Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 191- ŞABAN AYININ ONBEŞİNCİ GECESİ HAKKINDA

1451 - “... Ali bin ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibâdete kalkın. Ve o gecenin gündüzünü (onbeşinci günü) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allahü teâlâ (keyfiyeti bizce meçhul bir halde) dünyaya en yakın göğe inerek (o andan) fecir oluncaya kadar: Benden mağfiret dileyen yok mu? ona mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu? onu rızıklandırayim (bir belâ ile) mübtelâ olan yok mu? ona afiyet vereyim (belâdan kurtarayım. ) Şöyle olan yok mu? böyle olan yok mu? buyurur. )

1452- ... Âişe (radıyallahü anhâ)'dan: Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir gece (Şa'ban'ın onbeşinci gecesi) odamdan ayrıldığının farkına vardım. Hemen Onu aramaya çıktım. Baktım ki Bakıyy'dedir. Başını semâya kaldırmıştır. Bana:

(Yâ Âişe! Allah ve Resulünün sana zulüm etmelerinden mi korkmuş idin?) buyurdu.

Âişe (radıyallahü anhâ) demiştir ki: Bende bu (korku ve kötü zan) yoktur. Lâkin senin bâzı hanımlarının yanına gittiğini zan ettim, dedi. Bunun üzerine O buyurdu ki:

(Şüphesiz Allahü teâlâ Şaban ayının onbeşinci gecesi dünyaya en yakın olan semâya (keyfiyeti bizce meçhul bir şekilde) iner. Ve (Beni) Kelb kabilesinin koyunlarının kılları sayısından daha çok günahları (veya günah sahiplerini) bağışlar. )

1453 - “... Ebû Mûsâ el-Eş'âri (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Şüphesiz Allahü teâlâ Şa'ban ayının onbeşinci gecesi (kullarına rahmetle) bakar ve herkese mağfiret eder. Yalnız Ona şirk koşana veya müşahine mağfiret etmez. ) "

1454) ...

١٩١ - باب مَا جَاءَ فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ

١٤٥١ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ عَلِيٍّ الْخَلاَّلُ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا ابْنُ أَبِي سَبْرَةَ، عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدٍ، عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَعْفَرٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا يَوْمَهَا ‏.‏ فَإِنَّ اللَّهَ يَنْزِلُ فِيهَا لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا فَيَقُولُ أَلاَ مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَأَغْفِرَ لَهُ أَلاَ مُسْتَرْزِقٌ فَأَرْزُقَهُ أَلاَ مُبْتَلًى فَأُعَافِيَهُ أَلاَ كَذَا أَلاَ كَذَا حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ ‏)‏.‏

١٤٥٢ - حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْخُزَاعِيُّ، وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ أَبُو بَكْرٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ، أَنْبَأَنَا حَجَّاجٌ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ، عَنْ عُرْوَةَ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ فَقَدْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ذَاتَ لَيْلَةٍ فَخَرَجْتُ أَطْلُبُهُ فَإِذَا هُوَ بِالْبَقِيعِ رَافِعٌ رَأْسَهُ إِلَى السَّمَاءِ فَقَالَ ‏( يَا عَائِشَةُ أَكُنْتِ تَخَافِينَ أَنْ يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْكِ وَرَسُولُهُ ‏)‏.‏ قَالَتْ قَدْ قُلْتُ وَمَا بِي ذَلِكَ وَلَكِنِّي ظَنَنْتُ أَنَّكَ أَتَيْتَ بَعْضَ نِسَائِكَ ‏.‏ فَقَالَ ‏( إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعَرِ غَنَمِ كَلْبٍ ‏)‏.‏

١٤٥٣ - حَدَّثَنَا رَاشِدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ رَاشِدٍ الرَّمْلِيُّ، حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، عَنِ ابْنِ لَهِيعَةَ، عَنِ الضَّحَّاكِ بْنِ أَيْمَنَ، عَنِ الضَّحَّاكِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَرْزَبٍ، عَنْ أَبِي مُوسَى الأَشْعَرِيِّ، عَنْ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( إِنَّ اللَّهَ لَيَطَّلِعُ فِي لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَيَغْفِرُ لِجَمِيعِ خَلْقِهِ إِلاَّ لِمُشْرِكٍ أَوْ مُشَاحِنٍ ‏)‏.‏

١٤٥٤ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ، حَدَّثَنَا أَبُو الأَسْوَدِ النَّضْرُ بْنُ عَبْدِ الْجَبَّارِ، حَدَّثَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ، عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ سُلَيْمٍ، عَنِ الضَّحَّاكِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ أَبَا مُوسَى، عَنِ النَّبِيِّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ نَحْوَهُ ‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 190- TESBİH NAMAZI

1449 - “... Ebû Râfi' (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abbâs (radıyallahü anh) 'a şöyle buyurmuştur :

(Ey Amcam! Sana. bir hediye vermiyeyim mi? Sana yararlı olmıyayım mı? Sana karşı üzerime düşeni yapmıyayım mı?. Abbâs (radıyallahü anh) :

— Buyur yâ Resûlüllah! dedi. Efendimiz:

— (Dört rek'at (nafile) namaz kıl. Her rek'atta Fatihayı ve bir sûre oku. Kıraat bitince rüküa gitmeden önce onbeş defa;

Sübhanallahi velhamdülülâhi ve lâilâhe illâllahü vallahü ekber, deyiver. Sonra rükû et (Rükû tesbihinden sonra) bunu on defa söyle. Sonra (rükûdan) başını kaldır. Doğrulunca bunu on defa söyle. Sonra secde et. (Secdedeki tesbihten) sonra bunu on defa söyle. Sonra (başını) secdeden kaldır. (Bu oturuş tesbihinden sonra) da on defa söyle. Sonra secde et. (Yine ondaki tesbihten) sonra bunu on defa oku. Sonra başını kaldır ve ayağa kalkmadan önce (oturduğun yerde) bunu on defa söyle. İşte her rek'atta yetmiş beş defa olmuş olur. Bu zikir, dört rek'atte üçyüz defadır. Eğer artık günahların kum yığınları misli olmuş olsa Allah senin için onları bağışlar. ) buyurdu. Abbâs (radıyallahü anh) .

— Bir kimsenin gücü bunu bir günde söylemeye yetmezse? diye sordu. Efendimiz:

— (Bunu bir Cuma'da (bir haftada) söyle. Eğer (Bir haftada) yapmaya gücün yetmezse bunu bir ayda söyle) buyurdu. Ve nihayet:

— (Bunu bir yılda söyle) buyurdu. "

1450 - “... Abdullah bin Abbâs (radıyallahü anhümâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Abbâs bin Abdi'l-Muttalib (radıyallahü anh)'a şöyle buyurmuştur:

(Ey Abbâs! Ey Amcam! On haslet (on çeşit günahın kefaretini) sana vermiyeyim mi? Sana ikram etmiyeyim mi? Sana bildirmiye-yim mi? Sen onu (o keffareti) işlediğin zaman Cenabı Allah senin için günahını bağışlar. Günahının'evvelini, âhirini, eskisini, yenisini, hatâsını, kasıtlısını, küçüğünü, büyüğünü, gizlisini, açığını. (Bu günahlar) on haslet (çeşit)tir. (Bu on hasletin keffareti) dört rek'at namaz kılınandır. Her rek'atte Fatiha ve bir sûre okursun. İlk rek'atte kıraati bitirince sen henüz ayakta iken onbeş defa; . . . . . . . . , zikrini okursun. Sonra rükû edersin. Sen rükû’ hâlinde iken (bunu) on defa söylersin. Sonra rükû’dan başını kaldırırsın. Bunu on defa söylersin. Sonra secde için eğilirsin. Secde hâlinde iken bunu on defa söylersin. Sonra secdeden başını kaldırırsın. Bunu on defa söylersin. Sonra secde edersin, bunu on defa söylersin. Sonra başını secdeden kaldırırsın ve bunu on defa söylersin. İşte bunların toplamı her rek'atte yetmiş beş defadır. (Bunu) dört rek'atte yaparsın. Eğer her gün bir defa bu namazı kılmaya gücün yeterse yap. Eğer gücün yetmezse her Cuma'da (her haftada) bir defa yap. Eğer bunu yapamazsan her ayda bir defa yap. Eğer bunu da yapamazsan ömründe bir defa yap.) "

١٩٠ - باب مَا جَاءَ فِي صَلاَةِ التَّسْبِيحِ

١٤٤٩ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَبُو عِيسَى الْمَسْرُوقِيُّ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُبَيْدَةَ، حَدَّثَنِي سَعِيدُ بْنُ أَبِي سَعِيدٍ، مَوْلَى أَبِي بَكْرِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ عَنْ أَبِي رَافِعٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لِلْعَبَّاسِ ‏( يَا عَمِّ أَلاَ أَحْبُوكَ أَلاَ أَنْفَعُكَ أَلاَ أَصِلُكَ ‏( قَالَ بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ ‏.‏ قَالَ ‏( تُصَلِّي أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ تَقْرَأُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَسُورَةٍ فَإِذَا انْقَضَتِ الْقِرَاءَةُ فَقُلْ سُبْحَانَ اللَّهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَاللَّهُ أَكْبَرُ خَمْسَ عَشْرَةَ مَرَّةً قَبْلَ أَنْ تَرْكَعَ ثُمَّ ارْكَعْ فَقُلْهَا عَشْرًا ثُمَّ ارْفَعْ رَأْسَكَ فَقُلْهَا عَشْرًا ثُمَّ اسْجُدْ فَقُلْهَا عَشْرًا ثُمَّ ارْفَعْ رَأْسَكَ فَقُلْهَا عَشْرًا ثُمَّ اسْجُدْ فَقُلْهَا عَشْرًا ثُمَّ ارْفَعْ رَأْسَكَ فَقُلْهَا عَشْرًا قَبْلَ أَنْ تَقُومَ فَتِلْكَ خَمْسٌ وَسَبْعُونَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ وَهِيَ ثَلاَثُمِائَةٍ فِي أَرْبَعِ رَكَعَاتٍ فَلَوْ كَانَتْ ذُنُوبُكَ مِثْلَ رَمْلِ عَالِجٍ غَفَرَهَا اللَّهُ لَكَ ‏)‏.‏ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ يَقُولُهَا فِي يَوْمٍ قَالَ ‏( قُلْهَا فِي جُمُعَةٍ فَإِنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَقُلْهَا فِي شَهْرٍ ‏)‏.‏ حَتَّى قَالَ ‏( فَقُلْهَا فِي سَنَةٍ ‏)‏.‏

١٤٥٠ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ بِشْرِ بْنِ الْحَكَمِ النَّيْسَابُورِيُّ، حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ، حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ أَبَانَ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ لِلْعَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ ‏( يَا عَبَّاسُ يَا عَمَّاهُ أَلاَ أُعْطِيكَ أَلاَ أَمْنَحُكَ أَلاَ أَحْبُوكَ أَلاَ أَفْعَلُ لَكَ عَشْرَ خِصَالٍ إِذَا أَنْتَ فَعَلْتَ ذَلِكَ غَفَرَ اللَّهُ لَكَ ذَنْبَكَ أَوَّلَهُ وَآخِرَهُ وَقَدِيمَهُ وَحَدِيثَهُ وَخَطَأَهُ وَعَمْدَهُ وَصَغِيرَهُ وَكَبِيرَهُ وَسِرَّهُ وَعَلاَنِيَتَهُ عَشْرُ خِصَالٍ أَنْ تُصَلِّيَ أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ تَقْرَأُ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَسُورَةٍ فَإِذَا فَرَغْتَ مِنَ الْقِرَاءَةِ فِي أَوَّلِ رَكْعَةٍ قُلْتَ وَأَنْتَ قَائِمٌ سُبْحَانَ اللَّهِ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ وَلاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَاللَّهُ أَكْبَرُ خَمْسَ عَشْرَةَ مَرَّةً ثُمَّ تَرْكَعُ فَتَقُولُ وَأَنْتَ رَاكِعٌ عَشْرًا ثُمَّ تَرْفَعُ رَأْسَكَ مِنَ الرُّكُوعِ فَتَقُولُهَا عَشْرًا ثُمَّ تَهْوِي سَاجِدًا فَتَقُولُهَا وَأَنْتَ سَاجِدٌ عَشْرًا ثُمَّ تَرْفَعُ رَأْسَكَ مِنَ السُّجُودِ فَتَقُولُهَا عَشْرًا ثُمَّ تَسْجُدُ فَتَقُولُهَا عَشْرًا ثُمَّ تَرْفَعُ رَأْسَكَ مِنَ السُّجُودِ فَتَقُولُهَا عَشْرًا فَذَلِكَ خَمْسَةٌ وَسَبْعُونَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ تَفْعَلُ فِي أَرْبَعِ رَكَعَاتٍ إِنِ اسْتَطَعْتَ أَنْ تُصَلِّيَهَا فِي كُلِّ يَوْمٍ مَرَّةً فَافْعَلْ فَإِنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَفِي كُلِّ جُمُعَةٍ مَرَّةً فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي كُلِّ شَهْرٍ مَرَّةً فَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَفِي عُمُرِكَ مَرَّةً ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 189- HACET NAMAZI

1447 - “... Abdullah bin Ebi Evfâ el-Eslemî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yanımıza çıkıp gelerek buyurdu ki:

(Her hangi bir kimsenin Allah katında bir haceti veya Allah'ın mahlûkatından bir kimsenin yanında ihtiyacı olursa; abdest alıp iki rek'at namaz kılsın. Sonra şöyle duâ etsin: 'Halim ve Kerim olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Büyük arşın Rabbî olan Allahü teâlâ'yı tesbih ve tenzih ederim. Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamdolsun.

Allah'ım! Şüphesiz ben Senin rahmetine vesile olan sebepleri, mağfiretini gerektiren hasletleri, her hayrin ganimetini ve her günahtan selâmette olmayı senden dilerim.

(Allah'ım!) Her günahımı bağışlamanı, her kederimi gidermeni ve rızâna uygun her hacetimi yerine getirmeni Senden isterim! Sonra dünya ve âhiretle ilgili dileğini Allah'tan iste. Çünkü şüphesiz O dilek takdir edilir. )

1448 - “... Osman bin Huneyf (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Gözü kör veya çok az gören bir adam, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Benim için Allah'a duâ et, bana afiyet versin. (Gözümü sıhhata kavuştursun. ) diye dilekte bulundu. Efendimiz :

(Dilersen bu hastalığın mükâfatını kendin için âhirete bırakırsın. Bu daha hayırlıdır. Ve eğer dilersen ben duâ ederim. ) buyurdu.

Adam : Duâ et, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) adama güzelce abdest almasını, iki rekat namaz kılmasını ve şu duâ ile duâ etmesini emretti:

(Allah'ım! Şüphesiz ben Senden isterim ve rahmet Peygamberi olan Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Sana yönelirim.)

١٨٩ - باب مَا جَاءَ فِي صَلاَةِ الْحَاجَةِ

١٤٤٧ - حَدَّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا أَبُو عَاصِمٍ الْعَبَّادَانِيُّ، عَنْ فَائِدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي أَوْفَى الأَسْلَمِيِّ، قَالَ خَرَجَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ‏( مَنْ كَانَتْ لَهُ حَاجَةٌ إِلَى اللَّهِ أَوْ إِلَى أَحَدٍ مِنْ خَلْقِهِ فَلْيَتَوَضَّأْ وَلْيُصَلِّ رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ لْيَقُلْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ الْحَلِيمُ الْكَرِيمُ سُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ إِثْمٍ أَسْأَلُكَ أَلاَّ تَدَعَ لِي ذَنْبًا إِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمًّا إِلاَّ فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً هِيَ لَكَ رِضًا إِلاَّ قَضَيْتَهَا لِي ثُمَّ يَسْأَلُ اللَّهَ مِنْ أَمْرِ الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ مَا شَاءَ فَإِنَّهُ يُقَدَّرُ ‏)‏.‏

١٤٤٨ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنْصُورِ بْنِ سَيَّارٍ، حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ أَبِي جَعْفَرٍ الْمَدَنِيِّ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ خُزَيْمَةَ بْنِ ثَابِتٍ، عَنْ عُثْمَانَ بْنِ حُنَيْفٍ، أَنَّ رَجُلاً، ضَرِيرَ الْبَصَرِ أَتَى النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقَالَ ادْعُ اللَّهَ لِي أَنْ يُعَافِيَنِي ‏.‏ فَقَالَ ‏( إِنْ شِئْتَ أَخَّرْتُ لَكَ وَهُوَ خَيْرٌ وَإِنْ شِئْتَ دَعَوْتُ ‏)‏.‏ فَقَالَ ادْعُهْ ‏.‏ فَأَمَرَهُ أَنْ يَتَوَضَّأَ فَيُحْسِنَ وُضُوءَهُ وَيُصَلِّيَ رَكْعَتَيْنِ وَيَدْعُوَ بِهَذَا الدُّعَاءِ ‏( اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ وَأَتَوَجَّهُ إِلَيْكَ بِمُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ يَا مُحَمَّدُ إِنِّي قَدْ تَوَجَّهْتُ بِكَ إِلَى رَبِّي فِي حَاجَتِي هَذِهِ لِتُقْضَى اللَّهُمَّ فَشَفِّعْهُ فِيَّ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget