54. Bab—Adam Bir Şeyle Fetva Veriyor, Sonra Kendisine Hazret-i Peygamberden (sallallahü aleyhi ve sellem) (Bir Hadis) Ulaşıyor. Bunun Üzerine Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hükmüne Dönüyor.
655. Bize Kabîsa haber verip (dedi ki), bize Süfyân, el-A'meş'ten, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: İbrahim; "(İmama uyan tek kimse) onun solunda durur" derdi. Sonra ben ona, Sumeylez-Zeyyât'tan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet ettim ki, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu sağında durdurmuştu. O da hemen (eski görüşünden vazgeçip) bunu kabul etti.
656. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Hârûn İbnu'l-Muğire, Anbese b. Sa'îd'den, (O) Hâlid b. Zeyd el-Ensârî'den, (O) Akkar İbnu'l-Muğire b. Şu'be'den, (O da) babası el-Muğire b. Şu'be'den (naklen) rivâyet etti (ki, el-Muğîre) şöyle dedi: Hazret-i Ömer halka; "Sizden biri cenin hakkında Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (bir hüküm) işitti mi?" diye sordu. Bunun üzerine el-Muğire b. Şu'be kalktı ve; "O, onun hakkında, bir erkek köle veya bir câriye (verilmesini) hükmetmişti" dedi. O yine halka sordu. Bu sefer lehine hüküm verilmiş olan kimse kalktı ve; "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ondan dolayı lehime bir erkek köle veya bir câriye hükmetmişti" dedi. O tekrar halka sordu. Bu sefer de aleyhine hüküm verilmiş olan kimse kalktı ve; "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aleyhime bir "ğurre", yani bir erkek köle veya bir câriye hükmetmişti" dedi. (Aleyhine hüküm verilmiş olan bu zat sözüne devamla dedi ki, o zaman) ben de; "Onun için; yani ne yemiş, ne içmiş, ne ses çıkarmış, ne konuşmuş olmayan bir şey için aleyhime hüküm mü veriyorsun? Şayet onu heder eder, (onun için bana köle verme cezası vermezsen), işte heder edilmeye en müstahak olan odur," demiştim. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona, yanındaki bir şeyle işaret etmiş ve
"(kahinler gibi) şiir mi (söylüyorsun?)" buyurmuştu. Bu (haberler) üzerine Hazret-i Ömer şöyle dedi:
"Hazret-i Peygamber"in (sallallahü aleyhi ve sellem) vermiş olduğu hükümden bana ulaşan (bu) şeyler olmasaydı, ona iki diyet (yani cenîn diyeti ile büyük maktulün diyeti) arasında bir diyet hükmü verecekdim."
657. Bize Sa'îd b. Amir haber verip (dedi ki), Sellâm, Eyyûb'dan, O'nun şöyle dediğini anlatırdı: Öğretmeninin hatasını bilmek istediğin zaman, ondan başkasıyla oturup (müzâkere yap!)
658. Bize Affân haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd rivâyet edip (dedi ki), bize Eyyûb rivâyet edip dedi ki; Mekke'de, (hanımının bulunduğu yerden uzakta) ölen adamın (hanımının iddet durumunu) müzakere ettik de ben, el-Hasan, Katâde ve taraftarlarımızın görüşünden dolayı, (hanımının) iddeti, (ölüm) haberi kendisine geldiği günden (başlar)" dedim. (Eyyûb) dedi ki, daha sonra Talk b. Habîb el-Anezî bana rastladı ve şöyle dedi: "Sen, şerefli, kıymetli birisin. Ve sen yine çabuk dikkat çeken bir belde ahalisindensin. Doğrusu ben senin hakkında emin değilim. Sen burada bu belde ahalisinin görüşünün aksine bir görüş söyledin. Ben de ondan (yani bu belde ahalisinin görüşünden) başkasına inanmıyorum!" Bunun üzerine ben; "bu konuda ihtilâf var mı?" dedim. (Talk); "evet, dedi, (hanımın) iddeti (kocasının) öldüğü günden (başlar)". Sonra ben Sa'îd b. Cübeyr'e rastladım ve (bunu) O'na sordum. O da; "(hanımın) iddeti, (kocasının) öldüğü günden (başlar)" dedi.
659. Mücâhid'e sordum, O da; "(hanımın) iddeti, (kocasının) öldüğü günden (başlar)" dedi.
660. Atâ' b. Ebî Rebâh'a sordum, O da; "(kocasının) öldüğü günden (başlar)" dedi.
661. Ebû Kılâbe'ye sordum, O da; "(kocasının) öldüğü günden (başlar)" dedi.
662. Muhammed b. Sirin'e sordum, O da; "(kocasının) öldüğü günden (başlar)" dedi.
663. (Eyyûb) dedi ki, bana Nâfi’ rivâyet etti ki; İbn Ömer -radıyallahu anh-, "(kocasının) öldüğü günden (başlar)" demiş.
664. İkrime'yi de; "(kocasının) öldüğü günden (başlar)" derken işitmiştim.
665. (Eyyûb) dedi ki, Câbir b. Zeyd de; "(kocasının) öldüğü günden (başlar)" demiş.
666. (Eyyûb) dedi ki, İbn Abbâs da; "(Kocasının) öldüğü günden (başlar)" demiş.
667. Hammâd dedi ki; Leys'i, el-Hakem'den, Abdullah b. Mes'ûd'un; "(Kocasının) öldüğü günden (başlar)" dediğini rivâyet ederken işittim.
668. (Hammâd) dedi ki; Hazret-i Ali ise, "(Kadına kocasının ölüm) haberi geldiği günden (başlar)" demiş.
669. Abdullah b. Abdirrahman (ed-Dârimi) dedi ki, ben, "(Kocasının) öldüğü günden (başlar)" görüşündeyim."
٥٤- باب الرَّجُلُ يُفْتِى بِشَىْءٍ ثُمَّ يَبْلُغُهُ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَيَرْجِعُ إِلَى قَوْلِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم-
٦٥٥ - أَخْبَرَنَا قَبِيصَةُ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الأَعْمَشِ قَالَ : كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَقُولُ : يَقُومُ عَنْ يَسَارِهِ. فَحَدَّثْتُهُ عَنْ سُمَيْعٍ الزَّيَّاتِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ : أَنَّ النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَقَامَهُ عَنْ يَمِينِهِ. فَأَخَذَ بِهِ.
٦٥٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ الْمُغِيرَةِ عَنْ عَنْبَسَةَ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ خَالِدِ بْنِ زَيْدٍ الأَنْصَارِىِّ عَنْ عَقَّارِ بْنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ عَنْ أَبِيهِ : الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ قَالَ : نَشَدَ عُمَرُ النَّاسَ أَسَمِعَ مِنَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَحَدٌ مِنْكُمْ فِى الْجَنِينِ؟ فَقَامَ الْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ فَقَالَ : قَضَى فِيهِ عَبْداً أَوْ أَمَةً. فَنَشَدَ النَّاسَ أَيْضاً فَقَامَ الْمَقْضِىُّ لَهُ فَقَالَ : قَضَى النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لِى بِهِ عَبْداً أَوْ أَمَةً. فَنَشَدَ النَّاسَ أَيْضاً فَقَامَ الْمَقْضِىُّ عَلَيْهِ فَقَالَ : قَضَى النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَلَىَّ غُرَّةً عَبْداً أَوْ أَمَةً فَقَالَ : أَتَقْضِى عَلَىَّ فِيهِ؟ فِيمَا لاَ أَكَلَ وَلاَ شَرِبَ وَلاَ اسْتَهَلَّ وَلاَ نَطَقَ ، إِنْ تُطِلَّهُ فَهُوَ أَحَقُّ مَا يُطَلُّ. فَهَوَى النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِلَيْهِ بِشَىْءٍ مَعَهُ فَقَالَ :( أَشِعْرٌ؟ ). فَقَالَ عُمَرُ : لَوْلاَ مَا بَلَغَنِى مِنْ قَضَاءِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لَجَعَلْتُهُ دِيَةً بَيْنَ دِيَتَيْنِ.
٦٥٧ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ قَالَ كَانَ سَلاَّمٌ يَذْكُرُ عَنْ أَيُّوبَ قَالَ : إِذَا أَرَدْتَ أَنْ تَعْرِفَ خَطَأَ مُعَلِّمِكَ فَجَالِسْ غَيْرَهُ.
٦٥٨ - أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ قَالَ : تَذَاكَرْنَا بِمَكَّةَ الرَّجُلَ يَمُوتُ عَنِ امْرَأَتِهِ وَيَأْتِيهَا الْخَبَرُ فَقُلْتُ : عِدَّتُهَا مِنْ يَوْمِ يَأْتِيهَا الْخَبَرُ لِقَوْلِ الْحَسَنِ وَقَتَادَةَ وَأَصْحَابِنَا - قَالَ - فَلَقِيَنِى طَلْقُ بْنُ حَبِيبٍ الْعَنَزِىُّ فَقَالَ : إِنَّكَ عَلَىَّ كَرِيمٌ وَإِنَّكَ مِنْ أَهْلِ بَلَدٍ الْعَيْنُ إِلَيْهِمْ سَرِيعَةٌ ، وَإِنِّى لَسْتُ آمَنُ عَلَيْكَ - قَالَ - وَإِنَّكَ قُلْتَ قَوْلاً هَا هُنَا خِلاَفَ قَوْلِ أَهْلِ الْبَلَدِ وَلَسْتُ آمَنُ. فَقُلْتُ : وَفِى ذَا اخْتِلاَفٌ؟ قَالَ : نَعَمْ ، عِدَّتُهَا مِنْ يَوْمِ يَمُوتُ. فَلَقِيتُ سَعِيدَ بْنَ جُبَيْرٍ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ : عِدَّتُهَا مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٥٩ - وَسَأَلْتُ مُجَاهِداً فَقَالَ : عِدَّتُهَا مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٠ - وَسَأَلْتُ عَطَاءَ بْنَ أَبِى رَبَاحٍ فَقَالَ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦١ - وَسَأَلْتُ أَبَا قِلاَبَةَ فَقَالَ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٢ - وَسَأَلْتُ مُحَمَّدَ بْنَ سِيرِينَ فَقَالَ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٣ - قَالَ وَحَدَّثَنِى نَافِعٌ أَنَّ ابْنَ عُمَرَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٤ - قَالَ وَسَمِعْتُ عِكْرِمَةَ يَقُولُ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٥ - قَالَ وَقَالَ جَابِرُ بْنُ زَيْدٍ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٦ - قَالَ : وَكَانَ ابْنُ عَبَّاسٍ يَقُولُ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٧ - قَالَ حَمَّادٌ وَسَمِعْتُ لَيْثاً يُحَدِّثُ عَنِ الْحَكَمِ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ قَالَ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
٦٦٨ - قَالَ وَقَالَ عَلِىٌّ : مِنْ يَوْمِ يَأْتِيهَا الْخَبَرُ.
٦٦٩ - قَالَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ أَقُولُ : مِنْ يَوْمِ تُوُفِّىَ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.