydu bunun akabinde onu öptü ve şöyle buyurdu, demiştir:
(Hüseyin benden bir parçadır. Ben de Hüseyin’denim. Kim Hüseyin’i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin’i Asbat (torunlar)’dan bir sıbt (torun)’dır. )
Ali bin Muhammed, Veki ve Süfyan’dan rivâyet edilen ikinci bir sened ile aynı hadis bize (İbni Maceh’e) intikal etmiştir.
150) ... Zeyd bin Erkam (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (radıyallahü anh)’e hitaben şöyle buyurdu :
(Sizler, barış halinde bulunduğunuz kimse ile bende barış halinde olurum ve harp halinde bulunduğunuz kimse ile ben de harp halinde olurum. )
٢٣ - باب فَضْلِ الْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ ابْنَىْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ رضى اللّه عنهم
١٤٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي يَزِيدَ، عَنْ نَافِعِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ لِلْحَسَنِ ( اللَّهُمَّ إِنِّي أُحِبُّهُ فَأَحِبَّهُ وَأَحِبَّ مَنْ يُحِبُّهُ ). قَالَ وَضَمَّهُ إِلَى صَدْرِهِ .
١٤٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ دَاوُدَ بْنِ أَبِي عَوْفٍ أَبِي الْجَحَّافِ، - وَكَانَ مَرْضِيًّا - عَنْ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( مَنْ أَحَبَّ الْحَسَنَ وَالْحُسَيْنَ فَقَدْ أَحَبَّنِي وَمَنْ أَبْغَضَهُمَا فَقَدْ أَبْغَضَنِي ).
١٤٩ - حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ حُمَيْدِ بْنِ كَاسِبٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي رَاشِدٍ، أَنَّ يَعْلَى بْنَ مُرَّةَ، حَدَّثَهُمْ أَنَّهُمْ، خَرَجُوا مَعَ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِلَى طَعَامٍ دُعُوا لَهُ فَإِذَا حُسَيْنٌ يَلْعَبُ فِي السِّكَّةِ قَالَ فَتَقَدَّمَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَمَامَ الْقَوْمِ وَبَسَطَ يَدَيْهِ فَجَعَلَ الْغُلاَمُ يَفِرُّ هَا هُنَا وَهَا هُنَا وَيُضَاحِكُهُ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَتَّى أَخَذَهُ فَجَعَلَ إِحْدَى يَدَيْهِ تَحْتَ ذَقَنِهِ وَالأُخْرَى فِي فَأْسِ رَأْسِهِ فَقَبَّلَهُ وَقَالَ ( حُسَيْنٌ مِنِّي وَأَنَا مِنْ حُسَيْنٍ أَحَبَّ اللَّهُ مَنْ أَحَبَّ حُسَيْنًا حُسَيْنٌ سِبْطٌ مِنَ الأَسْبَاطِ ). حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ مِثْلَهُ .
١٥٠ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ الْخَلاَّلُ، وَعَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو غَسَّانَ، حَدَّثَنَا أَسْبَاطُ بْنُ نَصْرٍ، عَنِ السُّدِّيِّ، عَنْ صُبَيْحٍ، مَوْلَى أُمِّ سَلَمَةَ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَرْقَمٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لِعَلِيٍّ وَفَاطِمَةَ وَالْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ ( أَنَا سِلْمٌ لِمَنْ سَالَمْتُمْ وَحَرْبٌ لِمَنْ حَارَبْتُمْ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.