Resulullah'ın hadislerini mi arıyorsunuz ?
Türkiye'nin En Geniş Kapsamlı Hadis Sitesi
HZ.MUHAMMED (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
"أَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰى اٰلِ مُحَمَّدٍ"

Latest Post

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 48. Bab—İlmin İzzetini Koruma

583. Bize Muhammed b. Sa'îd haber verip (dedi ki), bize Abdusselâm b. Harb, Abdul'a'lâ'dan, (O da) El-Hasan'dan (naklen) rivâyet etti ki, O (yani el-Hasan, bir gün) çarşıya girdi ve bir adamla bir elbiseye pazarlık yaptı. (Adam) da; "bu (elbise), şuna şuna mukabil senin olsun! Vallahi başkası olaydı onu vermezdim" dedi. Bunun üzerine (el-Hasan); "demek bunu yaptınız ha!" dedi ve ondan sonra O, artık Allah'a kavuşuncaya, (vefat edinceye) kadar, ne çarşıda satın alıcı olarak, ne de satıcı olarak görülmedi.

584. Bize el-Heysem b. Cemil, Husâm'dan, (O) Ebû Ma'şer’den, (O da) İbrahim'den (naklen) haber verdi (ki, İbrahim) kendisini tanıyanlardan satın almazdı.

585. Bize Muhammed b. Sa'îd haber verip (dedi ki), bize Abdusselâm, Abdullah İbnu'l-Velîd el-Muzeni'den, (O da) Ubeyd İbnu'l-Hasan'dan (naklen) haber verdi (ki, Ubeyd) şöyle dedi: Mus'ab İbnu'z-Zübeyr, Ramazan ayı girdiğinde Kûfelilerin "kurrâ’sına=Kur'an okuyan âbidlerine" bir (miktar) mal taksim etti. (Bu arada) Abdurrahman b. Ma'kıl'e ikibin dirhem gönderip; "bu (Ramazan) ayında bunlardan istifade ediver!" dedi. Abdurrahman b. Ma'kıl, bunları geri çevirdi ve "biz Kur'an'ı bunun için okumadık!" dedi.

586. Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef haber verip (dedi ki), bize Enes b. Iyâd rivâyet edip (dedi ki), bana Ubeydullah b. Ömer rivâyet etti ki, Ömer İbnu'l-Hattâb, Abdullah b. Selâm'a; "ilim adamları, (ilim erbabı) kimlerdir?" diye sordu. O da; "bildikleriyle amel edenler" karşılığını verdi. (Hazret-i Ömer); "peki, ilmi, adamların göğüslerinden ne yok eder?" dedi. (O da) "tama' (açgözlülük)!" cevabını verdi.

587. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip (dedi ki), bize Süfyân b. Uyeyne, Zeyd'den, (O da) Atâ'dan (naklen) rivâyet etti (ki, Atâ’) şöyle dedi: Ağırbaşlılığın ilme kondurduğundan daha güzelini, hiçbir şey bir şeye kondurmamıştır!.

588. Bize Affân haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivâyet edip (dedi ki), bize Asım el-Ahvel, Âmir eş-Şa'bî'den, O'nun şöyle dediğini haber verdi: İlmin süsü, sahiplerinin ağırbaşlılığıdır.

589. Bize Ya'küb b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Abdurrahman rivâyet edip (dedi ki), bize Zem'a b. Salih, Seleme b. Vehrâra'dan, (O da) Tâvûs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, Tâvûs) şöyle dedi: İlim, ağırbaşlılık dağarcığı gibisine konmamıştır.

590. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize, Cerir, ibn Şübrüme'den,- (O da) eş-Şa'bî'den (naklen) rivâyetetti (ki, eş-Şa'bî) şöyle dedi: İlmin süsü, sahiplerinin ağırbaşlılığıdır.

591. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Mutarrif b. Mazin, Ya'la b. Mıksem'den, (O da) Vehb b. Munebbih'ten (naklen) haber verdi (ki, Vehb şöyle dedi: Şüphe yok ki hikmet, (dünyalıkları) terkeden, sakin kalbte kalır.

592. Bize Muhammed b. Ahmed haber verip dedi ki, Süfyân'ı, şöyle derken işitmiştim: Ubeydullah şöyle dedi: İlmi lekelediniz, nurunu yok ettiniz. Şayet Ömer bana ve size kavuşsaydı, canımızı yakardı.

593. Bize Şihâb b. Abbâd haber verip (dedi ki), bize Süfyân b. Uyeyne, Umeyye el-Murâdi'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Ali dedi ki; "İlim öğreniniz. Öğrendiğiniz zaman da ona hâkim olunuz ve ne gülme ile, ne de oyunla onu karıştırmayınız. Aksi halde kalpler onu kerih görüp (dışarı) atar.

594. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Cerir, el-Fudayl b. Ğazvân'dan, (O da) Ali b. Hüseyn'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ali) şöyle dedi: Kim bir gülüş gülerse, ilimden bir atımlık atmış olur.

595. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan (naklen) haber verdi ki, Hazret-i Ömer, Ka'b'a, "ilim adamları, (ilim erbabı) kimlerdir?" diye sormuş. O da; "bildikleriyle amel edenler!" diye cevap vermiş. (Hazret-i Ömer); "peki, ilmi alimlerin kalbinden ne çıkarmıştır?" demiş. (O da); "tama’; (açgözlülük)!" cevabını vermiş.

596. Bize Ahmed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Bişr rivâyet edip (dedi ki), bize Abdullah İbnu’l-Velid, Ömer b. Eyyûb'dan, (O da) Ebû İyâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû îyâs) şöyle dedi: Ben Amr İbnu'n-Nu'mân’ın yanına konuk inmiştim. Derken, Ramazan ayı geldiğinde Mus'ab İbnu'z-Zübeyr'in elçisi O'na ikibin dirhem getirdi ve "Emîr sana selâm söylüyor. O dedi ki, biz hiçbir şerefli "kari'=Kur'an okuyan âbid" bırakmadık ki, bizden ona bir iyilik ulaşmış olmasın. Binaenaleyh sen de, bu (Ramazan) ayındaki harcamalarında şu iki (bin)den istifade ediver!" dedi. Bunun üzerine (Amr) şöyle karşılık verdi: "Emîr'e selâm söyle ve O'na de ki, bizler, vallahi, (Kur'an-ı Kerîm'i) dünyayı ve parasını kastederek okumadık!".

٤٨- باب صِيَانَةِ الْعِلْمِ

٥٨٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ بْنُ حَرْبٍ عَنْ عَبْدِ الأَعْلَى عَنِ الْحَسَنِ : أَنَّهُ دَخَلَ السُّوقَ فَسَاوَمَ رَجُلاً بِثَوْبٍ فَقَالَ : هُوَ لَكَ بِكَذَا وَكَذَا وَاللَّهِ لَوْ كَانَ غَيْرُكَ مَا أَعْطَيْتُهُ. فَقَالَ : فَعَلْتُمُوهَا. فَمَا رُئِىَ بَعْدَهَا مُشْتَرِياً مِنَ السُّوقِ وَلاَ بَائِعاً حَتَّى لَحِقَ بِاللَّهِ.

٥٨٤ - أَخْبَرَنَا الْهَيْثَمُ بْنُ جَمِيلٍ عَنْ حُسَامٍ عَنْ أَبِى مَعْشَرٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ : أَنَّهُ كَانَ لاَ يَشْتَرِى مِمَّنْ يَعْرِفُهُ.

٥٨٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَعِيدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ السَّلاَمِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْوَلِيدِ الْمُزَنِىِّ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ الْحَسَنِ قَالَ : قَسَّمَ مُصْعَبُ بْنُ الزُّبَيْرِ مَالاً فِى قُرَّاءِ أَهْلِ الْكُوفَةِ حِينَ دَخَلَ شَهْرُ رَمَضَانَ ، فَبَعَثَ إِلَى عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَعْقِلٍ بِأَلْفَىْ دِرْهَمٍ ، فَقَالَ لَهُ : اسْتَعِنْ بِهَا فِى شَهْرِكَ هَذَا. فَرَدَّهَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَعْقِلٍ وَقَالَ : لَمْ نَقْرَإِ الْقُرْآنَ لِهَذَا.

٥٨٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى خَلَفٍ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ حَدَّثَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ أَنَّ عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالَ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَلاَمٍ : مَنْ أَرْبَابُ الْعِلْمِ؟ قَالَ : الَّذِينَ يَعْمَلُونَ بِمَا يَعْلَمُونَ. قَالَ : فَمَا يَنْفِى الْعِلْمَ مِنْ صُدُورِ الرِّجَالِ؟ قَالَ : الطَّمَعُ.

٥٨٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ زَيْدٍ عَنْ عَطَاءٍ قَالَ : مَا أَوَى شَىْءٌ إِلَى شَىْءٍ أَزْيَنَ مِنْ حِلْمٍ إِلَى عِلْمٍ.

٥٨٨ - أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ أَخْبَرَنَا عَاصِمٌ الأَحْوَلُ عَنْ عَامِرٍ الشَّعْبِىِّ قَالَ : زَيْنُ الْعِلْمِ حِلْمُ أَهْلِهِ.

٥٨٩ - أَخْبَرَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنَا زَمْعَةُ بْنُ صَالِحٍ عَنْ سَلَمَةَ بْنِ وَهْرَامٍ عَنْ طَاوُسٍ قَالَ : مَا حُمِلَ الْعِلْمُ فِى مِثْلِ جِرَابِ حِلْمٍ.

٥٩٠ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ ابْنِ شُبْرُمَةَ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : زَيْنُ الْعِلْمِ حِلْمُ أَهْلِهِ.

٥٩١ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا مُطَرِّفُ بْنُ مَازِنٍ عَنْ يَعْلَى بْنِ مِقْسَمٍ عَنْ وَهْبِ بْنِ مُنَبِّهٍ قَالَ : إِنَّ الْحِكْمَةَ تَسْكُنُ الْقَلْبَ الْوَادِعَ السَّاكِنَ.

٥٩٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ يَقُولُ قَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ : شِنْتُمُ الْعِلْمَ وَأَذْهَبْتُمْ نُورَهُ ، وَلَوْ أَدْرَكَنِى وَإِيَّاكُمْ عُمَرُ لأَوْجَعَنَا.

٥٩٣ - أَخْبَرَنَا شِهَابُ بْنُ عَبَّادٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أُمَىٍّ الْمُرَادِىِّ قَالَ قَالَ عَلِىٌّ : تَعَلَّمُوا الْعِلْمَ ، فَإِذَا عَلِمْتُمُوهُ فَاكْظِمُوا عَلَيْهِ وَلاَ تَشُوبُوهُ بِضَحِكٍ وَلاَ بِلَعِبٍ فَتَمُجَّهُ الْقُلُوبُ.

٥٩٤ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنِ الْفُضَيْلِ بْنِ غَزْوَانَ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ قَالَ : مَنْ ضَحِكَ ضَحْكَةً مَجَّ مَجَّةً مِنَ الْعِلْمِ.

٥٩٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ أَنَّ عُمَرَ قَالَ لِكَعْبٍ : مَنْ أَرْبَابُ الْعِلْمِ؟ قَالَ : الَّذِينَ يَعْمَلُونَ بِمَا يَعْلَمُونَ. قَالَ : فَمَا أَخْرَجَ الْعِلْمَ مِنْ قُلُوبِ الْعُلَمَاءِ؟ قَالَ : الطَّمَعُ.

٥٩٦ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بِشْرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْوَلِيدِ عَنْ عُمَرَ بْنِ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى إِيَاسٍ قَالَ : كُنْتُ نَازِلاً عَلَى عَمْرِو بْنِ النُّعْمَانِ فَأَتَاهُ رَسُولُ مُصْعَبِ بْنِ الزُّبَيْرِ حَضْرَةَ رَمَضَانَ بِأَلْفَىْ دِرْهَمٍ فَقَالَ : إِنَّ الأَمِيرَ يُقْرِئُكَ السَّلاَمَ ، وَقَالَ : إِنَّا لَمْ نَدَعْ قَارِئاً شَرِيفاً إِلاَّ وَقَدْ وَصَلَ إِلَيْهِ مِنَّا مَعْرُوفٌ ، فَاسْتَعِنْ بِهَذَيْنِ عَلَى نَفَقَةِ شَهْرِكَ هَذَا. فَقَالَ : أَقْرِئِ الأَمِيرَ السَّلاَمَ وَقُلْ لَهُ : إِنَّا وَاللَّهِ مَا قَرَأْنَا الْقُرْآنَ نُرِيدُ بِهِ الدُّنْيَا وَدِرْهَمَهَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 47. Bab—İlim Tahsili İçin Yolculuk Yapma Ve Bu Uğurda Güçlüğe Katlanma

573. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (O da) Ebû Kılâbe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû Kılâbe) şöyle dedi: "Medine'de (fazladan) üç gün kaldım. Halbuki bütün ihtiyaçlarımı görmüştüm. Sadece (Medinelilerin gelmesini) bekledikleri bir adam, bir hadis rivâyet ediyormuş. Bu sebeple o gelinceye kadar kaldım ve ona (bu hadîsi) sordum.

574. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize el-Velid b. Câbir, Câbir'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Büsr b. Ubeydillah'ı, şöyle derken işitmiştim: Muhakkak ki ben, birtek hadisi işitmek için şehirlerden bir şehre yolculuk yapardım.

575. Bize Amr b. Zürâre haber verip (dedi ki), bize Ebû Katan Amr İbnu'l-Heysem, Ebû Halde'den, (O da) Ebu'l-Âliye'den (naklen) haber verdi (ki, Ebu'l-Aliye) şöyle dedi: Biz, Basra'da, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından (gelen) rivâyeti işitirdik de (buna gönlümüz) razı olmaz, nihayet Medine'ye yolculuk yapar ve bu rivâyeti, onların ağızlarından işitirdik.

576. Bize Nu'aym b. Hammâd haber verip (dedi ki), bize Bakıyye, Abdullah b. Abdirrahman el-Kuşeyri'den, O'nun şöyle dediğini rivâyet etti: Dâvûd Peygamber -aleyhisselâm- şöyle demiş: "İlim dostuna söyle, bir demir bastonla bir çift demir papuç edinsin ve baston kırılıncaya, papuçlar parçalanıncaya kadar ilim arayıp öğrensin.

577. Bize Mahled b. Mâlik haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Sa'îd el-Umevi rivâyet edip (dedi ki), bize el-Haccâc, Sa'd b. Muâz'ın soyundan olan Husayn b. Abdirrahman'dan, şöyle dediğini rivâyet etti: İbn Abbâs dedi ki: "İlimarayıp tahsil ettim de onu, Ensâr'da olduğu kadar çok (hiçbir yerde) bulmadım. İşte ben (onlardan birinin evine) gelir, (ev sahibini) sorardım da bana, "uyuyor" denirdi. Ben de kaftanımı yastık yapıp, (ev sahibi) öğleyin yanıma çıkıncaya (veya "öğle (namazına) çıkıncaya") kadar yan üstü yatardım. (Ev sahibi dışarı çıkıp beni görünce), "ne zamandır buradasın, Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) amcazâdesi?" der, ben de; "uzun zamandan beri" derdim. Bunun üzerine O, "ne kötü yapmışsın! Bana bildirseydin ya!" derdi. Ben de; "istedim ki, ihtiyacını görmüş olduğun halde yanıma çıkıp gelesin" derdim.

578. Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus haber verip (dedi ki), bize Ebû Bekr, Muhammed b. Amr'dan, (O) Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: "Resûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) en fazla hadisi şu Ensâr kabilesinin yanında bulunmuştur. Vallahi ben, onlardan birinin (evine) gelirdim de, "o uyuyor" denirdi. Benim için uyandırılmasını isteseydim, (uyandırılırdı). Ama ben, dışarı çıkıncaya kadar onu (kendi haline) bırakırdım. Ben bununla, onun hadis rivâyetinin temiz ve güzel olması gayesini güderdim."

579. Bize Ebû Ma'mer İsmail b. İbrahim, Süfyân b. Uyeyne'den, (O) ez-Zühri'den, (O da) Ebû Seleme'den (naklen) haber verdi (ki, Ebû Seleme) şöyle dedi: "Şayet İbn Abbâs'a yumuşak davransaydım, O'ndan çok ilim elde ederdim."

580. Bize Bişr İbnu'l-Hakem haber verip (dedi ki), bize Abdurrezzâk rivâyet edip (dedi ki), bize Ma'mer, ez-Zühri'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Urve'nin kapısına gelir, kapıdaotururdum. İçeri girmeyi isteseydim, girerdim. Ama ona saygıdan dolayı (girmezdim)

581. Bize Yezîd b. Harun haber verip (dedi ki), bize Cerir b. Hazım, Ya'la b. Hakîm'den, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbâs'tan (naklen) rivâyet etti (ki, İbn Abbâs) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edince, Ensâr'dan bir adama; "ey falan! Gel, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashâbına bilmediklerimizi soralım. Çünkü onlar bugün çoktur, (yarın azalır giderler)" dedim. O, "hayret sana, ey İbn Abbâs! Halkın içinde, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından gördüğün kimseler bulunmaktayken, halkın sana muhtaç olacağım mı zannediyorsun?" dedi ve bunu yapmadı. Ben ise sormaya yöneldim. Artık bir adamdan bana hadis rivâyet ulaşırdı da ben ona, öğle uykusundayken gelir, kapısının yanı başında kaftanımı yastık yapar (ve dışarı çıkıncaya kadar yatardım). Rüzgâr da yüzüme toprak savururdu. Nihayet (adam) dışarı çıkıp beni görür ve "Resûlüllah’ın amcazadesi! Niçin geldin? Bana (haber) salsaydın da sana ben gelseydim ya!" derdi. Ben de; "benim sana gelmem daha lâyıktır" derdim ve O'na hadisi sorardım. (İbn Abbâs) dedi ki; (önceden kendisine arkadaşlık teklif etmiş olduğum) adam (öylece) kaldı. Sonraları, halk etrafımda toplanmış olduğu halde beni gördü ve "bu delikanlı, benden daha akıllıymış!" dedi.

582. Bize Yezîd b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize el-Cureyri, Abdullah b. Bureyde'den (naklen) rivâyet etti ki, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabından bir adam, Fudâle b. Iyâd’ın yanına yolculuk yapmış. (Fudâle o zaman) Mısır'daydı. Derken (Fudâle) bir devesini alaflarken, (o adam) yanına gelmiş. O da; "hoş geldin" demiş. (Gelen adam) demiş ki; "bilmiş ol ki ben sana ziyaret için gelmedim. Fakat ben ve sen, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis duymuştuk. Ümid ettim ki, ondan senin yanında bir bilgi vardır?" "O nedir?" demiş. (Gelen adam da); "şöyle şöyle (bir hadis)" demiş.

٤٧- باب الرِّحْلَةِ فِى طَلَبِ الْعِلْمِ وَاحْتِمَالِ الْعَنَاءِ فِيهِ

٥٧٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ قَالَ : لَقَدْ أَقَمْتُ بِالْمَدِينَةِ ثَلاَثاً مَا لِى حَاجَةٌ إِلاَّ وَقَدْ فَرَغْتُ مِنْهَا إِلاَّ أَنَّ رَجُلاً كَانُوا يَتَوَقَّعُونَهُ كَانَ يَرْوِى حَدِيثاً ، فَأَقَمْتُ حَتَّى قَدِمَ فَسَأَلْتُهُ.

٥٧٤ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ عَنِ ابْنِ جَابِرٍ قَالَ سَمِعْتُ بُسْرَ بْنَ عُبَيْدِ اللَّهِ يَقُولُ : إِنْ كُنْتُ لأَرْكَبُ إِلَى الْمِصْرِ مِنَ الأَمْصَارِ فِى الْحَدِيثِ الْوَاحِدِ لأَسْمَعَهُ.

٥٧٥ - أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ زُرَارَةَ أَخْبَرَنَا أَبُو قَطَنٍ : عَمْرُو بْنُ الْهَيْثَمِ عَنْ أَبِى خَلْدَةَ عَنْ أَبِى الْعَالِيَةِ قَالَ : كُنَّا نَسْمَعُ الرِّوَايَةَ بِالْبَصْرَةِ عَنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَلَمْ نَرْضَ حَتَّى رَكِبْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ فَسَمِعْنَاهَا مِنْ أَفْوَاهِهِمْ.

٥٧٦ - أَخْبَرَنَا نُعَيْمُ بْنُ حَمَّادٍ حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْقُشَيْرِىِّ قَالَ قَالَ دَاوُدُ النَّبِىُّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- : قُلْ لِصَاحِبِ الْعِلْمِ يَتَّخِذُ عَصاً مِنْ حَدِيدٍ وَنَعْلَيْنِ مِنْ حَدِيدٍ ، وَيَطْلُبُ الْعِلْمَ حَتَّى تَنْكَسِرَ الْعَصَا وَيَنْخَرِقَ النَّعْلاَنِ.

٥٧٧ - أَخْبَرَنَا مَخْلَدُ بْنُ مَالِكٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ الأُمَوِىُّ حَدَّثَنَا الْحَجَّاجُ عَنْ حُصَيْنِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - مِنْ آلِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ - قَالَ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ : طَلَبْتُ الْعِلْمَ فَلَمْ أَجِدْهُ أَكْثَرَ مِنْهُ فِى الأَنْصَارِ ، فَكُنْتُ آتِى الرَّجُلَ فَأَسْأَلُ عَنْهُ فَيُقَالُ لِى نَائِمٌ ، فَأَتَوَسَّدُ رِدَائِى ثُمَّ أَضْطَجِعُ حَتَّى يَخْرُجَ إِلَى الظُّهْرِ فَيَقُولُ : مَتَى كُنْتَ هَا هُنَا يَا ابْنَ عَمِّ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم-؟ فَأَقُولُ : مُنْذُ طَوِيلٍ : فَيَقُولُ بِئْسَمَا صَنَعْتَ هَلاَّ أَعْلَمْتَنِى؟ فَأَقُولُ : أَرَدْتُ أَنْ تَخْرُجَ إِلَىَّ وَقَدْ قَضَيْتَ حَاجَتَكَ.

٥٧٨ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يُونُسَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرٍو عَنْ أَبِى سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : وُجِدَ أَكْثَرُ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- عِنْدَ هَذَا الْحَىِّ مِنَ الأَنْصَارِ ، وَاللَّهِ إِنْ كُنْتُ لآتِى الرَّجُلَ مِنْهُمْ فَيُقَالُ هُوَ نَائِمٌ ، فَلَوْ شِئْتُ أَنْ يُوقَظَ لِى فَأَدَعُهُ حَتَّى يَخْرُجَ لأَسْتَطِيبَ بِذَلِكَ حَدِيثَهُ.

٥٧٩ - أَخْبَرَنَا أَبُو مَعْمَرٍ : إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ قَالَ : لَوْ رَفَقْتُ بِابْنِ عَبَّاسٍ لأَصَبْتُ مِنْهُ عِلْماً كَثِيراً.

٥٨٠ - أَخْبَرَنَا بِشْرُ بْنُ الْحَكَمِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ : كُنْتُ آتِى بَابَ عُرْوَةَ فَأَجْلِسُ بِالْبَابِ ، وَلَوْ شِئْتُ أَنْ أَدْخُلَ لَدَخَلْتُ ، وَلَكِنْ إِجْلاَلاً لَهُ.

٥٨١ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ عَنْ يَعْلَى بْنِ حَكِيمٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ : لَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قُلْتُ لِرَجُلٍ مِنَ الأَنْصَارِ : يَا فُلاَنُ هَلُمَّ فَلْنَسْأَلْ أَصْحَابَ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- فَإِنَّهُمُ الْيَوْمَ كَثِيرٌ. فَقَالَ : وَاعَجَباً لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ أَتَرَى النَّاسَ يَحْتَاجُونَ إِلَيْكَ وَفِى النَّاسِ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- مَنْ تَرَى ؟ فَتَرَكَ ذَلِكَ وَأَقْبَلْتُ عَلَى الْمَسْأَلَةِ فَإِنْ كَانَ لَيَبْلُغُنِى الْحَدِيثُ عَنِ الرَّجُلِ فَآتِيهِ وَهُوَ قَائِلٌ فَأَتَوَسَّدُ رِدَائِى عَلَى بَابِهِ فَتَسْفِى الرِّيحُ عَلَى وَجْهِى التُّرَابَ فَيَخْرُجُ فَيَرَانِى فَيَقُولُ : يَا ابْنَ عَمِّ رَسُولِ اللَّهِ مَا جَاءَ بِكَ؟ أَلاَ أَرْسَلْتَ إِلَىَّ فَآتِيَكَ؟ فَأَقُولُ : لاَ أَنَا أَحَقُّ أَنْ آتِيَكَ فَأَسْأَلُهُ عَنِ الْحَدِيثِ. قَالَ : فَبَقِىَ الرَّجُلُ حَتَّى رَآنِى وَقَدِ اجْتَمَعَ النَّاسُ عَلَىَّ فَقَالَ : كَانَ هَذَا الْفَتَى أَعْقَلَ مِنِّى.

٥٨٢ - أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الْجُرَيْرِىُّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ بُرَيْدَةَ : أَنَّ رَجُلاً مِنْ أَصْحَابِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَحَلَ إِلَى فُضَالَةَ بْنِ عُبَيْدٍ وَهُوَ بِمِصْرَ ، فَقَدِمَ عَلَيْهِ وَهُوَ يَمُدُّ لِنَاقَةٍ لَهُ فَقَالَ : مَرْحَباً. قَالَ : أَمَا إِنِّى لَمْ آتِكَ زَائِراً وَلَكِنْ سَمِعْتُ أَنَا وَأَنْتَ حَدِيثاً مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- رَجَوْتُ أَنْ يَكُونَ عِنْدَكَ مِنْهُ عِلْمٌ. قَالَ : مَا هُوَ؟ قَالَ : كَذَا وَكَذَا.


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla

 46. Bab—Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve selem) Rivâyette Bulunma Ve Sünnetleri Öğretme

551. Bize Ebu'l-Muğire haber verip (dedi ki), bize el-Evzâ'î, Hassân'dan, (O da) Ebû Kebşe'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû Kebşe) şöyle dedi: Abdullah b. Amr'dan, şöyle dediğini işittim: Resûlüllah'ı (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim: "Benden, bir âyet de olsa, (başkalarına) ulaştırınız. İsrailoğullarından da rivâyet edebilirsiniz, bunda bir beis yokdur. Kim de bile bile bana isnad ederek yalan söylerse, Cehennem'deki yerine hazırlansın!"

552. Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî haber verip (dedi ki), bize Yezid b. Hârûn haber verdi. (O da dedi ki) bize el-Avvâm b. Havşeb Ebû İsa eş-Şeybânî haber verip (dedi ki), bize el-Kasım b. Avf eş-Şeybânî, Ebû Zerr'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (amirlerin, yöneticilerin) bize üç şeyde, yani ma'rûfu emretmemizde, münkerden nehyetmemizde ve halka Sünnetleri öğretmemizde galebe çalmamalarını, (bu görevlerimizi yapmamıza mani olmalarına imkân vermememizi) emretti.

553. Bize Ebu'l-Muğire haber verip (dedi ki), bize Süfyân rivâyet edip (dedi ki), bana Süleym b. Amir rivâyet edip dedi ki; bizler Ebû Umâme'nin yanına oturduğumuzda O bize hadisten büyük bir olay getirir, (nakleder) ve halka; "işitiniz, anlayınız ve işittiklerinizi, bizden (başkalarına) ulaştırınız" derdi. Suleym; "(Ebû Umâme'nin) bildiğine tanıklık eden evinde (yanına oturduğumuzda...) demiştir.

554. Bize Abdulvehhâb b. Sa'îd haber verip (dedi ki), bize Şu'ayb -ki O ibn İshak'tir- rivâyet edip (dedi ki), bize el-Evzâ'î rivâyet etti. (O da dedi ki), bana Ebû Kesir rivâyet edip (dedi ki), bana babanı rivâyet edip dedi ki, Ebû Zerrin yanına, O orta cemre'de oturuyorken gelmiştim. Halk, fetva sormak üzere O'nun etrafına toplanmıştı. Derken bir adam gelip O'nun yanıbaşına dikildi. Sonra şöyle dedi: "Fetva vermekten men'edilmedin mi?" Bunun üzerine, O, başını O'na doğru kaldırıp; "sen üzerime gözcü müsün?" dedi. "Şayet siz, (beni öldürmek için) keskin kılıcı, -ensesine işaret ederek- şunun üzerine koysanız, ben de, Resûlüllah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) duymuş olduğum bir kelimeyi, siz işimi görmeden önce nakledeceğimi zannetsem, muhakkakla onu naklederim."

555. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Abbâd -ki O İbn Avvâm'dir-, Avf’tan, (O da) Ebu'l-Aliye'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebu'l-Âliye) şöyle dedi: İbn Abbâs'a bir şey sordum da O; "Ebu'l-Âliye! Fetva veren biri olmak mı istiyorsun?" dedi. Ben de; "hayır, ama biz geride kalacağımız halde sizin ölüp gideceğinizden emin değilim" dedim. Bunun üzerine O; "Ebu'l-Âliye doğru söyledi" dedi.

556. Bize Muhammed b. İsa haber verip (dedi ki), bize Abbâd b. Husayn, İbrahim'den, şöyle dediğini rivâyet etti: Abîde her perşembe günü Abdullah'a gelir ve kendisine gizli kalan, (bilmediği) şeyleri O'na sorardı. Neticede Abdullah'tan bellenen, (geriye kalan) şeylerin hepsi, Abîde'nin O'ndan sorduğu şeylerden olmuştur.

557. Bize el-Hakem İbnu'l-Mübârek haber verip (dedi ki), bize Gassân -ki O İbn Mudar'dir-, Sa'îd b. Yezîd'den, şöyle dediğini rivâyet etti: îkrime yi, şöyle derken işitmiştim: Size ne oluyor da bana sormuyorsunuz! Gevşediniz mi?

558. Bize Muhammed b. Hatim el-Müktib haber verip (dedi ki), bize Âmir b. Salih rivâyet edip (dedi ki), bize Yûnus, İbn Şihâb'dan, şöyle dediğini rivâyet etti: İlim, bir takım hazinelerdir. Bunları da soru sorma açar.

559. Bize İbrahim b. İshak, Cerîr'den, şöyle dediğini haber verdi: İbrahim dedi ki; "yüzü ince, (yumuşak, utangaç) olanın ilmi de ince olur."

560. Bunu Vekî', babasından, ( O da) eş-Şa'bî'den (naklen) söyledi. (Buna göre eş-Şa'bî) şöyle dedi: "Yüzü ince, (yumuşak, utangaç) olanın ilmi de ince olur."

561. O, Damra'dan, (O da) Hafs b. Ömer'den (naklen de rivâyet etti ki, Hafs) şöyle dedi: Ömer İbnu'l-Hattâb dedi ki; "yüzü ince olanın ilmi de ince olur."

562. Bize İbrahim b. İshak, Cerir'den, (O) bir adamdan, (O da) Mücâhid'den (naklen) haber verdi (ki, Mücâhid) şöyle dedi: Utanan ve kibirlenen kimse, öğrenemez!

563. Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebû Halef haber verip (dedi ki), bize Enes b. Iyâd, Hişâm b. Urve'den (O da) babasından (naklen) rivâyet etti (ki, Urve), oğullarını toplar ve şöyle derdi: Oğullarım, öğreniniz! (Bugün her ne kadar) sizler topluluğun küçükleri iseniz de, muhtemelen yakında başkalarının büyükleri olacaksınız. Bir yaşlı için (şu durum) ne çirkindir: Ona (bir şey) soruluyor ama, onun yanında hiçbir bilgi yok!

564. Bize Ebu'n-Nu'mân haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, ez-Zubeyr İbnu'l-Hırrit'ten, (O da) İkrime'den (naklen) rivâyet etti (ki, İkrime) şöyle dedi: İbn Abbâs ayaklarıma bağ vurur ve bana Kur'an ve Sünnetleri öğretirdi.

565. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Yahya İbnu'd-Dureys rivâyet edip dedi ki, Süfyân'ı, şöyle derken işitmiştim: Kim çabucak başkan olursa, ilimden çok şey kaybeder. Kim de başkan olmazsa, (ilim) tahsil eder, nihayet (maksûduna) ulaşır.

566. Bize Muhammed b. Yûsuf, Süfyân'dan, (O) el-A'meş'ten, (O) Salih b. Habbâb'dan, (O) Husayn b. Ukbe'den, (O da) Selmân'dan (naklen) haber verdi (ki, Selmân) şöyle dedi: Söylenmeyen bir ilim, kendisinden (Allah rızası için) harcama yapılmayan bir hazine gibidir.

567. Bize Ahmed b. Abdillah haber verip (dedi ki), bize Ebû Şihâb rivâyet edip (dedi ki), bana İbrahim, Ebû Iyâd'dan, (O da) Ebû Hureyre'den (naklen) rivâyet etti (ki, Ebû Hureyre) şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Kendisinden istifade edilmeyen bir ilmin misâli, kendisinden Allah yolunda harcama yapılmayan bir hazinenin misâli gibidir."

568. Bize Ya'la haber verip (dedi ki), bize Muhammed -ki O İbn İshak'tır-, Mûsa b. Yesâr'dan, (O da) amcasından (naklen) rivâyet etti (ki, Mûsa'nın amcası) şöyle dedi: Bana Selmân’ın, Ebu'd-Derdâ'ya şöyle bir mektup yazdığı (haberi) ulaştı: Şüphe yok ki ilim, insanların, başlarına üşüştükleri su kaynakları gibidir. Onu bu, şu alır. Bu suretle Allah onunla bir çok kimseyi menfaatlandırır. Söylenmeyen hikmetli (söz) de, içinde rûh olmayan bir cesed gibidir. (Ortaya) çıkarılmayan bir ilim ise, kendisinden (Allah rızası için) harcama yapılmayan bir hazine gibidir. Alimin misâli de ancak, karanlık bir yolda, kendisine rastlayanların aydınlandığı ve herkesin de ona hayır duada bulunduğu lamba taşıyan bir adam gibidir.

569. Bize Muhammed İbnu's-Salt haber verip (dedi ki), bize Mansûr b. Ebi'l-Esved, Ebû İshak eş-Şeybânî'den, (O) Hammâd'dan, (O da) İbrahim'den (naklen) rivâyet etti (ki, İbrahim) şöyle dedi: Kişiyi, ölümünden sonra üç dost-haslet takip eder: Kendisinden sonra akıp (devam edecek olan) sadaka, çocuğunun kendisine hayır duası, yaymış olduğu, kendisinden sonra onunla amel edilecek olan ilim.

570. Bize Mûsa b. İsmail rivâyet edip (dedi ki), bana İsmail b. Ca'fer el-Medenî, el-A'tâ' b. Abdirrahman'dan, (O) babasından, (O) Ebû Hureyre'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) haber verdi (ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "însan ölünce her amelinin (sevabı) kesilir, sadece üç şeyden (amelinin sevabı kesilmez, devam eder): istifade edilecek olan ilimden veya kendisi için akıp (devam edecek olan) sadakadan, yahut kendisine hayır duada bulunacak olan hayırlı çocuktan."

571. Bize Ubeyd b. Ye'îş haber verip (dedi ki), bize Yûnus, Salih b. Rüstem el-Müzeni, el-Hasan'dan, (O da) Ebû Mûsa'dan (naklen) rivâyet etti ki, O, (yani Ebû Mûsa) Basra'ya (vali olarak) geldiği zaman şöyle demişti: "Ömer İbnu'l-Hattâb beni size, Rabb'inizin Kitab'ını, (uymanız gereken) Sünnet'inizi öğretmem ve yollarınızı açmam için gönderdi. "

572. Bize Muhammed b. Humeyd haber verip (dedi ki), bize Muhammed İbnu'l-Mualla rivâyet edip (dedi ki), bize Ziyâd b. Hayseme, Ebû Dâvûd'dan, (O) Abdullah b. Sahbere'den, (O) Sahbere'den, (O da) Hazret-i Peygamber'den (sallallahü aleyhi ve sellem) (naklen) rivâyet etti (ki, Hazret-i Peygamber) şöyle buyurdu: "Kim ilim tahsil ederse, (bu, onun) geçmiş (günâhları) için keffâretolur."

٤٦- باب الْبَلاَغِ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- وَتَعْلِيمِ السُّنَنِ

٥٥١ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ عَنْ حَسَّانَ عَنْ أَبِى كَبْشَةَ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- يَقُولُ :( بَلِّغُوا عَنِّى وَلَوْ آيَةً ، وَحَدِّثُوا عَنْ بَنِى إِسْرَائِيلَ وَلاَ حَرَجَ ، وَمَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ ).

٥٥٢ - أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ السَّعْدِىُّ أَخْبَرَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا الْعَوَّامُ بْنُ حَوْشَبٍ أَبُو عِيسَى الشَّيْبَانِىُّ حَدَّثَنِى الْقَاسِمُ بْنُ عَوْفٍ الشَّيْبَانِىُّ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ : أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- أَنْ لاَ يَغْلِبُونَا عَلَى ثَلاَثٍ : أَنْ نَأْمُرَ بِالْمَعْرُوفِ ، وَنَنْهَى عَنِ الْمُنْكَرِ ، وَنُعَلِّمَ النَّاسَ السُّنَنَ.

٥٥٣ - أَخْبَرَنَا أَبُو الْمُغِيرَةِ حَدَّثَنَا صَفْوَانُ قَالَ حَدَّثَنِى سُلَيْمُ بْنُ عَامِرٍ قَالَ : كَانَ أَبُو أُمَامَةَ إِذَا قَعَدْنَا إِلَيْهِ يَجِيئُنَا مِنَ الْحَدِيثِ بِأَمْرٍ عَظِيمٍ وَيَقُولُ لَنَا : اسْمَعُوا وَاعْقِلُوا ، وَبَلِّغُوا عَنَّا مَا تَسْمَعُونَ. قَالَ سُلَيْمٌ : بِمَنْزِلَةِ الَّذِى يُشْهِدُ عَلَى مَا عَلِمَ.

٥٥٤ - أَخْبَرَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا شُعَيْبٌ - هُوَ ابْنُ إِسْحَاقَ - حَدَّثَنَا الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنِى أَبُو كَثِيرٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى قَالَ : أَتَيْتُ أَبَا ذَرٍّ وَهُوَ جَالِسٌ عِنْدَ الْجَمْرَةِ الْوُسْطَى وَقَدِ اجْتَمَعَ النَّاسُ عَلَيْهِ يَسْتَفْتُونَهُ ، فَأَتَاهُ رَجُلٌ فَوَقَفَ عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ لَهُ : أَلَمْ تُنْهَ عَنِ الْفُتْيَا؟ فَرَفَعَ رَأْسَهُ إِلَيْهِ فَقَالَ : أَرَقِيبٌ أَنْتَ عَلَىَّ؟ لَوْ وَضَعْتُمُ الصَّمْصَامَةَ عَلَى هَذِهِ وَأَشَارَ إِلَى قَفَاهُ ثُمَّ ظَنَنْتُ أَنِّى أُنْفِذُ كَلِمَةً سَمِعْتُهَا مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَبْلَ أَنْ تُجِيزُوا عَلَىَّ لأَنْفَذْتُهَا.

٥٥٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا عَبَّادُ بْنُ الْعَوَّامِ عَنْ عَوْفٍ عَنْ أَبِى الْعَالِيَةِ قَالَ : سَأَلْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ عَنْ شَىْءٍ فَقَالَ : يَا أَبَا الْعَالِيَةِ أَتُرِيدُ أَنْ تَكُونَ مُفْتِياً؟ فَقُلْتُ : لاَ ، وَلَكِنْ لاَ آمَنُ أَنْ تَذْهَبُوا وَنَبْقَى. فَقَالَ : صَدَقَ أَبُو الْعَالِيَةِ.

٥٥٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا عَبَّادٌ عَنْ حُصَيْنٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : كَانَ عَبِيدَةُ يَأْتِى عَبْدَ اللَّهِ كُلَّ خَمِيسٍ فَيَسْأَلُهُ عَنْ أَشْيَاءَ غَابَ عَنْهَا ، فَكَانَ عَامَّةُ مَا يُحْفَظُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ مِمَّا يَسْأَلُهُ عَبِيدَةُ عَنْهُ.

٥٥٧ - أَخْبَرَنَا الْحَكَمُ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا غَسَّانُ - هُوَ ابْنُ مُضَرَ - عَنْ سَعِيدِ بْنِ يَزِيدَ قَالَ سَمِعْتُ عِكْرِمَةَ يَقُولُ : مَا لَكُمْ لاَ تَسْأَلُونِى أَفْلَسْتُمْ؟

٥٥٨ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمٍ الْمُكْتِبُ حَدَّثَنَا عَامِرُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ : الْعِلْمُ خَزَائِنُ وَتَفْتَحُهَا الْمَسْأَلَةُ.

٥٥٩ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ جَرِيرٍ قَالَ قَالَ إِبْرَاهِيمُ : مَنْ رَقَّ وَجْهُهُ رَقَّ عِلْمُهُ.

٥٦٠ - وَقَالَ وَكِيعٌ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الشَّعْبِىِّ قَالَ : مَنْ رَقَّ وَجْهُهُ جَهِلَ عِلْمُهُ.

٥٦١ - وَعَنْ ضَمُرَةَ عَنْ حَفْصِ بْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ : مَنْ رَقَّ وَجْهُهُ رَقَّ عِلْمُهُ.

٥٦٢ - أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ جَرِيرٍ عَنْ رَجُلٍ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : لاَ يَتَعَلَّمُ مَنِ اسْتَحْيَى وَاسْتَكْبَرَ.

٥٦٣ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى خَلَفٍ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ : أَنَّهُ كَانَ يَجْمَعُ بَنِيهِ فَيَقُولُ : يَا بَنِىَّ تَعَلَّمُوا ، فَإِنْ تَكُونُوا صِغَارَ قَوْمٍ فَعَسَى أَنْ تَكُونُوا كِبَارَ آخَرِينَ ، وَمَا أَقْبَحَ عَلَى شَيْخٍ يُسْأَلُ لَيْسَ عِنْدَهُ عِلْمٌ.

٥٦٤ - أَخْبَرَنَا أَبُو النُّعْمَانِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنِ الزُّبَيْرِ بْنِ الْخِرِّيتِ عَنْ عِكْرِمَةَ قَالَ : كَانَ ابْنُ عَبَّاسٍ يَضَعُ فِى رِجْلَىَّ الْكَبْلَ وَيُعَلِّمُنِى الْقُرْآنَ وَالسُّنَنَ.

٥٦٥ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ الضَّرِيسِ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ يَقُولُ : مَنْ تَرَأَّسَ سَرِيعاً أَضَرَّ بِكَثِيرٍ مِنَ الْعِلْمِ ، وَمَنْ لَمْ يَتَرَأَّسْ طَلَبَ وَطَلَبَ حَتَّى يَبْلُغَ.

٥٦٦ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ عَنْ سُفْيَانَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ صَالِحِ بْنِ خَبَّابٍ عَنْ حُصَيْنِ بْنِ عُقْبَةَ عَنْ سَلْمَانَ قَالَ : عِلْمٌ لاَ يُقَالُ بِهِ كَكَنْزٍ لاَ يُنْفَقُ مِنْهُ.

٥٦٧ - أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ عَنْ أَبِى عِيَاضٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلّى اللّه عليه وسلّم- :( مَثَلُ عِلْمٍ لاَ يُنْتَفَعُ بِهِ كَمَثَلِ كَنْزٍ لاَ يُنْفَقُ مِنْهُ فِى سَبِيلِ اللَّهِ ).

٥٦٨ - أَخْبَرَنَا يَعْلَى حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ - هُوَ ابْنُ إِسْحَاقَ - عَنْ مُوسَى بْنِ يَسَارٍ عَمِّهِ قَالَ : بَلَغَنِى أَنَّ سَلْمَانَ كَتَبَ إِلَى أَبِى الدَّرْدَاءِ : إِنَّ الْعِلْمَ كَالْيَنَابِيعِ يَغْشَاهُنَّ النَّاسُ فَيَخْتَلِجُهُ هَذَا وَهَذَا ، فَيَنْفَعُ اللَّهُ بِهِ غَيْرَ وَاحِدٍ ، وَإِنَّ حِكْمَةً لاَ يُتَكَلَّمُ بِهَا كَجَسَدٍ لاَ رُوْحَ فِيهِ ، وَإِنَّ عِلْماً لاَ يُخْرَجُ كَكَنْزٍ لاَ يُنْفَقُ مِنْهُ ، وَإِنَّمَا مَثَلُ الْعَالِمِ كَمَثَلِ رَجُلٍ حَمَلَ سِرَاجاً فِى طَرِيقٍ مُظْلِمٍ يَسْتَضِىءُ بِهِ مَنْ مَرَّ بِهِ ، وَكُلٌّ يَدْعُو لَهُ بِالْخَيْرِ.

٥٦٩ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّلْتِ حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ أَبِى الأَسْوَدِ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ الشَّيْبَانِىِّ عَنْ حَمَّادٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ قَالَ : يَتْبَعُ الرَّجُلَ بَعْدَ مَوْتِهِ ثَلاَثُ خِلاَلٍ : صَدَقَةٌ تَجْرِى بَعْدَهُ ، وَصَلاَةُ وَلَدِهِ عَلَيْهِ ، وَعِلْمٌ أَفْشَاهُ يُعْمَلُ بِهِ بَعْدَهُ.

٥٧٠ - أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ قَالَ حَدَّثَنِى إِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ الْمَدَنِىُّ عَنِ الْعَلاَءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( إِذَا مَاتَ الإِنْسَانُ انْقَطَعَ عَنْهُ عِلْمُهُ إِلاَّ مِنْ ثَلاَثٍ : عِلْمٍ يُنْتَفَعُ بِهِ ، أَوْ صَدَقَةٍ تَجْرِى لَهَ ، أَوْ وَلَدٍ صَالِحٍ يَدْعُو لَهُ ).

٥٧١ - أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ بْنُ يَعِيشَ حَدَّثَنَا يُونُسُ عَنْ صَالِحِ بْنِ رُسْتُمَ الْمُزَنِىِّ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى مُوسَى : أَنَّهُ قَالَ حِينَ قَدِمَ الْبَصْرَةَ : بَعَثَنِى إِلَيْكُمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أُعَلِّمُكُمْ كِتَابَ رَبِّكُمْ وَسُنَّتَكُمْ ، وَأُنَظِّفُ طُرُقَكُمْ.

٥٧٢ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُعَلَّى حَدَّثَنَا زِيَادُ بْنُ خَيْثَمَةَ عَنْ أَبِى دَاوُدَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ سَخْبَرَةَ عَنْ سَخْبَرَةَ عَنِ النَّبِىِّ -صلّى اللّه عليه وسلّم- قَالَ :( مَنْ طَلَبَ الْعِلْمَ كَانَ كَفَّارَةً لِمَا مَضَى ).


SELMAN SEVEN

{facebook#https://facebook.com/} {twitter#https://twitter.com/}

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget