3- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'DEN HADİS RİVAYETİ HUSUSUNDA TEVAKKİ (SAKINMAK-ÇEKİNMEK VE İTHİYATLI OLMAK) BÂBI
24) ... Amr b. Meymun (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;
İbn-i Mesud (Abdullah) (radıyallahü anh) ile her Perşembe günü akşamı buluşup görüşmeyi hiç kaçırmazdım. Her hangi bir şey hakkında hiçbir kimseye (Kale Resulullahi (sallallahü aleyhi ve sellem) dediğini işitmedim. Yalnız bir akşam (Kale Resulullahi (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi. (Kendisinin bir hadis rivâyet edeceği beklenirken susuverdi) ve hemen başını öne eğdi. Biraz sonra ona baktım ki (ne göreyim) gömleğinin ilikleri çözülmüş, gözleri yaşlarla dolup taşmış ve boyun damarları şişmiş vaziyettedir. Biraz sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (öyle) veya aşağı, yahut yukarı, ya da ona yakın yahut ta ona benzer buyurdu) dedi.
25) ... Muhammed b. Sirin (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;
Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) , bir hadis rivâyet edip bitirdiği zaman ; = Yahud da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi , derdi.
26) ... Abdurrahman b. Ebi Leyla (radıyallahü anh)’dan; Şöyle dediği rivâyet edilmiştir;
Biz Zeyd b. Erkam (radıyallahü anh)’den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadis-i şeriflerinden bir şey anlatmasını rica ettik. Buyurdular ki:
(Biz artık yaşlandık, bizde unutkanlık baş gösterdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis nakletmek de çok zor (mesuliyeti ağır)dır. )
27) ... Şabi (Rahimehullah)’den rivâyet edildiğine göre kendisi demiştir ki;
(Ben İbn-i Ömer (radıyallahü anh) ile bir yıl beraber oturdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hiçbir hadis naklettiğini işitmedim. )
28) ... Tavus (Rahimehullah)’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir;
İbn-i Abbâs (radıyallahü anh)’den işittim. Buyurdular ki ;
(Gerçekten biz (itina ile) hadisi hıfzederdik. Hadis de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hıfzedilir. (Hıfzedilmesine önem ve kıymet verilmelidir. ) Fakat siz hırçın deveye de uysal deveye de binmeye başlayınca artık hadis almaya itimad etmek ve bellemek işi uzaklaştı. )
29) ... Şabi (Rahimehullah)’dan ;
Karaza b. Kab (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;
Ömer (radıyallahü anh) bizi Kufe’ye gönderdi . (Bizi yolcu ederken), Teşyi edip (Medine dışındaki) Sirar denilen yere kadar beraberimizde yürüdü. Sonra ‘Beraberinizde buraya kadar ne için yürüdüğümü bilirmisiniz?’ diye sordu. Biz ; ‘Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sohbetinde bulunduğumuz (sahabe olduğumuz) ve ensardan olduğumuz içindir, ’ dedik. Ömer (radıyallahü anh) ;
(Ben size bir hususu anlatmak için (buraya kadar ) beraberinizde yürüdüm. Ve yürüyerek gelmekliğimin hatırı için (yapacağım tavsiyeyi) iyice belliyeceğinizi umarak yürüdüm. Siz ateşte kaynayan tencere gibi Kuran için gönülleri fokur fokur kaynayan (yani kuran okumaya çok hararetli ve pek düşkün ) bir kavme varıyorsunuz. Onlar sizi gördükleri zaman (problemlerinde sizleri hakem yapacakları, bütün işlerinde emirlerinize itâat edecekleri ve dini bilgileri sizden alacakları için) sizlere boyun eğecekler ve bunlar Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ashâbıdır , diyeceklerdir. Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den az hadis rivâyet ediniz. (Yani onların sizden hadis almak için duydukları iştiyaka ve fazla istekli olmalarına bakarak fazla rivâyette bulunmayınız. ) Ben de (sevapta) sizin ortağınızım. (Çünkü kendisi onları hayra delalet etmiş oluyor. ) dedi.
30) ... Es-Saip b. Yezid (radıyallahü anh)’den ;
Demiştirki ; Ben Saad b. Mâlik (Bu zat Ebû Saidi Hudri künyesi ile meşhurdur. ) (radıyallahü anh) ile Medineden Mekkeye kadar yolda arkadaşlık ettim. Bir tek hadis rivâyet ettiğini işitmedim. )
٣ - باب التَّوَقِّي فِي الْحَدِيثِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم
٢٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ الْبَطِينُ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ، قَالَ مَا أَخْطَأَنِي ابْنُ مَسْعُودٍ عَشِيَّةَ خَمِيسٍ إِلاَّ أَتَيْتُهُ فِيهِ قَالَ فَمَا سَمِعْتُهُ يَقُولُ لِشَىْءٍ قَطُّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَلَمَّا كَانَ ذَاتَ عَشِيَّةٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ - قَالَ فَنَكَسَ . قَالَ فَنَظَرْتُ إِلَيْهِ فَهُوَ قَائِمٌ مُحَلَّلَةً أَزْرَارُ قَمِيصِهِ قَدِ اغْرَوْرَقَتْ عَيْنَاهُ وَانْتَفَخَتْ أَوْدَاجُهُ قَالَ أَوْ دُونَ ذَلِكَ أَوْ فَوْقَ ذَلِكَ أَوْ قَرِيبًا مِنْ ذَلِكَ أَوْ شَبِيهًا بِذَلِكَ .
٢٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، قَالَ كَانَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ إِذَا حَدَّثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا فَفَرَغَ مِنْهُ قَالَ أَوْ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
٢٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، قَالَ قُلْنَا لِزَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ حَدِّثْنَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ . قَالَ كَبِرْنَا وَنَسِينَا وَالْحَدِيثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَدِيدٌ .
٢٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي السَّفَرِ، قَالَ سَمِعْتُ الشَّعْبِيَّ، يَقُولُ جَالَسْتُ ابْنَ عُمَرَ سَنَةً فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَيْئًا .
٢٨ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ إِنَّمَا كُنَّا نَحْفَظُ الْحَدِيثَ وَالْحَدِيثُ يُحْفَظُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَمَّا إِذَا رَكِبْتُمُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ فَهَيْهَاتَ .
٢٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ مُجَالِدٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ قَرَظَةَ بْنِ كَعْبٍ، قَالَ بَعَثَنَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ إِلَى الْكُوفَةِ وَشَيَّعَنَا فَمَشَى مَعَنَا إِلَى مَوْضِعٍ يُقَالُ لَهُ صِرَارٌ . فَقَالَ أَتَدْرُونَ لِمَ مَشَيْتُ مَعَكُمْ قَالَ قُلْنَا لِحَقِّ صُحْبَةِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَلِحَقِّ الأَنْصَارِ . قَالَ لَكِنِّي مَشَيْتُ مَعَكُمْ لِحَدِيثٍ أَرَدْتُ أَنْ أُحَدِّثَكُمْ بِهِ فَأَرَدْتُ أَنْ تَحْفَظُوهُ لِمَمْشَاىَ مَعَكُمْ إِنَّكُمْ تَقْدُمُونَ عَلَى قَوْمٍ لِلْقُرْآنِ فِي صُدُورِهِمْ هَزِيزٌ كَهَزِيزِ الْمِرْجَلِ فَإِذَا رَأَوْكُمْ مَدُّوا إِلَيْكُمْ أَعْنَاقَهُمْ وَقَالُوا أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ . فَأَقِلُّوا الرِّوَايَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا شَرِيكُكُمْ .
٣٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنِ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ، قَالَ صَحِبْتُ سَعْدَ بْنَ مَالِكٍ مِنَ الْمَدِينَةِ إِلَى مَكَّةَ فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِحَدِيثٍ وَاحِدٍ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.