56- ARAFAT'TA DUA ETME (FAZİLETİNİN BEYÂNI) BÂBI
3127) Abbâs bin Mirdâs es-Selemî (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir :
Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), ümmeti için Arefe günü akşamı (Arafat'ta) mağfiret duasında bulundu. O'na, (Allah tarafından) şöyle cevab verildi: Zâlim müstesna .onları bağışladım. Çünkü ben mazlumun hakkını zâlimden şüphesiz alırım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Ey Rabbim! Eğer dilersen mazlum'a (hakkını) cennet'ten verir ve zâlimi bağışlarsın,) diye dua etti. Fakat o akşam bu duası kabul olunmadı. Sonra Resûl-i Ekrem (ertesi gün) Müzdelife'de sabahlayınca anılan duayı tekrarladı ve duası kabul olundu. Abbâs bin Mirdâs : Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü, dedi veya gülümsedi, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir ve Ömer (radıyallahü anhümâ) (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) 'e) :
Babam ve anam sana feda olsun! Bu saatte gülmezdin. Seni güldüren şey nedir? Allah seni sevindirsin, dediler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) :
(Allah düşmanı İblis, Allah (Azze ve Celle)nin benim duamı kabul ettiğini ve ümmetimi bağışladığını bilince toprağı alıp başına dökmeye ve mahvoldum, helak oldum diye bağırmaya başladı. Gördüğüm onun bu sabırsızlığı ve üzüntüsü beni güldürdü,) buyurdu."
3128) Âişe (radıyallahü anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
(Allah (Azze ve Celle) nin Arafe günü ateşten azadladığı kullardan fazla sayıda kulları azadladığı hiç bir gün yoktur. Allah (Azze ve Celle) şüphesiz (Arafe günü) kullarına (rahmetiyle) yaklaşır, sonra meleklere karşı onlarla iftihar ederek: Bunlar ne diliyorlar? buyurur.)
٥٦ - باب الدُّعَاءِ بِعَرَفَةَ
٣١٢٧ - حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْهَاشِمِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الْقَاهِرِ بْنُ السَّرِيِّ السُّلَمِيُّ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ كِنَانَةَ بْنِ عَبَّاسِ بْنِ مِرْدَاسٍ السُّلَمِيُّ، أَنَّ أَبَاهُ، أَخْبَرَهُ عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ النَّبِيَّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ دَعَا لأُمَّتِهِ عَشِيَّةَ عَرَفَةَ بِالْمَغْفِرَةِ فَأُجِيبَ إِنِّي قَدْ غَفَرْتُ لَهُمْ مَا خَلاَ الظَّالِمَ فَإِنِّي آخُذُ لِلْمَظْلُومِ مِنْهُ . قَالَ ( أَىْ رَبِّ إِنْ شِئْتَ أَعْطَيْتَ الْمَظْلُومَ مِنَ الْجَنَّةِ وَغَفَرْتَ لِلظَّالِمِ ). فَلَمْ يُجَبْ عَشِيَّتَهُ فَلَمَّا أَصْبَحَ بِالْمُزْدَلِفَةِ أَعَادَ الدُّعَاءَ فَأُجِيبَ إِلَى مَا سَأَلَ . قَالَ فَضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ . أَوْ قَالَ تَبَسَّمَ . فَقَالَ لَهُ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ بِأَبِي أَنْتَ وَأُمِّي إِنَّ هَذِهِ لَسَاعَةٌ مَا كُنْتَ تَضْحَكُ فِيهَا فَمَا الَّذِي أَضْحَكَكَ أَضْحَكَ اللَّهُ سِنَّكَ قَالَ ( إِنَّ عَدُوَّ اللَّهِ إِبْلِيسَ لَمَّا عَلِمَ أَنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدِ اسْتَجَابَ دُعَائِي وَغَفَرَ لأُمَّتِي أَخَذَ التُّرَابَ فَجَعَلَ يَحْثُوهُ عَلَى رَأْسِهِ وَيَدْعُو بِالْوَيْلِ وَالثُّبُورِ فَأَضْحَكَنِي مَا رَأَيْتُ مِنْ جَزَعِهِ ).
٣١٢٨ - حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الْمِصْرِيُّ أَبُو جَعْفَرٍ، أَنْبَأَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ وَهْبٍ، أَخْبَرَنِي مَخْرَمَةُ بْنُ بُكَيْرٍ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ سَمِعْتُ يُونُسَ بْنَ يُوسُفَ، يَقُولُ عَنِ ابْنِ الْمُسَيَّبِ، قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ قَالَ ( مَا مِنْ يَوْمٍ أَكْثَرَ مِنْ أَنْ يُعْتِقَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِيهِ عَبْدًا مِنَ النَّارِ مِنْ يَوْمِ عَرَفَةَ وَإِنَّهُ لَيَدْنُو عَزَّ وَجَلَّ ثُمَّ يُبَاهِي بِهِمُ الْمَلاَئِكَةَ فَيَقُولُ مَا أَرَادَ هَؤُلاَءِ ).
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.