Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 4- PEYGAMBER (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) ÜZERİNE YALAN UYDURMANIN AĞIR VEBALİNİN BEYANI BÂBI

31) ... Abdullah İbni Mesud (radıyallahü anh) den, şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Kim bilerek benim üzerimde yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın. )

32) ... Ali (radıyallahü anh)’den şöyle dediği mervidir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Benim ağzımdan (kasten) yalan uydurmayınız. Çünki benim namıma (bilerek) yalan uydurmak muhakkak (uyduranı, bilerek rivâyet edeni, buna rıza göstereni ve her hangi bir ilişkisi olanı) cehenneme sokar.)

33) ... Enes b. Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

(Kim benim adıma –Ravi diyor ki; Zannımca (bilerek) kaydını kullandı. - yalan uydurusa cehennemdeki yerine yerleşsin buyurdu, demiştir)

34) ... Cabir b. Abdullah (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’nin şöyle buyurduğunu söylemiştir ;

(Kim kasden benim üzerim de yalan söylerse cehennemdeki yerine hazır olsun. )

35) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Benim söylemediğim bir şeyi kim bana bile bile isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın. )

36) ... Ebû Katade (radıyallahü anh)’den ;Şöyle demiştir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu minber üzerinde iken şöyle buyurduğunu (bizzat) işittim ;

(Benden çok hadis rivâyet etmekten kaçının. Her kim benim üzerimde (benim ağzımdan) bir şey söylemek isterse hak veya doğru (bu terettüt ravidendir) söylesin. Kim benim söylemediğim bir sözü kasten uydurup bana isnad ederse cehennemdeki yerine yerleşsin. )

37) ... Abdullah İbni Zübeyr (radıyallahü anh)’den şöyle dediği rivâyet edilmiştir; Ben (aşeri mübeşşereden olan babam) Zübeyr b. El Avvam (radıyallahü anh)’a dedim ki;

(Abdullah) İbni Mesud (radıyallahü anh), falan ve filan sahibinin hadis rivâyet ettiklerini işittiğim gibi neden senin , Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadislerinden bir şey haber verdiğini işitmiyorum. Zübeyr (radıyallahü anh) şöyle cevap verdi;

-İyi bilki ben Müslüman olduğum andan beri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından hiç ayrılmadım (Yani benim bu tutumum , uzun zamandan beri sahabilik şerefine mazhar olduğum halde onun yanında az bulunduğumdan ileri gelmiyor. ) Fakat ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın ; (Kim benim ağzımdan kasten yalan söylerse cehennemdeki oturağını hazırlasın!) buyurduğunu işittim. (Yani hadis riveyetinde bulunmama mani budur. Çünkü eksik veya fazla söyleme hatasına düşebilirim. )

38) ... Ebû Said (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

(Her kim ki taammüden üzerimde yalan uydurursa ateşten oturağına hazır olsun. )

٤ - باب التَّغْلِيظِ فِي تَعَمُّدِ الْكَذِبِ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم

٣١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَسُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَامِرِ بْنِ زُرَارَةَ، وَإِسْمَاعِيلُ بْنُ مُوسَى، قَالُوا حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ سِمَاكٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَامِرِ بْنِ زُرَارَةَ، وَإِسْمَاعِيلُ بْنُ مُوسَى، قَالاَ حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ مَنْصُورٍ، عَنْ رِبْعِيِّ بْنِ حِرَاشٍ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( لاَ تَكْذِبُوا عَلَىَّ فَإِنَّ الْكَذِبَ عَلَىَّ يُولِجُ النَّارَ ‏)‏.‏

٣٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ - حَسِبْتُهُ قَالَ مُتَعَمِّدًا - فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٤ - حَدَّثَنَا أَبُو خَيْثَمَةَ، زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ جَابِرٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ تَقَوَّلَ عَلَىَّ مَا لَمْ أَقُلْ فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَعْلَى التَّيْمِيُّ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ، عَنْ مَعْبَدِ بْنِ كَعْبٍ، عَنْ أَبِي قَتَادَةَ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ عَلَى هَذَا الْمِنْبَرِ ‏( إِيَّاكُمْ وَكَثْرَةَ الْحَدِيثِ عَنِّي فَمَنْ قَالَ عَلَىَّ فَلْيَقُلْ حَقًّا أَوْ صِدْقًا وَمَنْ تَقَوَّلَ عَلَىَّ مَا لَمْ أَقُلْ فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ جَامِعِ بْنِ شَدَّادٍ أَبِي صَخْرَةَ، عَنْ عَامِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قُلْتُ لِلزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ مَا لِيَ لاَ أَسْمَعُكَ تُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَمَا أَسْمَعُ ابْنَ مَسْعُودٍ وَفُلاَنًا وَفُلاَنًا قَالَ أَمَا إِنِّي لَمْ أُفَارِقْهُ مُنْذُ أَسْلَمْتُ وَلَكِنِّي سَمِعْتُ مِنْهُ كَلِمَةً يَقُولُ ‏( مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏

٣٨ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُسْهِرٍ، عَنْ مُطَرِّفٍ، عَنْ عَطِيَّةَ، عَنْ أَبِي سَعِيدٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 3- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'DEN HADİS RİVAYETİ HUSUSUNDA TEVAKKİ (SAKINMAK-ÇEKİNMEK VE İTHİYATLI OLMAK) BÂBI

24) ... Amr b. Meymun (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

İbn-i Mesud (Abdullah) (radıyallahü anh) ile her Perşembe günü akşamı buluşup görüşmeyi hiç kaçırmazdım. Her hangi bir şey hakkında hiçbir kimseye (Kale Resulullahi (sallallahü aleyhi ve sellem) dediğini işitmedim. Yalnız bir akşam (Kale Resulullahi (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi. (Kendisinin bir hadis rivâyet edeceği beklenirken susuverdi) ve hemen başını öne eğdi. Biraz sonra ona baktım ki (ne göreyim) gömleğinin ilikleri çözülmüş, gözleri yaşlarla dolup taşmış ve boyun damarları şişmiş vaziyettedir. Biraz sonra, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (öyle) veya aşağı, yahut yukarı, ya da ona yakın yahut ta ona benzer buyurdu) dedi.

25) ... Muhammed b. Sirin (radıyallahü anh)’den şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

Enes b. Mâlik (radıyallahü anh) , bir hadis rivâyet edip bitirdiği zaman ; = Yahud da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi , derdi.

26) ... Abdurrahman b. Ebi Leyla (radıyallahü anh)’dan; Şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

Biz Zeyd b. Erkam (radıyallahü anh)’den, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadis-i şeriflerinden bir şey anlatmasını rica ettik. Buyurdular ki:

(Biz artık yaşlandık, bizde unutkanlık baş gösterdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis nakletmek de çok zor (mesuliyeti ağır)dır. )

27) ... Şabi (Rahimehullah)’den rivâyet edildiğine göre kendisi demiştir ki;

(Ben İbn-i Ömer (radıyallahü anh) ile bir yıl beraber oturdum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hiçbir hadis naklettiğini işitmedim. )

28) ... Tavus (Rahimehullah)’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir;

İbn-i Abbâs (radıyallahü anh)’den işittim. Buyurdular ki ;

(Gerçekten biz (itina ile) hadisi hıfzederdik. Hadis de, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hıfzedilir. (Hıfzedilmesine önem ve kıymet verilmelidir. ) Fakat siz hırçın deveye de uysal deveye de binmeye başlayınca artık hadis almaya itimad etmek ve bellemek işi uzaklaştı. )

29) ... Şabi (Rahimehullah)’dan ;

Karaza b. Kab (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

Ömer (radıyallahü anh) bizi Kufe’ye gönderdi . (Bizi yolcu ederken), Teşyi edip (Medine dışındaki) Sirar denilen yere kadar beraberimizde yürüdü. Sonra ‘Beraberinizde buraya kadar ne için yürüdüğümü bilirmisiniz?’ diye sordu. Biz ; ‘Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sohbetinde bulunduğumuz (sahabe olduğumuz) ve ensardan olduğumuz içindir, ’ dedik. Ömer (radıyallahü anh) ;

(Ben size bir hususu anlatmak için (buraya kadar ) beraberinizde yürüdüm. Ve yürüyerek gelmekliğimin hatırı için (yapacağım tavsiyeyi) iyice belliyeceğinizi umarak yürüdüm. Siz ateşte kaynayan tencere gibi Kuran için gönülleri fokur fokur kaynayan (yani kuran okumaya çok hararetli ve pek düşkün ) bir kavme varıyorsunuz. Onlar sizi gördükleri zaman (problemlerinde sizleri hakem yapacakları, bütün işlerinde emirlerinize itâat edecekleri ve dini bilgileri sizden alacakları için) sizlere boyun eğecekler ve bunlar Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ashâbıdır , diyeceklerdir. Siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den az hadis rivâyet ediniz. (Yani onların sizden hadis almak için duydukları iştiyaka ve fazla istekli olmalarına bakarak fazla rivâyette bulunmayınız. ) Ben de (sevapta) sizin ortağınızım. (Çünkü kendisi onları hayra delalet etmiş oluyor. ) dedi.

30) ... Es-Saip b. Yezid (radıyallahü anh)’den ;

Demiştirki ; Ben Saad b. Mâlik (Bu zat Ebû Saidi Hudri künyesi ile meşhurdur. ) (radıyallahü anh) ile Medineden Mekkeye kadar yolda arkadaşlık ettim. Bir tek hadis rivâyet ettiğini işitmedim. )

٣ - باب التَّوَقِّي فِي الْحَدِيثِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم

٢٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ الْبَطِينُ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ، قَالَ مَا أَخْطَأَنِي ابْنُ مَسْعُودٍ عَشِيَّةَ خَمِيسٍ إِلاَّ أَتَيْتُهُ فِيهِ قَالَ فَمَا سَمِعْتُهُ يَقُولُ لِشَىْءٍ قَطُّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَلَمَّا كَانَ ذَاتَ عَشِيَّةٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ - قَالَ فَنَكَسَ ‏.‏ قَالَ فَنَظَرْتُ إِلَيْهِ فَهُوَ قَائِمٌ مُحَلَّلَةً أَزْرَارُ قَمِيصِهِ قَدِ اغْرَوْرَقَتْ عَيْنَاهُ وَانْتَفَخَتْ أَوْدَاجُهُ قَالَ أَوْ دُونَ ذَلِكَ أَوْ فَوْقَ ذَلِكَ أَوْ قَرِيبًا مِنْ ذَلِكَ أَوْ شَبِيهًا بِذَلِكَ ‏.‏

٢٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ مُعَاذٍ، عَنِ ابْنِ عَوْنٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ سِيرِينَ، قَالَ كَانَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ إِذَا حَدَّثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا فَفَرَغَ مِنْهُ قَالَ أَوْ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏

٢٦ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ، عَنْ شُعْبَةَ، ح وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي لَيْلَى، قَالَ قُلْنَا لِزَيْدِ بْنِ أَرْقَمَ حَدِّثْنَا عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏ قَالَ كَبِرْنَا وَنَسِينَا وَالْحَدِيثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَدِيدٌ ‏.‏

٢٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ، حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي السَّفَرِ، قَالَ سَمِعْتُ الشَّعْبِيَّ، يَقُولُ جَالَسْتُ ابْنَ عُمَرَ سَنَةً فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ شَيْئًا ‏.‏

٢٨ - حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ، يَقُولُ إِنَّمَا كُنَّا نَحْفَظُ الْحَدِيثَ وَالْحَدِيثُ يُحْفَظُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَأَمَّا إِذَا رَكِبْتُمُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ فَهَيْهَاتَ ‏.‏

٢٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدَةَ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ مُجَالِدٍ، عَنِ الشَّعْبِيِّ، عَنْ قَرَظَةَ بْنِ كَعْبٍ، قَالَ بَعَثَنَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ إِلَى الْكُوفَةِ وَشَيَّعَنَا فَمَشَى مَعَنَا إِلَى مَوْضِعٍ يُقَالُ لَهُ صِرَارٌ ‏.‏ فَقَالَ أَتَدْرُونَ لِمَ مَشَيْتُ مَعَكُمْ قَالَ قُلْنَا لِحَقِّ صُحْبَةِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَلِحَقِّ الأَنْصَارِ ‏.‏ قَالَ لَكِنِّي مَشَيْتُ مَعَكُمْ لِحَدِيثٍ أَرَدْتُ أَنْ أُحَدِّثَكُمْ بِهِ فَأَرَدْتُ أَنْ تَحْفَظُوهُ لِمَمْشَاىَ مَعَكُمْ إِنَّكُمْ تَقْدُمُونَ عَلَى قَوْمٍ لِلْقُرْآنِ فِي صُدُورِهِمْ هَزِيزٌ كَهَزِيزِ الْمِرْجَلِ فَإِذَا رَأَوْكُمْ مَدُّوا إِلَيْكُمْ أَعْنَاقَهُمْ وَقَالُوا أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ ‏.‏ فَأَقِلُّوا الرِّوَايَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَأَنَا شَرِيكُكُمْ ‏.‏

٣٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ، عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ، عَنِ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ، قَالَ صَحِبْتُ سَعْدَ بْنَ مَالِكٍ مِنَ الْمَدِينَةِ إِلَى مَكَّةَ فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِحَدِيثٍ وَاحِدٍ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 2- RESÛLULLAH (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)'İN HADÎSİNE TAZİM VE ONA MUARIZ OLANI TEHDİD BÂBI

12) ... El-Mikdam b. Ma’dikerib el-Kindiy (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Süslü tahtına –koltuğuna- yaslanmış adama, benim hadislerimden birisi okunur da o (kişi)nin, vaziyetini hiç bozmadan (Bizlerle sizler arasında Allahü teâlâ’nın kitabı vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri, helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz. ) (Yani bu hadis Kur’an’da bulunan hükümlerin dışındadır. Onun için bu hadise itibar etmeyiz. ) diyebilme zamanı yaklaşmıştır. Sizleri ikaz ediyorum! (Kur’an-ı Kerim’de bulunan bütün hükümler haktır. ) Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haram kıldığı şeyler Allahü teâlâ’nın haram kıldığı şeyler gibidir. (Kitab ve Sünnet arasında bir ayırım yapılamaz. )

13) ... Ebû Rafi (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular;

(Herhangi biriniz tahtına –koltuğuna- yaslanmış olup benim emrettiğim veya yasakladığım bir husus ona intikal edince (umursamadan) ( bilemem (Kur’an’dan başka bir şey tanımam ve tabi olmam) Biz Kitabullah’da ne bulduksa ona tabi olduk. ) (artık hadise tabi olmayız) söyler durumda bulmayayım. )

14) ... Âişe (radıyallahü anha)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

(Kim bu dinden olmayan bir şeyi onda ihdas ederse, onun icat ettiği şey merdud ve batıldır. )

15) ... Abdullah b. Zübeyr (radıyallahü anh)’den ;

Şöyle söylediği rivâyet edilmiştir; (Ensar’dan bir adam Harre denilen mevkideki hurmalıkları suladıkları su arklarından ve su nöbetinden dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Zübeyr b. Avvâm aleyhinde şikayette bulundu. (Bu arklardan geçen su önce Zübeyr’in hurma bahçesine varıyordu. Sonra da şikayetçi Ensari’nin tarlasına uğruyordu. Bir defa Zübeyr hurmalığını sulamak üzere suyu tuttuğu sırada) müşteki ona:

-Suyu serbest bırak ki bize gelsin, diye talepte bulundu. Fakat Zübeyr, kendi tarlasını sulamadan suyu bırakmak ve nöbetini ona vermekten imtina edince iki taraf Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e meselelerini intikal ettirdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda isteklerini karşılıklı olarak arz ettiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ;

(Ey Zübeyr! Tarlanı sula sonra suyu komşuna salıver) buyurdu. Müşteki hiddetlenerek;

(Zübeyr, halan oğlu olduğu için mi?) demek suretiyle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i tarafgirlikle itham etmek istemişti. Bu sözden üzülen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mübarek yüzü değişti. (Çünkü fahr-ı Kainat efendimize tarafgirlik ithamı ile büyük bir saygısızlıkta bulunmuştu. ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

(Ey Zübeyr, tarlanı sula sonra suyu hapset, ta ki, su hurma ağaçlarının köklerine erişsin, (su hakkını tam manası ile kullan) buyurdu.

Ravi demişti ki; Zübeyr şöyle dedi;

(Vallahi öyle sanıyorum ki şu ayet bu olay hakkında indi. )

Hayır (Resûlüm), Rabbine yemin olsun onlar (mü’miniz diyenler) aralarında çıkan anlaşmazlıkta seni hakem yapıp sonra verdiğin karardan -hükümden- nefislerinde hiç bir güçlük duymayarak tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa suresi, 65)

16) ... İbn-i Ömer (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu demiştir;

(Kadınları mescitte namaz kılmaktan menetmeyiniz. ) (Bunun üzerine) İbn-i Ömer (Abdullah’ın bir oğlu bir rivâyete göre ismi Vakid’dir. ) babasına; (Biz kesinlikle onlara mani olacağız, deyince İbn-i Ömer çok kızdı ve ona dedi ki; (Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuyorum sen; (Biz kesinlikle onlara mani oluruz) dersin... dedi. )

17) ... Abdullah bin Mugaffel (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre yeğeni (erkek kardeşinin oğlu) onun yanında oturuyordu. Yeğeni sapan ile fiske taşını attı. Abdullah onu taş atmaktan men etti ve dedi ki;

(Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sapanla fiske taşını atmayı yasakladı ve ;

(Sapanla atılan taş ile av avlanmaz, düşman da yaralanmaz kırılmaz öldürülmez ve muhakkak diş kırar, göz yaralar çıkarır. ) buyurdu.

Abdullah’ın yeğeni tekrar sapanla taş atınca Abdullah ona;

“Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sapanla taş atmayı yasakladığına dair hadis-i şerif okuyorum sen yine taş atmaya başladın artık bundan sonra ilelebed seninle konuşmayacağım”, dedi.

18)... Kabisa oğlu İshak, babası Kabisa (radıyallahü anh)’ın şöyle söylediğini rivâyet etmiştir ;

Nakibül Ensar (= Akabe görüşmelerinde Ensar’ın temsilcisi) ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (yakın) arkadaşı Ubade b. Samit el-Ensari (radıyallahü anh) Bizanslarla yapılan savaşta Muaviye (radıyallahü anh) ile beraber savaş seferine katıldı. Halkın, sikkeli altın paranın kesilmiş parçalarını dinar (= kesilmemiş, sikkeli, altın para)lar ile mübadele ettiklerine, keza sikkeli, gümüş paranın kesilmiş parçalarını dirhem (= kesilmemiş sikkeli gümüş para)larla değiştirmekte olduklarına şahit oldu. (Bu mübadelenin tartı ile değil tane hesabı ile yapıldığını görünce) şöyle dedi;) Ey Nas! Siz bu mübadele ile kesinlikle faiz yemiş olursunuz. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim, buyurdular ki:

(Altını altınla mubayaa etmeyiniz. Ancak değiştirilmek istenen altınların her ikisi de (ağırlık ölçüsü ile) eşit ve peşin olsa...(bu şartla mübadele edebilirsiniz)

(Muaviye (radıyallahü anh) , Ubade b. Samit (radıyallahü anh)’ın böyle söylediğini duyunca ; (Ya Ebel-Velid! (Ubade’nin künyesidir) Ben bu mübadelede bir faiz durumu görmüyorum. Ancak değiştirilenlerin birisi veresiye olsa o zaman faiz olur. ) Diye Ubade’nin fetvasına katılmadığını beyan etti. Ubade;

(Ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuyorum, sen de bana şahsi görüşünü anlatıyorsun. And olsun eğer Allahü teâlâ (bu savaştan) beni çıkarırsa , senin hakimiyetin altındaki bölgede seninle oturmayacağım”, dedi.

Ubade savaştan geri dönünce doğruca Medine’ye vardı. Halife Ömer b. Hattab (radıyallahü anh), O’na; (Neden buraya geldin, ya Ebel-Velid?) diye geliş sebebini sorunca, Ubade (radıyallahü anh) hadiseyi anlattı ve Muaviye (radıyallahü anh) ile bundan böyle aynı bölgede oyurmayacağına yemin ettiğini beyan etti.

Halife O’na ; Ya Ebel-Velid, ikame ettiğin yere dön. Allahü teâlâ, senin ve emsalinin bulunmadığı yerin hayrını alsın”, dedi ve Muaviye’ye de şu mealde bir mektup yazdı;

((Ya Muaviye!) Senin Ubade’ye hüküm etme salahiyetin yoktur. (Bahis konusu meselede) O’nun sözü (fetvası) doğrudur. Halkı O’nun beyan ettiği fetvaya yönelt. (Yani yukarda beyan edilen mübadele usulünde faizcilik vardır. )

19) ... İbn-i Aclan’ın Avn b. Abdillah (radıyallahü anh)’dan rivâyet ettiğine göre Abdullah b. Mesud (radıyallahü anh) şöyle buyurdu ;

(Ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis rivâyet ettiğim zaman O’nun, hakka en uygun, hidayete en iyi eriştiren ve takvaya en yaraşan söz olduğuna inanın. )

20) ... Ebül-Bahteri’nin Ebû Abdirrahman Es-Sülemi’den rivâyet ettiğine göre Ali b. Ebi Talib (radıyallahü anh) şöyle buyurmuştur ;

(Ben size Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadisini okuduğum zaman O’nun hadisinin hakka, hidayete ve takvaya en uygun, en liyakatli söz olduğuna inanın. )

21) ... Ebû Hureyre (radıyallahü anh)’den; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle söylediği rivâyet edilmiştir;

(Kıraat olunan hadisimi, koltuğuna yaslanmış (edep ve saygıya aykırı) olarak her hangi birinizin dinlemesini, sonrada okuyucuya ; (Sen hadisi bırak, onun doğru veya yalan olduğunun anlaşılması için Kuran’dan bir şeyler oku, dediğini katiyen bilmeyeyim (= sakın hiç biriniz hadislerime karşı böyle tutarsız ve saygısız davranış içerisine girmeyin, böyle durumu bulmayayım). Söylenen o güzel söz (hadis)’i ben söyledim. )

22) ... Ebû Seleme (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre Ebû Hureyre (radıyallahü anh), bir adama buyurdular ki:

(Ey yeğenim ben sana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadis rivâyet ettiğim zaman, sen ona karşılık olarak darb-ı meselleri anlatma. )

23) ...

٢ - باب تَعْظِيمِ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَالتَّغْلِيظِ عَلَى مَنْ عَارَضَهُ

١٢ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ، حَدَّثَنِي الْحَسَنُ بْنُ جَابِرٍ، عَنِ الْمِقْدَامِ بْنِ مَعْدِيكَرِبَ الْكِنْدِيِّ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( يُوشِكُ الرَّجُلُ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يُحَدَّثُ بِحَدِيثٍ مِنْ حَدِيثِي فَيَقُولُ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَمَا وَجَدْنَا فِيهِ مِنْ حَلاَلٍ اسْتَحْلَلْنَاهُ وَمَا وَجَدْنَا فِيهِ مِنْ حَرَامٍ حَرَّمْنَاهُ ‏.‏ أَلاَ وَإِنَّ مَا حَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مِثْلُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ ‏)‏.‏

١٣ - حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ الْجَهْضَمِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، فِي بَيْتِهِ أَنَا سَأَلْتُهُ، عَنْ سَالِمٍ أَبِي النَّضْرِ، ثُمَّ مَرَّ فِي الْحَدِيثِ قَالَ أَوْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي رَافِعٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ أُلْفِيَنَّ أَحَدَكُمْ مُتَّكِئًا عَلَى أَرِيكَتِهِ يَأْتِيهِ الأَمْرُ مِمَّا أَمَرْتُ بِهِ أَوْ نَهَيْتُ عَنْهُ فَيَقُولُ لاَ أَدْرِي مَا وَجَدْنَا فِي كِتَابِ اللَّهِ اتَّبَعْنَاهُ ‏)‏.‏

١٤ - حَدَّثَنَا أَبُو مَرْوَانَ، مُحَمَّدُ بْنُ عُثْمَانَ الْعُثْمَانِيُّ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ الْقَاسِمِ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ ‏)‏.‏

١٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحِ بْنِ الْمُهَاجِرِ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ، أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ، حَدَّثَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ خَاصَمَ الزُّبَيْرَ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فِي شِرَاجِ الْحَرَّةِ الَّتِي يَسْقُونَ بِهَا النَّخْلَ فَقَالَ الأَنْصَارِيُّ سَرِّحِ الْمَاءَ يَمُرُّ ‏.‏ فَأَبَى عَلَيْهِ فَاخْتَصَمَا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( اسْقِ يَا زُبَيْرُ ثُمَّ أَرْسِلِ الْمَاءَ إِلَى جَارِكَ ‏)‏.‏ فَغَضِبَ الأَنْصَارِيُّ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْ كَانَ ابْنَ عَمَّتِكَ فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ثُمَّ قَالَ ‏( يَا زُبَيْرُ اسْقِ ثُمَّ احْبِسِ الْمَاءَ حَتَّى يَرْجِعَ إِلَى الْجَدْرِ ‏)‏.‏ قَالَ فَقَالَ الزُّبَيْرُ وَاللَّهِ إِنِّي لأَحْسَبُ هَذِهِ الآيَةَ نَزَلَتْ فِي ذَلِكَ {فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا}‏ ‏.‏

١٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى النَّيْسَابُورِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَالِمٍ، عَنِ ابْنِ عُمَرَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( لاَ تَمْنَعُوا إِمَاءَ اللَّهِ أَنْ يُصَلِّينَ فِي الْمَسْجِدِ ‏)‏.‏ فَقَالَ ابْنٌ لَهُ إِنَّا لَنَمْنَعُهُنَّ ‏.‏ فَقَالَ فَغَضِبَ غَضَبًا شَدِيدًا وَقَالَ إِنِّي أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَإِنَّكَ تَقُولُ إِنَّا لَنَمْنَعُهُنَّ ‏.‏

١٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ ثَابِتٍ الْجَحْدَرِيُّ، وَأَبُو عُمَرَ حَفْصُ بْنُ عَمْرٍو قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ، حَدَّثَنَا أَيُّوبُ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُغَفَّلٍ، أَنَّهُ كَانَ جَالِسًا إِلَى جَنْبِهِ ابْنُ أَخٍ لَهُ فَخَذَفَ فَنَهَاهُ وَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنْهَا وَقَالَ ‏( إِنَّهَا لاَ تَصِيدُ صَيْدًا وَلاَ تَنْكِي عَدُوًّا وَإِنَّهَا تَكْسِرُ السِّنَّ وَتَفْقَأُ الْعَيْنَ ‏)‏.‏ قَالَ فَعَادَ ابْنُ أَخِيهِ يَخْذِفُ فَقَالَ أُحَدِّثُكَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَهَى عَنْهَا ثُمَّ عُدْتَ تَخْذِفُ لاَ أُكَلِّمُكَ أَبَدًا ‏.‏

١٨ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ حَمْزَةَ، حَدَّثَنِي بُرْدُ بْنُ سِنَانٍ، عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ قَبِيصَةَ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ الأَنْصَارِيَّ النَّقِيبَ، صَاحِبَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ غَزَا مَعَ مُعَاوِيَةَ أَرْضَ الرُّومِ فَنَظَرَ إِلَى النَّاسِ وَهُمْ يَتَبَايَعُونَ كِسَرَ الذَّهَبِ بِالدَّنَانِيرِ وَكِسَرَ الْفِضَّةِ بِالدَّرَاهِمِ فَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّكُمْ تَأْكُلُونَ الرِّبَا سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( لاَ تَبْتَاعُوا الذَّهَبَ بِالذَّهَبِ إِلاَّ مِثْلاً بِمِثْلٍ لاَ زِيَادَةَ بَيْنَهُمَا وَلاَ نَظِرَةَ ‏)‏.‏ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ يَا أَبَا الْوَلِيدِ لاَ أَرَى الرِّبَا فِي هَذَا إِلاَّ مَا كَانَ مِنْ نَظِرَةٍ ‏.‏ فَقَالَ عُبَادَةُ أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَتُحَدِّثُنِي عَنْ رَأْيِكَ لَئِنْ أَخْرَجَنِي اللَّهُ لاَ أُسَاكِنْكَ بِأَرْضٍ لَكَ عَلَىَّ فِيهَا إِمْرَةٌ ‏.‏ فَلَمَّا قَفَلَ لَحِقَ بِالْمَدِينَةِ فَقَالَ لَهُ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ مَا أَقْدَمَكَ يَا أَبَا الْوَلِيدِ فَقَصَّ عَلَيْهِ الْقِصَّةَ وَمَا قَالَ مِنْ مُسَاكَنَتِهِ فَقَالَ ارْجِعْ يَا أَبَا الْوَلِيدِ إِلَى أَرْضِكَ فَقَبَحَ اللَّهُ أَرْضًا لَسْتَ فِيهَا وَأَمْثَالُكَ ‏.‏ وَكَتَبَ إِلَى مُعَاوِيَةَ لاَ إِمْرَةَ لَكَ عَلَيْهِ وَاحْمِلِ النَّاسَ عَلَى مَا قَالَ فَإِنَّهُ هُوَ الأَمْرُ ‏.‏

١٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ الْخَلاَّدِ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنِ ابْنِ عَجْلاَنَ، أَنْبَأَنَا عَوْنُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، قَالَ إِذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَظُنُّوا بِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ الَّذِي هُوَ أَهْنَاهُ وَأَهْدَاهُ وَأَتْقَاهُ ‏.‏

٢٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ، عَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِيِّ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ إِذَا حَدَّثْتُكُمْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِحَدِيثٍ فَظُنُّوا بِهِ الَّذِي هُوَ أَهْنَاهُ وَأَهْدَاهُ وَأَتْقَاهُ ‏.‏

٢١ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُنْذِرِ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْفُضَيْلِ، حَدَّثَنَا الْمَقْبُرِيُّ، عَنْ جَدِّهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ أَنَّهُ قَالَ ‏( لاَ أَعْرِفَنَّ مَا يُحَدَّثُ أَحَدُكُمْ عَنِّي الْحَدِيثَ وَهُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى أَرِيكَتِهِ فَيَقُولُ اقْرَأْ قُرْآنًا ‏.‏ مَا قِيلَ مِنْ قَوْلٍ حَسَنٍ فَأَنَا قُلْتُهُ ‏)‏.‏

٢٢ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادِ بْنِ آدَمَ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، ح وَحَدَّثَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِيِّ، حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَمْرٍو، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ، أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ لِرَجُلٍ يَا ابْنَ أَخِي إِذَا حَدَّثْتُكَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا فَلاَ تَضْرِبْ لَهُ الأَمْثَالَ ‏.‏

٢٣ - قَالَ أَبُو الْحَسَنِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْكَرَابِيسِيُّ، حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْجَعْدِ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ مُرَّةَ، مِثْلَ حَدِيثِ عَلِيٍّ رضى اللّه تعالى عنه ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget