9. Bâb - Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Gökten Yemek İnmesi Şeklinde İkram Edilen Şeyler
56. Bize Muhammed İbnu'l -Mübârek rivâyet edip (dedi ki) bana Muâviye b. Yahya rivâyet edip (dedi ki) bize Ertât İbnu’l -Munzir, Damra b. Habib'den rivâyet etti ki, o şöyle demiş: Ben Mesleme es -Sekhuni'nin -Muhammed'den başkası, Seleme es -Sekûni demiş. - şöyle dediğini işittim. Bir ara biz Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındaydık. Derken bir adam; "Ya Resûlüllah, dedi, sana gökten yemek verildi mi?" "Evet, buyurdu, bana yemek verildi." (Soran adam devamla) "Ya Nebiyallah! Ondan artan oldu mu?" dedi. "Evet" buyurdu. "Peki o ne yapıldı?" dedi. Buyurdu ki: "Göğe kaldırıldı. Bana muhakkak vahyedilmiştir ki ben içinizden başka değil, ancak az (bir zaman) kalacağım. Sonra siz; (kıyamet) ne zaman, ne zaman? deyinceye kadar kalacaksınız. Ardından, kiminiz kiminizi yok ettiğiniz dağınık topluluklar halinde (kıyamette) bana geleceksiniz. Kıyametin kopmasından, önce şiddetli çokça ölüm (ölet, kıran) olacak, bundan sonra da zelzele yılları (gelecek)tir."
57. Bize Osman b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Yezîd b. Harun rivâyet edip (dedi ki) bize Süleyman et -Teymi, Ebu'l -Alâ'dan, (o da) Semure b. Cundeb'den (naklen) haber verdi ki, (bir gün) Resûlüllaha (sallallahü aleyhi ve sellem) bir çanak tirit getirilmişti. (Bu çanak) topluluğun önüne kondu. Onlar da sabahdan öğleye kadar peş peşe ona gidip-geldiler, (yediler). Bir grup kalkıyor, diğerleri oturuyordu. Bu söz üzerine bir adam Semure b. Cundeb'e: "(Çanağa) ilâve yapılmıyor muydu?" dedi. O şöyle cevap verdi. "Neden şaşıyorsun ki! Başka yerden değil, ancak -eliyle göğe işaret ederek - şuradan ilâve yapılıyordu."
٩- باب مَا أُكْرِمَ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- بِنُزُولِ الطَّعَامِ مِنَ السَّمَاءِ
٥٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا مُعَاوِيَةُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا أَرْطَاةُ بْنُ الْمُنْذِرِ عَنْ ضَمُرَةَ بْنِ حَبِيبٍ قَالَ سَمِعْتُ مَسْلَمَةَ السَّكُونِىَّ - وَقَالَ غَيْرُ مُحَمَّدٍ : سَلَمَةَ السَّكُونِىَّ - قَالَ : بَيْنَمَا نَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذْ قَالَ قَائِلٌ : يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ أُتِيتَ بِطَعَامٍ مِنَ السَّمَاءِ؟ قَالَ :( نَعَمْ أُتِيتُ بِطَعَامٍ ). قَالَ : يَا نَبِىَّ اللَّهِ هَلْ كَانَ فِيهِ مِنْ فَضْلٍ؟ قَالَ :( نَعَمْ ). قَالَ : فَمَا فُعِلَ بِهِ ؟ قَالَ : ( رُفِعَ إِلَى السَّمَاءِ وَقَدْ أُوحِىَ إِلَىَّ أَنِّى غَيْرُ لاَبِثٍ فِيكُمْ إِلاَّ قَلِيلاً ، ثُمَّ تَلْبَثُونَ حَتَّى تَقُولُوا مَتَى مَتَى؟ ثُمَّ تَأْتُونِى أَفْنَاداً يُفْنِى بَعْضُكُمْ بَعْضاً ، بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ مُوتَانٌ شَدِيدٌ ، وَبَعْدَهُ سَنَوَاتُ الزَّلاَزِلِ ).
٥٧ - أَخْبَرَنَا عُثْمَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا سُلَيْمَانُ التَّيْمِىُّ عَنْ أَبِى الْعَلاَءِ عَنْ سَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أُتِىَ بِقَصْعَةٍ مِنْ ثَرِيدٍ فَوُضِعَتْ بَيْنَ يَدَىِ الْقَوْمِ ، فَتَعَاقَبُوهَا إِلَى الظُّهْرِ مِنْ غُدْوَةٍ يَقُومُ قَوْمٌ وَيَجْلِسُ آخَرُونَ. فَقَالَ رَجُلٌ لِسَمُرَةَ بْنِ جُنْدُبٍ : أَمَا كَانَتْ تُمَدُّ؟ فَقَالَ سَمُرَةُ : مِنْ أَىِّ شَىْءٍ تَعْجَبُ؟ مَا كَانَتْ تَمُدُّ إِلاَّ مِنْ هَا هُنَا. وَأَشَارَ بِيَدِهِ إِلَى السَّمَاءِ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.