194- BEŞ VAKİT NAMAZIN FARZİYETİ VE BUNLARI MUHAFAZA (= DEVAM) ETMEK
1463) ". . Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)'den rivâyet edildiğine göre. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
- (Mi'râc olayında) Allahü teâlâ, ümmetime elli namazı farz etti. Ben bu (teklifi) farziyeti yüklenerek döndüm. (Dönüşümde) Mûsâ (Aleyhisselâm)a rastladım. Mûsâ (Aleyhisselâm) :
Senin Rabb'in Senin ümmetine neyi farzetti? diye sordu. Ben : 'Bana (ve ümmetime) elli namazı farz etti' dedim. Mûsâ (Aleyhisselâm) dedi ki:
Rabb'ine dön (de azaltılması için şefaat et. ) Çünkü, Senin ümmetinin buna takati yetmez, dedi. Bunun üzerine Rabb'ime müracaat ettim de bunun bir şartım (= kısmını) indirdi. Ben Mûsâ (Aleyhisselâm)'in yanına dönerek durumdan Ona haber verdim. Dedi ki:
Rabb'ine müracaat et. Çünkü Senin ümmetin buna takat getiremez. Ben de Rabb'ime müracaat ettim. (Allahü teâlâ) :
Onlar beştir, yine onlar ellidir. Benim katımda kaza hükmü değiştirilemez.' buyurdu. Sonra Mûsâ (Aleyhisselâm)a döndüm. Tekrar Rabb'ime dönmemi söyledi. Ben :
(Artık) Rabb'imden utanır oldum. ) dedim. )
1464 - “... Abdullah İbn-i Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Mi'rac gecesi elli namazla emredildi. Sonra bunu beş namaz etmesi için Rabb'inize müracaat etti. "
1465 - “... Ubâde bin es-Sâmit (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre :
Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittim. Şöyle buyurdu, demiştir:
(Allahü teâlâ, kullarına beş namazı farzetmiştir. Kim bunların hakkını hafife tutmakla bunlardan en ufak bir şeyi noksan bırakmadan hakkıyla edâ ederse, şüphesiz Allahü teâlâ kıyamet günü (azap vermeden) Onu Cennet'e dâhil etmesine dâir va'dini yerine getiricidir. Kim bunların hakkını hafife tutarak bunlardan bir şey noksan bırakarak kılarsa Onun için Allah katında bir va'd yoktur. Dilerse Onu ta'zib eder, dilerse bağışlar.) "
1466 - “... Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den: Şöyle demiştir: Biz bir gün mescidde oturmuş iken bir adam devesine binmiş olarak geldi. Devesini mescidin bir tarafında çökerterek ayağını bağladıktan sonra mescidde oturanlara:
— Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) hanginizdir? dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde oturanlar arasında yaslanmış vaziyette idi. Enes (radıyallahü anh) demiştir ki: Oradakiler :
— Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) yaslanan bu beyaz adamdır, dediler. Adam Ona:
— Ey Abdülmuttalibin oğlu! (diye) hitâb etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Seni dinliyorum. ) mealinde bir cevap buyurdu. Adam O'na:
— Yâ Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)! Ben sana (bir şeyler) sormak istiyorum ve soru sormakta şiddetli davranacağım. Bana kızma, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Sormak istediğini sor) buyurdu. Adam O'na:
— Senin Rabb'in ve senden öncekilerin Rabb'inin hakkı için sana soruyorum. Allah mı seni bütün insanlara Peygamber olarak gönderdi? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Allah'ım! (Sen şahitsin) Evet) buyurdu. Adam:
— Allah hakkı için sana soruyorum. Allah mı sana hergün ve gecede beş namazı kılmanı emretti? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Allah'ım! Evet) buyurdu. Adam :
— Peki, Allah hakkı için sana soruyorum. Allah mı senenin bu ayını (= Ramazana) oruçla geçirmeni emretti? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Allah'ım! Evet) buyurdu. Adam :
— Peki, Allah ismiyle sana soruyorum. Bu sadakayı zenginlerimizden alıp fakirlerimize taksim etmeni Allah mı sana emretti? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :
— (Allah'ım! Evet. ) buyurdu. Bundan sonra adam :
— Senin getirdiğin dine inandım ve ben arkamdaki kavmimin elçisiyim. Ben Beni Sa'd bin Bekr'in kardeşi Dımâm bin Sa'lebe'yim, dedi. "
1467 - “... Ebû Katâde bin Rib' (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
(Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki: Ben senin ümmetine beş namazı farz ettim ve bunlara vakitlerinde devam edip sımsıkı sarılanları Cennet'e dâhil etmemi kendi katımda va'dettim. Bunları vaktinde kılmaya devam etmiyenler için benim yanımda hiçbir va'd yoktur. ) "
١٩٤ - باب مَا جَاءَ فِي فَرْضِ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسِ وَالْمُحَافَظَةِ عَلَيْهَا
١٤٦٣ - حَدَّثَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ يَحْيَى الْمِصْرِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي يُونُسُ بْنُ يَزِيدَ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( فَرَضَ اللَّهُ عَلَى أُمَّتِي خَمْسِينَ صَلاَةً فَرَجَعْتُ بِذَلِكَ . حَتَّى آتِيَ عَلَى مُوسَى فَقَالَ مُوسَى مَاذَا افْتَرَضَ رَبُّكَ عَلَى أُمَّتِكَ قُلْتُ فَرَضَ عَلَىَّ خَمْسِينَ صَلاَةً . قَالَ فَارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ . فَرَاجَعْتُ رَبِّي فَوَضَعَ عَنِّي شَطْرَهَا فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَإِنَّ أُمَّتَكَ لاَ تُطِيقُ ذَلِكَ . فَرَاجَعْتُ رَبِّي فَقَالَ هِيَ خَمْسٌ وَهِيَ خَمْسُونَ لاَ يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَىَّ . فَرَجَعْتُ إِلَى مُوسَى فَقَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ . فَقُلْتُ قَدِ اسْتَحْيَيْتُ مِنْ رَبِّي ).
١٤٦٤ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ، حَدَّثَنَا شَرِيكٌ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُصْمٍ أَبِي عُلْوَانَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ أُمِرَ نَبِيُّكُمْ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِخَمْسِينَ صَلاَةً فَنَازَلَ رَبَّكُمْ أَنْ يَجْعَلَهَا خَمْسَ صَلَوَاتٍ .
١٤٦٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي عَدِيٍّ، عَنْ شُعْبَةَ، عَنْ عَبْدِ رَبِّهِ بْنِ سَعِيدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ، عَنِ ابْنِ مُحَيْرِيزٍ، عَنِ الْمُخْدِجِيِّ، عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ، قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَقُولُ ( خَمْسُ صَلَوَاتٍ افْتَرَضَهُنَّ اللَّهُ عَلَى عِبَادِهِ فَمَنْ جَاءَ بِهِنَّ لَمْ يَنْتَقِصْ مِنْهُنَّ شَيْئًا اسْتِخْفَافًا بِحَقِّهِنَّ فَإِنَّ اللَّهَ جَاعِلٌ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَهْدًا أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ وَمَنْ جَاءَ بِهِنَّ قَدِ انْتَقَصَ مِنْهُنَّ شَيْئًا اسْتِخْفَافًا بِحَقِّهِنَّ لَمْ يَكُنْ لَهُ عِنْدَ اللَّهِ عَهْدٌ إِنْ شَاءَ عَذَّبَهُ وَإِنْ شَاءَ غَفَرَ لَهُ ).
١٤٦٦ - حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ الْمِصْرِيُّ، أَنْبَأَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ، عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي نَمِرٍ، أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ، يَقُولُ بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ فِي الْمَسْجِدِ دَخَلَ رَجُلٌ عَلَى رَحْلٍ فَأَنَاخَهُ فِي الْمَسْجِدِ ثُمَّ عَقَلَهُ ثُمَّ قَالَ لَهُمْ أَيُّكُمْ مُحَمَّدٌ وَرَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ مُتَّكِئٌ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ . قَالَ فَقَالُوا هَذَا الرَّجُلُ الأَبْيَضُ الْمُتَّكِئُ . فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا ابْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ . فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( قَدْ أَجَبْتُكَ ). فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا مُحَمَّدُ إِنِّي سَائِلُكَ وَمُشَدِّدٌ عَلَيْكَ فِي الْمَسْأَلَةِ فَلاَ تَجِدَنَّ عَلَىَّ فِي نَفْسِكَ . فَقَالَ ( سَلْ مَا بَدَا لَكَ ). قَالَ لَهُ الرَّجُلُ نَشَدْتُكَ بِرَبِّكَ وَرَبِّ مَنْ قَبْلَكَ آللَّهُ أَرْسَلَكَ إِلَى النَّاسِ كُلِّهِمْ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( اللَّهُمَّ نَعَمْ ). قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تُصَلِّيَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ فِي الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( اللَّهُمَّ نَعَمْ ). قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَصُومَ هَذَا الشَّهْرَ مِنَ السَّنَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( اللَّهُمَّ نَعَمْ ). قَالَ فَأَنْشُدُكَ بِاللَّهِ آللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَأْخُذَ هَذِهِ الصَّدَقَةَ مِنْ أَغْنِيَائِنَا فَتَقْسِمَهَا عَلَى فُقَرَائِنَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ( اللَّهُمَّ نَعَمْ ). فَقَالَ الرَّجُلُ آمَنْتُ بِمَا جِئْتَ بِهِ وَأَنَا رَسُولُ مَنْ وَرَائِي مِنْ قَوْمِي . وَأَنَا ضِمَامُ بْنُ ثَعْلَبَةَ أَخُو بَنِي سَعْدِ بْنِ بَكْرٍ .
١٤٦٧ - حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ عُثْمَانَ بْنِ سَعِيدِ بْنِ كَثِيرِ بْنِ دِينَارٍ الْحِمْصِيُّ، حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ بْنُ الْوَلِيدِ، حَدَّثَنَا ضُبَارَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي السَّلِيلِ، أَخْبَرَنِي دُوَيْدُ بْنُ نَافِعٍ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، قَالَ قَالَ سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ إِنَّ أَبَا قَتَادَةَ بْنَ رِبْعِيٍّ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ افْتَرَضْتُ عَلَى أُمَّتِكَ خَمْسَ صَلَوَاتٍ وَعَهِدْتُ عِنْدِي عَهْدًا أَنَّهُ مَنْ حَافَظَ عَلَيْهِنَّ لِوَقْتِهِنَّ أَدْخَلْتُهُ الْجَنَّةَ وَمَنْ لَمْ يُحَافِظْ عَلَيْهِنَّ فَلاَ عَهْدَ لَهُ عِنْدِي ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.