256- باب بيان ما يُباح من الغيبة
اعلم أن الغيبة تباح لغرض صحيح شرعي لا يمكن الوصول إليه إلا بها وهو ستة
أسباب:
الأول التظلم فيجوز للمظلوم أن يتظلم إلى السلطان والقاضي وغيرهما ممن له
ولاية أو قدرة على إنصافه من ظالمه، فيقول: ظلمني فلان بكذا.
الثاني الاستعانة على تغيير المنكر ورد العاصي إلى الصواب، فيقول لمن يرجو
قدرته على إزالة المنكر: فلان يعمل كذا فازجره عنه، ونحو ذلك، ويكون مقصوده
التوصل إلى إزالة المنكر، فإن لم يقصد ذلك كان حراماً.
الثالث الاستفتاء، فيقول للمفتي: ظلمني أبي أو أخي أو زوجي أو فلان بكذا
فهل له ذلك؟ وما طريقي في الخلاص منه وتحصيل حقي ودفع الظلم؟ ونحو ذلك فهذا
جائز للحاجة، ولكن الأحوط والأفضل أن يقول: ما تقول في رجل أو شخص أو زوج
كان من أمره كذا؟ فإنه يحصل به الغرض من غير تعيين، ومع ذلك فالتعيين جائز
كما سنذكره في حديث هند (انظر الحديث رقم 1532) إن شاء اللَّه تعالى.
الرابع تحذير المسلمين من الشر ونصيحتهم، وذلك من وجوه؛ منها جرح المجروحين
من الرواة والشهود، وذلك جائز بإجماع المسلمين بل واجب للحاجة. ومنها
المشاورة في مصاهرة إنسان أو مشاركته أو إيداعه أو معاملته أو غير ذلك أو
مجاورته، ويجب على المشاوَر أن لا يخفي حاله بل يذكر المساوئ التي فيه بنية
النصيحة. ومنها إذا رأى متفقهاً يتردد إلى مبتدع أو فاسق يأخذ عنه العلم
وخاف أن يتضرر المتفقه بذلك، فعليه نصيحته ببيان حاله بشرط أن يقصد
النصيحة، وهذا مما يُغلط فيه، وقد يحمل المتكلم بذلك الحسد ويلبِّس الشيطان
عليه ذلك ويخيل إليه أنه نصيحة فليُتَفطن لذلك. ومنها أن يكون له ولاية لا
يقوم بها على وجهها، إما بأن لا يكون صالحاً لها، وإما بأن يكون فاسقاً أو
مغفلاً ونحو ذلك، فيجب ذكر ذلك لمن له عليه ولاية عامة ليزيله ويولي من
يصلح، أو يعلم ذلك منه ليعامله بمقتضى حاله ولا يغتر به، وأن يسعى في أن
يحثه على الاستقامة أو يستبدل به.
الخامس أن يكون مجاهراً بفسقه أو بدعته كالمجاهر بشرب الخمر، ومصادرة الناس
وأخذ المكس وجباية الأموال ظلماً وتولي الأمور الباطلة، فيجوز ذكره بما
يجاهر به، ويحرم ذكره بغيره من العيوب إلا أن يكون لجوازه سبب آخر مما
ذكرناه.
السادس التعريف، فإذا كان الإنسان معروفاً بلقب كالأعمش والأعرج والأصم
والأعمى والأحول وغيرهم جاز تعريفهم بذلك، ويحرم إطلاقه على جهة التنقص،
ولو أمكن تعريفه بغير ذلك كان أولى.
فهذه ستة أسباب ذكرها العلماء وأكثرها مجمع عليه. ودلائلها من الأحاديث
الصحيحة المشهورة؛ فمن ذلك:
MÜBAH OLAN GIYBET
(256)Chapter: Some cases where it is permissible to Backbite
Bilesin ki gıybet
ancak, kendisine başka yolla ulaşmak mümkün olmayan sahih, şer'î bir
sebeple mübah olur. Gıybeti mübah kılan sebepler altıdır:
1. Tezallüm.
Zulme uğramış bir kimsenin, hükümdar veya hâkim gibi, zâlime karşı
kendisine yardımcı olabilecek yetki ve kudrete sahip birine gidip "Falan
bana şöyle şöyle haksızlık etti" demesi câizdir.
2. Bir
kötülüğün önlenmesi veya bir asînin yola getirilmesini temin için
yardım istemek. Kişinin, güçlü olduğunu sandığı bir kimseye gidip
sırf bir kötülüğü ortadan kaldırmak niyetiyle, "Falanca şu kötü işleri
yapıyor, onu bundan alıkoy" demesi câizdir. Böyle bir niyet taşımazsa,
bu yaptığı haramdır.
3. Fetvâ almak.
Bir kişinin müfti'ye gidip "Babam, kardeşim, kocam veya falan adam bana
zulmetti. Bunları yapmaya hakları var mıdır? Bundan kurtulmamın, hakkımı
almamın ve haksızlığı önlememin yolu nedir?" gibi sözler söylemesi,
ihtiyaçtan dolayı câizdir. Ancak, "Şöyle şöyle yapan bir kimse veya bir
eş hakkında ne dersiniz?" diye üstü kapalı olarak durumu arzetmesi
ihtiyata daha uygun ve fazilete daha muvafık olur. Nitekim böyle bir
üslubla da maksad hasıl olur. Bununla beraber, inşallah aşağıda
zikredeceğimiz Hind'in rivayet ettiği hadiste olduğu gibi haksızlık eden
şahsın açıkça söylenmesi de câizdir.
4. Müslümanları
şerden sakındırmak ve iyiliklerini istemek (nasihat). Bunun çok
çeşitli uygulaması vardır:
a) Hadis
râvilerinden ve şâhidlerden kusurlu olanları cerhetmek. Bu,
müslümanların icmâı ile câizdir. Hatta yerine göre vâcip bile olur.
b) Bir kimse ile
dünürlük, ortaklık, komşuluk, alış-veriş vs. yapılmak, emânet bırakmak
istenildiği zaman ve benzeri durumlarda kendisine danışılan kişinin
bildiğini gizlememesi, aksine, büyük bir hayırhahlıkla bildiklerini
olduğu gibi söylemesi gerekir.
c) Dini ve din
bilimlerini öğrenmek isteyen birinin, bid'atçı veya günahkâr (fâsık) bir
hocadan ders aldığına şâhid olup zarar göreceği endişesine kapılan
kimsenin, o öğrenciye öğüt verip hocasının halini açıklaması gerekir. Bu
da yine sırf öğüt vermek maksadına yönelik olmalıdır. Bu iş tehlikeli ve
yanılgıya açıktır. Çünkü uyarıda bulunan kişi çekememezlik duygusuna
kapılmış olabilir. Şeytan onu yanıltabilir. Bu noktada çok uyanık ve
dikkatli olmak gerekir.
d) İster ehli
olmadığı için, ister günahkâr olduğu için isterse başkaları tarafından
yanıltıldığı için yahut daha başka bir sebepten dolayı üstlendiği
görevi gerektiği şekilde yapmayan bir yetkilinin durumunu daha üst bir
yetkiliye bildirmek suretiyle o görevlinin dürüst hareket etmesini
sağlamasını veya onu görevden uzaklaştırarak lâyık olan bir başka kişiyi
görevlendirmesini sağlamaya çalışmak, onu buna teşvik etmek câiz ve
gereklidir.
5. Fıskı ve
bid'atçılığı âşikar olan kimsenin, meselâ açıkta şarap içmek,
insanların malına el koymak, haksız öşür almak, haraç kesmek, zorla baş
olmaya, başa geçmeye çalışmak, kötü ve gayri meşrû işlere yönelmek gibi
tavırlar gösteren kimsenin hakkında konuşmak câizdir. Çünkü kendisi
kötülüğünü açığa vurmuştur. Ancak onun açığa vurduklarının dışındaki
başka ayıplarının anılması -onların da söylenmesini gerektiren daha
başka sebep veya sebepler yoksa- haramdır.
6. Tarif etmek.
Bir insan şaşı, topal, sağır, kör ve buna benzer başka lakaplarla
biliniyorsa, onu sırf tarif edebilmek için bu lakapları kullanmak
caizdir. Ancak bu lakapların, kişinin değerini düşürme amacıyla
takılması haramdır. Böyle lakaplarla bilinen kişilerin bu lakaplar
söylenmeden tarif ve tanıtımı mümkün olduğu sürece bunları kullanmamak
daha doğrudur.
Gıybetin câiz
olduğu yerler konusunda bu altı sebebi âlimler ortaya koymuşlardır.
Bunların çoğunda da ulemanın görüş birliği vardır. Bu husustaki
deliller, sahih ve meşhur hadislerdir. Şimdi onlardan bazılarını
görelim.
Hadisler
عَنْ عَائِشَةَ رضي اللَّه عَنْهَا أن رَجُلاً استأْذَن عَلى النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم فقَالَ : « ائذَنُوا لهُ، بئس أخو العشِيرَةِ ؟ » متفقٌ عليه . احْتَجَّ بهِ البخاري في جَوازِ غيبةِ أهلِ الفسادِ وأهلِ الرِّيبِ .
1534. Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre bir adam Hz. Peygamber'in yanına girmek için izin istedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
- "Kabilesinin kötü adamıdır ama, izin verin ona" buyurdu.
Buhârî, Edeb 38, 48; Müslim, Birr 73. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 5
'Aishah (May Allah be pleased with her) said:
A man sought permission for audience with the Prophet (ﷺ). He said, "Give him permission but he is a bad member of his tribe."
[Al-Bukhari and Muslim].
[Al-Bukhari and Muslim].
وعنْهَا قَالَتْ : قَالَ رسُولُ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَا أَظُن فُلاناً وفُلاناً يعرِفَانِ مِنْ ديننا شَيْئاً » رواه البخاريُّ . قال الليثُ بنُ سعْدٍ أحدُ رُواةِ هذا الحَدِيثِ : هذَانِ الرَّجُلانِ كَانَا مِنَ المُنَافِقِينَ .
1535. Yine Âişe radıyallahu anhâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Falan ve falanın dinimizden birşey bildiklerini sanmam."
Buhârî, Edeb 59
'Aishah (May Allah be pleased with her) said:
The Messenger of Allah (ﷺ) said, "I do not think that so-and-so understands anything of our Faith."
[Al-Bukhari]
Al-Bukhari said: Al- Laith bin Sa'd, who is one of the narrators of this Hadith, said: The two men mentioned by the Prophet (ﷺ) in this Hadith were hypocrites (i.e., they revealed Faith and concealed disbelief).
[Al-Bukhari]
Al-Bukhari said: Al- Laith bin Sa'd, who is one of the narrators of this Hadith, said: The two men mentioned by the Prophet (ﷺ) in this Hadith were hypocrites (i.e., they revealed Faith and concealed disbelief).
وعنْ فَاطِمةَ بنْتِ قَيْسٍ رضي اللَّه عَنْها قَالَتْ : أَتيْتُ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فقلت : إنَّ أبا الجَهْمِ ومُعاوِيةَ خَطباني ؟ فقال رسول اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « أمَّا مُعَاوِيةُ ، فَصُعْلُوكٌ لا مالَ له ، وأمَّا أبو الجَهْمِ فلا يضَعُ العَصا عنْ عاتِقِهِ » متفقٌ عليه .
وفي روايةٍ لمسلمٍ : « وأمَّا أبُو الجَهْمِ فضَرَّابُ للنِّساءِ » وهو تفسير لرواية : « لا يَضَعُ العَصا عَنْ عاتِقِهِ » وقيل : معناه : كثيرُ الأسفارِ .
1536. Fâtıma Binti Kays radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim ve:
- Ebü'l-Cehm ve Muâviye İbni Ebû Süfyân beni istiyorlar (ne dersiniz) dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- "Muâviye malı olmayan fakirin biridir. Ebü'l-Cehm ise, sopasını omuzundan indirmez" buyurdu.
Müslim, Talâk 36. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Talâk 39; Tirmizî, Nikâh 38; Nesâî, Nikâh 22
Müslim’in bir rivâyetinde “Ebu’l-Cehm, kadınları çokca döven biridir” ifadesi bulunmaktadır.
Fatimah bint Qais (May Allah be pleased with her) said:
I came to the Prophet (ﷺ) and said to him: "Muawiyah and Abul-Jahm sent me a proposal of marriage." The Messenger of Allah (ﷺ) said, "Muawiyah is destitute and he has no property, and Abul-Jahm is very hard on women."
[Bukhari and Muslim].
[Bukhari and Muslim].
وعن زيْد بنِ أرْقَمَ رضي اللَّه عنهُ قال : خَرجْنَا مع رسولِ اللِّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم في سفَرٍ أصاب النَّاس فيهِ شِدةٌ ، فقال عبدُ اللَّه بنُ أبي : لا تُنْفِقُوا على منْ عِنْد رسُولِ اللَّه حتى ينْفَضُّوا وقال : لَئِنْ رجعْنَا إلى المدِينَةِ ليُخرِجنَّ الأعزُّ مِنْها الأذَلَّ ، فَأَتَيْتُ رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، فَأَخْبرْتُهُ بِذلكَ ، فأرسلَ إلى عبد اللَّه بن أبي فَاجْتَهَد يمِينَهُ : ما فَعَل ، فقالوا : كَذَب زيدٌ رسولَ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَوقَع في نَفْسِي مِمَّا قالوهُ شِدَّةٌ حتى أنْزَل اللَّه تعالى تَصْدِيقي: { إذا جاءَك المُنَافِقُون } ثم دعاهم النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، لِيَسْتغْفِرَ لهم فلَوَّوْا رُؤُوسَهُمْ . متفقٌ عليه .
1537. Zeyd İbni Erkam radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyyetinde bir sefere çıkmıştık. Müslümanlar büyük bir yokluk ve sıkıntı içindeydi. Asker arasında bulunan Abdullah İbni Übey, yandaşlarına:
- Allah'ın elçisinin çevresindekilere sakın bir şey vermeyin ki, onu terketsinler. Eğer Medine'ye dönersek, güçlü olanlar güçsüzleri oradan mutlaka çıkarıp atacaktır, dedi.
Ben de gidip bu olayı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e haber verdim. Peygamber aleyhisselâm Abdullah'a adam gönderip durumu soruşturdu. O böyle bir söz söylemediğine dair yemin üstüne yemin etti. Bunun üzerine sahâbîlerden bazıları "Zeyd, Hz. Peygamber'e yalan söyledi" dediler. Allah Teâlâ, benim doğru söylediğimi tasdik eden "Münâfıklar sana geldikleri zaman..." diye başlayan Münâfıkûn sûresi'ni Nebî sallallahu aleyhi ve selleme indirinceye kadar, onların bu sözlerinden dolayı son derece üzüldüm. Daha sonra, Hz. Peygamber kendilerine istiğfar etmek için onları davet etti, fakat onlar buna da yanaşmadılar.
Buhârî, Tefsîru sûre (63),1; Müslim, Sıfâtü'l-münâfıkîn 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (63)
Zaid bin Al-Arqam (May Allah be pleased with him) said:
We set out on a journey along with the Messenger of Allah (ﷺ) and we faced many hardships. 'Abdullah bin Ubaiy (the chief of the hypocrites at Al- Madinah) said to his friends: "Do not spend on those who are with the Messenger of Allah (ﷺ) until they desert him." He also said: "If we return to Al-Madinah, the more honourable (meaning himself, i.e., Abdullah bin Ubaiy) will drive out therefrom the meaner (meaning Messenger of Allah (ﷺ))." I went to the Messenger of Allah (ﷺ) and informed him about that and he sent someone to 'Abdullah bin Ubaiy. He asked him whether he had said that or not. Abdullah took an oath that he had not done anything of that sort and said that it was Zaid who carried a false tale to the Messenger of Allah (ﷺ). Zaid said: I was so much perturbed because of this until this Verse was revealed verifying my statement:
"When the hypocrites come to you (O Muhammad (ﷺ)), they say: 'We bear witness that you are indeed the Messenger of Allah.' Allah knows that you are indeed His Messenger, and Allah bears witness that the hypocrites are liars indeed." (63:1) Then the Messenger of Allah (ﷺ) called the hypocrites in order to seek forgiveness for them from Allah, but they turned away their heads.
[Al-Bukhari and Muslim].
"When the hypocrites come to you (O Muhammad (ﷺ)), they say: 'We bear witness that you are indeed the Messenger of Allah.' Allah knows that you are indeed His Messenger, and Allah bears witness that the hypocrites are liars indeed." (63:1) Then the Messenger of Allah (ﷺ) called the hypocrites in order to seek forgiveness for them from Allah, but they turned away their heads.
[Al-Bukhari and Muslim].
وعنْ عائشةَ رضي اللَّه عنها قالتْ : قالت هِنْدُ امْرأَةُ أبي سُفْيانَ للنبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : إنَّ أبا سُفيانَ رجُلٌ شَحِيحُ ولَيْس يُعْطِيني ما يَكْفِيني وولَدِي إلاَّ ما أخَذْتُ مِنه ، وهَو لا يعْلَمُ ؟ قال : « خُذِي ما يكْفِيكِ ووَلَدَكِ بالمعْرُوفِ » متفقٌ عليه .
1538. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Ebû Süfyân'ın hanımı Hind, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e:
- Ey Allah'ın Resûlü! Ebû Süfyân çok cimri bir adam. Onun haberi olmadan benim aldığım dışında bana ve çocuğuma yetecek derecede bir şey vermiyor. (Benim bu yaptığım doğru mu? ) dedi. Hz. Peygamber de:
- "Örfe göre kendine ve çocuğuna yetecek kadar al!" buyurdu.
Buhârî, Büyû' 95, Nafakât 4, Menâkıbü'l-ensâr 23; Müslim, Akdiye 7,8,9. Ayrıca bk. Nesâî, Kuzât 31; İbni Mâce, Cihâd 13
'Aishah (May Allah be pleased with her) said:
Hind, the wife of Abu Sufyan, said to the Prophet (ﷺ): Abu Sufyan is a niggardly man and does not give me and my children adequate provisions for maintenance unless I take something from his possession without his knowledge. The Prophet (ﷺ) said to her, "Take from his possessions on a reasonable basis that much which may suffice for you and your children."
[Al-Bukhari and Muslim].
[Al-Bukhari and Muslim].
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.