180- ADAM GECE NAMAZINA KALKTIĞI ZAMAN (OKUYACAĞI) DUÂ
1416) ..... (Abdullah) bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir : Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin namaza kalktığı zaman şöyle dua ederdi:
(Allahım! Hamd Senin içindir. Sen göklerin, yerin ve bunlardakilerin nurusun. (Bunları aydınlatırsın. ) Hamd senin içindir Sen göklerin yerin ve bunlardakilerin yöneticisisin. Hamd Sana mahsustur. Sen göklerin, yerin ve bunlardakilerin sahibisin. Hamd Sana mahsustur. Sen haksın. Senin vadin haktır. Seni görmek haktır. Sözün haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kıyamet günü haktır. Peygamber haktır. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) haktır. Allahım! Sana itâat ettim. Sana inandım. Sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Senin kuvvetine dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Artık evvelce işlediğim ve sonra işliyeceğimi sandığım, gizli yaptığım ve açıktan işlediğim günahlarımı bağışla. (Âhiret hayatında beni) Öne alan (dünya hayatında peygamberliğimi) sonraya bırakan ancak sensin' Senden başka ibâdete lâyık ilâh yoktur. Ancak Sen varsın Günahtan yuz çevirmek ve ibâdete kuvvet ancak Senin yardımınladır. )
1417) ...
1418) Hümeyd (bin Abdirrahman bin Avf) (radıyallahü anhüma)’dan; Şöyle demiştir :
Ben Âişe (radıyallahü anhâ)'ya: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ne ile gece namazına başlardı? diye sordum. Dedi ki:
Sen bana öyle bir şey sordun ki; senden önce hiç kimse bana onu sormamıştır. O on defa tekbir alırdı. On defa hamd ederdi. On defa tesbih ederdi, on defa istiğfar ederdi ve şöyle derdi )
(Allah'ım! Bana mağfiret eyle. Beni hidâyette dâim eyle, beni rızıklandır ve bana afiyet ver. ) ve kıyamet günündeki durduruluşun sıkıntısından Allah'a sığınırdı. "
1419 - “... Ebû Seleme bin Abdirrahman (bin Avf) (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir :
Ben, Âişe (radıyallahü anhâ) 'ya Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gece namazına kalktığı zaman namaza ne ile başlardı? diye sordum. Dedi ki: O, (namaza başlayınca) şu duayı okudu :
(Allah'ım! Cibrâil, Mikâil ve İsrafil'in Rabbi! Göklerin ve yerin yaratıcısı, gizli ve aşikâr her şeyin âlimi! Kullarının ihtilâfa düştükleri din konusunda onlar arasında Sen hükmedersin. İhtilâf konusu edilen hakka irâdenle beni hidâyet eyle. Şüphesiz sen dosdoğru yola hidâyet edersin. )
Râvi Abdirrahman bin Ömer demiştir ki: Cebrail kelimesini hemzeli olarak hıfzediniz. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den böyle rivâyet olunmuştur."
١٨٠ - باب مَا جَاءَ فِي الدُّعَاءِ إِذَا قَامَ الرَّجُلُ مِنَ اللَّيْلِ
١٤١٦ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ سُلَيْمَانَ الأَحْوَلِ، عَنْ طَاوُسٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِذَا تَهَجَّدَ مِنَ اللَّيْلِ قَالَ ( اللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ نُورُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ وَلَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ قَيَّامُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ وَلَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ مَالِكُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ وَلَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ الْحَقُّ وَوَعْدُكَ حَقٌّ وَلِقَاؤُكَ حَقٌّ وَقَوْلُكَ حَقٌّ وَالْجَنَّةُ حَقٌّ وَالنَّارُ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ حَقٌّ وَالنَّبِيُّونَ حَقٌّ وَمُحَمَّدٌ حَقٌّ اللَّهُمَّ لَكَ أَسْلَمْتُ وَبِكَ آمَنْتُ وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْكَ أَنَبْتُ وَبِكَ خَاصَمْتُ وَإِلَيْكَ حَاكَمْتُ فَاغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ وَمَا أَخَّرْتُ وَمَا أَسْرَرْتُ وَمَا أَعْلَنْتُ أَنْتَ الْمُقَدِّمُ وَأَنْتَ الْمُؤَخِّرُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ وَلاَ إِلَهَ غَيْرُكَ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِكَ ).
١٤١٧ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ خَلاَّدٍ الْبَاهِلِيُّ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ أَبِي مُسْلِمٍ الأَحْوَلُ، خَالُ ابْنِ أَبِي نَجِيحٍ سَمِعَ طَاوُسًا، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِذَا قَامَ مِنَ اللَّيْلِ لِلتَّهَجُّدِ . فَذَكَرَ نَحْوَهُ .
١٤١٨ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ صَالِحٍ، حَدَّثَنِي أَزْهَرُ بْنُ سَعِيدٍ، عَنْ عَاصِمِ بْنِ حُمَيْدٍ، قَالَ سَأَلْتُ عَائِشَةَ مَاذَا كَانَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ يَفْتَتِحُ بِهِ قِيَامَ اللَّيْلِ قَالَتْ لَقَدْ سَأَلْتَنِي عَنْ شَىْءٍ مَا سَأَلَنِي عَنْهُ أَحَدٌ قَبْلَكَ كَانَ يُكَبِّرُ عَشْرًا وَيَحْمَدُ عَشْرًا وَيُسَبِّحُ عَشْرًا وَيَسْتَغْفِرُ عَشْرًا وَيَقُولُ ( اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِي وَاهْدِنِي وَارْزُقْنِي وَعَافِنِي ). وَيَتَعَوَّذُ مِنْ ضِيقِ الْمُقَامِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ .
١٤١٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عُمَرَ، حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ يُونُسَ الْيَمَامِيُّ، حَدَّثَنَا عِكْرِمَةُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، قَالَ سَأَلْتُ عَائِشَةَ بِمَا كَانَ يَسْتَفْتِحُ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ صَلاَتَهُ إِذَا قَامَ مِنَ اللَّيْلِ قَالَتْ كَانَ يَقُولُ ( اللَّهُمَّ رَبَّ جِبْرَئِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَإِسْرَافِيلَ فَاطِرَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنْتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ اهْدِنِي لِمَا اخْتُلِفَ فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِكَ إِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ ). قَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عُمَرَ احْفَظُوهُ جِبْرَئِيلُ مَهْمُوزَةً فَإِنَّهُ كَذَا عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.