Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 39. Bâb - Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hadisini Açıklamaktan ve Onun (sallallahü aleyhi ve sellem) Sözünün Yanında Başkasının Sözünden Sakınma

438. Bize Mûsa b. Halid haber verip (dedi ki) bize Mu'temir, babasından, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Kur'an’ın tefsirinden sakınıldığı gibi, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hadisini açıklamaktan da kesinlikle sakınılır.

439. Bize Sadaka İbnu’l -Fadl haber verip (dedi ki) bize Mu'temir, babasından, onun şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Abbâs dedi ki, "Resûlüllah şöyle buyurdu, falan ise şöyle dedi, demenizden dolayı cezalandırılmaktan veya yere batırılmakdan korkmuyor musunuz?"

440. Bize el -Hasan b. Bişr haber verip (dedi ki) bize el -Mu'âfa, el -Evzâ'î'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Ömer b. Abdilaziz (ilgili memurlara) şöyle yazmıştı: Kitâb'da ((yani Kur'an-ı Kerim'de hükmü bulunan meselede) hiç kimsenin görüş (beyânı hakkı) yoktur. Önder alimlerin görüş (beyânı hakkı) ancak, hakkında ne Kitab (Kur'an hükmü) inmiş, ne de Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir uygulama geçmiş olmayan şeylerdedir. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) koyduğu, bir sünnette (hükmü bulunan meselede de) hiç kimsenin görüş (beyâna hakkı) yoktur.

441. Bize Mûsa b. Hâlid rivâyet edip (dedi ki) bize Mu'temir b. Süleyman, Ubeydullah b. Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, Ömer b. Abdilaziz bir hutbe irad edip şöyle dedi: Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah, peygamberinizden sonra hiçbir peygamber göndermemiş, ona indirdiği bu Kitab'dan sonra da hiçbir kitab indirmemişdir. Binaenaleyh Allah'ın, peygamberinin lisanıyla helâl kıldığı şeyler kıyamet gününe kadar helâl, peygamberinin lisanıyla haram kıldığı şeyler kıyamet gününe kadar haramdır. İyi bilin ki ben hüküm veren değil fakat (verilmiş olan hükmü) yerine getirenim, bid'at işleyen değil, fakat (Allah ve Resûlü'ne) ittibâ edenim. Sizden daha hayırlı da değilim. Ne var ki yüküm, (üstlendiğim halifelik görevim) sizinkinden daha ağırdır. İyi bilin ki Allah'ın mahlûkatından hiç kimsenin, Allah'a isyan konusunda itaat edilme hakkı yoktur. Dikkat edin! Acaba işittirdim mi?

442. Bize Abdullah b. Sa'id haber verip (dedi ki) bize Süfyân b. Uyeyne Hişâm b. Huceyr'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Tâvûs, ikindiden sonra iki rekât namaz kılardı. İbn Abbâs ona; "Bunu bırak!" dedi. (Tâvûs da); "Bu ancak, bir merdiven edinilmesin diye yasaklanmıştı" dedi. İbn Abbâs şöyle karşılık verdi: "Şu halde gerçek şu ki, ikindiden sonra namaz kılmak yasaklanmıştır. Artık bilmiyorum, ondan dolayı sana ceza mı verilir, sevap mı verilir; Çünkü Allah şöyle buyuruyor: "Allah ve Resulü bir işte hüküm verdiği zaman artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. " Süfyân dedi ki; "Bir merdiven edinilir" şu demektir: "İkindiden sonra geceye kadar namaz kılmır."

443. Bize Muhammed İbnu’l -Alâ’ haber verip (dedi ki) bize İbn Nümeyr, Mücahid'den, (o) Âmir'den, (o da) Câbir'den (naklen) haber verdi ki (Bir gün) Ömer İbnu'l -Hattâb (radıyallahu anh), Resûlüllah'a bir Tevrat nüshası getirdi ve "Ya Resûlüllah dedi, bu bir Tevrat nüshasıdır". (Resûlüllah) de bir şey söylemedi. Sonra o okumaya başladı. Bu esada Resûlüllah'ın yüzü(nün rengi de) değişiyordu. Bunun üzerine Ebû Bekir (radıyallahu anh); "Evlât acısı görenler seni kaybedesice! Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünü hiç görmüyor musun?" dedi. Hazret-i Ömer o zaman Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzüne baktı ve hemen; şöyle dedi: "Allah'ın gazabından, onun Resulünün gazabından Allah'a sığınırım. Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, peygamber olarak Hazret-i Muhammed'e razı olduk." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Muhammed'in canı elinde olan (Allah'a) yemin olsun ki, şayet Mûsa sizin için ortaya çıksaydı ve siz de beni terkederek ona uysaydınız, doğru yoldan sapmış olurdunuz. Şayet o sağ olsa ve peygamberliğime kavuşsaydı bana ittibâ ederdi."

444. Bize Kabisa rivâyet edip (dedi ki) bize Süfyân, Ömer'in soyundan yaşlı biri olan Ebû Rebâh'dan, onun şöyle dediğini haber verdi: Sa'îd İbnu'l -Museyyeb, ikindiden sonra, fazla olarak iki rekât namaz kılan bir adam gördü. Bunun üzerine (namaz kılan adam) ona; "Ebû Muhammed! Allah, namazdan dolayı beni cezalandırır mı?" dedi. O şöyle cevap verdi: "Hayır! Ama seni, sünnete aykırı hareket etmekden dolayı cezalandırır!"

٣٩- باب مَا يُتَّقَى مِنْ تَفْسِيرِ حَدِيثِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَقَوْلِ غَيْرِهِ عِنْدَ قَوْلِهِ

٤٣٨ - أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ أَبِيهِ قَالَ لِيُتَّقَى مِنْ تَفْسِيرِ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَمَّا يُتَّقَى مِنْ تَفْسِيرِ الْقُرْآنِ.

٤٣٩ - أَخْبَرَنَا صَدَقَةُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : أَمَا تَخَافُونَ أَنْ تُعَذَّبُوا أَوْ يُخْسَفَ بِكُمْ أَنْ تَقُولُوا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَقَالَ فُلاَنٌ.

٤٤٠ - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ بِشْرٍ حَدَّثَنَا الْمُعَافَى عَنِ الأَوْزَاعِىِّ قَالَ : كَتَبَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ : إِنَّهُ لاَ رَأْىَ لأَحَدٍ فِى كِتَابِ اللَّهِ ، وَإِنَّمَا رَأْىُ الأَئِمَّةِ فِيمَا لَمْ يَنْزِلْ فِيهِ كِتَابٌ وَلَمْ تَمْضِ بِهِ سُنَّةٌ سَنَّهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَلاَ رَأْىَ لأَحَدٍ فِى سُنَّةٍ سَنَّهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.

٤٤١ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ خَطَبَ فَقَالَ : يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ اللَّهَ لَمْ يَبْعَثْ بَعْدَ نَبِيِّكُمْ نَبِيًّا ، وَلَمْ يُنْزِلْ بَعْدَ الْكِتَابِ الَّذِى أَنْزَلَ عَلَيْهِ كِتَاباً ، فَمَا أَحَلَّ اللَّهُ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِ فَهُوَ حَلاَلٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ، وَمَا حَرَّمَ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِ فَهُوَ حَرَامٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ، أَلاَ وَإِنِّى لَسْتُ بِقَاضٍ وَلَكِنِّى مُنَفِّذٌ ، وَلَسْتُ بِمُبْتَدِعٍ وَلَكِنِّى مُتَّبِعٌ ، وَلَسْتُ بِخَيْرٍ مِنْكُمْ غَيْرَ أَنِّى أَثْقَلُكُمْ حِمْلاً ، أَلاَ وَإِنَّهُ لَيْسَ لأَحَدٍ مِنْ خَلْقِ اللَّهِ أَنْ يُطَاعَ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ ، أَلاَ هَلْ أَسْمَعْتُ؟

٤٤٢ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ حُجَيْرٍ قَالَ : كَانَ طَاوُسٌ يُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ بَعْدَ الْعَصْرِ ، فَقَالَ لَهُ ابْنُ عَبَّاسِ : اتْرُكْهُمَا. قَالَ : إِنَّمَا نُهِىَ عَنْهَا أَنْ تُتَّخَذَ سُلَّماً. قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : فَإِنَّهُ قَدْ نُهِىَ عَنْ صَلاَةٍ بَعْدَ الْعَصْرِ ، فَلاَ أَدْرِى أَتُعَذَّبُ عَلَيْهَا أَمْ تُؤْجَرُ؟ لأَنَّ اللَّهَ يَقُولُ { وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ } قَالَ سُفْيَانُ : تُتَّخَذَ سُلَّماً يَقُولُ يُصَلِّى بَعْدَ الْعَصْرِ إِلَى اللَّيْلِ.

٤٤٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ عَنْ مُجَالِدٍ عَنْ عَامِرٍ عَنْ جَابِرٍ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِنُسْخَةٍ مِنَ التَّوْرَاةِ فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذِهِ نُسْخَةٌ مِنَ التَّوْرَاةِ. فَسَكَتَ فَجَعَلَ يَقْرَأُ وَوَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَتَغَيَّرُ ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ : ثَكِلَتْكَ الثَّوَاكِلُ ، أَمَا تَرَى مَا بِوَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ فَنَظَرَ عُمَرُ إِلَى وَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ : أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ غَضَبِ اللَّهِ وَمِنْ غَضَبِ رَسُولِهِ ، رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالإِسْلاَمِ دِيناً وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ بَدَا لَكُمْ مُوسَى فَاتَّبَعْتُمُوهُ وَتَرَكْتُمُونِى لَضَلَلْتُمْ عَنْ سَوَاءِ السَّبِيلِ ، وَلَوْ كَانَ حَيًّا وَأَدْرَكَ نُبُوَّتِى لاَتَّبَعَنِى ).

٤٤٤ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى رَبَاحٍ - شَيْخٌ مِنْ آلِ عُمَرَ - قَالَ : رَأَى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ رَجُلاً يُصَلِّى بَعْدَ الْعَصْرِ الرَّكْعَتَيْنِ يُكْثِرُ فَقَالَ لَهُ. فَقَالَ : يَا أَبَا مُحَمَّدٍ أَيُعَذِّبُنِى اللَّهُ عَلَى الصَّلاَةِ؟ قَالَ : لاَ وَلَكِنْ يُعَذِّبُكَ اللَّهُ بِخِلاَفِ السُّنَّةِ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 38. Rab - Sikalardan Hadis Rivâyeti Hakkında

422. Bize Muhammed İbnu'l -Mübârek, İsa b. Yûnus'dan, (o) el -Evzâ'îden, (o da) Süleyman b. Mûsa'dan (naklen) haber verdi (ki Süleyman) şöyle dedi: Tâvûs'a dedim ki; "Falan bana şöyle şöyle hadis rivâyet etti, (ne dersin?)". Şöyle karşılık verdi: "Şayet arkadaşın, dininde ve bilgisinde kendisine güvenilir (meliyy) biri ise ondan (hadis).

423. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Misâr'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Sa'd b. İbrahim dedi ki; Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak sıka kimseler hadis rivâyet eder (yani ancak sıka kimselerin hadis rivâyeti kabul edilir).

424. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi kî) bize Cerîr, Asım'dan, (o da) İbn Sirin'den (naklen) rivâyet etti (ki İbn Sîrin) şöyle dedi: (Hadis alırken önceleri) isnadı sormazlardı. Daha sonra (hadisin râvîlerini) tanımak için sordular (ve) sâhib-i sünnet olandan, (yani bütün iş ve görüşlerinde seri bir delile dayanmaya özen gösteren kimseden hadis) aldılar, sâhib-i sünnet olmayandan almadılar.

Ebû Muhammed (ed -Dârimî); "Onun (yani Cerir'in) bunu Âsim’dan işittiğini zannetmiyorum" demiştir.

425. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki) bize Cerîr, Asım'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Muhammed b. Sîrin dedi ki; "Bana hadis rivâyet ettiğin sürece (veya "bana rivâyet ettiğin hadisleri") iki adamdan rivâyet etme! Çünkü onlar, hadislerini kimden aldıklarına aldırmazlar." Ebû Muhammed Abdullah (ed -Dârîmi); "Onun (yani Cerir'in) bunu ondan (yani Asım'dan) işittiğini zannetmiyorum" demiştir.

426. Bize Muhammed haber verip (dedi ki) bize Cerir, Umâre İbnu'l -Ka'ka da onun şöyle dediğini rivâyet etti. İbrahim dedi ki; "Bana hadis rivâyet ettiğin zaman, bana Ebû Zur'a'dan hadis rivâyet et! Zira bana bir hadis rivâyet etmişti. Sonra (bunu) ona bir sene sonra sormuştum da ondan bir harf bile eksiltmemişti."

427. Bize Affân haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, ibn Avn'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: "Şüphe yok ki bu ilim dindir. Binaenaleyh kişi, dinini kimden aldığına (iyi) baksın!"

428. Bize İsmail b. İbrahim, Hüseyin'den, (o) Muğire'den, (o da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki İbrahim) şöyle dedi: Bir adamın yanına, ondan (hadis) almak için geldiklerinde onun namazına, gidişatına (sünnetine) ve durumuna bakar, (sonra) ondan (hadis) alırlardı.

429. Bize İmrân b. Zürâre haber verip (dedi ki) bize Hü -şeym haber verip (dedi ki) bize Muğire, İbrahim'den, onun şöyle dediğini haber verdi: Bir adama, ondan ilim almak üzere geldiklerinde onun namazına, gidişatına (sünnetine) ve durumuna bakar, sonra ondan (ilim) alırlardı.

430. Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim, Ravh'dan, (o) Hişâm'dan, (o da) el -Hasan'dan (naklen), İbrahim'in (yukarıdaki) sözünün benzerini haber verdi.

431. Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Abdullah b. Ebi Ca'fer er -Râzî, babasından, (o) er -Rebî'den, (o da) Ebu'l -Âliye'den (naklen) haber verdi (ki Ebu'l -Aliye) şöyle dedi: Biz, kendisinden (hadis) almak için adama gelirdik de namaz kıldığında bakardık; şayet güzel kılarsa, "o, başkasını (yani hadis rivâyetini) daha güzel yapar" diyerek yanına otururduk. (Namazını) kötü kılarsa; "O, başkasını (yani hadis rivâyetini) daha kötü yapar" diyerek yanından kalkardık. Ebû Ma'mer; "Onun (yani Ebu'l -Âliye'nin) sözleri, bunun benzeridir" demiştir.

432. Bize Ebû Âsim haber verip (dedi ki, bunu ondan (yani zikredilecek haberi İbn Avn'dan) işitip işitmediğimi (tam) bilmiyorum, -veya İbn Avn'ın, Muhammed'den (naklen şöyle bir rivâyeti) var: "Şüphesiz bu ilim dindir. Binaenaleyh, dininizi kimden aldığınıza (iyi) bakınız!"

433. Bize Mervân b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Sa'id b. Abdilaziz, Süleyman b. Mûsa'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Tâvûs'a dedim ki; "Falan bana şöyle şöyle hadis rivâyet etti, (ne dersiniz alayım mı?)." Şöyle karşılık verdi: Şimdi eğer arkadaşın, dininde ve bilgisinde kendisine güvenilir (meliyy) biri ise ondan (hadis).

434. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Hişâm b. Huceyr'den, (o da) Tâvûs'dan (naklen) rivâyet etti (ki Tâvûs) şöyle dedi: Büşeyr b. Kâ'b İbn Abbâs'ın yanına geldi ve ona hadis rivâyet etmeye başladı. Sonunda İbn Abbâs "İlk hadisi bana tekrar et!" dedi. (O zaman) Büşeyr ona şöyle dedi: "Bilmiyorum, (acaba rivâyet ettiğim) bütün hadîsleri kabul ettin de bunu inkâr mı ettin, yahut bunu kabul ettin de (diğer) bütün hadislerimi inkâr mı ettin?". Buna İbn Abbâs şöyle karşılık verdi. Doğrusu bizler Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem), ona isnâd edilerek yalan söylenmediği zaman hadis rivâyet ederdik. Ama insanlar hırçın ve uysal (develere) binince (yani yanlış -doğru, uydurma -sahih her şeyi rivâyete başlayınca biz ondan hadis rivâyet etmeyi bırakdık).

435. Bize İsmail b. Ebân haber verip dedi ki; bize Abdullah İbnu'l -Mübarek Ma'mer'den, (o) İbn Tâvûs'dan, (o) babasından, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: Biz hadisleri (sözleri haberleri) ezberlerdik -hadis ise ancak Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) ezberlenir -. Nihayet siz hırçın ve uysal (develere) bindiniz, (olur -olmaz her şeyi rivâyet etmeye başladınız. Bunun üzerine biz de hadis ezberlemeyi terkettik).

436. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (o) Leys'den, (o) Tâvûs'dan, (o da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: "Hazret-i Süleyman'ın bağlamış olduğu bazı şeytanların, insanları din konusunda bilgilendirmek üzere ortaya çıkmaları yakındır. "

437. Bize Ahmed b. Abdillah haber verip (dedi ki) bize Zaide. Hişâm'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: Bu hadisi kimden aldığınıza (iyi) bakınız! Çünkü o dininizdir.

٣٨- باب الْحَدِيثِ عَنِ الثِّقَاتِ

٤٢٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ عِيسَى بْنِ يُونُسَ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مُوسَى قَالَ قُلْتُ لِطَاوُسٍ : إِنَّ فُلاَناً حَدَّثَنِى بِكَذَا وَكَذَا. قَالَ : إِنْ كَانَ صَاحِبُكَ مَلِيًّا فَخُذْ عَنْهُ.

٤٢٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مِسْعَرٍ قَالَ قَالَ سَعْدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ : لاَ يُحَدِّثْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ إِلاَّ الثِّقَاتُ.

٤٢٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ قَالَ : كَانُوا لاَ يَسْأَلُونَ عَنِ الإِسْنَادِ ثُمَّ سَأَلُوا بَعْدُ لِيَعْرِفُوا مَنْ كَانَ صَاحِبَ سُنَّةٍ أَخَذُوا عَنْهُ ، وَمَنْ لَمْ يَكُنْ صَاحِبَ سُنَّةٍ لَمْ يَأْخُذُوا عَنْهُ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : مَا أَظُنُّهُ سَمِعَهُ مِنْ عَاصِمٍ.

٤٢٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ عَاصِمٍ قَالَ قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ سِيرِينَ : مَا حَدَّثْتَنِى فَلاَ تُحَدِّثْنِى عَنْ رَجُلَيْنِ فَإِنَّهُمَا لاَ يُبَالِيَانِ عَمَّنْ أَخَذَا حَدِيثَهُمَا. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ عَبْدُ اللَّهِ : لاَ أَظُنُّهُ سَمِعَهُ.

٤٢٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ قَالَ قَالَ إِبْرَاهِيمُ : إِذَا حَدَّثْتَنِى فَحَدِّثْنِى عَنْ أَبِى زُرْعَةَ فَإِنَّهُ حَدَّثَنِى بِحَدِيثٍ ثُمَّ سَأَلْتُهُ بَعْدَ ذَلِكَ بِسَنَةٍ ، فَمَا أَخْرَمَ مِنْهُ حَرْفاً.

٤٢٧ - أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : إِنَّ هَذَا الْعِلْمَ دِينٌ ، فَلْيَنْظُرِ الرَّجُلُ عَمَّنْ يَأْخُذُ دِينَهُ.

٤٢٨ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هُشَيْمٍ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانُوا إِذَا أَتَوُا الرَّجُلَ لِيَأْخُذُوا عَنْهُ نَظَرُوا إِلَى صَلاَتِهِ وَإِلَى سَمْتِهِ وَإِلَى هَيْئَتِهِ.

٤٢٩ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ زُرَارَةَ أَخْبَرَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا مُغِيرَةُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانُوا إِذَا أَتَوُا الرَّجُلَ يَأْخُذُونَ عَنْهُ الْعِلْمَ نَظَرُوا إِلَى صَلاَتِهِ وَإِلَى سَمْتِهِ وَإِلَى هَيْئَتِهِ ، ثُمَّ يَأْخُذُونَ عَنْهُ.

٤٣٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ رَوْحٍ عَنْ هِشَامٍ عَنِ الْحَسَنِ نَحْوَ حَدِيثِ إِبْرَاهِيمَ.

٤٣١ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى جَعْفَرٍ الرَّازِىُّ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الرَّبِيعِ عَنْ أَبِى الْعَالِيَةِ قَالَ : كُنَّا نَأْتِى الرَّجُلَ لِنَأْخُذَ عَنْهُ فَنَنْظُرُ إِذَا صَلَّى ، فَإِنْ أَحْسَنَهَا جَلَسْنَا إِلَيْهِ وَقُلْنَا هُوَ لِغَيْرِهَا أَحْسَنُ ، وَإِنْ أَسَاءَهَا قُمْنَا عَنْهُ وَقُلْنَا هُوَ لِغَيْرِهَا أَسْوَأُ. قَالَ أَبُو مَعْمَرٍ : لَفْظُهُ نَحْوُ هَذَا.

٤٣٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ قَالَ - لاَ أَدْرِى سَمِعْتُهُ مِنْهُ أَوْ لاَ - ابْنُ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ : إِنَّ هَذَا الْعِلْمَ دِينٌ فَانْظُرُوا عَمَّنْ تَأْخُذُونَ دِينَكُمْ.

٤٣٣ - أَخْبَرَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مُوسَى قَالَ قُلْتُ لِطَاوُسٍ : إِنَّ فُلاَناً حَدَّثَنِى بِكَذَا وَكَذَا. قَالَ : فَإِنْ كَانَ صَاحِبُكَ مَلِيًّا فَخُذْ عَنْهُ.

٤٣٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ هِشَامِ بْنِ حُجَيْرٍ عَنْ طَاوُسٍ قَالَ : جَاءَ بَشِيرُ بْنُ كَعْبٍ إِلَى ابْنِ عَبَّاسٍ فَجَعَلَ يُحَدِّثُهُ ، فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : أَعِدْ عَلَىَّ الْحَدِيثَ الأَوَّلَ. قَالَ لَهُ بَشِيرٌ : مَا أَدْرِى عَرَفْتَ حَدِيثِى كُلَّهُ وَأَنْكَرْتَ هَذَا؟ أَوْ عَرَفْتَ هَذَا وَأَنْكَرْتَ حَدِيثِى كُلَّهُ؟ فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : إِنَّا كُنَّا نُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذَا لَمْ يَكُنْ يُكْذَبُ عَلَيْهِ ، فَلَمَّا رَكِبَ النَّاسُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ تَرَكْنَا الْحَدِيثَ عَنْهُ.

٤٣٥ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : كُنَّا نَحْفَظُ الْحَدِيثَ وَالْحَدِيثُ يُحْفَظُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَتَّى رَكِبْتُمُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ.

٤٣٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ لَيْثٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ : يُوشِكُ أَنْ يَظْهَرَ شَيَاطِينُ قَدْ أَوْثَقَهَا سُلَيْمَانُ يُفَقِّهُونَ النَّاسَ فِى الدِّينِ.

٤٣٧ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا زَائِدَةُ عَنْ هِشَامٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : انْظُرُوا عَمَّنْ تَأْخُذُونَ هَذَا الْحَدِيثَ ، فَإِنَّهُ دِينُكُمْ.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 37. Bâb - Alimlere Saygı Gösterme Hakkında

415. Bize İbrahim b. İshak, Bakıyye'den haber verdi (ki, o şöyle demiş: Bana Habıb b. Salih rivâyet edip şöyle dedi: Hâlid b. Ma'dân'dan korktuğum gibi insanların hiçbirinden korkmadım.

416. Bize Ebû Nu'aym haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Mugire'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: İbrahim'den, hükümdardan korkar gibi korkardık.

417. Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Sa'îd b. Cübeyr bir gün, bir hadis rivâyet etti. Ben de kalkıp tekrar etmesini istedim. Bunun üzerine bana şöyle dedi: Her vakit süt sağıp içirmiyorum! (Mecmau'l -Emsal, 3/111. Burada son kelimenin harekesi, "...... içmiyorum" manasına gelecek şekilde harekelenmiştir.)

418. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki) bize Hârûn -ki o İbnu'l -Mugire'dir. - ve Yahya b. Durays, Amr b. Ebi Kays'dan, (o da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti ki Ebû Abdirrahman yolda hadis rivâyetini kerih görmüştür.

419. Bize Abdullah b. İmrân haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Durays rivâyet edip (dedi ki) bize Ebû Sinan, Habib b. Ebî Sâbit'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Sa'îd b. Cübeyr'in yanındaydık. Bir ara bir hadis rivâyet etti de bir adam ona; "Bunu sana kim rivâyet etti?" -veya "Bunu kimden işittin?" dedi. Bundan dolayı o kızdı ve, (soran adam) kalkıp gidinceye kadar bizi hadis rivâyetinden mahrum etti.

420. Bize Ebû Ma'mer haber verip (dedi ki) bize İsmail b. İbrahim, Süfyân'dan, (o) ez -Zührî'den, (o da) Ebû Seleme'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû Seleme) şöyle dedi: Şayet İbn Abbâs'a yumuşak davransaydım ondan çok ilim elde ederdim

421. Bize el -hakem İbnu'l -Mübârek haber verip (dedi ki) bize Bakıyye Ümmü Abdillah bint. Hâlid'den, onun şöyle dediğini haber verdi: İlme, babamdan daha saygılı hiç kimse görmedim.

٣٧- باب فِى تَوْقِيرِ الْعُلَمَاءِ

٤١٥ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ بَقِيَّةَ قَالَ حَدَّثَنِى حَبِيبُ بْنُ صَالِحٍ قَالَ : مَا خِفْتُ أَحَداً مِنَ النَّاسِ مَخَافَةَ خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ.

٤١٦ - أَخْبَرَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مُغِيرَةَ قَالَ : كُنَّا نَهَابُ إِبْرَاهِيمَ هَيْبَةَ الأَمِيرِ.

٤١٧ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ - هُوَ ابْنُ زَيْدٍ - عَنْ أَيُّوبَ قَالَ : حَدَّثَ سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ يَوْماً بِحَدِيثٍ فَقُمْتُ إِلَيْهِ فَاسْتَعَدْتُهُ فَقَالَ : مَا كُلَّ سَاعَةٍ أَحْلُبُ فَأُشْرَبُ.

٤١٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا هَارُونُ - هُوَ ابْنُ الْمُغِيرَةِ - وَيَحْيَى بْنُ ضُرَيْسٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِى قَيْسٍ عَنْ عَطَاءٍ : أَنَّ أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ كَرِهَ الْحَدِيثَ فِى الطَّرِيقِ.

٤١٩ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عِمْرَانَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ ضُرَيْسٍ حَدَّثَنَا أَبُو سِنَانٍ عَنْ حَبِيبِ بْنِ أَبِى ثَابِتٍ قَالَ : كُنَّا عِنْدَ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ فَحَدَّثَ بِحَدِيثٍ ، فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ : مَنْ حَدَّثَكَ هَذَا أَوْ مِمَّنْ سَمِعْتَ هَذَا؟ فَغَضِبَ وَمَنَعَنَا حَدِيثَهُ حَتَّى قَامَ.

٤٢٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ سُفْيَانَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ قَالَ : لَوْ رَفَقْتُ بِابْنِ عَبَّاسٍ لأَصَبْتُ مِنْهُ عِلْماً كَثِيراً.

٤٢١ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا بَقِيَّةُ عَنْ أُمِّ عَبْدِ اللَّهِ بِنْتِ خَالِدٍ قَالَتْ : مَا رَأَيْتُ أَحَداً أَكْرَمَ لِلْعِلْمِ مِنْ أَبِى.


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget