Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 194- BEŞ VAKİT NAMAZIN FARZİYETİ VE BUNLARI MUHAFAZA (= DEVAM) ETMEK

1463) ". . Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

- (Mi'râc olayında) Allahü teâlâ, ümmetime elli namazı farz etti. Ben bu (teklifi) farziyeti yüklenerek döndüm. (Dönüşümde) Mûsâ (Aleyhisselâm)a rastladım. Mûsâ (Aleyhisselâm) :

Senin Rabb'in Senin ümmetine neyi farzetti? diye sordu. Ben : 'Bana (ve ümmetime) elli namazı farz etti' dedim. Mûsâ (Aleyhisselâm) dedi ki:

Rabb'ine dön (de azaltılması için şefaat et. ) Çünkü, Senin ümmetinin buna takati yetmez, dedi. Bunun üzerine Rabb'ime müracaat ettim de bunun bir şartım (= kısmını) indirdi. Ben Mûsâ (Aleyhisselâm)'in yanına dönerek durumdan Ona haber verdim. Dedi ki:

Rabb'ine müracaat et. Çünkü Senin ümmetin buna takat getiremez. Ben de Rabb'ime müracaat ettim. (Allahü teâlâ) :

Onlar beştir, yine onlar ellidir. Benim katımda kaza hükmü değiştirilemez.' buyurdu. Sonra Mûsâ (Aleyhisselâm)a döndüm. Tekrar Rabb'ime dönmemi söyledi. Ben :

(Artık) Rabb'imden utanır oldum. ) dedim. )

1464 - “... Abdullah İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Mi'rac gecesi elli namazla emredildi. Sonra bunu beş namaz etmesi için Rabb'inize müracaat etti. "

1465 - “... Ubâde bin es-Sâmit (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim. Şöyle buyurdu, demiştir:

(Allahü teâlâ, kullarına beş namazı farzetmiştir. Kim bunların hakkını hafife tutmakla bunlardan en ufak bir şeyi noksan bırakmadan hakkıyla edâ ederse, şüphesiz Allahü teâlâ kıyamet günü (azap vermeden) Onu Cennet'e dâhil etmesine dâir va'dini yerine getiricidir. Kim bunların hakkını hafife tutarak bunlardan bir şey noksan bırakarak kılarsa Onun için Allah katında bir va'd yoktur. Dilerse Onu ta'zib eder, dilerse bağışlar.) "

1466 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Biz bir gün mescidde oturmuş iken bir adam devesine binmiş olarak geldi. Devesini mescidin bir tarafında çökerterek ayağını bağladıktan sonra mescidde oturanlara:

— Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) hanginizdir? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturanlar arasında yaslanmış vaziyette idi. Enes (radıyallahü anh) demiştir ki: Oradakiler :

— Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) yaslanan bu beyaz adamdır, dediler. Adam Ona:

— Ey Abdülmuttalibin oğlu! (diye) hitâb etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Seni dinliyorum. ) mealinde bir cevap buyurdu. Adam O'na:

— Yâ Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)! Ben sana (bir şeyler) sormak istiyorum ve soru sormakta şiddetli davranacağım. Bana kızma, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Sormak istediğini sor) buyurdu. Adam O'na:

— Senin Rabb'in ve senden öncekilerin Rabb'inin hakkı için sana soruyorum. Allah mı seni bütün insanlara Peygamber olarak gönderdi? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Allah'ım! (Sen şahitsin) Evet) buyurdu. Adam:

— Allah hakkı için sana soruyorum. Allah mı sana hergün ve gecede beş namazı kılmanı emretti? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Allah'ım! Evet) buyurdu. Adam :

— Peki, Allah hakkı için sana soruyorum. Allah mı senenin bu ayını (= Ramazana) oruçla geçirmeni emretti? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Allah'ım! Evet) buyurdu. Adam :

— Peki, Allah ismiyle sana soruyorum. Bu sadakayı zenginlerimizden alıp fakirlerimize taksim etmeni Allah mı sana emretti? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

— (Allah'ım! Evet. ) buyurdu. Bundan sonra adam :

— Senin getirdiğin dine inandım ve ben arkamdaki kavmimin elçisiyim. Ben Beni Sa'd bin Bekr'in kardeşi Dımâm bin Sa'lebe'yim, dedi. "

1467 - “... Ebû Katâde bin Rib' (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki: Ben senin ümmetine beş namazı farz ettim ve bunlara vakitlerinde devam edip sımsıkı sarılanları Cennet'e dâhil etmemi kendi katımda va'dettim. Bunları vaktinde kılmaya devam etmiyenler için benim yanımda hiçbir va'd yoktur. ) "

١٩٤ - باب مَا جَاءَ فِي فَرْضِ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ وَالْمُحَافَظَةِ عَلَيْهَا

١٤٦٣ - حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( فَرَضَ اللَّهُ عَلَى أُمَّتِي خَمْسِينَ صَلاَةً فَرَجَعْتُ بِذَلِكَ ‏.‏ حَتَّى آتِيَ عَلَى مُوسَى فَقَالَ مُوسَى مَاذَا افْتَرَضَ رَبُّكَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ فَرَضَ عَلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً ‏.‏ قَالَ فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ ‏.‏ فَرَاجَعْتُ رَبِّي فَوَضَعَ عَنِّي شَطْرَهَا فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ ‏.‏ فَرَاجَعْتُ رَبِّي فَقَالَ هِيَ خَمْسٌ وَهِيَ خَمْسُونَ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ ‏.‏ فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ ‏.‏ فَقُلْتُ قَدِ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّي ‏)‏.‏

١٤٦٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ، حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُصْمٍ أَبِي عُلْوَانَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ أُمِرَ نَبِيُّكُمْ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِخَمْسِينَ صَلاَةً فَنَازَلَ رَبَّكُمْ أَنْ يَجْعَلَهَا خَمْسَ صَلَوَاتٍ ‏.‏

١٤٦٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي عَدِيٍّ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَبْدِ رَبِّهِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنِ ابْنِ مُحَيْرِيزٍ، عَنِ الْمُخْدِجِيِّ، عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( خَمْسُ صَلَوَاتٍ افْتَرَضَهُنَّ اللَّهُ عَلَى عِبَادِهِ فَمَنْ جَاءَ بِهِنَّ لَمْ يَنْتَقِصْ مِنْهُنَّ شَيْئًا اسْتِخْفَافًا بِحَقِّهِنَّ فَإِنَّ اللَّهَ جَاعِلٌ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَهْدًا أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ وَمَنْ جَاءَ بِهِنَّ قَدِ انْتَقَصَ مِنْهُنَّ شَيْئًا اسْتِخْفَافًا بِحَقِّهِنَّ لَمْ يَكُنْ لَهُ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدٌ إِنْ شَاءَ عَذَّبَهُ وَإِنْ شَاءَ غَفَرَ لَهُ ‏)‏.‏

١٤٦٦ - حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ، عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي نَمِرٍ، أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ، يَقُولُ بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ فِي الْمَسْجِدِ دَخَلَ رَجُلٌ عَلَى رَحْلٍ فَأَنَاخَهُ فِي الْمَسْجِدِ ثُمَّ عَقَلَهُ ثُمَّ قَالَ لَهُمْ أَيُّكُمْ مُحَمَّدٌ وَرَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مُتَّكِئٌ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ ‏.‏ قَالَ فَقَالُوا هَذَا الرَّجُلُ الأَبْيَضُ الْمُتَّكِئُ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا ابْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( قَدْ أَجَبْتُكَ ‏)‏.‏ فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا مُحَمَّدُ إِنِّي سَائِلُكَ وَمُشَدِّدٌ عَلَيْكَ فِي الْمَسْأَلَةِ فَلاَ تَجِدَنَّ عَلَىَّ فِي نَفْسِكَ ‏.‏ فَقَالَ ‏( سَلْ مَا بَدَا لَكَ ‏)‏.‏ قَالَ لَهُ الرَّجُلُ نَشَدْتُكَ بِرَبِّكَ وَرَبِّ مَنْ قَبْلَكَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ إِلَى النَّاسِ كُلِّهِمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏)‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تُصَلِّيَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ فِي الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏)‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَصُومَ هَذَا الشَّهْرَ مِنَ السَّنَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏)‏.‏ قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَأْخُذَ هَذِهِ الصَّدَقَةَ مِنْ أَغْنِيَائِنَا فَتَقْسِمَهَا عَلَى فُقَرَائِنَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( اللَّهُمَّ نَعَمْ ‏)‏.‏ فَقَالَ الرَّجُلُ آمَنْتُ بِمَا جِئْتَ بِهِ وَأَنَا رَسُولُ مَنْ وَرَائِي مِنْ قَوْمِي ‏.‏ وَأَنَا ضِمَامُ بْنُ ثَعْلَبَةَ أَخُو بَنِي سَعْدِ بْنِ بَكْرٍ ‏.‏

١٤٦٧ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدِ بْنِ كَثِيرِ بْنِ دِينَارٍ الْحِمْصِيُّ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ بْنُ الْوَلِيدِ، حَدَّثَنَا ضُبَارَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي السَّلِيلِ، أَخْبَرَنِي دُوَيْدُ بْنُ نَافِعٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، قَالَ قَالَ سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ إِنَّ أَبَا قَتَادَةَ بْنَ رِبْعِيٍّ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ افْتَرَضْتُ عَلَى أُمَّتِكَ خَمْسَ صَلَوَاتٍ وَعَهِدْتُ عِنْدِي عَهْدًا أَنَّهُ مَنْ حَافَظَ عَلَيْهِنَّ لِوَقْتِهِنَّ أَدْخَلْتُهُ الْجَنَّةَ وَمَنْ لَمْ يُحَافِظْ عَلَيْهِنَّ فَلاَ عَهْدَ لَهُ عِنْدِي ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 193- NAMAZIN GÜNAHLARA KEFFÂRET OLDUĞUNA DÂİR

1459 - “... Alî bin Ebl Tâlib (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den bir hadis işittiğim zaman, Allah dilediği kadar beni o hadîsten yararlandırırdı. Ve başkası ondan bana hadîs rivâyet ettiği zaman râviye yemin teklif ederdim. Yemin ettiği zaman onu tasdik ederdim. Ebû Bekir (radıyallahü anh) da bana bir hadîs rivâyet etti. Ebü Bekir (radıyallahü anh) doğru söyledi. Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Bir günah işleyen hiç bir adam yoktur ki, günah işledikten sonra abdest alır, abdestini güzelce alır, sonra iki rek'at namaz kılar (Mîs'ar demiştir ki: Sonra namaz kılar) Ve günahının mağfiretini Allah'tan diler de Allah Ona mağfiret etmez. ) buyurdu. "

1460 - “... Asım bin Süfyân es-Sakafî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Selâsil savaşına katılmak istemişler ise de savaşı kaçırmışlar da nöbet tutmuşlar (veya savaşın faziletini elde etmek için çokça zühd ve tâatla meşgul olmuşlar. ) Sonra Muâviye (radıyallahü anh)'ın yanına dönmüşler. Bu esnada Muâviye (radıyallahü anh)’in yanında Ebû Eyyûb ve Ukbe bin Âmir (el-Cüheni) (radıyallahü anhümâ) bulunuyorlarmış. Âsım (radıyallahü anh) :

Ey Ebâ Eyyûb! Bu yıl savaşı kaçırdık. Bize haber verildiğine göre dört mescidde namaz kılanın günahı bağışlanır, demiş. Ebû Eyyûb (radıyallahü anh) :

Ey kardeşimin oğlu! Bundan daha kolayını sana göstereyim mi? Şüphesiz ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim :

(Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu gibi (farz) namazları kılarsa, onun geçmişteki günah ameli bağışlanır. ) Böyle midir yâ Ukbe? diye karşılık vermiştir. Ukbe (radıyallahü anh) da :

Evet (diyerek Ebû Eyyûb (radıyallahü anh)'ı doğrulamıştır. ) '

1461 - “... Osman bin Affân (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir. :

Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittim. Buyurdu ki :

(Söyleyiver, sizden birisinin evinin yakınında akar bir nehir bulunur da ev sahibi her gün beş defa o suda yıkanırsa vücûdunun kirinden ne kalır?) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muhatabı : Adamın kirinden hiç bir şey kalmaz, dedi. Bunun üzerine Efendimiz :

(Şüphesiz suyun kiri giderdiği gibi namaz günahları giderir. ) buyurdu. "

1462) Abdullah bin Mes'ûd (radıyallahü anh)'den: Şöyle demiştir:

- Bir adam, bir kadına uygunsuz dokunmuş, yani zinadan noksan bir şey yapmış, artık yaptığının nereye ulaştığını bilemiyeceğim. Ancak zina olmadığını biliyorum. Adam, bilâhere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek başından geçeni anlatmış, bunun üzerine Allah Sübhânehu ve Teâlâ :ayetini indirmiş, o adam : Yâ Resûlallah! Bu yalnız benim için mi? ye sormuş; Resûllulah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Ümmetimden bunu tutan herkes içindir. ) buyurmuştur. "

Osman (radıyallahü anh)'in hadisini Buhâri, Tirmizi ve Nesâî, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’den rivâyet etmişlerdir.

١٩٣ - باب مَا جَاءَ فِي أَنَّ الصَّلاَةَ كَفَّارَةٌ

١٤٥٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَنَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا مِسْعَرٌ، وَسُفْيَانُ، عَنْ عُثْمَانَ بْنِ الْمُغِيرَةِ الثَّقَفِيِّ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ رَبِيعَةَ الْوَالِبِيِّ، عَنْ أَسْمَاءَ بْنِ الْحَكَمِ الْفَزَارِيِّ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ كُنْتُ إِذَا سَمِعْتُ مِنْ، رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَدِيثًا يَنْفَعُنِي اللَّهُ بِمَا شَاءَ مِنْهُ وَإِذَا حَدَّثَنِي عَنْهُ غَيْرُهُ اسْتَحْلَفْتُهُ فَإِذَا حَلَفَ صَدَّقْتُهُ وَإِنَّ أَبَا بَكْرٍ حَدَّثَنِي وَصَدَقَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَا مِنْ رَجُلٍ يُذْنِبُ ذَنْبًا فَيَتَوَضَّأُ فَيُحْسِنُ الْوُضُوءَ ثُمَّ يُصَلِّي رَكْعَتَيْنِ - وَقَالَ مِسْعَرٌ ثُمَّ يُصَلِّي - وَيَسْتَغْفِرُ اللَّهَ إِلاَّ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ‏)‏.‏

١٤٦٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رُمْحٍ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، - أَظُنُّهُ - عَنْ عَاصِمِ بْنِ سُفْيَانَ الثَّقَفِيِّ، أَنَّهُمْ غَزَوْا غَزْوَةَ السَّلاَسِلِ فَفَاتَهُمُ الْغَزْوُ فَرَابَطُوا ثُمَّ رَجَعُوا إِلَى مُعَاوِيَةَ وَعِنْدَهُ أَبُو أَيُّوبَ وَعُقْبَةُ بْنُ عَامِرٍ فَقَالَ عَاصِمٌ يَا أَبَا أَيُّوبَ فَاتَنَا الْغَزْوُ الْعَامَ وَقَدْ أُخْبِرْنَا أَنَّهُ مَنْ صَلَّى فِي الْمَسَاجِدِ الأَرْبَعَةِ غُفِرَ لَهُ ذَنْبُهُ ‏.‏ فَقَالَ يَا ابْنَ أَخِي أَدُلُّكَ عَلَى أَيْسَرَ مِنْ ذَلِكَ إِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( مَنْ تَوَضَّأَ كَمَا أُمِرَ وَصَلَّى كَمَا أُمِرَ غُفِرَ لَهُ مَا قَدَّمَ مِنْ عَمَلٍ ‏)‏.‏ أَكَذَلِكَ يَا عُقْبَةُ قَالَ نَعَمْ ‏.‏

١٤٦١ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي زِيَادٍ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ، حَدَّثَنِي ابْنُ أَخِي ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عَمِّهِ، حَدَّثَنِي صَالِحُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي فَرْوَةَ، أَنَّ عَامِرَ بْنَ سَعْدٍ، أَخْبَرَهُ قَالَ سَمِعْتُ أَبَانَ بْنَ عُثْمَانَ، يَقُولُ قَالَ عُثْمَانُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ‏( أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَ بِفِنَاءِ أَحَدِكُمْ نَهْرٌ يَجْرِي يَغْتَسِلُ فِيهِ كُلَّ يَوْمٍ خَمْسَ مَرَّاتٍ مَا كَانَ يَبْقَى مِنْ دَرَنِهِ ‏( قَالَ لاَ شَىْءَ ‏.‏ قَالَ ‏( فَإِنَّ الصَّلاَةَ تُذْهِبُ الذُّنُوبَ كَمَا يُذْهِبُ الْمَاءُ الدَّرَنَ ‏)‏.‏

١٤٦٢ - حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ وَكِيعٍ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ عُلَيَّةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ التَّيْمِيِّ، عَنْ أَبِي عُثْمَانَ النَّهْدِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ، أَنَّ رَجُلاً، أَصَابَ مِنِ امْرَأَةٍ يَعْنِي مَا دُونَ الْفَاحِشَةِ فَلاَ أَدْرِي مَا بَلَغَ غَيْرَ أَنَّهُ دُونَ الزِّنَا فَأَتَى النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَذَكَرَ ذَلِكَ لَهُ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سُبْحَانَهُ ‏{أَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَىِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ}‏ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلِي هَذِهِ قَالَ ‏( لِمَنْ أَخَذَ بِهَا ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 192- ŞÜKÜR NAMAZI VE SECDESİ

1455 - “... Abdullah bin Ebî Evfâ (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Cehil'in başının kesilmesi) ile müjdelendiği gün iki rek'at (şükür olarak) namaz kıldı. "

1456 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir : Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) büyük bir ihtiyacın görüldüğü ile müjdelendi. Bunun üzerine hemen secdeye kapandı. "

1457 - “... Ka’b bin Mâlik (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :

Allahü teâlâ Onun tevbesini kabul edince (şükür olarak) secdeye kapandı. "

1458 - “... Ebû Bekrete (radıyallahü anh)’dan Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), kendisini sevindiren veya onunla sevindiği önemli bir şey Ona gelince Allah Tebâreke ve Teâlâ'ya şükür olarak secdeye kapanırdı. "

١٩٢ - باب مَا جَاءَ فِي الصَّلاَةِ وَالسَّجْدَةِ عِنْدَ الشُّكْرِ

١٤٥٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بِشْرٍ، بَكْرُ بْنُ خَلَفٍ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ بْنُ رَجَاءٍ، حَدَّثَتْنِي شَعْثَاءُ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي أَوْفَى، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ صَلَّى يَوْمَ بُشِّرَ بِرَأْسِ أَبِي جَهْلٍ رَكْعَتَيْنِ ‏.‏

١٤٥٦ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُثْمَانَ بْنِ صَالِحٍ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا أَبِي، أَنْبَأَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ عَبْدَةَ السَّهْمِيِّ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بُشِّرَ بِحَاجَةٍ فَخَرَّ سَاجِدًا ‏.‏

١٤٥٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ كَعْبِ بْنِ مَالِكٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ لَمَّا تَابَ اللَّهُ عَلَيْهِ خَرَّ سَاجِدًا ‏.‏

١٤٥٨ - حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْخُزَاعِيُّ، وَأَحْمَدُ بْنُ يُوسُفَ السُّلَمِيُّ، قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ، عَنْ بَكَّارِ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي بَكْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ إِذَا أَتَاهُ أَمْرٌ يَسُرُّهُ أَوْ يُسَرُّ بِهِ خَرَّ سَاجِدًا شُكْرًا لِلَّهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى ‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget