28. Bâb - Hata Yapma Endişesiyle Fetva Vermekten Korkan Kimse
272. Bize Ebu'n -Nu'mân haber verip (dedi ki) bize Sabit b. Yezid rivâyet edip (dedi ki) bize Asım rivâyet edip (dedi ki); eş -Şa'bî'ye bir hadis sordum, o da onu bana rivâyet etti. Bunun üzerine ben ona; "Bu (hadis) Hazret-i Peygambere mi (sallallahü aleyhi ve sellem) nisbet ediliyor?" dedim. "Hayır, dedi, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) berisinde olan kimseye (nisbet etmeyi) daha çok severiz. Çünkü onda bir fazlalık veya noksanlık olursa, bu, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) berisinde olan kimseye (ait) olmuş olur.
273. Bize İshak b. İsa haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, Ebû Hâşim'den, (o da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti (ki İbrahim) şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) muhâkala ve muzâbene'den menetmiştir." Bunun üzerine ona (yani İbrahim'e), "Ezberinde, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) gelen, bundan başka bir hadis yok mu?" dendi. "Var, dedi, ama ben, "Abdullah şöyle dedi", "Alkame şöyle dedi" demeyi daha çok seviyorum.
274. Bize Muhammed b. Kesir, el -Evzâ'i'den, (o da) ismail b. Ubeydillah'dan (naklen) haber verdi (ki İsmail) şöyle dedi: Ebu'd -Derdâ, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis rivâyet ettiği zaman (rivâyetinin sonunda); "Bunu, bunun gibisini, veya benzerini yahut bunun eşini, (mislini buyurdu)" derdi.
275. Bize Esed b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Muâviye, Rebî'a b. Yezîd'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Ebu'd -Derdâ' bir hadis rivâyet ettiği zaman (sonunda) şöyle derdi: "Allahım (şâid ol!). Eğer böyle değilse bunun aynısı gibidir.
276. Bize Osman b. Ömer rivâyet edip (dedi ki) bize İbn Avn, Müslim Ebû Abdillah'dan, (o) İbrahim et -Teymi'den, (o) babasından, (o da) Amr b. Meymûn'dan (naklen) haber verdi(ki Amr) şöyle dedi: Hiçbir perşembe akşamını kaçırmaz, Abdullah b. Mesudun yanına gelirdim. Onu bir şey için hiç, "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu" derken duymamıştım. Nihayet bir akşam oldu ve, "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu..." dedi. (Amr) dedi ki, bunun üzerine onun gözleri yaşla doldu, damarları kabardı. Derken ben onu, (rahatlamak için elbisesinin) düğmelerini çözmüş bir halde gördüm. (Rivâyetinin sonunda da) o şöyle dedi: "(Hazret-i Peygamber'in sözü böyledir,) veya bunun aynısıdır, yahut bunun gibidir, ya da bunun benzeridir."
277. Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki) bize Eş'as, eş -Şa'bî ve İbn Sirin'den (naklen) haber verdi ki İbn Mes'ud, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) (Allah'ın) belâ ve cezaları hakkında rivâyette bulunduğu zaman yüzü kızarır -bozarır ve, "Böyle veya bunun gibidir, böyle veya bunun gibidir" derdi.
278. Bize Sehl b. Hammâd haber verip (dedi ki) bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki) bize Tevbe el -Anberi rivâyet edip dedi ki, bana eş -Şa'bî şöyle dedi: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu.." diyerek (rivâyette bulunan) falanı gördün mü? Ben İbn Ömer'le iki yıl veya birbuçuk yıl kaldım da, şu hadis hariç, onu Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey rivâyet ederken işitmedim."
279. Bize Esed b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Şu'be rivâyet edip (dedi ki) bize Abdullah b. Ebi's -Sefer, eş -Şa'bî'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: "İbn Ömer'in yanında bir yıl durdum da onu, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis zikrederken işitmedim."
280. Bize Asım b. Yûsuf haber verip (dedi ki) bize Ebû Bekr, Ebû Hasîn'den (o) eş -Şa'bî'den, (o da) Sabit b. Kutbe el -Ensâri'den (naklen) rivâyet etti (ki Sabit) şöyle dedi: "Abdullahbize ayda iki veya üç hadis rivâyet ederdi."
281. Bize Osman b. Ömer haber verip (dedi ki) bize Yûnus, Abdülmelik b. Ubeyd'den, onun şöyle dediğini haber verdi: Enes b. Mâlik bize uğramıştı. Biz de, "Bize, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) duymuş olduğun bazı şeyler rivâyet edin!" demiştik. Bunun üzerine o; "(Peki), demişti, ben de (rivâyet eder ve) "İnşallah böyledir" derim."
282. Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki bize Hammâd b. Zeyd, İbn Avn'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: "Enes, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) az hadis rivâyet ederdi. Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis rivâyet ettiği zaman ise (rivâyetin sonunda), "veya Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi" derdi. "
283. Bize Osman b. Muhammed haber verdi. (O dedi ki) bize İsmail, Eyyûb'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: "Enes, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis rivâyet ettiği zaman (rivâyetin sonunda), "veya Resûlüllah’ın buyurduğu gibi" derdi."
284. Bize Süleyman b. Harb rivâyet etti. (O dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, Yahya b. Sa'îd'den, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Bana es -Sâ'ib b. Yezîd rivâyet edip şöyle dedi: Sa'd ile beraber Mekke'ye (doğru yola) çıkmıştım da Medine'ye dönünceye kadar, onu, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis rivâyet ederken işitmemiştim.
285. Bize Sehl b. Hammâd haber verdi. (O dedi ki) bize Şu'be rivâyet etti. (O dedi ki) bize Beyân, eş -Şa'bi'den, (o da) Karaza b. Ka'b'dan (naklen) rivâyet etti ki; Ömer (radıyallahu anh), (bir grup) ensârı, Medine'den (Küfe'ye müteveccihen) yola çıktıklarında uğurladı ve şöyle dedi: "Biliyor musunuz, sizi niçin uğurladım?". Dedik ki; "Ensâr'a hürmetten dolayı." (Hazret-i Ömer sözüne) şöyle devam etti: "Siz, Kur'an'ı okurken dilleri, hurma ağaçlarının titremesi gibi titreyen, (Kur'an'ı doğru -dürüst okuyamayan) bir topluluğa gidiyorsunuz. Binaenaleyh, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) hadis rivâyeti ile onları (Kur'an'dan) yüz çevirtmeyin. (Bu az rivâyet hususunda, bu hayırlı işte) ben sizin ortağınızım, (ben de böyle yapacağım). (Karaza) dedi ki, artık hiçbir şey rivâyet etmedim. Halbuki ben de arkadaşlarımın duymuş oldukları gibi, (Resûlüllah'dan hadisler) duymuştum.
286. Bize Yezîd b. Harun haber verip (dedi ki) bize Eş'as b. Sevvâr, eş -Şa'bî'den, (o da) Karaza b. Ka'b'dan (naklen) haber verdi (ki Karaza) şöyle dedi: Ömer İbnu'l -Hattâb (radıyallaha anh), Ensâr'dan bir grubu Kûfe'ye gönderdi. Beni de onlarla beraber gönderdi. (Yola çıktığımızda) o da bizimle beraber yürümeye başladı. Nihayet Sırâr (denilen yere) -Sırâr Medine yolunda bir su (başıdır). -geldi ve ayaklarından tozu silkmeye başladı. Sonra şöyle dedi: "Siz Kûfe'ye gidiyorsunuz. Siz Kur'an'ı, fikırdatarak (okuyan) bir topluluğa gidiyorsunuz. Onlar size gelecek ve "Muhammed'in sahâbileri geldi, Muhammed'in sahâbileri geldi!" diyecekler. Onlar size gelecek ve sizden hadis soracaklar. Binaenaleyh bildiriniz ki abdestin en tam olanı, (azaları) üçer (defa yıkamakla) olur.
İki (yıkama da) kâfi gelir." Sonra şöyle devam etti: "Siz Kûfe'ye gidiyorsunuz Siz Kur'an'ı fıkırdatarak (okuyan) bir topluluğa gidiyorsunuz, (onlar sizin varışınızı görünce -duyunca); "Muhammed'in sahâbileri geldi, Muhammed'in sahâbileri geldi!" deyip yanınıza gelecek ve size hadis soracaklar. Binaenaleyh Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) rivâyeti azaltınız. Bu hususta ben sizin ortağınızım, (ben de az rivâyet edeceğim). Karaza dedi ki: "Ben topluluğun içinde otururdum da onlar Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) (nakledilen) hadisleri zikrederlerdi. Halbuki ben o (hadisleri) onların en iyi belleyenlerinden idim. Ama Ömer'in tavsiyesini hatırlayınca susardım.."
Ebû Muhammed (ed -Dârimi) dedi ki; Bana göre burada kasdedilen, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) (zamanındaki) hâdiselerle ilgili hadislerdir, sünnetler ve farizalar (ferâiz) değil."
287. Bize Mücâhid b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize İbn Numeyr, Mâlik b. Miğvel'den, (o) eş -Şa'bî'den, (o da) Alkame’den (naklen) rivâyet etti (ki Alkame) şöyle dedi: Abdullah; "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu..." dedi, sonra kendisini bir titreme aldı, akabinde de; "Bunun gibidir veya bundan üstündür" dedi.
288. Bize Bişr İbnu'l -Hakem haber verip (dedi ki) bize Süfyân, İbn Ebî Necih'den, (o da) Mücâhid'den (naklen) rivâyet etti (ki Mücâhid) şöyle dedi: İbn Ömer'e (Mekke'den) Medine'ye kadar arkadaşlık yaptım da, onu, Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis rivâyet ederken işitmedim. Ancak o (bir yerde) şöyle dedi: 'Hazret-i Peygamber'le (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberdim. Kendisine hurma göbeği getirildi. Bunun üzerine o şöyle buyurdu: "Ağaçlardan bir ağaç var ki müslüman adam gibidir, (hangisidir o?)" Ben, "O, hurma ağacıdır!" demek istedim. Ama baktım, gördüm ki ben topluluğun en küçüğüyüm. Bundan dolayı sustum. (Sonra bunu babam Ömer'e anlattığımda) o; "isterdim ki bunu söyleseydin de şu kadar borcum olaydı!" dedi."
289. Bize Bişr İbnu'l -Hakem haber verip (dedi ki) bize Hâlid b. Yezîd el -Hedâdi rivâyet edip (dedi ki) bize Salih ed -Dehhân rivâyet edip dedi ki; Câbir b. Zeyd'i, (hadis rivâyetini) mühim ve büyük bir iş görmesinden, (Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) isnâd ederek yalan söylemekden korkmasında dolayı hiç, "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu..." derken işitmedim.
290. Bize Muhammed b. Abdillah haber verip (dedi ki) bize Revh, Kehmes İbnu'l -Hasan'dan, (o da) Abdullah b. Şakîk'den (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: (Bir gün) Ebû Hureyre, Ka'b bir topluluğun içindeyken, (o topluluğa) Ka'b'i sormaya geldi. Ka'b da (henüz kendisini tanımayan Ebû Hureyre'ye), "Ondan ne istiyorsun?" dedi. (Ebû Hureyre) de şöyle mukabele etti: "Bilmiş ol ki ben, Resûlüllah'in sahâbîlerinden hiç kimsenin, onun hadisini benden daha iyi bellemiş olacağını kabul etmem. (Ama yine de Ka'b'a bazı şeyler sormak istiyorum)." Bunun üzerine Ka'b şöyle dedi: "Bilki sen, asla, herhangi bir şeyin peşine düşen bir kimse bulamazsın ki o, günün birinde ondan doyacak olmasın. İlmin peşine düşen kimse veya dünyanın peşine düşen kimse hariç!" O zaman (Ebû Hureyre "Sen Ka'b mısın?" dedi. "Evet" dedi. (Ebû Hureyre de)" (İşte) bunun gibi (şeyler) için geldim" dedi.
291. Bize Ya'kûb b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Ebî Bukeyr haber verip (dedi ki) bize Şibl, Amr b. Dinar'dan, (o da) Tâvûs'dan (naklen) haber verdi (ki Tavus) şöyle dedi: "Ya Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), demiş, insanların hangisi daha bilgindir?". Buyurmuştur ki; "İnsanların ilmini, kendi ilmine katan! (Ayrıca) ilmin peşinde olan herkes, (her ilim talebesi) ilme açtır. "
292. Bize Sa'îd b. Amir, el -Halil b. Murre'den, (o da) Muâviye b. Kurre'den (naklen) haber verdi (ki Muâviye) şöyle dedi: İçinde, birbirleriyle konuşan büyüklerin bulunduğu bir (ilim ve sohbet) halkasında idim. Aralarında Abid b. Amr da vardı. Derken topluluğun kenarındaki bir genç; "Allah'ı zikretmeye dalın. Allah size hayır ve bereket versin!" dedi. Bunun üzerine topluluk, "Bizi hangi şeyde, (ne durumda) gördü?" diye biri birine baktı. Sonra onlardan biri şöyle dedi: "Bunu sana kim emrettiyse sen (bunu ona) emret! Vallahi (sözünü) tekrar edersen kesinlikle (sana) yaparız da yaparız!
293. Bize Yûsuf b. Mûsa haber verip (dedi ki) bize Ebû Amir haber verip (dedi ki) bize Kurre b. Hâlid, Avn b. Abdillah'dan, onun şöyle dediğini haber verdi: İçinde hikmet dağıtılan ve rahmet umulan meclis, (toplantı yeri) ne güzel meclisdir!
٢٨- باب مَنْ هَابَ الْفُتْيَا مَخَافَةَ السَّقَطِ
٢٧٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا ثَابِتُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنَا عَاصِمٌ قَالَ : سَأَلْتُ الشَّعْبِىَّ عَنْ حَدِيثٍ فَحَدَّثَنِيهِ فَقُلْتُ : إِنَّهُ يُرْفَعُ إِلَى النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم-. فَقَالَ : لاَ ، عَلَى مَنْ دُونَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَحَبُّ إِلَيْنَا ، فَإِنْ كَانَ فِيهِ زِيَادَةٌ أَوْ نُقْصَانٌ كَانَ عَلَى مَنْ دُونَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.
٢٧٣ - أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَبِى هَاشِمٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : نَهَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عَنِ الْمُحَاقَلَةِ وَالْمُزَابَنَةِ. فَقِيلَ لَهُ : أَمَا تَحْفَظُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَدِيثاً غَيْرَ هَذَا؟ قَالَ : بَلَى وَلَكِنِّى أَقُولُ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ قَالَ عَلْقَمَةُ أَحَبُّ إِلَىَّ.
٢٧٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ : كَانَ أَبُو الدَّرْدَاءِ إِذَا حَدَّثَ بِحَدِيثٍ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ : هَذَا أَوْ نَحْوَهُ أَوْ شِبْهَهُ أَوْ شَكْلَهُ.
٢٧٥ - أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ يَزِيدَ قَالَ : كَانَ أَبُو الدَّرْدَاءِ إِذَا حَدَّثَ حَدِيثاً قَالَ اللَّهُمَّ إِلاَّ هَكَذَا أَوْ كَشَكْلِهِ.
٢٧٦ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ أَخْبَرَنَا ابْنُ عَوْنٍ عَنْ مُسْلِمٍ أَبِى عَبْدِ اللَّهِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَمْرِو بْنِ مَيْمُونٍ قَالَ : كُنْتُ لاَ تَفُوتُنِى عَشِيَّةُ خَمِيسٍ إِلاَّ آتِى فِيهَا عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ ، فَمَا سَمِعْتُهُ يَقُولُ لِشَىْءٍ قَطُّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ حَتَّى كَانَتْ ذَاتَ عَشِيَّةٍ فَقَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ فَاغْرَوْرَقَتَا عَيْنَاهُ وَانْتَفَخَتْ أَوْدَاجُهُ فَأَنَا رَأَيْتُهُ مَحْلُولَةً أَزْرَارُهُ. قَالَ : أَوْ مِثْلُهُ أَوْ نَحْوُهُ أَوْ شَبِيهٌ بِهِ.
٢٧٧ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا أَشْعَثُ عَنِ الشَّعْبِىِّ وَابْنِ سِيرِينَ : أَنَّ ابْنَ مَسْعُودٍ كَانَ إِذَا حَدَّثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فِى الأَيَّامِ تَرَبَّدَ وَجْهُهُ وَقَالَ : هَكَذَا أَوْ نَحْوَهُ هَكَذَا أَوْ نَحْوَهُ.
٢٧٨ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا تَوْبَةُ الْعَنْبَرِىُّ قَالَ قَالَ لِىَ الشَّعْبِىُّ : أَرَأَيْتَ فُلاَناً الَّذِى يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ ، قَعَدْتُ مَعَ ابْنِ عُمَرَ سَنَتَيْنِ أَوْ سَنَةً وَنِصْفاً فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- شَيْئًا إِلاَّ هَذَا الْحَدِيثَ.
٢٧٩ - أَخْبَرَنَا أَسَدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى السَّفَرِ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : جَالَسْتُ ابْنَ عُمَرَ سَنَةً فَلَمْ أَسْمَعْهُ يَذْكُرُ حَدِيثاً عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.
٢٨٠ - أَخْبَرَنَا عَاصِمُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ أَبِى حَصِينٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ ثَابِتِ بْنِ قُطْبَةَ الأَنْصَارِىِّ قَالَ : كَانَ عَبْدُ اللَّهِ يُحَدِّثُنَا فِى الشَّهْرِ بِالْحَدِيثَيْنِ أَوِ الثَّلاَثَةِ.
٢٨١ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ عُبَيْدٍ قَالَ : مَرَّ بِنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ فَقُلْنَا : حَدِّثْنَا بِبَعْضِ مَا سَمِعْتَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-. فَقَالَ : وَأَتَحَلَّلُ.
٢٨٢ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : كَانَ أَنَسٌ قَلِيلَ الْحَدِيثِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَكَانَ إِذَا حَدَّثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ : أَوْ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.
٢٨٣ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : كَانَ أَنَسٌ إِذَا حَدَّثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَدِيثاً قَالَ : أَوْ كَمَا قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-.
٢٨٤ - أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنِى السَّائِبُ بْنُ يَزِيدَ قَالَ : خَرَجْتُ مَعَ سَعْدٍ إِلَى مَكَّةَ فَمَا سَمِعْتُهُ يُحَدِّثُ حَدِيثاً عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَتَّى رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ.
٢٨٥ - أَخْبَرَنَا سَهْلُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ حَدَّثَنَا بَيَانٌ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ قَرَظَةَ بْنِ كَعْبٍ : أَنَّ عُمَرَ شَيَّعَ الأَنْصَارَ حِينَ خَرَجُوا مِنَ الْمَدِينَةِ فَقَالَ : أَتَدْرُونَ لِمَ شَيَّعْتُكُمْ؟ قُلْنَا : لِحَقِّ الأَنْصَارِ. قَالَ : إِنَّكُمْ تَأْتُونَ قَوْماً تَهْتَزُّ أَلْسِنَتُهُمْ بِالْقُرْآنِ اهْتِزَازَ النَّخْلِ ، فَلاَ تَصُدُّوهُمْ بِالْحَدِيثِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَأَنَا شَرِيكُكُمْ. قَالَ : فَمَا حَدَّثْتُ بِشَىْءٍ وَقَدْ سَمِعْتُ كَمَا سَمِعَ أَصْحَابِى.
٢٨٦ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا أَشْعَثُ بْنُ سَوَّارٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ قَرَظَةَ بْنِ كَعْبٍ قَالَ : بَعَثَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَهْطاً مِنَ الأَنْصَارِ إِلَى الْكُوفَةِ فَبَعَثَنِى مَعَهُمْ ، فَجَعَلَ يَمْشِى مَعَنَا حَتَّى أَتَى صِرَارَ - وَصِرَارُ مَاءٌ فِى طَرِيقِ الْمَدِينَةِ - فَجَعَلَ يَنْفُضُ الْغُبَارَ عَنْ رِجْلَيْهِ ثُمَّ قَالَ : إِنَّكُمْ تَأْتُونَ الْكُوفَةَ فَتَأْتُونَ قَوْماً لَهُمْ أَزِيزٌ بِالْقُرْآنِ فَيَأْتُونَكُمْ ، فَيَقُولُونَ : قَدِمَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ قَدِمَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ فَيَأْتُونَكُمْ فَيَسْأَلُونَكُمْ عَنِ الْحَدِيثِ ، فَاعْلَمُوا أَنَّ أَسْبَغَ الْوُضُوءِ ثَلاَثٌ ، وَثِنْتَانِ تُجْزِيَانِ. ثُمَّ قَالَ : إِنَّكُمْ تَأْتُونَ الْكُوفَةَ فَتَأْتُونَ قَوْماً لَهُمْ أَزِيزٌ بِالْقُرْآنِ ، فَيَقُولُونَ : قَدِمَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ قَدِمَ أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ فَيَأْتُونَكُمْ يَسْأَلُونَكُمْ عَنِ الْحَدِيثِ فَأَقِلُّوا الرِّوَايَةَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَأَنَا شَرِيكُكُمْ فِيهِ. قَالَ قَرَظَةُ : وَإِنْ كُنْتُ لأَجْلِسُ فِى الْقَوْمِ فَيَذْكُرُونَ الْحَدِيثَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِنِّى لَمِنْ أَحْفَظِهِمْ لَهُ ، فَإِذَا ذَكَرْتُ وَصِيَّةَ عُمَرَ سَكَتُّ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : مَعْنَاهُ عِنْدِى الْحَدِيثُ عَنْ أَيَّامِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- لَيْسَ السُّنَنَ وَالْفَرَائِضَ.
٢٨٧ - أَخْبَرَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ مِغْوَلٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ عَلْقَمَةَ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- ثُمَّ ارْتَعَدَ ثُمَّ قَالَ : نَحْوَ ذَلِكَ أَوْ فَوْقَ ذَلِكَ.
٢٨٨ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ الْحَكَمِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ ابْنِ أَبِى نَجِيحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : صَحِبْتُ ابْنَ عُمَرَ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلَمْ أَسْمَعْهُ يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِحَدِيثٍ إِلاَّ أَنَّهُ قَالَ : كُنْتُ مَعَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَأُتِىَ بِجُمَّارٍ فَقَالَ :( إِنَّ مِنَ الشَّجَرِ شَجَراً مِثْلَ الرَّجُلِ الْمُسْلِمِ ). فَأَرَدْتُ أَنْ أَقُولَ هِىَ النَّخْلَةُ ، فَنَظَرْتُ فَإِذَا أَنَا أَصْغَرُ الْقَوْمِ فَسَكَتُّ ، فَقَالَ عُمَرُ : وَدِدْتُ أَنَّكَ قُلْتَ وَعَلَىَّ كَذَا.
٢٨٩ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ الْحَكَمِ حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ الْهَدَادِىُّ حَدَّثَنَا صَالِحٌ الدَّهَّانُ قَالَ : مَا سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ زَيْدٍ يَقُولَ قَطُّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِعْظَاماً وَاتِّقَاءً أَنْ يَكْذِبَ عَلَيْهِ.
٢٩٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَخْبَرَنَا رَوْحٌ عَنْ كَهْمَسِ بْنِ الْحَسَنِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ قَالَ : جَاءَ أَبُو هُرَيْرَةَ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ إِلَى كَعْبٍ يَسْأَلُ عَنْهُ وَكَعْبٌ فِى الْقَوْمِ ، فَقَالَ كَعْبٌ : مَا تُرِيدُ مِنْهُ؟ فَقَالَ : أَمَا إِنِّى لاَ أَعْرِفُ لأَحَدٍ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ يَكُونَ أَحْفَظَ لِحَدِيثِهِ مِنِّى. فَقَالَ كَعْبٌ : أَمَا إِنَّكَ لَنْ تَجِدَ طَالِبَ شَىْءٍ إِلاَّ سَيَشْبَعُ مِنْهُ يَوْماً مِنَ الدَّهْرِ إِلاَّ طَالِبَ عِلْمٍ أَوْ طَالِبَ دُنْيَا. فَقَالَ : أَنْتَ كَعْبٌ؟ قَالَ : نَعَمْ. قَالَ : لِمِثْلِ هَذَا جِئْتُ.
٢٩١ - أَخْبَرَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِى بُكَيْرٍ أَخْبَرَنَا شِبْلٌ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنْ طَاوُسٍ قَالَ قِيلَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَىُّ النَّاسِ أَعْلَمُ؟ قَالَ :( مَنْ جَمَعَ عِلْمَ النَّاسِ إِلَى عِلْمِهِ وَكُلُّ طَالِبِ عِلْمٍ غَرْثَانُ إِلَى عِلْمٍ ).
٢٩٢ - أَخْبَرَنَا سَعِيدُ بْنُ عَامِرٍ عَنِ الْخَلِيلِ بْنِ مُرَّةَ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ قُرَّةَ قَالَ : كُنْتُ فِى حَلْقَةٍ فِيهَا الْمَشْيَخَةُ وَهُمْ يَتَرَاجَعُونَ فِيهِمْ عَائِذُ بْنُ عَمْرٍو ، فَقَالَ شَابٌّ فِى نَاحِيَةِ الْقَوْمِ : أَفِيضُوا فِى ذِكْرِ اللَّهِ بَارَكَ اللَّهُ فِيكُمْ. فَنَظَرَ الْقَوْمُ بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ : فِى أَىِّ شَىْءٍ رَآنَا؟ ثُمَّ قَالَ بَعْضُهُمْ : مَنْ أَمَرَكَ بِهَذَا؟ قُمْ لَئِنْ عُدْتَ لَنَفْعَلَنَّ وَلَنَفْعَلَنَّ.
٢٩٣ - أَخْبَرَنَا يُوسُفُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا أَبُو عَامِرٍ أَخْبَرَنَا قُرَّةُ بْنُ خَالِدٍ عَنْ عَوْنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : نِعْمَ الْمَجْلِسُ مَجْلِسٌ تُنْشَرُ فِيهِ الْحِكْمَةُ وَتُرْجَى فِيهِ الرَّحْمَةُ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.