Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 57- CEM’ (=MÜZDELİFE) GECESİ (YÂNİ KURBAN BAYRAMI GECESİ) FECİRDEN ÖNCE ARAFAT'A VARAN KİMSENİN (HACCA YETİŞMİŞ OLDUĞUNU BEYÂN EDEN HADÎSLER) BÂBI

3129) Abdurrahmân bin Ya'mar ed-Dîlî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Arafat'ta vakfe hâlinde iken ben O'nun yanında hazır bulundum. O esnada Necid halkından birkaç kişi O'nun yanına gelerek:

Yâ Resûlallah! Hac nasıldır (Yani Arafat vakfesine yetişmeyen kimsenin hacc'ı nasıldır)? diye sordular. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem):

(Hac, Arafat (vakfesi) dir. Kim Cem' gecesi (yani Arefe gününü bayram gününe bağlayan gece) sabah namazı (vaktinden, yani fecirden) önce (Arafat'a) gelirse hacc'ı tamamdır (yani haccı kaçırma tehlikesinden emindir). Minâ günleri üçtür (Bayramın 2, 3 ve 4. günleridir) . Artık kim iki günde (şeytan taşlamakla yetinip) acele ederse onun üzerinde bir günah yoktur. Kim de gecikir (yani Minâ'da üç gün kalıp zamanında şeytanı taşlar) ise ona da günah yoktur,) buyurdu. Sonra bunun arkasında bir adam gönderdi. Adam bu hükümleri yüksek sesle halka duyurmaya başladı.

3130) ... Abdurrahman bin Ya'mer ed-Dîlî (radıyallahü anh)’den şöyle de rivâyet olunmuştur: Ben Arafat'ta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına vardım. Sonra Necid halkından bir nefer (üçten ona kadar olan erkek topluluğu) O'nun yanına geldi. Râvî bundan sonra yukardaki metnin mislini anlattı.

3131) Urve bin Mudarris et-Tâî (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre:

Kendisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken hacc'a gitmiş. Fakat hacılara ancak Müzdelife'de yetişebilmişti. Kendisi (sözünde devamla) şöyle demiştir:

Ben (Müzdelife'de) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına (Sabah namazına çıktığı sıralarda) vardım ve:

Yâ Resûlallah! Ben şüphesiz (size yetişmek için) binek devemi (zorlamak sûretiyle) zayıflattım ve kendimi cidden yordum. Allah'a yemin ederim ki üzerinde vakfe etmediğim tek bir kum tepesini bırakmadım. Hâl böyle olunca benim için hac var mı? (yani hacı oldum mu?), dedim. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

(Kim bizimle beraber bu namazda (yani Müzdelife'de kılınan sabah namazında) hazır bulunur ve (Arefe günü) gündüz veya geceleyin Arafât'dan (Müzdelife'ye) dönerse tefesini (yani ihrâmlıya uygun kirlilik ve diğer hâlini) ikmal etmiş (veya kirini giderme zamanına kavuşmuş) ve haccı tamamlanmış (yani haccı kaçırma tehlikesini atlatmış) tır.)

٥٧ - باب مَنْ أَتَى عَرَفَةَ قَبْلَ الْفَجْرِ لَيْلَةَ جَمْعٍ

٣١٢٩ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ، سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ يَعْمُرَ الدِّيلِيَّ، قَالَ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَهُوَ وَاقِفٌ بِعَرَفَةَ وَأَتَاهُ نَاسٌ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ الْحَجُّ قَالَ ‏( الْحَجُّ عَرَفَةُ فَمَنْ جَاءَ قَبْلَ صَلاَةِ الْفَجْرِ لَيْلَةَ جَمْعٍ فَقَدْ تَمَّ حَجُّهُ أَيَّامُ مِنًى ثَلاَثَةٌ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ ‏)‏.‏ ثُمَّ أَرْدَفَ رَجُلاً خَلْفَهُ فَجَعَلَ يُنَادِي بِهِنَّ ‏.‏

٣١٣٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ، أَنْبَأَنَا الثَّوْرِيُّ، عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ اللَّيْثِيِّ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمُرَ الدِّيلِيِّ، قَالَ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِعَرَفَةَ فَجَاءَهُ نَفَرٌ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ فَذَكَرَ نَحْوَهُ ‏.‏ قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى مَا أُرَى لِلثَّوْرِيِّ حَدِيثًا أَشْرَفَ مِنْهُ ‏.‏

٣١٣١ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ ابْنُ أَبِي خَالِدٍ، عَنْ عَامِرٍ، - يَعْنِي الشَّعْبِيَّ - عَنْ عُرْوَةَ بْنِ مُضَرِّسٍ الطَّائِيِّ، أَنَّهُ حَجَّ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَلَمْ يُدْرِكِ النَّاسَ إِلاَّ وَهُمْ بِجَمْعٍ ‏.‏ قَالَ فَأَتَيْتُ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَنْضَيْتُ رَاحِلَتِي وَأَتْعَبْتُ نَفْسِي وَاللَّهِ إِنْ تَرَكْتُ مِنْ حَبْلٍ إِلاَّ وَقَفْتُ عَلَيْهِ فَهَلْ لِي مِنْ حَجٍّ فَقَالَ النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( مَنْ شَهِدَ مَعَنَا الصَّلاَةَ وَأَفَاضَ مِنْ عَرَفَاتٍ لَيْلاً أَوْ نَهَارًا فَقَدْ قَضَى تَفَثَهُ وَتَمَّ حَجُّهُ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 56- ARAFAT'TA DUA ETME (FAZİLETİNİN BEYÂNI) BÂBI

3127) Abbâs bin Mirdâs es-Selemî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ümmeti için Arefe günü akşamı (Arafat'ta) mağfiret duasında bulundu. O'na, (Allah tarafından) şöyle cevab verildi: Zâlim müstesna .onları bağışladım. Çünkü ben mazlumun hakkını zâlimden şüphesiz alırım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Ey Rabbim! Eğer dilersen mazlum'a (hakkını) cennet'ten verir ve zâlimi bağışlarsın,) diye dua etti. Fakat o akşam bu duası kabul olunmadı. Sonra Resûl-i Ekrem (ertesi gün) Müzdelife'de sabahlayınca anılan duayı tekrarladı ve duası kabul olundu. Abbâs bin Mirdâs : Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü, dedi veya gülümsedi, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir ve Ömer (radıyallahü anhümâ) (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e) :

Babam ve anam sana feda olsun! Bu saatte gülmezdin. Seni güldüren şey nedir? Allah seni sevindirsin, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Allah düşmanı İblis, Allah (Azze ve Celle)nin benim duamı kabul ettiğini ve ümmetimi bağışladığını bilince toprağı alıp başına dökmeye ve mahvoldum, helak oldum diye bağırmaya başladı. Gördüğüm onun bu sabırsızlığı ve üzüntüsü beni güldürdü,) buyurdu."

3128) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

(Allah (Azze ve Celle) nin Arafe günü ateşten azadladığı kullardan fazla sayıda kulları azadladığı hiç bir gün yoktur. Allah (Azze ve Celle) şüphesiz (Arafe günü) kullarına (rahmetiyle) yaklaşır, sonra meleklere karşı onlarla iftihar ederek: Bunlar ne diliyorlar? buyurur.)

٥٦ - باب الدُّعَاءِ بِعَرَفَةَ

٣١٢٧ - حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْهَاشِمِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْقَاهِرِ بْنُ السَّرِيِّ السُّلَمِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ كِنَانَةَ بْنِ عَبَّاسِ بْنِ مِرْدَاسٍ السُّلَمِيُّ، أَنَّ أَبَاهُ، أَخْبَرَهُ عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ دَعَا لأُمَّتِهِ عَشِيَّةَ عَرَفَةَ بِالْمَغْفِرَةِ فَأُجِيبَ إِنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُمْ مَا خَلاَ الظَّالِمَ فَإِنِّي آخُذُ لِلْمَظْلُومِ مِنْهُ ‏.‏ قَالَ ‏( أَىْ رَبِّ إِنْ شِئْتَ أَعْطَيْتَ الْمَظْلُومَ مِنَ الْجَنَّةِ وَغَفَرْتَ لِلظَّالِمِ ‏)‏.‏ فَلَمْ يُجَبْ عَشِيَّتَهُ فَلَمَّا أَصْبَحَ بِالْمُزْدَلِفَةِ أَعَادَ الدُّعَاءَ فَأُجِيبَ إِلَى مَا سَأَلَ ‏.‏ قَالَ فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏.‏ أَوْ قَالَ تَبَسَّمَ ‏.‏ فَقَالَ لَهُ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي إِنَّ هَذِهِ لَسَاعَةٌ مَا كُنْتَ تَضْحَكُ فِيهَا فَمَا الَّذِي أَضْحَكَكَ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ قَالَ ‏( إِنَّ عَدُوَّ اللَّهِ إِبْلِيسَ لَمَّا عَلِمَ أَنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدِ اسْتَجَابَ دُعَائِي وَغَفَرَ لأُمَّتِي أَخَذَ التُّرَابَ فَجَعَلَ يَحْثُوهُ عَلَى رَأْسِهِ وَيَدْعُو بِالْوَيْلِ وَالثُّبُورِ فَأَضْحَكَنِي مَا رَأَيْتُ مِنْ جَزَعِهِ ‏)‏.‏

٣١٢٨ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الْمِصْرِيُّ أَبُو جَعْفَرٍ، أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي مَخْرَمَةُ بْنُ بُكَيْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ يُونُسَ بْنَ يُوسُفَ، يَقُولُ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ، قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ‏( مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرَ مِنْ أَنْ يُعْتِقَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِيهِ عَبْدًا مِنَ النَّارِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ وَإِنَّهُ لَيَدْنُو عَزَّ وَجَلَّ ثُمَّ يُبَاهِي بِهِمُ الْمَلاَئِكَةَ فَيَقُولُ مَا أَرَادَ هَؤُلاَءِ ‏)‏.‏


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 55- ARAFAT'TA VAKFE ETMEK YERİ (YÂNİ DURULACAK YER HAKKINDA GELEN HADÎSLER) BÂBI

3124) Alî bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (Arefe günü) Arafat'ta (Cebelü'r-Rahme isimli dağın eteğindeki büyük taşların yanında) vakfe etti. Sonra (durduğu yere işaret ederek) :

(Burası vakfe etmek yeridir ve Arefe'nin hepsi vakfe etmek yeridir,) buyurdu."

3125) Yezîd bin Şeybân (radıyallahü anh)’den rivâyet edildiğine göre kendisi (râvîsi olan Amr bin Abdillah bin Safvân'a hitaben) :

Biz mevkif'ten (Yani Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vakfe ettiği yerden) uzak saydığın bir yerde vakfe ediyorduk. Sonra İbn-i Mirba (radıyallahü anh) yanımıza gelerek dedi ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in size gönderdiği elçiyim. O (size) buyuruyor ki:

(Ötedenberi vakfe edegeldiğiniz yerler üzerinde olunuz. (Yani bulunduğunuz yerlerdeki vakfeniz geçerlidir). Çünkü siz bu gün (babanız) İbrahim (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mirasından bir miras üzerindesiniz (yani vakfe ettiğiniz yer İbrahim'in vakfe ettiği yerdir.)

3126) Câbir bin Abdillah (radıyallahü anhümâ)'dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

(Arefe'nin hepsi vakfe yeridir ve Ürene deresinden uzak durun (yani orada vakfe etmeyiniz). Müzdelife'nin hepsi vakfe yeridir ve Muhassir deresinden uzak durun (yani orada Müzdelife vakfesi olmaz). Minâ'nın hepsi mezbahadır (yani kurban kesme yeridir). Ancak Akabe cemresinin arkasında kalan bölge kurban kesme yeri değildir.)

٥٥ - باب الْمَوْقِفِ بِعَرَفَةَ

٣١٢٤ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ آدَمَ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَيَّاشٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ عَلِيٍّ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي رَافِعٍ، عَنْ عَلِيٍّ، قَالَ وَقَفَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ بِعَرَفَةَ فَقَالَ ‏( هَذَا الْمَوْقِفُ وَعَرَفَةُ كُلُّهَا مَوْقِفٌ ‏)‏.‏

٣١٢٥ - حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ صَفْوَانَ، عَنْ يَزِيدَ بْنِ شَيْبَانَ، قَالَ كُنَّا وُقُوفًا فِي مَكَانٍ تُبَاعِدُهُ مِنَ الْمَوْقِفِ فَأَتَانَا ابْنُ مِرْبَعٍ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ إِلَيْكُمْ يَقُولُ ‏( كُونُوا عَلَى مَشَاعِرِكُمْ فَإِنَّكُمُ الْيَوْمَ عَلَى إِرْثٍ مِنْ إِرْثِ إِبْرَاهِيمَ ‏)‏.‏

٣١٢٦ - حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ، حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْعُمَرِيُّ، حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُنْكَدِرِ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ ‏( كُلُّ عَرَفَةَ مَوْقِفٌ وَارْفَعُوا عَنْ بَطْنِ عُرَنَةَ وَكُلُّ الْمُزْدَلِفَةِ مَوْقِفٌ وَارْفَعُوا عَنْ بَطْنِ مُحَسِّرٍ وَكُلُّ مِنًى مَنْحَرٌ إِلاَّ مَا وَرَاءَ الْعَقَبَةِ ‏)‏.‏


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget