27- HAZRET-İ HABBÂB (RADIYALLAHÜ ANH)'İN FAZİLETİ
158) ... Ebû Leyla el-Kindi (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Habbab (bin el-Eret) (radıyallahü anh) Ömer (radıyallahü anh)’in yanına geldi. Hazret-i Ömer ona :
( Yakınıma gel. Çünkü, Ammar (radıyallahü anh) müstesna, bu meclise senden daha fazla hak kazanmış (liyakatlı) kimse yoktur. ) dedi. Bunun üzerine Habbab, müşriklerin yaptıkları işkence ve azabın kendisinin sırtında bıraktığı izleri Ömer’e göstermeye başladı.
159) ... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şüphesiz buyurdular ki:
( Benim ümmetime mensup insanlar içinde ümmetime en çok merhametli olan (zat) Ebû Bekir’dir. Allah’ın dini (hükümlerin tatbiki) hususunda onların en şiddetlisi Ömer’dir. Onların samimi olarak en çok haya edeni Osman’dır. Hak ve batılı ayırd etmek bakımından onların en isabetli hüküm vereni Ali bin Ebi Talib’dir. Kuran okuyuşu bakımından onların en üstünü Übeyy bin Kab’dır. Helal ve haramı en iyi bilenleri Muaz bin Cebel’dir. Feraiz ilmini en iyi bilenleri Zeyd bin Sabit’tir. Dikkat! Şüphesiz her milletin bir emini vardır. Bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde bin el-Cerrah’tır. )
160) ... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’ın bu (yukarıdaki) hadisinin mislini senediyle rivâyet etti. Ancak Zeyd bin Sabit (radıyallahü anh) hakkındaki cümleyi :
= ( Ve feraizi en iyi bilenleri şeklinde söyler. )
٢٧ - باب فَضَائِلِ خَبَّابٍ
١٥٨ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، وَعَمْرُو بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ، عَنْ أَبِي لَيْلَى الْكِنْدِيِّ، قَالَ جَاءَ خَبَّابٌ إِلَى عُمَرَ فَقَالَ ادْنُ فَمَا أَحَدٌ أَحَقَّ بِهَذَا الْمَجْلِسِ مِنْكَ إِلاَّ عَمَّارٌ . فَجَعَلَ خَبَّابٌ يُرِيهِ آثَارًا بِظَهْرِهِ مِمَّا عَذَّبَهُ الْمُشْرِكُونَ .
١٥٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ عَبْدِ الْمَجِيدِ، حَدَّثَنَا خَالِدٌ الْحَذَّاءُ، عَنْ أَبِي قِلاَبَةَ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( أَرْحَمُ أُمَّتِي بِأُمَّتِي أَبُو بَكْرٍ وَأَشَدُّهُمْ فِي دِينِ اللَّهِ عُمَرُ وَأَصْدَقُهُمْ حَيَاءً عُثْمَانُ وَأَقْضَاهُمْ عَلِيُّ بْنُ أَبِي طَالِبٍ وَأَقْرَؤُهُمْ لِكِتَابِ اللَّهِ أُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ وَأَعْلَمُهُمْ بِالْحَلاَلِ وَالْحَرَامِ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ وَأَفْرَضُهُمْ زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ أَلاَ وَإِنَّ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَمِينًا وَأَمِينُ هَذِهِ الأُمَّةِ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ ).
١٦٠ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ خَالِدٍ الْحَذَّاءِ، عَنْ أَبِي قِلاَبَةَ، عَنْ أَنَسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( أَرْحَمُ أُمَّتِي بِأُمَّتِي أَبُو بَكْرٍ وَأَشَدُّهَا فِي دِينِ اللَّهِ عُمَرُ وَأَصْدَقُهُمْ حَيَاءً عُثْمَانُ وَأَعْلَمُهُمْ بِالْحَلاَلِ وَالْحَرَامِ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ وَأَعْلَمُهُمْ بِالْفَرَائِضِ زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ أَلاَ وَإِنَّ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَمِينًا وَأَمِينُ هَذِهِ الأُمَّةِ أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ الْجَرَّاحِ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.