Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve selem) Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik ve Sapıklıklar

Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve selem) Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik ve Sapıklıklar |HADİS

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 1. Bâb - Hazret-i Peygamberin (sallallahü aleyhi ve selem) Peygamber Olarak Gönderilmesinden Önce İnsanların İçinde Bulundukları Cahillik ve Sapıklıklar

1. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (o) el - A'meş'den, (o) Ebû Vâ'il'den, (o da) Abdullah'dan (naklen) rivâyet etti (ki Abdullah) şöyle dedi:

Bir adam Resûlüllah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip "Ya Resûlüllah, dedi, kişi cahiliye (kâfirlik) döneminde yaptıklarından dolayı hesaba çekilir, (cezalandırılır) mı?"

Şöyle buyurdu: "Kim müslümanlıkda güzel hareket ederse, cahiliye döneminde yaptıklarından dolayı hesaba çekilmez. Kim de müslümanlıkda kötü hareket ederse, önceki (yani cahiliye dönemindeki) ve sonraki (yani müslümanlıkdaki)lerden dolayı hesaba çekilip (cezalandırılır)."

2. Bize el -Velid ibnu'n -Nadr er-Remli, Lahm kabilesinin el -Hâris b. Ebi'l -Harâmoğulları (kolundan olan) Sebre b. Mabed'den, (o da) el -Vadîn'den (naklen) haber verdi ki bir adam Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip şöyle dedi:

'Ya Resûlüllah! Bizler, cahiliye insanları ve putlara tapan kişiler idik. Bu sebeple çocukları öldürüyorduk. Yanımda bir kızım vardı. Büyüyüp, kendisini çağırdığımda, çağırmamdan dolayı sevinecek (bir yaşa geldiği) zaman bir gün onu çağırdım, o da peşimden geldi. Ben de, ailemin uzak olmayan bir kuyusuna kadar gittim. (Kuyunun yanına varınca) elini tutup onu kuyunun içine attım. Ondan hatırımda kalan son şey; Babacağım! Babacağım! demesidir." Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) göz yaşları boşalıncaya kadar ağladı. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturanlardan bunu gören bir adam, olayı anlatana; "Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) hüzünlendirdin!" dedi. (Resûlüllah) bu adama; "Bırak onu, buyurdu, çünkü o, kendisini ilgilendiren, endişeye sevkeden bir şeyi sormaktadır." Sonra olayı anlatan zata; "Haberini bana tekrar anlat!" buyurdu. O da tekrar anlattı. (Resûlüllah da) göz yaşları sakalına ininceye kadar ağladı. Müteakiben şöyle buyurdu: "Allah cahiliye (dönemi insanların)dan, yapmış oldukları şeyleri kaldırmıştır. Binaenaleyh ameline yeniden başla."

3. Bize Hârûn b. Muâviye, İbrahim b. Süleyman el -Mueddib'den, (o) el -A'meş'den, (o da) Mücâhid'den (naklen) haber verdi. (Mücâhid dedi ki) mevlâm (yani beni âzâd eden efendim) bana şöyle haber verdi: Ailesi onu, içinde kaymak ve süt bulunan bir tasla tanrılarına gönderdiler ve, onlardan korktukları için, kaymağı yemememi bana tenbih ettiler. (Ben de tası götürüp putların önüne koydum). Sonra bir köpek geldi, kaymağı yedi, sütü içti, ardından da putun -ki bu İsaf ve Nâ'ile putuydu- üzerine bevletti. Harûn dedi ki; cahiliye döneminde adam yolculuğa çıktığı zaman beraberinde, üçünü tenceresi için (sac ayağı gibi kullanacağı), birine de tapacağı dört taş alırdı” (Cahiliye insanı) köpeğini besler -büyütürdü ama çocuğunu öldürürdü.

4. Bize Mücahid b. Mûsa rivâyet edip (dedi ki) bize Reyhan -ki o İbn Sa'îd es -Sâmi'dir. - rivâyet edip (dedi ki) bize Abbâd -ki o ibn Mansûr'dur. -, Ebu'r -Recâ'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Bizler, câhiliye döneminde güzel bir taş ele geçirdiğimizde ona tapardık. Bir taş bulamadığımızda biraz kum toplar, sonra bol sütlü deveyi getirir, o da bunun üzerinde, (sağılacak şekilde) ayaklarını açar, biz de, bu kum yığınını tamamen ıslatıncaya kadar, onu sağardık. Müteakiben de o yerde kaldığımız sürece bu kum yığınına tapardık.

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

الْحَمْدُ للّه رَبِّ الْعَالَمِينَ أَكْمَلُ الْحَمْدِ عَلَى كُلِّ حَالٍ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ الأَتَمَّانِ الأَكْمَلاَنِ عَلَى سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَأَصْحَابِهِ وَسَائِرِ النَّبِيِّينَ يَقُولُ أَقَلُّ الْخَلِيقَةِ بَلْ لاَ شَىْءَ فِى الْحَقِيقَةِ الرَّاجِى رَحْمَةَ رَبِّهِ الصَّمَدِ الظَّاهِرِ الْجَلِيلِ مُحَمَّدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى الطَّاهِرِ الْمُلَقَّبُ بِأَصِيلٍ بَصَّرَهُ اللّه بِعُيُوبِ نَفْسِهِ وَجَعَلَ يَوْمَهُ خَيْراً مِنْ أَمْسِهِ أَخْبَرَنَا شَيْخُنَا الإِمَامُ أُسْتَاذُ الْمُحَدِّثِينَ بَيْنَ الأَنَامِ الدَّاعِى إِلَى سُنَنِ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ عَفِيفُ الْمِلَّةِ وَالدِّينِ إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ مُبَارَكِ بْنِ أَبِى الْحَرْبِ الْخَنْجِىُّ بِقِرَاءَتِى عَلَيْهِ فِى الْجَامِعِ الْعَتِيقِ بِشِيرَازَ فِى شُهُورِ سَنَةِ ثَلاَثِينَ وَثَمَانِمِائَةٍ قَالَ أَخْبَرَنَا شَيْخُنَا الإِمَامُ قَاضِى قُضَاةِ الأَنَامِ إِمَامُ مِحْرَابِ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ خَتَمُ الْحُفَّاظِ وَالْمُجْتَهِدِينَ زَيْنُ الْمِلَّةِ وَالدِّينِ عَبْدُ الرَّحِيمِ بْنُ الْحُسَيْنِ الْمُشْتَهِرُ بِابْنِ الْعِرَاقِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى الإِمَامُ قَاضِى قُضَاةِ الإِسْلاَمِ عِزُّ الدِّينِ عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْكِتَابِىُّ أَخْبَرَنَا جَمَاعَةٌ مِنْهُمْ عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ هَارُونَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللّه بْنُ عُمَرَ الْخُزَيْمِىُّ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الأَوَّلِ بْنُ عِيسَى أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مُحَمَّدٍ الرَّاوَدِىُّ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللّه بْنُ أَحْمَدَ أَخْبَرَنَا عِيسَى بْنُ عُمَرَ السَّمَرْقَنْدِىُّ أَنَّ الإِمَامَ أَبَا مُحَمَّدٍ عَبْدَ اللّه بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْحَافِظَ الدَّارِمِىَّ الْمُؤَلِّفَ رَضِىَ اللّه عَنْهُ وَأَرْضَاهُ قَالَ :

١- باب مَا كَانَ عَلَيْهِ النَّاسُ قَبْلَ مَبْعَثِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مِنَ الْجَهْلِ وَالضَّلاَلَةِ

١ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَجُلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَيُؤَاخَذُ الرَّجُلُ بِمَا عَمِلَ فِى الْجَاهِلِيَّةِ؟ قَالَ مَنْ أَحْسَنَ فِى الإِسْلاَمِ لَمْ يُؤَاخَذْ بِمَا كَانَ عَمِلَ فِى الْجَاهِلِيَّةِ ، وَمَنْ أَسَاءَ فِى الإِسْلاَمِ أُخِذَ بِالأَوَّلِ وَالآخِرِ (.

٢ - أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ بْنُ النَّضْرِ الرَّمْلِىُّ عَنْ مَسَرَّةَ بْنِ مَعْبَدٍ مِنْ بَنِى الْحَارِثِ ابْنِ أَبِى الْحَرَامِ مِنْ لَخْمٍ عَنِ الْوَضِينِ : أَنَّ رَجُلاً أَتَى النَّبِىَّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَقَالَ : يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا كُنَّا أَهْلَ جَاهِلِيَّةٍ وَعِبَادَةِ أَوْثَانٍ ، فَكُنَّا نَقْتُلُ الأَوْلاَدَ ، وَكَانَتْ عِنْدِى بِنْتٌ لِى ، فَلَمَّا أَجَابَتْ عِبَادَةَ الأَوْثَانِ ، وَكَانَتْ مَسْرُورَةً بِدُعَائِى إِذَا دَعَوْتُهَا ، فَدَعَوْتُهَا يَوْماً فَاتَّبَعَتْنِى ، فَمَرَرْتُ حَتَّى أَتَيْتُ بِئْراً مِنْ أَهْلِى غَيْرَ بَعِيدٍ ، فَأَخَذْتُ بِيَدِهَا فَرَدَّيْتُ بِهَا فِى الْبِئْرِ ، وَكَانَ آخِرَ عَهْدِى بِهَا أَنْ تَقُولَ : يَا أَبَتَاهُ يَا أَبَتَاهُ. فَبَكَى رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَتَّى وَكَفَ دَمْعُ عَيْنَيْهِ ، فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ مِنْ جُلَسَاءِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : أَحْزَنْتَ رَسُولَ اللَّهِ. فَقَالَ لَهُ :( كُفَّ ، فَإِنَّهُ يَسْأَلُ عَمَّا أَهَمَّهُ ). ثُمَّ قَالَ لَهُ :( أَعِدْ عَلَىَّ حَدِيثَكَ ). فَأَعَادَهُ ، فَبَكَى حَتَّى وَكَفَ الدَّمْعُ مِنْ عَيْنَيْهِ عَلَى لِحْيَتِهِ ، ثُمَّ قَالَ لَهُ :( إِنَّ اللَّهَ قَدْ وَضَعَ عَنِ الْجَاهِلِيَّةِ مَا عَمِلُوا ، فَاسْتَأْنِفْ عَمَلَكَ ).

٣ - أَخْبَرَنَا هَارُونُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سُلَيْمَانَ الْمُؤَدِّبِ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ مُجَاهِدٍ حَدَّثَنِى مَوْلاَىَ : أَنَّ أَهْلَهُ بَعَثُوا مَعَهُ بِقَدَحٍ فِيهِ زُبْدٌ وَلَبَنٌ إِلَى آلِهَتِهِمْ - قَالَ - فَمَنَعَنِى أَنْ آكُلَ الزُّبْدَ لِمَخَافَتِهَا - قَالَ - فَجَاءَ كَلْبٌ فَأَكَلَ الزُّبْدَ وَشَرِبَ اللَّبَنَ ، ثُمَّ بَالَ عَلَى الصَّنَمِ وَهُوَ إِسَافٌ وَنَائِلَةُ. قَالَ هَارُونُ : كَانَ الرَّجُلُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ إِذَا سَافَرَ حَمَلَ مَعَهُ أَرْبَعَةَ أَحْجَارٍ : ثَلاَثَةٌ لِقِدْرِهِ ، وَالرَّابِعُ يَعْبُدُهُ ، وَيُرَبِّى كَلْبَهُ ، وَيَقْتُلُ وَلَدَهُ.

٤ - حَدَّثَنَا مُجَاهِدُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا رَيْحَانُ - هُوَ ابْنُ سَعِيدٍ السَّامِىُّ - حَدَّثَنَا عَبَّادٌ - هُوَ ابْنُ مَنْصُورٍ - عَنْ أَبِى رَجَاءٍ قَالَ : كُنَّا فِى الْجَاهِلِيَّةِ إِذَا أَصَبْنَا حَجَراً حَسَناً عَبَدْنَاهُ ، وَإِنْ لَمْ نُصِبْ حَجَراً جَمَعْنَا كُثْبَةً مِنْ رَمْلٍ ثُمَّ جِئْنَا بِالنَّاقَةِ الصَّفِىِّ ، فَتَفَاجُّ عَلَيْهَا فَنَحْلِبُهَا عَلَى الْكُثْبَةِ حَتَّى نَرْوِيَهَا ، ثُمَّ نَعْبُدُ تِلْكَ الْكُثْبَةَ مَا أَقَمْنَا بِذَلِكَ الْمَكَانِ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : الصَّفِىُّ : الْكَثِيرَةُ الأَلْبَانِ.


Etiketler:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

[blogger]

SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget