86- MUHSAR (YÂNİ HAC VEYA UMRE'NİN FARZ OLAN MENÂSÎKÎNİ YAPMAKTAN ALIKONULAN KİMSEN) İN FİDYESİ (YÂNİ İHRÂMLIYA YASAK BÎR ŞEY İŞLEMESİNİN CEZASI)
3197 - “... Abdullah bin Ma'kıl (radıyallahü anhümâ)’dan; Şöyle demiştir :
Ben (Kûfe'de) Mescid'de Ka'b bin Ucre (radıyallahü anh)’ın yanına oturdum ve ona; “Oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye — gerekir—” âyetini sordum. Ka'b dedi ki:
Bu âyet benim hakkımda indirildi. (Ben Hudeybiye'de umre'nin ihramında iken) başımdan bir elemim vardı. Bitler (başımdan) yüzüme dökülür vaziyette ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına götürüldüm. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) (bana):
(Meşakkatin şu gördüğüm vaziyete ulaştığını sanmıyordum. Bir koyun bulabilir misin?) diye sordu. Ben :
Hayır, diye cevab verdim. Bunun üzerine şu âyet indi:
Ka'b dedi ki: "Oruç üç gündür. Sadaka beher fakire yarım sa’ yiyecek vermek üzere altı fakiredir. Kurban da bir koyundur. "
3198 - “... Ka'b bin ücre (radıyallahü anh)’den; Şöyle demiştir:
(Hudeybiye'de) bitler bana eziyet ettiği zaman Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). başımı tıraş etmemi ve (fidye olarak) üç gün oruç tutmamı veya altı fakiri yedirmemi emretti ve O, kurban edeceğim hayvanın yanımda bulunmadığını biliyordu. "
٨٦ - باب فِدْيَةِ الْمُحْصَرِ
٣١٩٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَمُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ، قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ، حَدَّثَنَا شُعْبَةُ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الأَصْبَهَانِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَعْقِلٍ، قَالَ قَعَدْتُ إِلَى كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ فِي الْمَسْجِدِ فَسَأَلْتُهُ عَنْ هَذِهِ الآيَةِ، {فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ} . قَالَ كَعْبٌ فِيَّ أُنْزِلَتْ كَانَ بِي أَذًى مِنْ رَأْسِي فَحُمِلْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ وَالْقَمْلُ يَتَنَاثَرُ عَلَى وَجْهِي فَقَالَ ( مَا كُنْتُ أُرَى الْجُهْدَ بَلَغَ مِنْكَ مَا أَرَى أَتَجِدُ شَاةً ). قُلْتُ لاَ . قَالَ فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ {فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ نُسُكٍ} . قَالَ فَالصَّوْمُ ثَلاَثَةُ أَيَّامٍ وَالصَّدَقَةُ عَلَى سِتَّةِ مَسَاكِينَ لِكُلِّ مِسْكِينٍ نِصْفُ صَاعٍ مِنْ طَعَامٍ وَالنُّسُكُ شَاةٌ .
٣١٩٨ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ نَافِعٍ، عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ، عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ كَعْبٍ، عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ، قَالَ أَمَرَنِي النَّبِيُّ ـ صلّى اللّه عليه وسلّم ـ حِينَ آذَانِي الْقَمْلُ أَنْ أَحْلِقَ رَأْسِي وَأَصُومَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أُطْعِمَ سِتَّةَ مَسَاكِينَ وَقَدْ عَلِمَ أَنْ لَيْسَ عِنْدِي مَا أَنْسُكُ .
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.