40- ŞAK HAKKINDA GELEN HADÎSLER BÂBI
1624) "Enes bin Mâlik (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman Medine'de lahit kazıcı bir adam ve şak kazıcı diğer bir adam vardı. Sahâbiler:
Biz Rahibimizden hayırlısını diliyerek ikisine de (haber) gönderelim. Hangisi sonra gelirse onu bırakırız, dediler. Ve ikisine de haber gönderildi. Lahit kazıcısı önce geldi. Bunun üzerine sahâbîler, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) için lahit kazdırdılar."
1625) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan: Şöyle demiştir:
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince kabrin lahit veya şak usûlü ile kazılması hususunda sahâbîler arasında ihtilâf oldu. Hattâ bu hususta konuştular. Ve sesleri yükseldi. Bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh) :
Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında ne hayatta iken ne de vefat etmişken bağıramazsınız. Veya buna benzer bir söz söyledi. Şak kazıcısının ve lahit kazıcısının her ikisine de (haber) gönderiniz, dedi. (Haber gönderildi.) Lahit kazıcısı geldi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için lahit kazdı. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) defnedidi. İsnadının sahîh ve ricalinin sıka olduğu Zevâid'de bildirilmiştir.
٤٠ - باب مَا جَاءَ فِي الشَّقِّ
١٦٢٤ - حَدَّثَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ، حَدَّثَنَا هَاشِمُ بْنُ الْقَاسِمِ، حَدَّثَنَا مُبَارَكُ بْنُ فَضَالَةَ، حَدَّثَنِي حُمَيْدٌ الطَّوِيلُ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ لَمَّا تُوُفِّيَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ كَانَ بِالْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَلْحَدُ وَآخَرُ يَضْرَحُ فَقَالُوا نَسْتَخِيرُ رَبَّنَا وَنَبْعَثُ إِلَيْهِمَا فَأَيُّهُمَا سَبَقَ تَرَكْنَاهُ . فَأُرْسِلَ إِلَيْهِمَا فَسَبَقَ صَاحِبُ اللَّحْدِ فَلَحَدُوا لِلنَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
١٦٢٥ - حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ شَبَّةَ بْنِ عُبَيْدَةَ بْنِ زَيْدٍ، حَدَّثَنَا عُبَيْدُ بْنُ طُفَيْلٍ الْمُقْرِئُ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ الْقُرَشِيُّ، حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ لَمَّا مَاتَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ اخْتَلَفُوا فِي اللَّحْدِ وَالشَّقِّ حَتَّى تَكَلَّمُوا فِي ذَلِكَ وَارْتَفَعَتْ أَصْوَاتُهُمْ . فَقَالَ عُمَرُ لاَ تَصْخَبُوا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حَيًّا وَلاَ مَيِّتًا أَوْ كَلِمَةً نَحْوَهَا . فَأَرْسَلُوا إِلَى الشَّقَّاقِ وَاللاَّحِدِ جَمِيعًا فَجَاءَ اللاَّحِدُ فَلَحَدَ لِرَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ثُمَّ دُفِنَ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.