47. Bab—İlim Tahsili İçin Yolculuk Yapma Ve Bu Uğurda Güçlüğe Katlanma
573. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû Kılâbe) şöyle dedi: "Medine'de (fazladan) üç gün kaldım. Halbuki bütün ihtiyaçlarımı görmüştüm. Sadece (Medinelilerin gelmesini) bekledikleri bir adam, bir hadis rivâyet ediyormuş. Bu sebeple o gelinceye kadar kaldım ve ona (bu hadîsi) sordum.
574. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize el-Velid b. Câbir, Câbir'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Büsr b. Ubeydillah'ı, şöyle derken işitmiştim: Muhakkak ki ben, birtek hadisi işitmek için şehirlerden bir şehre yolculuk yapardım.
575. Bize Amr b. Zürâre haber verip (dedi ki), bize Ebû Katan Amr İbnu'l-Heysem, Ebû Halde'den, (O da) Ebu'l-Âliye'den (naklen) haber verdi (ki, Ebu'l-Aliye) şöyle dedi: Biz, Basra'da, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından (gelen) rivâyeti işitirdik de (buna gönlümüz) razı olmaz, nihayet Medine'ye yolculuk yapar ve bu rivâyeti, onların ağızlarından işitirdik.
576. Bize Nu'aym b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Bakıyye, Abdullah b. Abdirrahman el-Kuşeyri'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Dâvûd Peygamber -aleyhisselâm- şöyle demiş: "İlim dostuna söyle, bir demir bastonla bir çift demir papuç edinsin ve baston kırılıncaya, papuçlar parçalanıncaya kadar ilim arayıp öğrensin.
577. Bize Mahled b. Mâlik haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Sa'îd el-Umevi rivâyet edip (dedi ki), bize el-Haccâc, Sa'd b. Muâz'ın soyundan olan Husayn b. Abdirrahman'dan, şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Abbâs dedi ki: "İlimarayıp tahsil ettim de onu, Ensâr'da olduğu kadar çok (hiçbir yerde) bulmadım. İşte ben (onlardan birinin evine) gelir, (ev sahibini) sorardım da bana, "uyuyor" denirdi. Ben de kaftanımı yastık yapıp, (ev sahibi) öğleyin yanıma çıkıncaya (veya "öğle (namazına) çıkıncaya") kadar yan üstü yatardım. (Ev sahibi dışarı çıkıp beni görünce), "ne zamandır buradasın, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) amcazâdesi?" der, ben de; "uzun zamandan beri" derdim. Bunun üzerine O, "ne kötü yapmışsın! Bana bildirseydin ya!" derdi. Ben de; "istedim ki, ihtiyacını görmüş olduğun halde yanıma çıkıp gelesin" derdim.
578. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus haber verip (dedi ki), bize Ebû Bekr, Muhammed b. Amr'dan, (O) Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: "Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) en fazla hadisi şu Ensâr kabilesinin yanında bulunmuştur. Vallahi ben, onlardan birinin (evine) gelirdim de, "o uyuyor" denirdi. Benim için uyandırılmasını isteseydim, (uyandırılırdı). Ama ben, dışarı çıkıncaya kadar onu (kendi haline) bırakırdım. Ben bununla, onun hadis rivâyetinin temiz ve güzel olması gayesini güderdim."
579. Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim, Süfyân b. Uyeyne'den, (O) ez-Zühri'den, (O da) Ebû Seleme'den (naklen) haber verdi (ki, Ebû Seleme) şöyle dedi: "Şayet İbn Abbâs'a yumuşak davransaydım, O'ndan çok ilim elde ederdim."
580. Bize Bişr İbnu'l-Hakem haber verip (dedi ki), bize Abdurrezzâk rivâyet edip (dedi ki), bize Ma'mer, ez-Zühri'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Urve'nin kapısına gelir, kapıdaotururdum. İçeri girmeyi isteseydim, girerdim. Ama ona saygıdan dolayı (girmezdim)
581. Bize Yezîd b. Harun haber verip (dedi ki), bize Cerir b. Hazım, Ya'la b. Hakîm'den, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince, Ensâr'dan bir adama; "ey falan! Gel, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashâbına bilmediklerimizi soralım. Çünkü onlar bugün çoktur, (yarın azalır giderler)" dedim. O, "hayret sana, ey İbn Abbâs! Halkın içinde, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından gördüğün kimseler bulunmaktayken, halkın sana muhtaç olacağım mı zannediyorsun?" dedi ve bunu yapmadı. Ben ise sormaya yöneldim. Artık bir adamdan bana hadis rivâyet ulaşırdı da ben ona, öğle uykusundayken gelir, kapısının yanı başında kaftanımı yastık yapar (ve dışarı çıkıncaya kadar yatardım). Rüzgâr da yüzüme toprak savururdu. Nihayet (adam) dışarı çıkıp beni görür ve "Resûlüllah’ın amcazadesi! Niçin geldin? Bana (haber) salsaydın da sana ben gelseydim ya!" derdi. Ben de; "benim sana gelmem daha lâyıktır" derdim ve O'na hadisi sorardım. (İbn Abbâs) dedi ki; (önceden kendisine arkadaşlık teklif etmiş olduğum) adam (öylece) kaldı. Sonraları, halk etrafımda toplanmış olduğu halde beni gördü ve "bu delikanlı, benden daha akıllıymış!" dedi.
582. Bize Yezîd b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize el-Cureyri, Abdullah b. Bureyde'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından bir adam, Fudâle b. Iyâd’ın yanına yolculuk yapmış. (Fudâle o zaman) Mısır'daydı. Derken (Fudâle) bir devesini alaflarken, (o adam) yanına gelmiş. O da; "hoş geldin" demiş. (Gelen adam) demiş ki; "bilmiş ol ki ben sana ziyaret için gelmedim. Fakat ben ve sen, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis duymuştuk. Ümid ettim ki, ondan senin yanında bir bilgi vardır?" "O nedir?" demiş. (Gelen adam da); "şöyle şöyle (bir hadis)" demiş.
٤٧- باب الرِّحْلَةِ فِى طَلَبِ الْعِلْمِ وَاحْتِمَالِ الْعَنَاءِ فِيهِ
٥٧٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ قَالَ : لَقَدْ أَقَمْتُ بِالْمَدِينَةِ ثَلاَثاً مَا لِى حَاجَةٌ إِلاَّ وَقَدْ فَرَغْتُ مِنْهَا إِلاَّ أَنَّ رَجُلاً كَانُوا يَتَوَقَّعُونَهُ كَانَ يَرْوِى حَدِيثاً ، فَأَقَمْتُ حَتَّى قَدِمَ فَسَأَلْتُهُ.
٥٧٤ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ عَنِ ابْنِ جَابِرٍ قَالَ سَمِعْتُ بُسْرَ بْنَ عُبَيْدِ اللَّهِ يَقُولُ : إِنْ كُنْتُ لأَرْكَبُ إِلَى الْمِصْرِ مِنَ الأَمْصَارِ فِى الْحَدِيثِ الْوَاحِدِ لأَسْمَعَهُ.
٥٧٥ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ زُرَارَةَ أَخْبَرَنَا أَبُو قَطَنٍ : عَمْرُو بْنُ الْهَيْثَمِ عَنْ أَبِى خَلْدَةَ عَنْ أَبِى الْعَالِيَةِ قَالَ : كُنَّا نَسْمَعُ الرِّوَايَةَ بِالْبَصْرَةِ عَنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَلَمْ نَرْضَ حَتَّى رَكِبْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ فَسَمِعْنَاهَا مِنْ أَفْوَاهِهِمْ.
٥٧٦ - أَخْبَرَنَا نُعَيْمُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْقُشَيْرِىِّ قَالَ قَالَ دَاوُدُ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : قُلْ لِصَاحِبِ الْعِلْمِ يَتَّخِذُ عَصاً مِنْ حَدِيدٍ وَنَعْلَيْنِ مِنْ حَدِيدٍ ، وَيَطْلُبُ الْعِلْمَ حَتَّى تَنْكَسِرَ الْعَصَا وَيَنْخَرِقَ النَّعْلاَنِ.
٥٧٧ - أَخْبَرَنَا مَخْلَدُ بْنُ مَالِكٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الأُمَوِىُّ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ عَنْ حُصَيْنِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - مِنْ آلِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ - قَالَ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : طَلَبْتُ الْعِلْمَ فَلَمْ أَجِدْهُ أَكْثَرَ مِنْهُ فِى الأَنْصَارِ ، فَكُنْتُ آتِى الرَّجُلَ فَأَسْأَلُ عَنْهُ فَيُقَالُ لِى نَائِمٌ ، فَأَتَوَسَّدُ رِدَائِى ثُمَّ أَضْطَجِعُ حَتَّى يَخْرُجَ إِلَى الظُّهْرِ فَيَقُولُ : مَتَى كُنْتَ هَا هُنَا يَا ابْنَ عَمِّ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ فَأَقُولُ : مُنْذُ طَوِيلٍ : فَيَقُولُ بِئْسَمَا صَنَعْتَ هَلاَّ أَعْلَمْتَنِى؟ فَأَقُولُ : أَرَدْتُ أَنْ تَخْرُجَ إِلَىَّ وَقَدْ قَضَيْتَ حَاجَتَكَ.
٥٧٨ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : وُجِدَ أَكْثَرُ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عِنْدَ هَذَا الْحَىِّ مِنَ الأَنْصَارِ ، وَاللَّهِ إِنْ كُنْتُ لآتِى الرَّجُلَ مِنْهُمْ فَيُقَالُ هُوَ نَائِمٌ ، فَلَوْ شِئْتُ أَنْ يُوقَظَ لِى فَأَدَعُهُ حَتَّى يَخْرُجَ لأَسْتَطِيبَ بِذَلِكَ حَدِيثَهُ.
٥٧٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ قَالَ : لَوْ رَفَقْتُ بِابْنِ عَبَّاسٍ لأَصَبْتُ مِنْهُ عِلْماً كَثِيراً.
٥٨٠ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ الْحَكَمِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ : كُنْتُ آتِى بَابَ عُرْوَةَ فَأَجْلِسُ بِالْبَابِ ، وَلَوْ شِئْتُ أَنْ أَدْخُلَ لَدَخَلْتُ ، وَلَكِنْ إِجْلاَلاً لَهُ.
٥٨١ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ عَنْ يَعْلَى بْنِ حَكِيمٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : لَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قُلْتُ لِرَجُلٍ مِنَ الأَنْصَارِ : يَا فُلاَنُ هَلُمَّ فَلْنَسْأَلْ أَصْحَابَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَإِنَّهُمُ الْيَوْمَ كَثِيرٌ. فَقَالَ : وَاعَجَباً لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ أَتَرَى النَّاسَ يَحْتَاجُونَ إِلَيْكَ وَفِى النَّاسِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَنْ تَرَى ؟ فَتَرَكَ ذَلِكَ وَأَقْبَلْتُ عَلَى الْمَسْأَلَةِ فَإِنْ كَانَ لَيَبْلُغُنِى الْحَدِيثُ عَنِ الرَّجُلِ فَآتِيهِ وَهُوَ قَائِلٌ فَأَتَوَسَّدُ رِدَائِى عَلَى بَابِهِ فَتَسْفِى الرِّيحُ عَلَى وَجْهِى التُّرَابَ فَيَخْرُجُ فَيَرَانِى فَيَقُولُ : يَا ابْنَ عَمِّ رَسُولِ اللَّهِ مَا جَاءَ بِكَ؟ أَلاَ أَرْسَلْتَ إِلَىَّ فَآتِيَكَ؟ فَأَقُولُ : لاَ أَنَا أَحَقُّ أَنْ آتِيَكَ فَأَسْأَلُهُ عَنِ الْحَدِيثِ. قَالَ : فَبَقِىَ الرَّجُلُ حَتَّى رَآنِى وَقَدِ اجْتَمَعَ النَّاسُ عَلَىَّ فَقَالَ : كَانَ هَذَا الْفَتَى أَعْقَلَ مِنِّى.
٥٨٢ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ : أَنَّ رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَحَلَ إِلَى فُضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ وَهُوَ بِمِصْرَ ، فَقَدِمَ عَلَيْهِ وَهُوَ يَمُدُّ لِنَاقَةٍ لَهُ فَقَالَ : مَرْحَباً. قَالَ : أَمَا إِنِّى لَمْ آتِكَ زَائِراً وَلَكِنْ سَمِعْتُ أَنَا وَأَنْتَ حَدِيثاً مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَجَوْتُ أَنْ يَكُونَ عِنْدَكَ مِنْهُ عِلْمٌ. قَالَ : مَا هُوَ؟ قَالَ : كَذَا وَكَذَا.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.