Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Güzelliği Hakkında

Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Güzelliği Hakkında || MUKADDİME || SÜNEN-İ DARİMİ || HADİS KÜTÜPHANESİ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 10. Bab - Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Güzelliği Hakkında

58. Bize Muhammed b. Sa'îd rivâyet edip (dedi ki) bize Abdurrahman b. Muhammed, Eş'as b. Sevvâr'dan, (o) Ebû İshak'dan, (o da) Câbir b. Semure'den (naklen) haber verdi (ki Câbir) şöyle dedi: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) mehtaplı bir gecede görmüştüm. Üzerinde kırmızı bir takım (elbise) vardı. (Bir) ona (bir) aya bakmaya koyuldum. (Câbir devamla) dedi ki; "Vallahi o, benim gözüme aydan daha güzel (görün)"dü."

59. Bize İbrahim İbnu'l -Munzir haber verip (dedi ki) bize Abdulaziz b. Ebi's -Sâbit ez -Zührî rivâyet edip (dedi ki) bana İsmail b. İbrahim b. Ahî Mûsa, amcası Mûsa b. Ukbe'den, (o) Küreyb'den, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki ibn Abbâs) şöyle dedi: Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ön dişleri seyrekti. Konuştuğu zaman, ön dişlerinin arasından nûr gibi (bir şeyin) çıktığı görülürdü.

60. Bize Mahmûd b. Gaylân haber verip (dedi ki) bize Yezîd b. Harun rivâyet edip (dedi ki) bize Mis'ar, Abdülmelik b. Umeyr'den haber verdi (ki o) şöyle demiş: İbn Ömer dedi ki; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadar bahadır, onun kadar cömert, onun kadar yiğit (ve cesur), onun kadar parlak, onun kadar güzel hiç kimse görmedim.

61. Bize İbrahim İbnu'l -Munzir el -Hızâmî haber verip (dedi ki) bize Abdullah b. Mûsa rivâyet edip (dedi ki) bize Usâme b. Zeyd, Ebû Ubeyde b. Muhammed b. Ammâr b. Yâsir'den rivâyet etti. (ki o şöyle demiş: Ben er -Rubeyyi' binti Muavviz b. Afrâ'ya; "Bize Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) tavsif edin!" dedim. O da şöyle cevap verdi: "Yavrucuğum! Onu görseydin gü garken görmüş (gibi) olurdun." güneşi doğarken görmüş ( gibi) olurdun.

62. Bize Haccac b. Minhal haber verip (dedi ki) bize Hammad b. Seleme rvayet edip (dedi ki) bize Sabit, Enes’den haber verdi (ki o) şöyle demiş:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) parlak beyaz tenli idi. Teri sanki inci gibiydi. Yürüdüğü zaman biraz öne doğru meyilli yürürdü. Onun eli kadar yumuşak ne bir ipeğe ne de atlasa dokunmamışımdır. Onun kokusu kadar güzel, ister misk olsun ister başkası, hiçbir koku koklamamışımdır."

63. Bize Ebu'n -Numân haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Yezid, Sabit’den, (o da) Enes b. Mâlik'den (naklen) haber verdi (ki Enes) şöyle dedi: Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) (uzun bir müddet) hizmette bulunmuştum. (Bu hizmetim müddetince) bana hiç "of!" (bile) dememişti. Yaptığım bir şey için de bana; "Niçin şöyle şöyle yaptın?" veya; "Şöyle şöyle yapsaydın ya!" dememişti. (Enes sözünün devamında) şöyle dedi: "Hayır, vallahi! Ellerimle Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kadar yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokunmamışımdır. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) güzel kokusu -veya kokusu - kadar güzel bir koku ve güzel koku da hiç bulmamış, (koklamamışım)dır."

64. Bize Muhammed b. Yezîd er -Rifâ'î haber verip (dedi ki) bize Ebû Bekr, Habîb b. Hudre'den rivâyet etti (ki o, şöyle demiş): Bana Harişoğullarından bir adam rivâyet edip şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâ'iz b. Mâlik'i recm ettiği zaman, babamla beraber, Hazret-i Peygamber'in yanındaydım. (Mâ'iz'e) taş isabet edince (korkudan) beni bir titreme aldı. Bu sebeple Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni kucaklayıp sardı da koltuk altının terinden, misk kokusuna benzer (teri) üzerime aktı.

65. Bize Ebû Nuaym rivâyet edip (dedi ki) bize Züheyr, Ebû İshak'dan, (o da) el-Berâ'dan (naklen) rivâyet etti (ki el-Berâ) şöyle dedi: Bir adam kendisine;

"Ne dersin, (acaba) Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yüzü kılıç gibi (yani uzun ve parlak) mı idi?" diye sordu. O da şöyle cevap verdi:

"Hayır, ay gibi (değirmi ve parlakdı)."

66. Bize Yezîd b. Harun haber verip (dedi ki) bize Şerik, el -A'meş'den, (o da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki İbrahim) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), geceleyin, güzel koku(sun)dan tanınırdı.

67. Bize Mâlik b. İsmail haber verip (dedi ki) bize İshak İbnu’l -Fadl b. Abdirrahman el -Hâşimî rivâyet edip (dedi ki) bize el -Muğire b. Atıyye, Ebu'z -Zübeyr'den (o da) Câbir'den (naklen) haber verdi ki; Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), bir yola girip de sonra ardından birisi gitmemiştir -veya ardından birisi gitmez - ki, kokusunun güzelliğinden, veya terinin (güzel) kokusundan - dolayı onun (yani Hazret-i Peygamber'in) o yola kesinlikle girmiş olduğunu anlamış olmasın.

١٠- باب فِى حُسْنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم-

٥٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ أَشْعَثَ بْنِ سَوَّارٍ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ جَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ قَالَ : رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى لَيْلَةٍ إِضْحِيَانٍ وَعَلَيْهِ حُلَّةٌ حَمْرَاءُ ، فَجَعَلْتُ أَنْظُرُ إِلَيْهِ وَإِلَى الْقَمَرِ - قَالَ - فَلَهُوَ كَانَ أَحْسَنَ فِى عَيْنِى مِنَ الْقَمَرِ.

٥٩ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى ثَابِتٍ الزُّهْرِىُّ حَدَّثَنِى إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ ابْنُ أَخِى مُوسَى عَنْ عَمِّهِ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ كُرَيْبٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَفْلَجَ الثَّنِيَّتَيْنِ ، إِذَا تَكَلَّمَ رُئِىَ كَالنُّورِ يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ ثَنَايَاهُ.

٦٠ - أَخْبَرَنَا مَحْمُودُ بْنُ غَيْلاَنَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا مِسْعَرٌ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُمَيْرٍ قَالَ قَالَ ابْنُ عُمَرَ : مَا رَأَيْتُ أَحَداً أَنْجَدَ وَلاَ أَجْوَدَ وَلاَ أَشْجَعَ وَلاَ أَضْوَأَ وَأَوْضَأَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.

٦١ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ الْحِزَامِىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا أُسَامَةُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَبِى عُبَيْدَةَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ عَمَّارِ بْنِ يَاسِرٍ قَالَ قُلْتُ لِلرُّبَيِّعِ بِنْتِ مُعَوِّذِ بْنِ عَفْرَاءَ : صِفِى لَنَا رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- . فَقَالَتْ : يَا بُنَىَّ لَوْ رَأَيْتَهُ رَأَيْتَ الشَّمْسَ طَالِعَةً.

٦٢ - أَخْبَرَنَا حَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ أَخْبَرَنَا ثَابِتٌ عَنْ أَنَسٍ قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَزْهَرَ اللَّوْنِ كَأَنَّ عَرَقَهُ اللُّؤْلُؤُ ، إِذَا مَشَى تَكَفَّأَ وَمَا مَسِسْتُ حَرِيرَةً وَلاَ دِيبَاجَةً أَلْيَنَ مِنْ كَفِّهِ ، وَلاَ شَمِمْتُ رَائِحَةً قَطُّ أَطْيَبَ مِنْ رَائِحَتِهِ ، مِسْكَةً وَلاَ غَيْرَهَا.

٦٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ أَخْبَرَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ : خَدَمْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَمَا قَالَ لِى أُفٍّ قَطُّ ، وَلاَ قَالَ لِى لِشَىْءٍ صَنَعْتُهُ : لِمَ صَنَعْتَ كَذَا وَكَذَا؟ أَوْ هَلاَّ صَنَعْتَ كَذَا وَكَذَا؟ وَقَالَ : لاَ وَاللَّهِ مَا مَسِسْتُ بِيَدِى دِيبَاجاً وَلاَ حَرِيراً أَلْيَنَ مِنْ يَدِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ، وَلاَ وَجَدْتُ رِيحاً قَطُّ أَوْ عَرَقاً كَانَ أَطْيَبَ مِنْ عَرَقِ أَوْ رِيحِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.

٦٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الرِّفَاعِىُّ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ حَبِيبِ بْنِ جَزَرَةَ قَالَ حَدَّثَنِى رَجُلٌ مِنْ بَنِى حُرَيْشٍ قَالَ : كُنْتُ مَعَ أَبِى حِينَ رَجَمَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَاعِزَ بْنَ مَالِكٍ ، فَلَمَّا أَخَذَتْهُ الْحِجَارَةُ أُرْعِبْتُ فَضَمَّنِى إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَسَالَ عَلَىَّ مِنْ عَرَقِ إِبْطِهِ مِثْلُ رِيحِ الْمِسْكِ.

٦٥ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنِ الْبَرَاءِ قَالَ : سَأَلَهُ رَجُلٌ قَالَ : أَرَأَيْتَ كَانَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مِثْلَ السَّيْفِ؟ قَالَ : لاَ مِثْلَ الْقَمَرِ.

٦٦ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا شَرِيكٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يُعْرَفُ بِاللَّيْلِ بِرِيحِ الطِّيبِ.

٦٧ - أَخْبَرَنَا مَالِكُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ الْفَضْلِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْهَاشِمِىُّ أَخْبَرَنَا الْمُغِيرَةُ بْنُ عَطِيَّةَ عَنْ أَبِى الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لَمْ يَسْلُكْ طَرِيقاً أَوْ لاَ يَسْلُكُ طَرِيقاً فَيَتْبَعُهُ أَحَدٌ إِلاَّ عَرَفَ أَنَّهُ قَدْ سَلَكَهُ مِنْ طِيبِ عَرْفِهِ . أَوْ قَالَ : مِنْ رِيحِ عَرَقِهِ.


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget