38. Rab - Sikalardan Hadis Rivâyeti Hakkında
422. Bize Muhammed İbnu'l -Mübârek, İsa b. Yûnus'dan, (o) el -Evzâ'îden, (o da) Süleyman b. Mûsa'dan (naklen) haber verdi (ki Süleyman) şöyle dedi: Tâvûs'a dedim ki; "Falan bana şöyle şöyle hadis rivâyet etti, (ne dersin?)". Şöyle karşılık verdi: "Şayet arkadaşın, dininde ve bilgisinde kendisine güvenilir (meliyy) biri ise ondan (hadis).
423. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Misâr'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Sa'd b. İbrahim dedi ki; Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) ancak sıka kimseler hadis rivâyet eder (yani ancak sıka kimselerin hadis rivâyeti kabul edilir).
424. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi kî) bize Cerîr, Asım'dan, (o da) İbn Sirin'den (naklen) rivâyet etti (ki İbn Sîrin) şöyle dedi: (Hadis alırken önceleri) isnadı sormazlardı. Daha sonra (hadisin râvîlerini) tanımak için sordular (ve) sâhib-i sünnet olandan, (yani bütün iş ve görüşlerinde seri bir delile dayanmaya özen gösteren kimseden hadis) aldılar, sâhib-i sünnet olmayandan almadılar.
Ebû Muhammed (ed -Dârimî); "Onun (yani Cerir'in) bunu Âsim’dan işittiğini zannetmiyorum" demiştir.
425. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki) bize Cerîr, Asım'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Muhammed b. Sîrin dedi ki; "Bana hadis rivâyet ettiğin sürece (veya "bana rivâyet ettiğin hadisleri") iki adamdan rivâyet etme! Çünkü onlar, hadislerini kimden aldıklarına aldırmazlar." Ebû Muhammed Abdullah (ed -Dârîmi); "Onun (yani Cerir'in) bunu ondan (yani Asım'dan) işittiğini zannetmiyorum" demiştir.
426. Bize Muhammed haber verip (dedi ki) bize Cerir, Umâre İbnu'l -Ka'ka da onun şöyle dediğini rivâyet etti. İbrahim dedi ki; "Bana hadis rivâyet ettiğin zaman, bana Ebû Zur'a'dan hadis rivâyet et! Zira bana bir hadis rivâyet etmişti. Sonra (bunu) ona bir sene sonra sormuştum da ondan bir harf bile eksiltmemişti."
427. Bize Affân haber verip (dedi ki) bize Hammâd b. Zeyd, ibn Avn'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: "Şüphe yok ki bu ilim dindir. Binaenaleyh kişi, dinini kimden aldığına (iyi) baksın!"
428. Bize İsmail b. İbrahim, Hüseyin'den, (o) Muğire'den, (o da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki İbrahim) şöyle dedi: Bir adamın yanına, ondan (hadis) almak için geldiklerinde onun namazına, gidişatına (sünnetine) ve durumuna bakar, (sonra) ondan (hadis) alırlardı.
429. Bize İmrân b. Zürâre haber verip (dedi ki) bize Hü -şeym haber verip (dedi ki) bize Muğire, İbrahim'den, onun şöyle dediğini haber verdi: Bir adama, ondan ilim almak üzere geldiklerinde onun namazına, gidişatına (sünnetine) ve durumuna bakar, sonra ondan (ilim) alırlardı.
430. Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim, Ravh'dan, (o) Hişâm'dan, (o da) el -Hasan'dan (naklen), İbrahim'in (yukarıdaki) sözünün benzerini haber verdi.
431. Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim haber verip (dedi ki) bize Abdullah b. Ebi Ca'fer er -Râzî, babasından, (o) er -Rebî'den, (o da) Ebu'l -Âliye'den (naklen) haber verdi (ki Ebu'l -Aliye) şöyle dedi: Biz, kendisinden (hadis) almak için adama gelirdik de namaz kıldığında bakardık; şayet güzel kılarsa, "o, başkasını (yani hadis rivâyetini) daha güzel yapar" diyerek yanına otururduk. (Namazını) kötü kılarsa; "O, başkasını (yani hadis rivâyetini) daha kötü yapar" diyerek yanından kalkardık. Ebû Ma'mer; "Onun (yani Ebu'l -Âliye'nin) sözleri, bunun benzeridir" demiştir.
432. Bize Ebû Âsim haber verip (dedi ki, bunu ondan (yani zikredilecek haberi İbn Avn'dan) işitip işitmediğimi (tam) bilmiyorum, -veya İbn Avn'ın, Muhammed'den (naklen şöyle bir rivâyeti) var: "Şüphesiz bu ilim dindir. Binaenaleyh, dininizi kimden aldığınıza (iyi) bakınız!"
433. Bize Mervân b. Muhammed haber verip (dedi ki) bize Sa'id b. Abdilaziz, Süleyman b. Mûsa'dan, onun şöyle dediğini rivâyet etti: Tâvûs'a dedim ki; "Falan bana şöyle şöyle hadis rivâyet etti, (ne dersiniz alayım mı?)." Şöyle karşılık verdi: Şimdi eğer arkadaşın, dininde ve bilgisinde kendisine güvenilir (meliyy) biri ise ondan (hadis).
434. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki) bize Süfyân, Hişâm b. Huceyr'den, (o da) Tâvûs'dan (naklen) rivâyet etti (ki Tâvûs) şöyle dedi: Büşeyr b. Kâ'b İbn Abbâs'ın yanına geldi ve ona hadis rivâyet etmeye başladı. Sonunda İbn Abbâs "İlk hadisi bana tekrar et!" dedi. (O zaman) Büşeyr ona şöyle dedi: "Bilmiyorum, (acaba rivâyet ettiğim) bütün hadîsleri kabul ettin de bunu inkâr mı ettin, yahut bunu kabul ettin de (diğer) bütün hadislerimi inkâr mı ettin?". Buna İbn Abbâs şöyle karşılık verdi. Doğrusu bizler Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem), ona isnâd edilerek yalan söylenmediği zaman hadis rivâyet ederdik. Ama insanlar hırçın ve uysal (develere) binince (yani yanlış -doğru, uydurma -sahih her şeyi rivâyete başlayınca biz ondan hadis rivâyet etmeyi bırakdık).
435. Bize İsmail b. Ebân haber verip dedi ki; bize Abdullah İbnu'l -Mübarek Ma'mer'den, (o) İbn Tâvûs'dan, (o) babasından, (o da) İbn Abbâs'dan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: Biz hadisleri (sözleri haberleri) ezberlerdik -hadis ise ancak Resûlüllah'dan (sallallahü aleyhi ve sellem) ezberlenir -. Nihayet siz hırçın ve uysal (develere) bindiniz, (olur -olmaz her şeyi rivâyet etmeye başladınız. Bunun üzerine biz de hadis ezberlemeyi terkettik).
436. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (o) Leys'den, (o) Tâvûs'dan, (o da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) haber verdi (ki Abdullah) şöyle dedi: "Hazret-i Süleyman'ın bağlamış olduğu bazı şeytanların, insanları din konusunda bilgilendirmek üzere ortaya çıkmaları yakındır. "
437. Bize Ahmed b. Abdillah haber verip (dedi ki) bize Zaide. Hişâm'dan, (o da) Muhammed'den (naklen) rivâyet etti (ki Muhammed) şöyle dedi: Bu hadisi kimden aldığınıza (iyi) bakınız! Çünkü o dininizdir.
٣٨- باب الْحَدِيثِ عَنِ الثِّقَاتِ
٤٢٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ عِيسَى بْنِ يُونُسَ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مُوسَى قَالَ قُلْتُ لِطَاوُسٍ : إِنَّ فُلاَناً حَدَّثَنِى بِكَذَا وَكَذَا. قَالَ : إِنْ كَانَ صَاحِبُكَ مَلِيًّا فَخُذْ عَنْهُ.
٤٢٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مِسْعَرٍ قَالَ قَالَ سَعْدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ : لاَ يُحَدِّثْ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ إِلاَّ الثِّقَاتُ.
٤٢٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ عَاصِمٍ عَنِ ابْنِ سِيرِينَ قَالَ : كَانُوا لاَ يَسْأَلُونَ عَنِ الإِسْنَادِ ثُمَّ سَأَلُوا بَعْدُ لِيَعْرِفُوا مَنْ كَانَ صَاحِبَ سُنَّةٍ أَخَذُوا عَنْهُ ، وَمَنْ لَمْ يَكُنْ صَاحِبَ سُنَّةٍ لَمْ يَأْخُذُوا عَنْهُ. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : مَا أَظُنُّهُ سَمِعَهُ مِنْ عَاصِمٍ.
٤٢٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ عَاصِمٍ قَالَ قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ سِيرِينَ : مَا حَدَّثْتَنِى فَلاَ تُحَدِّثْنِى عَنْ رَجُلَيْنِ فَإِنَّهُمَا لاَ يُبَالِيَانِ عَمَّنْ أَخَذَا حَدِيثَهُمَا. قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ عَبْدُ اللَّهِ : لاَ أَظُنُّهُ سَمِعَهُ.
٤٢٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ قَالَ قَالَ إِبْرَاهِيمُ : إِذَا حَدَّثْتَنِى فَحَدِّثْنِى عَنْ أَبِى زُرْعَةَ فَإِنَّهُ حَدَّثَنِى بِحَدِيثٍ ثُمَّ سَأَلْتُهُ بَعْدَ ذَلِكَ بِسَنَةٍ ، فَمَا أَخْرَمَ مِنْهُ حَرْفاً.
٤٢٧ - أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنِ ابْنِ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : إِنَّ هَذَا الْعِلْمَ دِينٌ ، فَلْيَنْظُرِ الرَّجُلُ عَمَّنْ يَأْخُذُ دِينَهُ.
٤٢٨ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هُشَيْمٍ عَنْ مُغِيرَةَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانُوا إِذَا أَتَوُا الرَّجُلَ لِيَأْخُذُوا عَنْهُ نَظَرُوا إِلَى صَلاَتِهِ وَإِلَى سَمْتِهِ وَإِلَى هَيْئَتِهِ.
٤٢٩ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ زُرَارَةَ أَخْبَرَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا مُغِيرَةُ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانُوا إِذَا أَتَوُا الرَّجُلَ يَأْخُذُونَ عَنْهُ الْعِلْمَ نَظَرُوا إِلَى صَلاَتِهِ وَإِلَى سَمْتِهِ وَإِلَى هَيْئَتِهِ ، ثُمَّ يَأْخُذُونَ عَنْهُ.
٤٣٠ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ رَوْحٍ عَنْ هِشَامٍ عَنِ الْحَسَنِ نَحْوَ حَدِيثِ إِبْرَاهِيمَ.
٤٣١ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى جَعْفَرٍ الرَّازِىُّ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الرَّبِيعِ عَنْ أَبِى الْعَالِيَةِ قَالَ : كُنَّا نَأْتِى الرَّجُلَ لِنَأْخُذَ عَنْهُ فَنَنْظُرُ إِذَا صَلَّى ، فَإِنْ أَحْسَنَهَا جَلَسْنَا إِلَيْهِ وَقُلْنَا هُوَ لِغَيْرِهَا أَحْسَنُ ، وَإِنْ أَسَاءَهَا قُمْنَا عَنْهُ وَقُلْنَا هُوَ لِغَيْرِهَا أَسْوَأُ. قَالَ أَبُو مَعْمَرٍ : لَفْظُهُ نَحْوُ هَذَا.
٤٣٢ - أَخْبَرَنَا أَبُو عَاصِمٍ قَالَ - لاَ أَدْرِى سَمِعْتُهُ مِنْهُ أَوْ لاَ - ابْنُ عَوْنٍ عَنْ مُحَمَّدٍ : إِنَّ هَذَا الْعِلْمَ دِينٌ فَانْظُرُوا عَمَّنْ تَأْخُذُونَ دِينَكُمْ.
٤٣٣ - أَخْبَرَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ مُوسَى قَالَ قُلْتُ لِطَاوُسٍ : إِنَّ فُلاَناً حَدَّثَنِى بِكَذَا وَكَذَا. قَالَ : فَإِنْ كَانَ صَاحِبُكَ مَلِيًّا فَخُذْ عَنْهُ.
٤٣٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ هِشَامِ بْنِ حُجَيْرٍ عَنْ طَاوُسٍ قَالَ : جَاءَ بَشِيرُ بْنُ كَعْبٍ إِلَى ابْنِ عَبَّاسٍ فَجَعَلَ يُحَدِّثُهُ ، فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : أَعِدْ عَلَىَّ الْحَدِيثَ الأَوَّلَ. قَالَ لَهُ بَشِيرٌ : مَا أَدْرِى عَرَفْتَ حَدِيثِى كُلَّهُ وَأَنْكَرْتَ هَذَا؟ أَوْ عَرَفْتَ هَذَا وَأَنْكَرْتَ حَدِيثِى كُلَّهُ؟ فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : إِنَّا كُنَّا نُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- إِذَا لَمْ يَكُنْ يُكْذَبُ عَلَيْهِ ، فَلَمَّا رَكِبَ النَّاسُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ تَرَكْنَا الْحَدِيثَ عَنْهُ.
٤٣٥ - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبَانَ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ مَعْمَرٍ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : كُنَّا نَحْفَظُ الْحَدِيثَ وَالْحَدِيثُ يُحْفَظُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- حَتَّى رَكِبْتُمُ الصَّعْبَ وَالذَّلُولَ.
٤٣٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ لَيْثٍ عَنْ طَاوُسٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ : يُوشِكُ أَنْ يَظْهَرَ شَيَاطِينُ قَدْ أَوْثَقَهَا سُلَيْمَانُ يُفَقِّهُونَ النَّاسَ فِى الدِّينِ.
٤٣٧ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا زَائِدَةُ عَنْ هِشَامٍ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ : انْظُرُوا عَمَّنْ تَأْخُذُونَ هَذَا الْحَدِيثَ ، فَإِنَّهُ دِينُكُمْ.
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.