48. Bab—İlmin İzzetini Koruma
583. Bize Muhammed b. Sa'îd haber verip (dedi ki), bize Abdusselâm b. Harb, Abdul'a'lâ'dan, (O da) El-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O (yani el-Hasan, bir gün) çarşıya girdi ve bir adamla bir elbiseye pazarlık yaptı. (Adam) da; "bu (elbise), şuna şuna mukabil senin olsun! Vallahi başkası olaydı onu vermezdim" dedi. Bunun üzerine (el-Hasan); "demek bunu yaptınız ha!" dedi ve ondan sonra O, artık Allah'a kavuşuncaya, (vefat edinceye) kadar, ne çarşıda satın alıcı olarak, ne de satıcı olarak görülmedi.
584. Bize el-Heysem b. Cemil, Husâm'dan, (O) Ebû Ma'şer’den, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki, İbrahim) kendisini tanıyanlardan satın almazdı.
585. Bize Muhammed b. Sa'îd haber verip (dedi ki), bize Abdusselâm, Abdullah İbnu'l-Velîd el-Muzeni'den, (O da) Ubeyd İbnu'l-Hasan'dan (naklen) haber verdi (ki, Ubeyd) şöyle dedi: Mus'ab İbnu'z-Zübeyr, Ramazan ayı girdiğinde Kûfelilerin "kurrâ’sına=Kur'an okuyan âbidlerine" bir (miktar) mal taksim etti. (Bu arada) Abdurrahman b. Ma'kıl'e ikibin dirhem gönderip; "bu (Ramazan) ayında bunlardan istifade ediver!" dedi. Abdurrahman b. Ma'kıl, bunları geri çevirdi ve "biz Kur'an'ı bunun için okumadık!" dedi.
586. Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef haber verip (dedi ki), bize Enes b. Iyâd rivâyet edip (dedi ki), bana Ubeydullah b. Ömer rivâyet etti ki, Ömer İbnu'l-Hattâb, Abdullah b. Selâm'a; "ilim adamları, (ilim erbabı) kimlerdir?" diye sordu. O da; "bildikleriyle amel edenler" karşılığını verdi. (Hazret-i Ömer); "peki, ilmi, adamların göğüslerinden ne yok eder?" dedi. (O da) "tama' (açgözlülük)!" cevabını verdi.
587. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki), bize Süfyân b. Uyeyne, Zeyd'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti (ki, Atâ’) şöyle dedi: Ağırbaşlılığın ilme kondurduğundan daha güzelini, hiçbir şey bir şeye kondurmamıştır!.
588. Bize Affân haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Asım el-Ahvel, Âmir eş-Şa'bî'den, O'nun şöyle dediğini haber verdi: İlmin süsü, sahiplerinin ağırbaşlılığıdır.
589. Bize Ya'küb b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Abdurrahman rivâyet edip (dedi ki), bize Zem'a b. Salih, Seleme b. Vehrâra'dan, (O da) Tâvûs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, Tâvûs) şöyle dedi: İlim, ağırbaşlılık dağarcığı gibisine konmamıştır.
590. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize, Cerir, ibn Şübrüme'den,- (O da) eş-Şa'bî'den (naklen) rivâyetetti (ki, eş-Şa'bî) şöyle dedi: İlmin süsü, sahiplerinin ağırbaşlılığıdır.
591. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Mutarrif b. Mazin, Ya'la b. Mıksem'den, (O da) Vehb b. Munebbih'ten (naklen) haber verdi (ki, Vehb şöyle dedi: Şüphe yok ki hikmet, (dünyalıkları) terkeden, sakin kalbte kalır.
592. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip dedi ki, Süfyân'ı, şöyle derken işitmiştim: Ubeydullah şöyle dedi: İlmi lekelediniz, nurunu yok ettiniz. Şayet Ömer bana ve size kavuşsaydı, canımızı yakardı.
593. Bize Şihâb b. Abbâd haber verip (dedi ki), bize Süfyân b. Uyeyne, Umeyye el-Murâdi'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Ali dedi ki; "İlim öğreniniz. Öğrendiğiniz zaman da ona hâkim olunuz ve ne gülme ile, ne de oyunla onu karıştırmayınız. Aksi halde kalpler onu kerih görüp (dışarı) atar.
594. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Cerir, el-Fudayl b. Ğazvân'dan, (O da) Ali b. Hüseyn'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ali) şöyle dedi: Kim bir gülüş gülerse, ilimden bir atımlık atmış olur.
595. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan (naklen) haber verdi ki, Hazret-i Ömer, Ka'b'a, "ilim adamları, (ilim erbabı) kimlerdir?" diye sormuş. O da; "bildikleriyle amel edenler!" diye cevap vermiş. (Hazret-i Ömer); "peki, ilmi alimlerin kalbinden ne çıkarmıştır?" demiş. (O da); "tama’; (açgözlülük)!" cevabını vermiş.
596. Bize Ahmed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Bişr rivâyet edip (dedi ki), bize Abdullah İbnu’l-Velid, Ömer b. Eyyûb'dan, (O da) Ebû İyâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû îyâs) şöyle dedi: Ben Amr İbnu'n-Nu'mân’ın yanına konuk inmiştim. Derken, Ramazan ayı geldiğinde Mus'ab İbnu'z-Zübeyr'in elçisi O'na ikibin dirhem getirdi ve "Emîr sana selâm söylüyor. O dedi ki, biz hiçbir şerefli "kari'=Kur'an okuyan âbid" bırakmadık ki, bizden ona bir iyilik ulaşmış olmasın. Binaenaleyh sen de, bu (Ramazan) ayındaki harcamalarında şu iki (bin)den istifade ediver!" dedi. Bunun üzerine (Amr) şöyle karşılık verdi: "Emîr'e selâm söyle ve O'na de ki, bizler, vallahi, (Kur'an-ı Kerîm'i) dünyayı ve parasını kastederek okumadık!".
٤٨- باب صِيَانَةِ الْعِلْمِ
٥٨٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَرْبٍ عَنْ عَبْدِ الأَعْلَى عَنِ الْحَسَنِ : أَنَّهُ دَخَلَ السُّوقَ فَسَاوَمَ رَجُلاً بِثَوْبٍ فَقَالَ : هُوَ لَكَ بِكَذَا وَكَذَا وَاللَّهِ لَوْ كَانَ غَيْرُكَ مَا أَعْطَيْتُهُ. فَقَالَ : فَعَلْتُمُوهَا. فَمَا رُئِىَ بَعْدَهَا مُشْتَرِياً مِنَ السُّوقِ وَلاَ بَائِعاً حَتَّى لَحِقَ بِاللَّهِ.
٥٨٤ - أَخْبَرَنَا الْهَيْثَمُ بْنُ جَمِيلٍ عَنْ حُسَامٍ عَنْ أَبِى مَعْشَرٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ : أَنَّهُ كَانَ لاَ يَشْتَرِى مِمَّنْ يَعْرِفُهُ.
٥٨٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْوَلِيدِ الْمُزَنِىِّ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ الْحَسَنِ قَالَ : قَسَّمَ مُصْعَبُ بْنُ الزُّبَيْرِ مَالاً فِى قُرَّاءِ أَهْلِ الْكُوفَةِ حِينَ دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ ، فَبَعَثَ إِلَى عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَعْقِلٍ بِأَلْفَىْ دِرْهَمٍ ، فَقَالَ لَهُ : اسْتَعِنْ بِهَا فِى شَهْرِكَ هَذَا. فَرَدَّهَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَعْقِلٍ وَقَالَ : لَمْ نَقْرَإِ الْقُرْآنَ لِهَذَا.
٥٨٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى خَلَفٍ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَلاَمٍ : مَنْ أَرْبَابُ الْعِلْمِ؟ قَالَ : الَّذِينَ يَعْمَلُونَ بِمَا يَعْلَمُونَ. قَالَ : فَمَا يَنْفِى الْعِلْمَ مِنْ صُدُورِ الرِّجَالِ؟ قَالَ : الطَّمَعُ.
٥٨٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ زَيْدٍ عَنْ عَطَاءٍ قَالَ : مَا أَوَى شَىْءٌ إِلَى شَىْءٍ أَزْيَنَ مِنْ حِلْمٍ إِلَى عِلْمٍ.
٥٨٨ - أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ أَخْبَرَنَا عَاصِمٌ الأَحْوَلُ عَنْ عَامِرٍ الشَّعْبِىِّ قَالَ : زَيْنُ الْعِلْمِ حِلْمُ أَهْلِهِ.
٥٨٩ - أَخْبَرَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنَا زَمْعَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ وَهْرَامٍ عَنْ طَاوُسٍ قَالَ : مَا حُمِلَ الْعِلْمُ فِى مِثْلِ جِرَابِ حِلْمٍ.
٥٩٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : زَيْنُ الْعِلْمِ حِلْمُ أَهْلِهِ.
٥٩١ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا مُطَرِّفُ بْنُ مَازِنٍ عَنْ يَعْلَى بْنِ مِقْسَمٍ عَنْ وَهْبِ بْنِ مُنَبِّهٍ قَالَ : إِنَّ الْحِكْمَةَ تَسْكُنُ الْقَلْبَ الْوَادِعَ السَّاكِنَ.
٥٩٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ يَقُولُ قَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ : شِنْتُمُ الْعِلْمَ وَأَذْهَبْتُمْ نُورَهُ ، وَلَوْ أَدْرَكَنِى وَإِيَّاكُمْ عُمَرُ لأَوْجَعَنَا.
٥٩٣ - أَخْبَرَنَا شِهَابُ بْنُ عَبَّادٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أُمَىٍّ الْمُرَادِىِّ قَالَ قَالَ عَلِىٌّ : تَعَلَّمُوا الْعِلْمَ ، فَإِذَا عَلِمْتُمُوهُ فَاكْظِمُوا عَلَيْهِ وَلاَ تَشُوبُوهُ بِضَحِكٍ وَلاَ بِلَعِبٍ فَتَمُجَّهُ الْقُلُوبُ.
٥٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ الْفُضَيْلِ بْنِ غَزْوَانَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ قَالَ : مَنْ ضَحِكَ ضَحْكَةً مَجَّ مَجَّةً مِنَ الْعِلْمِ.
٥٩٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ أَنَّ عُمَرَ قَالَ لِكَعْبٍ : مَنْ أَرْبَابُ الْعِلْمِ؟ قَالَ : الَّذِينَ يَعْمَلُونَ بِمَا يَعْلَمُونَ. قَالَ : فَمَا أَخْرَجَ الْعِلْمَ مِنْ قُلُوبِ الْعُلَمَاءِ؟ قَالَ : الطَّمَعُ.
٥٩٦ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْوَلِيدِ عَنْ عُمَرَ بْنِ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى إِيَاسٍ قَالَ : كُنْتُ نَازِلاً عَلَى عَمْرِو بْنِ النُّعْمَانِ فَأَتَاهُ رَسُولُ مُصْعَبِ بْنِ الزُّبَيْرِ حَضْرَةَ رَمَضَانَ بِأَلْفَىْ دِرْهَمٍ فَقَالَ : إِنَّ الأَمِيرَ يُقْرِئُكَ السَّلاَمَ ، وَقَالَ : إِنَّا لَمْ نَدَعْ قَارِئاً شَرِيفاً إِلاَّ وَقَدْ وَصَلَ إِلَيْهِ مِنَّا مَعْرُوفٌ ، فَاسْتَعِنْ بِهَذَيْنِ عَلَى نَفَقَةِ شَهْرِكَ هَذَا. فَقَالَ : أَقْرِئِ الأَمِيرَ السَّلاَمَ وَقُلْ لَهُ : إِنَّا وَاللَّهِ مَا قَرَأْنَا الْقُرْآنَ نُرِيدُ بِهِ الدُّنْيَا وَدِرْهَمَهَا.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.