Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hadisini Açıklamaktan ve Onun (sallallahü aleyhi ve sellem) Sözünün Yanında Başkasının Sözünden Sakınma

Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hadisini Açıklamaktan ve Onun (sallallahü aleyhi ve sellem) Sözünün Yanında Başkasının Sözünden

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 39. Bâb - Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hadisini Açıklamaktan ve Onun (sallallahü aleyhi ve sellem) Sözünün Yanında Başkasının Sözünden Sakınma

438. Bize Mûsa b. Halid haber verip (dedi ki) bize Mu'temir, babasından, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Kur'an’ın tefsirinden sakınıldığı gibi, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) hadisini açıklamaktan da kesinlikle sakınılır.

439. Bize Sadaka İbnu’l -Fadl haber verip (dedi ki) bize Mu'temir, babasından, onun şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Abbâs dedi ki, "Resûlüllah şöyle buyurdu, falan ise şöyle dedi, demenizden dolayı cezalandırılmaktan veya yere batırılmakdan korkmuyor musunuz?"

440. Bize el -Hasan b. Bişr haber verip (dedi ki) bize el -Mu'âfa, el -Evzâ'î'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Ömer b. Abdilaziz (ilgili memurlara) şöyle yazmıştı: Kitâb'da ((yani Kur'an-ı Kerim'de hükmü bulunan meselede) hiç kimsenin görüş (beyânı hakkı) yoktur. Önder alimlerin görüş (beyânı hakkı) ancak, hakkında ne Kitab (Kur'an hükmü) inmiş, ne de Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir uygulama geçmiş olmayan şeylerdedir. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) koyduğu, bir sünnette (hükmü bulunan meselede de) hiç kimsenin görüş (beyâna hakkı) yoktur.

441. Bize Mûsa b. Hâlid rivâyet edip (dedi ki) bize Mu'temir b. Süleyman, Ubeydullah b. Ömer'den (naklen) rivâyet etti ki, Ömer b. Abdilaziz bir hutbe irad edip şöyle dedi: Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah, peygamberinizden sonra hiçbir peygamber göndermemiş, ona indirdiği bu Kitab'dan sonra da hiçbir kitab indirmemişdir. Binaenaleyh Allah'ın, peygamberinin lisanıyla helâl kıldığı şeyler kıyamet gününe kadar helâl, peygamberinin lisanıyla haram kıldığı şeyler kıyamet gününe kadar haramdır. İyi bilin ki ben hüküm veren değil fakat (verilmiş olan hükmü) yerine getirenim, bid'at işleyen değil, fakat (Allah ve Resûlü'ne) ittibâ edenim. Sizden daha hayırlı da değilim. Ne var ki yüküm, (üstlendiğim halifelik görevim) sizinkinden daha ağırdır. İyi bilin ki Allah'ın mahlûkatından hiç kimsenin, Allah'a isyan konusunda itaat edilme hakkı yoktur. Dikkat edin! Acaba işittirdim mi?

442. Bize Abdullah b. Sa'id haber verip (dedi ki) bize Süfyân b. Uyeyne Hişâm b. Huceyr'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Tâvûs, ikindiden sonra iki rekât namaz kılardı. İbn Abbâs ona; "Bunu bırak!" dedi. (Tâvûs da); "Bu ancak, bir merdiven edinilmesin diye yasaklanmıştı" dedi. İbn Abbâs şöyle karşılık verdi: "Şu halde gerçek şu ki, ikindiden sonra namaz kılmak yasaklanmıştır. Artık bilmiyorum, ondan dolayı sana ceza mı verilir, sevap mı verilir; Çünkü Allah şöyle buyuruyor: "Allah ve Resulü bir işte hüküm verdiği zaman artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. " Süfyân dedi ki; "Bir merdiven edinilir" şu demektir: "İkindiden sonra geceye kadar namaz kılmır."

443. Bize Muhammed İbnu’l -Alâ’ haber verip (dedi ki) bize İbn Nümeyr, Mücahid'den, (o) Âmir'den, (o da) Câbir'den (naklen) haber verdi ki (Bir gün) Ömer İbnu'l -Hattâb (radıyallahu anh), Resûlüllah'a bir Tevrat nüshası getirdi ve "Ya Resûlüllah dedi, bu bir Tevrat nüshasıdır". (Resûlüllah) de bir şey söylemedi. Sonra o okumaya başladı. Bu esada Resûlüllah'ın yüzü(nün rengi de) değişiyordu. Bunun üzerine Ebû Bekir (radıyallahu anh); "Evlât acısı görenler seni kaybedesice! Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzünü hiç görmüyor musun?" dedi. Hazret-i Ömer o zaman Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzüne baktı ve hemen; şöyle dedi: "Allah'ın gazabından, onun Resulünün gazabından Allah'a sığınırım. Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, peygamber olarak Hazret-i Muhammed'e razı olduk." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Muhammed'in canı elinde olan (Allah'a) yemin olsun ki, şayet Mûsa sizin için ortaya çıksaydı ve siz de beni terkederek ona uysaydınız, doğru yoldan sapmış olurdunuz. Şayet o sağ olsa ve peygamberliğime kavuşsaydı bana ittibâ ederdi."

444. Bize Kabisa rivâyet edip (dedi ki) bize Süfyân, Ömer'in soyundan yaşlı biri olan Ebû Rebâh'dan, onun şöyle dediğini haber verdi: Sa'îd İbnu'l -Museyyeb, ikindiden sonra, fazla olarak iki rekât namaz kılan bir adam gördü. Bunun üzerine (namaz kılan adam) ona; "Ebû Muhammed! Allah, namazdan dolayı beni cezalandırır mı?" dedi. O şöyle cevap verdi: "Hayır! Ama seni, sünnete aykırı hareket etmekden dolayı cezalandırır!"

٣٩- باب مَا يُتَّقَى مِنْ تَفْسِيرِ حَدِيثِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَقَوْلِ غَيْرِهِ عِنْدَ قَوْلِهِ

٤٣٨ - أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ أَبِيهِ قَالَ لِيُتَّقَى مِنْ تَفْسِيرِ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- كَمَّا يُتَّقَى مِنْ تَفْسِيرِ الْقُرْآنِ.

٤٣٩ - أَخْبَرَنَا صَدَقَةُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : أَمَا تَخَافُونَ أَنْ تُعَذَّبُوا أَوْ يُخْسَفَ بِكُمْ أَنْ تَقُولُوا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَقَالَ فُلاَنٌ.

٤٤٠ - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ بِشْرٍ حَدَّثَنَا الْمُعَافَى عَنِ الأَوْزَاعِىِّ قَالَ : كَتَبَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ : إِنَّهُ لاَ رَأْىَ لأَحَدٍ فِى كِتَابِ اللَّهِ ، وَإِنَّمَا رَأْىُ الأَئِمَّةِ فِيمَا لَمْ يَنْزِلْ فِيهِ كِتَابٌ وَلَمْ تَمْضِ بِهِ سُنَّةٌ سَنَّهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَلاَ رَأْىَ لأَحَدٍ فِى سُنَّةٍ سَنَّهَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.

٤٤١ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ خَالِدٍ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ عَبْدِ الْعَزِيزِ خَطَبَ فَقَالَ : يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ اللَّهَ لَمْ يَبْعَثْ بَعْدَ نَبِيِّكُمْ نَبِيًّا ، وَلَمْ يُنْزِلْ بَعْدَ الْكِتَابِ الَّذِى أَنْزَلَ عَلَيْهِ كِتَاباً ، فَمَا أَحَلَّ اللَّهُ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِ فَهُوَ حَلاَلٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ، وَمَا حَرَّمَ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّهِ فَهُوَ حَرَامٌ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ، أَلاَ وَإِنِّى لَسْتُ بِقَاضٍ وَلَكِنِّى مُنَفِّذٌ ، وَلَسْتُ بِمُبْتَدِعٍ وَلَكِنِّى مُتَّبِعٌ ، وَلَسْتُ بِخَيْرٍ مِنْكُمْ غَيْرَ أَنِّى أَثْقَلُكُمْ حِمْلاً ، أَلاَ وَإِنَّهُ لَيْسَ لأَحَدٍ مِنْ خَلْقِ اللَّهِ أَنْ يُطَاعَ فِى مَعْصِيَةِ اللَّهِ ، أَلاَ هَلْ أَسْمَعْتُ؟

٤٤٢ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ هِشَامِ بْنِ حُجَيْرٍ قَالَ : كَانَ طَاوُسٌ يُصَلِّى رَكْعَتَيْنِ بَعْدَ الْعَصْرِ ، فَقَالَ لَهُ ابْنُ عَبَّاسِ : اتْرُكْهُمَا. قَالَ : إِنَّمَا نُهِىَ عَنْهَا أَنْ تُتَّخَذَ سُلَّماً. قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : فَإِنَّهُ قَدْ نُهِىَ عَنْ صَلاَةٍ بَعْدَ الْعَصْرِ ، فَلاَ أَدْرِى أَتُعَذَّبُ عَلَيْهَا أَمْ تُؤْجَرُ؟ لأَنَّ اللَّهَ يَقُولُ { وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلاَ مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ } قَالَ سُفْيَانُ : تُتَّخَذَ سُلَّماً يَقُولُ يُصَلِّى بَعْدَ الْعَصْرِ إِلَى اللَّيْلِ.

٤٤٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ عَنْ مُجَالِدٍ عَنْ عَامِرٍ عَنْ جَابِرٍ : أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ أَتَى رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِنُسْخَةٍ مِنَ التَّوْرَاةِ فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذِهِ نُسْخَةٌ مِنَ التَّوْرَاةِ. فَسَكَتَ فَجَعَلَ يَقْرَأُ وَوَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَتَغَيَّرُ ، فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ : ثَكِلَتْكَ الثَّوَاكِلُ ، أَمَا تَرَى مَا بِوَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ فَنَظَرَ عُمَرُ إِلَى وَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ : أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْ غَضَبِ اللَّهِ وَمِنْ غَضَبِ رَسُولِهِ ، رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالإِسْلاَمِ دِيناً وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( وَالَّذِى نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ بَدَا لَكُمْ مُوسَى فَاتَّبَعْتُمُوهُ وَتَرَكْتُمُونِى لَضَلَلْتُمْ عَنْ سَوَاءِ السَّبِيلِ ، وَلَوْ كَانَ حَيًّا وَأَدْرَكَ نُبُوَّتِى لاَتَّبَعَنِى ).

٤٤٤ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِى رَبَاحٍ - شَيْخٌ مِنْ آلِ عُمَرَ - قَالَ : رَأَى سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ رَجُلاً يُصَلِّى بَعْدَ الْعَصْرِ الرَّكْعَتَيْنِ يُكْثِرُ فَقَالَ لَهُ. فَقَالَ : يَا أَبَا مُحَمَّدٍ أَيُعَذِّبُنِى اللَّهُ عَلَى الصَّلاَةِ؟ قَالَ : لاَ وَلَكِنْ يُعَذِّبُكَ اللَّهُ بِخِلاَفِ السُّنَّةِ.


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget